:format(jpeg):mode_rgb():quality(40)/discogs-images/A-1281856-1276535775.jpeg.jpg)
Petrus Abaelardus ( Pierre Abelard ) 1079 Bretagne dogumludur,21 Nisan 1142 de Bourgogne Saint Marcek manastırından öldü..Tüm Ortaçağın gerek serüven dolu yaşamı gerekse verdiği dersler ,yazdığı kitaplarla en ilgin kişisidir.. Babası bir şövalye idi,en büyük oğlu olmamnın verdiği sövalyelik ünvanı ve parasal mirası redederek Paris'e felsefe öğrenimi için gitti.Paris Katedral okulunda ünlü Champeauxlu Guillaume'nin öğrencisi oldu.Çok geçmeden hocası ile arası açıldı; hocasına getirdiği eleştiriler ona üm kazandırdı isede pek cok düşmanı oldu..1102'de Paris yakınlarında Melodonum da kendi okulunu açtı ve dialektik derslerini vermeye başladı.Bir süre sonra okulunu Paris'e komşu olan Corbeil'e taşıdı ve bu gezgin yaşamının ömrünün sonuna kadar sürdürdü; okuldan okula dolaşarak dersler verdi..Bir ara ünlü Laon'lu Anselme'den ilahiyat dersleri almak için laon'a gitti..ama Anselme ile de anlaşamayarak Paris'e döndü ve Paris'de halka açık dialektik dersleri verdi; bu arada özel öğrencileride oldu.Bu özel öğrencilerinden biride Charters Katedrali rahipleinden Fulbert'in yeğeni genç ve güzel heloise idi..Abaelardus ve Heloise birbirlerine aşık oldular ve Astralable adını verdikleri bir oğulları oldu; doğumdan sonra gizlice evlendiler ama herkesle beraber kilisede bu aşkı ve gizli evliliği öğrenmişti.Kilise hareket geçmeden heloise Paris dışındaki Argenteuil manastırına sığındı.Horlanan ve aşağılanan Abaelardus utanç içinde Saint Denis Manastırın'da inzivya çekildi; Heloise sığındığı manastırda rahibe olarak yasal işkenceden kurtuldu; ama aşkları tüm yaşamları boyu sürdü...
Keşişliğe kabul edilen Abealardus,Manastırda ilahıyatın problemleri ile ilgilendi ve kitaplar yazdı: eseri Theologia ( 1121 ) Soissons konsilinde ağrı biçimde eleştirilerek heretiklikle suçlandı ve törenle yakıldı; Abealardus da Saint Medard Manastırında gözetim altına alındı.Saint Denis Manastırına dönünce Sic et non ( Evet ve Hayır ) adlı kitabını yazdı.Bu kitapta ağır eleştiriler alarak heretiklikle suçlandı; yargılanmaktan ve işkenceden kurtulmak için Champagne Kontu Theobald'a sığındı.. Burada kendini izleyen öğrencilerin zorlaması ile halka açık dersler vermeye başladı..Buradaki dersleri de kilisenin yoğun eleştirisine konu olunca Hristiyan dünyasından kaçıp Inzivaya çekilmeyi düşündü..ama kendisini sevenlerin ve öğrencilerin arasına girmesi ile Bretagne'nın ıssız köşelerinden Saint Gildas de Rhyus Manastırına baş keşiş seçildi.. Buradada cok kalmadı; çünkü diğer keşişlerle manastır yaşamı ve hristiyan dogmaları konusunda ilişkileri bozuldu.. Abealardus kendisini öldürüceklerini öğrenince bu kez bir zamanlar kaçtığı Fransa'ya sığındı
Fransa'da sevgilisi Heloise bir rahibe kuruluşu olan Praclete'nin başkanı olmuştu.. Abealardus by kuruluşun başkeşişliğine getirildi. Burada ilahiler besteledir; Heloise ile beraber birbirlerine yazdıkları ve Hristiyan inancını anlatan mektuplarını kitap haline getirdiler..1135'te Mont Saint Genevieve de dersler verdi.. ' Scitı re İpsum ( Kendini Bil ) ve Dialogus inter philosophum,judeum et Christanum ( Bir filozof,bir yahudi ve bir Hristiyan arasında dialog) adlı kitapları yazdı..
Gerek kitapları gerekse Mont Sainte Geneviebe'de verdiği dersler yüzünden Kilise ile bir kez daha başı derde girdi.1140'da Sens'de toplanan Konsil,Abaelardus'u ağır biçimde eleştirdi ve suçladı.Papa II Innocentus konsilin kararını onaylayarak Abaelardusu'u Cluny Manastırına sürdü..Yaşlı,yorgun ve acı dolu Abealardus bu manastırda inzivaya çekilde ve burada oldu
Eserleri
Sic et non ( Evet ve Hayır )
Scito te ipsum ( Kendini Bil )
Dialogues inter philosophum,Judaeum et Christianum ( Bir Filozof,Bir Yahudi ve Bir Hristiyan arasinda dialog )
Theologia Summi Boni ( En yüce iyinin tanrı bilimi )
Theologia Cristana ( Hristiyan tanrı bilimi )
Historia calamitatum ( Tasaların öyküsü )
Abaelardus ontolojinin ve bilgi kuramının problemleri ile doğrudan ilgilenmemiştir.,skolastiğin ünlü düşünürleri ile yaptığı yazılı ve sözlü tartışmalarda dialektiğe dayanan bir dil felsefesi geliştirmiştir..Compiegeneli Roscelin ünlü bir nominalist düşünürdü.Roscelin'e göre tümellerin ontik bir karşılığı yoktur,bunlar içi boş terimlerdir..Rosceline'in tam karşıtı olan çağın bir diğer düşünürüde Champaux'lu Guillaume idi..Guillaume ise Tümellerin ontik gerçekliğe sahip olduklarnı ileri sürüyor,bir anlamda Platon'un idealar'ının geçekliğini savunuyordu..Abaelardus hem Guillaume ve hem de Roscelin ile uzun tartışmalara girdi ve ikisininde görüşlerini çürütmeye çalıştı..Abaelardus için problem terimlerin doğru ve anlaml biçiminde nasıl kullanılabileceğini göstermekti...Abaelardus için terimlerin ontik varlık alanındaki şeylerin varlığını ve doğruluğunu kanıtlamada yeterli olması kuşkuludur...
Sic et Non ( Evet ve Hayır ) adli kitabından dialektikçi olarak terimlerin zaman içerisinde yüklendikleri sürekli değişen anlamlarını ayırt edebilmenin kurallrı ile görünürdeki anlam çelişkilerinin nasıl uzlaştırılabilecceğinin yöntemlerini araştırdı.Bu araştırmalarını yaşama geçirme çabası,başına olmaz işler açtı.. Eldeki mevcut metinleri ünlü sic et non yöntemini uygulayarak dialektik açıdan şehit St Denis,kilisenin kabul ettiği gibi Pavlus'un Hristiyanlaştırdığı Areipogoscu Dionyssıs olarakda biline Atina'li Denis ile hiçbir ilgisi olmadığını iddai eder Bu iddia Aziz Denis'in adına kurulan Saint Denis Manastırı keşişleri ve galyalılar için ulusak bir kahrman olmasından ötürü,Fransa Kralının da büyük bir tepki göstermisine neden oldu; canını Kont Theobald'a sığınarak kurtardı..
Scito et İpsum adlı kitabında ahlak problemlerine değindi. Abaelardus için insan davranışlarının şöyle yada böyle olmasını onu ahlaklı veya ahlaksız kılmayacağını,Tanrı'nın gözünde değerli olanın eylemler olmadığını ,bu eylem veya davranışları belirleyen 'niyet' olduğunun ileri sürdü. Günah,davranışların nasıllığı ile işlenmez,yanlışlığını bilerek,özgür irademizle katıldığımız eylemlerin sonucunda açığa çıkar..
Abaelardus felsefenin geleneksel problemleri ile ilgilenmemiştir.. O,Özgün bir filozof değildir,bir felsefe işçisidir. Genel anlamda Dil felsefesi diyebileceğimiz problemlerle ilgilenmiştir.. Felsefeyi Otaçaın kullanığı anlamda dialektğin problemleri ile sınırlı görmekle sonraki yüzyıllarda Semiotik adlı yenir bir arastırma ilk öreneğini vermiştir....
No comments:
Post a Comment