Tuesday, February 28, 2017

EL IBN RUSHD

Ibn Rüsd ( Cordoba 1126 - Marakeş 1198 ) .Latince adı Averroes bütün zamanların en önemli Aristotelesçi düşünürü ve Islamiyette en özgün siyasi düşünceye sah,p kişilerden biriydi.Siyasette önemli bir rol oynamış olan önemli bir ulema ailesinden geliyordu.Cordoba'da sıradışı Avrupa Tarzı yurttaşlık faaliyetleri meydana geldi ve Cordoba Murabıtlara karşı 1121 yılında İbniRüşdün büyükbabası dokunulmazlık sağlamak için bir heyete başarılı bir başkanlık ettiği zaman 1145-46 yıllarında ayaklandı.Bu ayaklanmanın bir nedenide Murabıtların Ibn i Rüşd'ün babasını kadı olarak dayatmalarına karşı çıkmaktı.

IbniRüşd Muvahhitlerin din politikasını destekliyordu,Sevillada ( 1169 ve 1179 ) ve Cordobada 
(1171 ) yaptı.1183 yılında Cordobada'da Kadi -i-Kuzat ( baş kadı) oldu.ilk kariyerini hukuk ve tıp alanında yaptı.Kitabı Bidayetü'l müctehid ve nihayetül-muktesid ( Mezheplerarası Mukayeseli İslam Hukuku ) önemli bir İslam fıkıh kitabıydı.daha ünlü olan Tıp Ansiklopedisi Külliyet ( Colliget ) hem Arap dünyasında hemde Latince Konuşulan dünyada son derece etkili oldu.Geç bir dönemde felsefeyle ilgilenmesi Ibn Tufeyl ile olan dostluğu sayesinde başlamıştır.bu dostluğa her ikisininde tıpla ilgilenmesi yol açmıştır.Sultan Ebu Yakup Yusuf,Ibn Rüşdün hamisi ve koruyucusu oldu (onları IIbn Tufeyl tanıştırmıştı ) Ibn Tufeylden sonra saray hekimliğine İbn Rüşd getirildi.Bu görev Sultan Yakup Mansur ( 1184 - 1199 ) zamanındada devam etti.Ancak Hrıstiyan ülkelerle yeniden patlak veren savaş hem kamuoyunun hemde din önderlerinin katı bir din Ortodoksisi istemesine yol açtı.Ibn Rüşd 1195 yılında bir filozof dolayısıyla da bir sapkın olmakla suçlandı.Bir Yahudi yerleşimine sürüldü.Sultanın sarayı Marakaşe taşınırken Ibn Rüşdde hayatının son dönemini yaşamak üzere oraya taşındı.

Muvahhitlerin Ispanyasında felsefenin ömrünün bu kadar kısa olması rejimin kendi inançları ile ilgiliydi.Ibn Tumart Tanrı bilgisine sadece akıl yoluyla ulaşılabileceğini söylüyordu.bu bilgini tefekküri bir deneyime dayanması gerekmiyordu.Ibn Rüşdün felsefeyle ilgilenmesi rejimin din bilimi ile uyumluydu.Sultan Halife şöyle diyordu : Keşke Aristotelesin yapıtları üzerinde yorum yapacakve anlamlarını açıklayacak biri çıksa ve böylelikle insanlar bu kitapları anlayabilse '

Ibn Rüşd ün Felsefesi Kuranın bilgiye değer vermesi ile bilginin insanı tanrıya götüren yol olduğu yolundaki Islami gelenek üzerie kuruluydu.Rüşd şeriatın insana nesneleri zekası yoluyla incelemesine ve onlar hakkında dğşğnmesine izin vermekle kalmayıp,ondan bunu yapmasınıda beklemesini söyledi.Insan bunu izhari kıyas sayesinde mükemmeliyete ulaşan rasyonel düşünce yoluyla yapacaktır.Ibni Rüşd ' Tehafüt et Tehafüt ' ( Tutarsızlığın Tutarsızlığı ) adlı yapıtında felsefeyi Gazaliye karşı savundu.Gazali ve diğerlerin karşı nedenlerinin keşfinin bilimin doğal bir parçası olduğunu vurguladı,bu nedensel açıklamanın geçerli olduğunu ve bunun Tanrı bilgisini desteklediğini çünkü ' Tanrını geröekten var olan varlıklarda potansiyel varlıkların yaratılmasının nedeni' olduğunu ileri sürdü.Sezgi ve misitizm tek başına yeterli değildir.Gazalinin Tanrıyı bilmenun başlangıç noktası olarak kişisel deneyime güvenmesi bu bilgiyi önyargı ve arzunun etkisine açık hale getirmektedir.

Ibn Rüşd Avrupalı Filozoflarınkindan bile daha fazla cesaret gerektiren soyutlanmış bir arayışın peşindeydi.Asıl mesele felsefenin din bilimindeki yeriydi.Ibn Rüşd bu konuyla ilgili olarak Kitab fasl al maqal'ı yazdı.Bu ikisi arasında Avrupalı aydınlar arasında yaşadığı türden bir gerilim veya çelişki göremiyordu.Avrupai anlamda bir ' Averroist ' değildi.Cünkü İbn,Rüşd kendinden önceki bazı islam filozofları gibi iman ile akıl sorununu aynı gerçeklerin izhar,diyalektik ve retorik gibi nitelik bakımından farklı olan yöntemlerle algılanıp aktarılabileceğini söyleyerek çözdü.Bu yöntemler sadece farklı değildi,aynı zamanda aralarında bir hiyerarşi vardı.İzhar yoluyla bilgi en iyisiydi.Bu bilgiye sadece aydın ve ahlaki açıdan olağanüstü insanlar yani,filozoflar ulaşabilirdi.Arkasından diyalektik ve rasyonel açıklama ve bilineni savunma geliyordu.Bu teolojinin alanıdır ( Islami anlamda kelam ) Ibn Rüşd sık sık teologları ( mutakallimun ) gerçekte bildiklerinden daha fazlasını bildiklerini ileri sürdükleri için eleştiriyordu.Son olarak,başkalarının yorumuny ( tevil ) otorite olarak kabul etmeye hazır olan,dolayısıyla mükemmelliyetten uzak olan avamı bilgilendirme yolu  olan retorik ve sembolizm geliyordu.

Ancak Ibn Rüşd için her üç metot da aynı gerçekleri öğretmektedir.Din ve Iman da felseferyle aynı şeyi öğretir.Bunlar sadece kendilerini ifade etme yollarındaki farklılık gösterir.Dolayısıyla herkez cok farklı yollarlada olsa ,Şeriatı takip edip,onun sayesinde aydınlanabilir.Bu yüzden Din kesinlikle gerekli ve zorunludur.Çünkü İnsanları tüm insanlar için evrensel olan bilgeliğe götürür. Ibn Rüşd fukahayı eleştirilerden mufa tuttu ( kendiside bir fakihti ),çünkü şeriatın en görkemli yanı mutluluğu herkes için mümkün kılmasıdır.

Ancak sadece felsefe tanrısal gerçekleri ve Şeriatı tam olarak kavrayabilir.Insanin mükemmelliğe ulaşması sadece spekülatif bilimin büün aşamalarından geçmesiyle mümkün olabilir.Aynı şekilde,Insan mükemmeliyetinin genelde dört türü vardır.
-Spekülatif Mükemmeliyet 
-Entelektüerl Mükemmeliyet
-Etik erdemlerde mükemmeliyet
-Günlük hayatta davranışlar
Bütün bu mükemmeliyetler sadece spekilatif mükemmeliyetler için ve onlara hazırlık amacıyla vardır.Dolayısıyla Ibn Rüşd diğer birçok müslüman entellektüel gibi insanları entelektüel yeteneklerine göre ayırıyordu.Bu Kurana uygun bir görüş olmaktan çok Platonik bir görüş olan epistemolojik toplumsal sınıf kurumuna yolaçtı.

Bunu Kura nı Sünneti ve Şeriatı yorumlamaya en yetkili kişilerin üstün bilgileri nedeniyle,Filozoflar olduğu görüşü takip ediyordu.Aristotelesçi ahlak felsefesi  Şeriatla birleştirilebilirdi ve birleştirilmeliydi.Çünkü Şeriat Aristoteles tarafından tanımlanıp açıklanan adalet kavramını ve diğer erdemleri savunuyordu.Ibn Rüşd uzun süredir fıkha egemen olan ve bir bütün olarak Islami söyleme kapsamlı bir şekilde nüfuz etmiş bulunan Şafii görüşü reddediyordu.Bu görüş doğru ve yanlişin kendi doğalarıyla değil,tanrısal buyrukla belirlendiğini,bu nedenle akıl yoluyla değil,sadece şeriat yoluyla bilinebileceğini savunuyordu.Ibn Rüşd ise,iyi ile kötünün ,yararlı ile zararlarlının,güzel ile çirkinin öyle kabul edildiği için değil,doğal olarak var olduğunu söyleyerek Aristotetelesin izinden geliyordu.Ahlak düşüncesine nesneleri kendi başlarına iyi veya kötü oldukları için öneren veya yasaklayan doğa yasası ile nesneleri bir yasa koyucunun emri üzerine öneren veya yasaklayan pozitif yasalar arasındaki ayrımı getiren Aristotelesin görüşlerini destekliyordu.Dolayısıyla  Doğruyu anlamak için hem aklı kıyas hemde şeri kıyas yapılmalıdır.Bu tür incelemelerin yetkili kişiler tarafından yapılmasını yasaklamak yasaya aykırıdır.Dolayısıyla Halifenin filozofları  ve onların çalışmalarını koruma görevi olduğu sonucuna ulaşılması gerekmektedir.

Ibn Rüşd ün entelektüel projesi Aristotelesin çalışmalarını açıklamak ve tamamlamaktı.Aritoteles so derece önemliydi.Çünkü öncelikle özellikle kavramsal analize ve kıyas yoluyla izhara önem veriyordu.'Felsefe' Aristotelesi lafzi olarak yorumlamak ve onu yeni -platonculuktan arındırılmış yöntemine bağlılık anlamına geliyordu.ikinci olarak Aristoteles bilinebilicek herseyi kapsıyordu.Ibn Rüşd projesini gerçekleştirmek için iki yola başvurdu.Birincisi metinsel çözümleme yaparak Aristotelesin yapıtlarındaki yeniplatoncu malzemeyi ayıkladı.Bu alandaki başarısı günümüz bilim adamları tarafından hala hayranlıkla karşılanmaktadır.Ibn Rüşd Platon ile Aristoteles arasındaki farklılakların önemli olduğunu fark eden ilk Müslüman filozoftu.Ikıncisi Farabi ve Ibn Sina gibi  oda Aristotelesin çalışmalarını Islami dönem sırasında kazanılan bilgi ile tamamlamay çalıştı.Bu özellikle Hukuk ve toplumsal örgütlenme konularını kapsıyordu.Ibn Rüşd Aristoteles üzerine insanların farklı entelektüel yeteneklerde olduğunu göstermeyi amaçlayan üç farklı tipta yorum yazdı
Kısa Özetler yaklaşık 1160 -1170 yıllarında yazılmıştır 
Orta Şerh / Yorum      1168-1177  yıllarında yazılmış ve kendine ait bazı fikirleri eklemiştir 
Büyük Şerh / Yorum    1180-1190 yıllarında yazılmıs ve Ibn Rüşd'ün Latin Avrupada Yorumcu olarak ğn yapmasına neden olur.

Ibn Rüşd Aristoteles'in Nikomakhos'a Etik'i üzerine yazdığı Orta Şerhi  (1177 )) muhtemelen Sultan'a ithaf etmişti,sadece 1260 yılında bir Latince çevirisi günümüze gelmiştir. )ile Platonun Devlet'i üzerine yazdığı orta şerh'inde yönetim ve siyaset konularını ele alır.Bu onun son çalışması oldu.( 1194) ( muhtemelen Sultan Mansur'a ithaf etmişti sadece yaklaşık  1320 yılında yapılan bir Ibranice çeviris günümüze gelmiştir ).Platon üzerine sadece burada yorum yapmaktadır ve bunu yapma nedeni önemlidir.

Ibn Rüşd içinde erdemlerin ve ahlaki karakterin  kavramsal analizi yapılan Etik'in Aristotekesin siyaset ve yaşama alanındaki kurumsal çalışmasını oluşturduğunu düşünüyordu.Çünkü Etikin sonunda Aristoteles çogu insannın sadece zorlayıcı kanunlar sayesinde erdem kazandiğını ve bu yolla toplumsal disiplinin sağlandığını söylüyordu.Aristoteles bu yüzdende bunun siyasi incelemenin başlangıcı olduğunu belirterek kitabını tamamlamıştır.Ibn Rüşt burada Aristotelesin kendisinin yazdığı bir başka yapıtına,pratik siyaset ve yasama konularinı ele aldığı çalışmasına işaret ettiğini düşünüyordu.Ibn rüşd bu kitabın adını ' Regimine Civile ' olarak veriyordu.Kitabın pratik karakter formasyonunuda içerdiğini söylüyordu.Ancak bu kitap henüz bir adaya ulasamamıştır.Bu kitabı ulabilmeyi umuyordu,eğer bulamazsa 'bu konuyu kendi yeteneğimiz ölçüsünde ele alacağiz diyordu'.Yani tahminen by konu üzerine yazan Aristotelersin çalışmalarını tamamlayacak bir şeyleri kendisi yazacaktı.Ibn Rüşd aynı zamanda Platonun devletinin basit türdeki devletlerin nasıl değiştiği konusunda ilgilendiğini belirtir.Ancak Aristotelersin söylediklerinden yola çıkarak Platonun değerlendirilmesinin eksik olduğunu düşünüyordu.

Ibn Rüşdün Platonun Devleti üzerine şerh adlı eserini Aristotelesin Pratik siyaset üzerine kitabını ele geçirme umudunu yitirdikten sonra yazmaya karar verdiği sonucuna varabiliriz.Devlet Aristotelesin siyaset üzerine kayıp kitabının yerine gçmiştir.Bu Ibn Rüşdün bu kitabı yazmayı neden geciktirdiğini açıklamaktadır.Aquinolu Thomas'ın yaklaşık altmış beş yıl sonra Tam da Ibn Rüşdün Etik üzerine şerh adlı kitabı latince olarak yayınlandığı sırada Aristotelesin politikasını Bizans kanaluyla ele geçirmesi entelektuelle tarihin bir ironisidir..

Platonun Devlet üzerine şerhi üç bölümden oluşmaktadır.I ve II bölümleri erdemli ceya ideal devlet üzerinedir, ve sırasıyla gençlerin eğitimi ve filozof kral konularını ele almaktadır.III.Bölüm erdemli olmayan devletler üzerinedir,Ibn Rüşd ele almaya söz verdiği yönetimin pratik yönlerinin tartışmasını burada yapmaktadır.Amacı Platonu açıklamak,günün olaylarını anlamaya Platonun ne kadar uygun olduğunu göstermek ve kendi dünyasının ışığında Platonu yorumlamak ve anlatmaktı.Aslında İbni Rusdun pratik konuları ele alış şekli oldukça gelişigüzeldir.Güncel olaylaru sistematik veya  sürekli bir şekilde tartışmaz sadece kendi zamanının bir kaç önemli politkasına atıfta bulunur.Ancak yapıt bir miktarda siyasi kuram içermektedir.


Ibn Rüşd Aristoteles için etkili siyasi eylemin ( bununla özellikle yasam yoluyla erdemi teşvik etme yeteneğini kast ediyordu )hem kuramsal hem pratik bilgi gerektirdiğini ileri sürüyordu.Her beceride olduğu gibi insanın hem ilkeler hakkında bilgisi hemde deneyimi olmalıdır.' Müzikte,tıpta ve diğer aktif  disiplinlerde iyi bir eylem iki yolla gerçekleştilir.Kognitif bilim yoluyla keşfedilir ve uygulamaya konulur veya deney yoluyla kanıtlanır.Bu alanların uzmanları kendi deneyimlerine dayanarak ne yapılması gerektiğine mantıklı bir şekilde karar veren kişilerdir.Ibn Rüşd tıp analojisiyle destekleyerek ampirik deneyime gereksinim olduğunu Aristotelesten çok daha fazla vurgulamıştır.' İçlerinden hangisi yasa koyucu yapılmışsa,deneyimleri nedeniyle yapılmıştır deneysel tıptada bu böyledir.Dolayısıyla devletlerin yönetmek isteyenlerin en azından deneyim sahibi olmaları gerekir.Insanın hiç kuşkusuz etikte sözü edilen tıp ve yasama gibi pratik sanatların içerdiği genel ilkelerin kurumsal bilgisine gereksinim duymasına karşın amaç eylemden başka bir şey olmadığı için tek başına kuramsal bilgi kesinlikle yararsızdır.Bu yüzden şehirliern yönetimine kuramsal bilimler bilgileri ile uzun deneyimlerini birleştiren yaşlıların getirilmesinin uygun olduğunu söyler.Bu yazdığında Ibn Rusd 68 yasındaydı...

Platon,Aristoteles ve erken dönem Islam filozofları gibi Ibn Rüşd de siyasi toplumu ınsanların temek oluşumunun kökenleri bağlamında incelemiştir.Ancak devletin erdemin gelişmesinde oynadığı rolü kendisinden öncekilerden çok daha fazla vurgulamıştır.

Siyasi Toplum Insanoglu yaşam için yiyecek bulmak ,kalacak yer ve giyecek edinmek gibi bir bakıma hayvanlarla paylaştığı şeylere ihtiyaç duyduğu içinde gerekliidir.İşbölümü bunda kaynaklanır.Burada Ibn Rüşd ilk filozoflarla aynı zeminde buluşmaktadır.( Bu türe ait bireylerin hepsi birbirinden farklı yapıya sahiptir bu da mükemmeliyetleri arasında farklılıklar olduğunu gösterir..Bir insanın birden fazla sanatla uğraşması ya olanaksızdır  veya olanaklı olsa bile bu iyi bir yol değildir,şehirdeki her insan doğası itibarı ile en iyi yapabileceği şeyi yapmalıdır....Eger Isnan gem entelektüerl hemde ahlaki açıdan erdemli olmak istiyorsa bu gereklidir.böylelikle ibni Rüşd ün siyasi toplumun varlık nedenine ilişkin tezinin iki noktası birleşmektedir..

Bu ve Insanın yaşamını kazanmak gereksinimi belli birey gruplarını yani devleti oluşturan kısımların ortaya çıkmasına yol açar.Ibn Rüşd siyasi adalet konusunu tartışırkende meslek  gruplarınada değinmiştir..' Bu devlet içindeki topluluklar nedeniyler adil olacaktır.Çünkü devletin adil olabilmesi sadece  yurttaşlarının hepsinin bireysel olarak yazgılı oldukları şeyi yapmalarıyla mümkündür'

Ibn Rüşd burada tamamlayıcılık argümanını kullanıyordu..Insanlar temelde karşılıklı olarak birbirlerine ihtiyaçları vardır.Ibn Rüşd kendi felsefe görüşündede bu fikri aynı derecede ciddiye almıştır.Bilgiye ulaşan birey değil türdür.Felsefenin yapılış süreci...bir bütün olarak insanlığı ilgilendirir.her ikiside edebidir.felsefenin her zaman dünyanın herhangi bir bölgesinde yapılma zorunluluğu vardır.( Muhtemelen bu kuşkusuz herkes kadar kendisininde keskin bir şekilde yaşadığı filozofun toplumsal soyutlanması sorununa cevap verme tarzıydı )

Mutlu bir toplum bilgiye yaklaşımın her üç türününde ( Izhari,argümentatif ve retorik )kullanılmakta olduğu bir toplumdur.Filozof ' halkın katılımı olmaksızın var olamaz ve mutluluğu yakalayamaz Bu Ibn Rüşdün akıl hocası olarak kabul ettiği Ibn Bacce'den önemli bir ayrılış demektir.Ve tabii kitleler iyi yönetim ve toplumun adil bir şekilde düzenlenmesi için filozoflara bel bağlarlar.Sağlam bir iş bölümü sadece şehirdeki sınıfların kuramsal bilimin ve onu yönetenlerin emirettiği şeye boyun eğmeleri durumunda mümkündür.Dolayısıyla toplumun ve devletin oluşumunun itici gücü hem epistomoloji hemde teknolojidir.Mükemmel toplumda veya erdemli devlette tüm insan mükemmeliyetleri gerçekleştirilir

Ibn Rüşd için devlet herşeyden önce ahlaki bir olgudur.Kullandığı araç işbölümüdür ve işbölümü için şunlar gerekir.
1-Şaşmaz ve üleştirici adalet 
2-Eğitim 
3-Zorlama ( ceza hukuku ) 

Ibn Rüşt ilk olarak fıkıh üzerine eğitim aldı ve olgunluk döneminin büyük bir kısmında kadi i kuzarlık yaptı.Ibn Rüşd'ün Aristoteles ile Eflatunun ahlaki karakterin ve erdemin geliştirilmesinde ve erdemli olmayanlara karşı takınılacak tavırlarda kanunların rolü ve zor kullanma gereksinimi hakkındaki analizlerini son derece uygun bulduğu açıktı.Birey için tanımlanabilir bir ahlaki mükemmeliyetin olduğu ve bunu geliştirmenin devletin temel görevi olduğunu fikri o zamanki Müslüman ve Hristiyan toplumlarda günümüzün modern liberal toplumlarında yaratmadığı bir etki yaratıyordu.Hem Eflatun hem Aristoteles toplumun etik monoteizmle desteklendiği düşüncesini vurguluyordu;bu da erdeme mümkün olan en fazla sayıda insann nasıl ulaşacağının cevabıydı.

Ibn Rüşd Aristoteteles'in görüşlerini tekrarlar ve güncelleştirirken bunlara kendi fikirleiryle de katkıda bulunuyordu.Insanın kişi olarak gelişebilmesi için her türlü süreci kullanarak gerçek fikirlere ulaşmayı öğrenmesi gerekiyordu.Erdemleri bilmek bütün soyluları ve özgür insanları motive etmeye yeter;ancak çoğu insana korku ve terör de gerekmektedir.Oğlan çocuklarının davranışları ile ilgili yasalar yapma ihtiyacıda buradan gelmektedir ( bazi kimseler : bütün yaşamları boyunca yasalaraihtiyaç duyarlar ) Alışkanlık önemlidir.Iyı insanlar hem bilinçli olarak  hem alışkanlıktan dolayı kötülükten kaçınanlardır.Erdem ya retorik ve şiir veya zorlama ve azarlama yoluyla teşvik edilebilir.Ibn Rüşd Şeriata göre Allah'a ulaşmanın ,konuşmak ve savaşmak olmak üzere iki yolu olduğunu belirtir. ' Toplum,sağlıklı bir ahlak eğitimi sağlamalıdır.eğer bu sağlanmıyorsa,herkes kendi çocukları ve arkadaşlarıyla ilgilenmelidir.

Ibn Rüşd Aristotelesçi düşünceyi otoriter bir yöne götürmüştür'Sağlam bir düşünce yapısına sahip şehirlerde bile ' ( muhtemelen iyi bir devlette yaşayan herkes erdemli olmadığı için )iyi davranışları geliştirmek için zorlama gerekir.Buda güçlü bir mutlaki monarşi gerektirir: İyi davranış güçlü bir insan tarafından yönetilen insanlarda bulunur ve şehirlerde ( kötü davranıştan uzak durmak ) ancak insanları buna zorlayan güçlü hükümdarlarla mümkündür.Ibn Rüşd bu amaca ulaşmak için kullanılıcak zorlayıcı gücün mutlak bir hükümdar ( rex absolutus ) olmadığı sürece mümkün olmadığını söylemiştir..Metnin muğlak olmasına rağmen,bu Aristoteles'e yapılmış ve halife yönetimi ile sultan yönetimi modeli üzerine kurulu önemli bir ek gibi görünmektedir.Eflatunun cumhuriyeti üzerine yorumlar adlı eserinde erdemli olmayan şehirlerden bahsederken,bu şehirlerin hükümdarlarının halkarını rezil ederek zaman zaman onları sopalarla döverek ve idam ederek cezalandırdıklarına işaret eder.

''' Hiç bir şey yurttaşların karakterlerinin kötülüğünü ve düşüncelerinin alçaklığını onların yargıca ve hekime ihtiyaç duymaları kadar iyi gösteremez.Bunun nedeni bu yurttaşların kendi erdemlerinin olmaması,sadece zorlamayla erdemli olmalıdır '''

Ibn Rüşd özel olarak halifelik hakkında pek fazla şey söylememiştir,buda halifeliğin pratik anlamda öneminin azaldığını yansıtıyor olabilir..' Filozof',' Kral' ' Yasa koyucu' ve ' Imam' sanki birbirlerinin eş anlamlısı gibidir.Farabinin tersine Ibn Rüşd böyle bir kişinin ne yapması gerektiği konusunda pek fazla şey söylememiştir..Bu kişi aynı zamanda bir peygamberde mi olmalıydı?..Burada derinlemesine bir araştirma yapacak durumu var,bizde yapacağız diye yazdı ama bunu hiç bir zaman yapmadı.Söylediklerinden bir peygamber yasa koruyucunun aynı zamanda bir filozof olması gerektiğini anlıyoruz.Bu Felsefenin peygamberliğe üstün olduğunu göstermez.Çünkü zaten peygamberin izhar kanıtlarına dayalı belli bir bilgisi vardır.Ibn Rüşd'ün söylemek istediği  her kim geçerli bir din yasası oluşturursa ( öncelikle Muhammed aynı zamanda kendi dönemlerinde Isa ve Musa ) o kişi aynı zamanda filozof kraldır.Bir Filizof Kralın ise mevcut din yasalarının en iyisinden daha kötü bir yasa koyması mümkündür..

Ibn Rüşd'ün bir filozof kralda bulunması gerektiğini düşündüğü özelliklerin arasında Eflatun tarafından belirtilenlerle birlikte Sünni yazarlar tarafından halifelik için gerekli olduğu belirtilenn özelliklerde vardı.Filozof kralın kuramsal ve pratik bilgisi olmalıdır.Öğretmenlik yaparken sadece izhar kanıtları değil,aynı zamanda ikna edici ve şiirsel argümanlarda ' kullanabilmelidir.ahlaken erdemli olmalıdır ve pratik bilim tarafından açıklanan şeyleri uluslarda ve devletlerde olgunlaştırma yeteğine sahip olmalıdır.Bir başka deyişler Aristoteles Etiğinin ögretisi uygulayabilmelidir..

Ibn Rüşd Eflatunun Cumhuriyeti üzerine yorumlar adlı eserinde rejim değişikliklerini ve erdemli olmayan devletleri tartışır ( bu devletlere bazen Eflatunun dediği gibi dalalete düşmüş,bazende Farabinin dediği gibi cahil demektedir ).Erdemli devletler kralııkla veya aristokrasiyle idare edilen devletlerdir.Ibn Rüşd ün birden fazla kişinin erdemli yönetiminden söz etmemesi dikkat çekicidir,özellikle de insan Ibn Rüşdün Aristotelesin Avrupalı yorumcuları ile karşılaştırıldığında.Bu,Aristotelesin  Politikasının ne büyük bir fark yarattığına bir örnek olabilir.Erdemli olmayan devletler yaşamın amacı hakkındaki yanlış görüşleri yansıtır:Şeref peşinde olan insanlar timokrasiyi benimserler,zenginlik peşinde olanlar oligarsiyi benimserler,zevk peşinde olanlar demokrasiyi benimserler.Ibn Rüşd Eflatunun söylediklerini açıklaybilmek için İslam tarihinden ve çağdaş siyasetten örnekler vermiştir.Bu örnekler gelişigüzeldir ama Ibn Rüşdün ister Müslüman ister Avrupalı olsun kendi döneminin diğer filozoflarından çok daha ciddi bir şekilde felsefei bilgi külliyatına yeni ve çağdaş siyasi olguları sokmaya çalışmştır 

Ilk Murabıt sultanının zamanında Şeriat yönetimi vardı ama oğlu timokrasiye geçti,torunuda putperesliğe,Ibn Tumartın ve onun ardılının zamanında Muvahhitler Şeriat rejimiyle yönetiliyordu,daha sonra timokrasiye ve 'şu anda benimsemiş oldukları aşağılık şeylere' meylettiler.Her iki durumdada bütün bu meyletme süreci yaklaşık kırk yıl sürdü.Demokrasiden zorbalığa geçiş 1106 yılında bir demokrasi olan ve 1145 yılındada Zorbalık yönetimine geçen Cordobada görülmektedir.Ibn Rüşd kendi ülkesinde ilgili olarak açıkca kötümserdi ve ülkesinin düşüş süreci içinde olduğunu düşünüyordu

Dahada önemlisi,Ibn Rüşd demokrasiyi ' asıl amacın hane olduğu ve şehrin de sadece onun için var olduğu bir rejim olarak tanımlıyordu.' Dolayısıyla demokras tamamıyla domestiktir '  ...' Insanlar isterlerse bütün malları şahsi malları olabilir ' günümüzdeki pek çok müslüman hükümdarın halkı tamamıyla domestik topluluklardı.Bu topluluklarda siyasi toplum bir kazadır sadece bir eklemedir.Gerçektende Arap Islam toplumunda ve siyasetinde hanenin rolü en önemli şey haline gelmişti.Ibn Rüşd aynı zamanda  seçkinler ile avam arasındaki farkın çok büyük olduğunu söylemiştir.' iki sınıf insan vardır.Bir sınıf yığınlar diğer sınıf yüceler olarak tanımlanır.Irandaki insanların durumu buydu,bizim pek çok şehrimizdeki durumda budur.

Ibn Rüşd iki konuyla ilgili olarak mevcut islami uygulamalarda değişiklik yapılmasını önerir,Cihat ile ilgili olarak yakın zaman önce yaşanılan deneyimleri inceler ve Müslümanların 'yasa koyucunun niyeti'ni yanlış anlamış olduğuna karar verir ve inanmayanlara karşı savaş açılması konusunda yapılmış bir öneriyi evrensel bir kural haline getirdiklerini söyler.Savai Insanın kendi köklerinden farkli köklere sahip olanları yok edene kadar yararlıdır: o zaman bile  barışın savaşa tercih edildiği zamanlar vardır...

''' Müslüman Haşk yararlılık kuralını bir sorumluluk kuralı olarak kabul ettiği için ve düşmanların kökünü kazımak olanaksız olduğundan bu kuraldan dolayı çok fazla kayıp verildi ve bütün bunlaryasa koyucunun amacını bilmedikleri için oldu.Dolayısıyla insan  savaş yerine barışı tercih etmek gerekir demelidir '''

Burada yasa koyucunun amacı gibi bir kavramın,eğer bu kavram Arap İslam dünyasında kullanılmış olsaydı  nasıl bir rol oynayabileceğine dair işaretleri görmekteyiz.ayrıca Yunan düşüncesi Avrupa Hristiyan kültüründe kabul edildiği gibi daha kapsamlı bir şekilde kabul edilseydi,ortaya ne çıkardı,bunuda görmekteyiz..

Ibn Rüşd en ilginç ve özgün görüşlerini kadın konusunda ileri sürer.Bu konudaki görüşlerini şöyle açıklar : ''' Erkeklerle  aynı türden oldukları için kadınlar zorunlu olarak erkeğin amacını paylaşırlar,diyoruz '''Bu nedenle kadınlar zanaatla uğraşabilirler,bazı zanaatlarda ' zayıf ' bazılarında ise daha iyidirler.Savaşçı olabilirler.Filozof Hükümdat olabilirler.Bu düşünce kuşkusuz Eflatunun kadınların filozof hükümdat olabileceklerini kabul etmesinden etkilenmiştir.Bu da klasik Yunanun etkisinin Potansiyel öneminin bir başka göstergesidir.Ibn Rüşd kendi toplumunda kadınların aşağılanmasının yanlış olduğunu bunun cehaletten kaynaklandığını ve ülkenin ekonomik olarak geri kalmasına yol açtığını açıkca söylemiştir..

''' Ancak bu şehirlerde sadece kocalarının hizmetini gördüklerinden ve üremeye,çocuk yetiştirmeye ve emzirmeye mahkum edildiklerinden,kadınların yetenekleri bilinmemektedir.Bu onların faaliyetlerini engellemektedir.... Bu şehirlerdeki kadınlar hiç bir insan erdemine göre hazırlanmamaktadırlar... Kadınların  bu şehirlerdeki erkeklerin sırtında yük olmaları bu şehirlerin fakirliğinin nedenlerinden biridri '''

Ibn Rüşd Eflatunun Cumhuriyeti hakkındaki yorumu adlı eserinin sonunda Eflatuna önemli bir eleştiri yöneltir.Sosyal ve siyasi fenomenlerin doğal değil  istemli olduğunu söyler.Dolayısıyla rejim değişiklikleri Eflatunun öngördüğü sırayı ızlemeyebilir.Ele alınan bütün birey tipleride '' Bu şehirlerin hepsinde bulunabileceğinden ,bu şehirlerden herhangi birinin diğer bir şehre dönüşmesi mümkündür.Biz diyoruzki  Eflatunun öngördüğü şey siyasi topluluklara yön veren bir kanun olarak alınmamalıdır.Eğer elinde Aristotelesin Politikası olsaydı böyle bir düşünür neler yapmazdı ?

Ibn Rüşdün siyaset üzerine yazdığı yapıtlar Arap dünyasında ilgi görmemiştir ve hiç bir zaman doğuya nüfuz etmemiştir.Her iki yapıtın Arapçaları yoktur bile.Sünni fıkıhtan yana olanlar din ile felsefe arasında açık bir çelişki görmüşler ve felsefi uygulamaları yasaklamaya ve Ibn Rüşd de dahil olmak üzere filozofların baskı altında tutmaya başlamışlardı.Karşı reformasyon sırasında Ispanyadada benzer bir şey olmuştur.Ibn Rüşd hükümdarın  istememesine rağmen ,mahkeme önüne çıkarılan ve yapıtları yakılan son filozof değildi..

Ibn Rüşdün'ün ölümünden bir kaç yıl sonra  Cordoba ve Sevilla Hristiyanların eline geçti.Artık Müslüman İspanya Granada Krallığından ibaretti.Ibn Rüşdün entelektüel çocukları Avrupalılardır.Ispanyol siyaset felsefesi bir kez daha meyvesini Kuzey ülkelerinde veriyordu ..





Kaynak : Siyasi islam düşüncesi Tarhi / AnthonyBlack - Dost 











No comments:

Post a Comment