Monday, February 6, 2017

ANSELMUS


Image result for Anselmus

Anselmus ( 1033/34  Aosta Lombardia - 1109 Canterbury Ingiltere ) soylu ve zengin bir aileden geliyor; iyi bir eğitim gördü; özellikle  latince konusunda uzmanlık düzeyinde  bir eğitim aldı..Babası Gondolfa'nun tüm karşı gelmelerine  rağmen papaz omayı seçtive 1057'de  ünlü Lanfranc'ın öğrencisi olmak için Normandiya'daki Bec Benedicten manastırına gitti.1078'de Bec manastırı başrahibi oldu..1078'de Ingiltere'de Norman egemenliğini kuran I.William ,Bec manastırına Ingiltere ve Normandiya'da topraklar bağışlado.Anselmus İngiltere'deki  manastır toprakları üzerinde ,Chester'de  yeni bir manastır kurarken I.William'ın oğlu II.William ile tanıştı ve onun teklifini kabul ederek 1093'de Canterbury başpiskoposu oldu...Daha işin başında kral ile anlaşmazlığa düştüler..Anselmus'tan önce Kral tarafından Başpiskoposluğun topraklarını bir kismina el koyulmuştu ve Kral papalık makamı konusunda savaşım veren karşı papa III.Clemens ile II.Urban arasında ikil oynuyor,Roma'ya karşı kendi iktidarını pekiştirmeye çalışıyordu..Anselmus,Manastırın el konulan toprakları geri verilene ve Papa olark II.Urban tanına kadar görev yapmayacağını bildirerek direniş geçti...Sonunda Kral Kilisenin gücü karşısında boyun eğdi Anselmus'un koşullarını kabul etti..( 1093 ) Ama kisa bir süre sonra Kral Anselmus'un Papa'dan 'pallium'u' almak için gitmesine izin vermedi...

Bu ıolat kilise ve krallık arasında yeni bir krizin doğmasına neden oldu.Kriz iki yıl sürdü.1095'de toplanan Rockingham sinodunda  Ingiliz piskoposlar kralın yanında yer aldılar,bunun üzerine Anselmus'ta Kralın elinden Palliumu almayi redetti....Kral'ın istediğini yaparsa ruhi konulardaki erkin kralların ve beylerim eline geçeceğini bununda Mesih Isa ve onun kilisesine karşı günah işlemek olacağını öne sürerek Ingiltereyi terk edip Roma'ua gitti.II.William kiliseye larşı verdiği bu savaşımda fazla ileri gitmeden,kilisenin aforoz silahinı kullanmasına fırsat vermeden Ingilterede hukumranlıgını pekistirmeye calisti.Bu savaşım,feodal beylerle kilise arasındaki iktidar savaşımıiOratçağ boyunca tüm avrupa topraklarında sürmüştür..Bu savaşımda İngiltere Kralları Roma'ya uzaklıkları nedeni ile srekli olarak kiliseden tavizler koparmasını bilmişlerdir...

1098'de Bari Konsilinde  Filioque ( kutsal ruh ) yi Istanbul patrikhanesine bağlı kiliselere  karşı savundu ve Konsil'den piskoposların ve papazların atamalaına siyasaş erkin karışmaması gerektiği konusunda  bir karar çıkarttı.Bari Konsilin'den hemen sonra Capu yakınlarındaki Liberi  köyünde inzivaya çekildi;Unlü eseri Cur Deus homo ( neden Tanrı-Insan ) adlı eserini burada yazdı.. 1100 de I .Henry tahta çıkınca Ingiltere'ye döndü,ama kısa bir süre gene kralla kilise nin yetkileri konusunda anlaşmazlıga düştü..1103'le 1106 arasında makamini bırakarak sürgüne yollandı..1107'de Kral  I Henry Westminister sinod'unda kilisenin isteklerini taktis töreninden önce papazların Kral'a bağlılık yemini etmeleri karşılığında kabul etti..Roma,1163'te Anselmus'u Aziz,1720'de Kilise Bilgini ilan etti..

Eserleri :
Dialogus veridates ( Hakikat üzerine dialog )
De divintatis essentia monogligium ( Yaradanın özü üzerine monolog )
Cur deys homo ( Neden Tanrı -Insan )

Anselmus ortaçağın hristiyan idelojisinin büyük filozoflarından Augustinus'un izinden yürümüş; ustasının bilgi kuramını ve ontolojisini geliştirmiştir.Augustinus'un Creto ut intellima ( anlamak için inanıyorum ) önermesini kendi bilgi kuramı için hareket nokta olarak almıştır..tek ve yüce bir amacı vardır; inancın gizemnini ( mysteium ) akıl ile temellendirmek.Bilginin algılanabilir objesi tarafından kanıtlanması ve denetlenebilir olması önemlidir... Doğru bilgiye ancak doğru yargı ile ulaşılır...Doğru yargı ve kavramlarla yapıaln doğru bir akıl yürütmenin sonucu ulaşılan bilgi doğrudur ve bu bilginin kabul ettiği ' sey ' in gercekliğnden kuşku duyulmaz..

Anselmus kavram ve yargılardan hareketle ' sey'in gerçekliğini,akıl yürütme ile kanıtlar; ve bir tek amacı vardır.Inancın gizemini akılla temellendirmek,anlaşılır kılmak.Tanrının kaçınılmaz biçimde  varolması gerektiğini aynı yöntemle kanıtlar;bu kanıtlama biçimi 'Ontolojik Tanrı tanıto ' diye bilinir..Kendinden daha büyüğü tasarlanamayanın Tarnının varolmadığını düşündüğünüz anda.O artık 'kendiden daha büyüğü tasarlanamayan şey ' değildir; yargı varolmak yüklemini  ( praedicatum ) yitirmiştir..o ' kendeinden daha büyüğü tasarlanamayan ' en yetkin varlıkatn bir şeyler eksilmiştir,bu eksiklik,tanımı taşıyan yargı ile çelişir..Çelişki doğru bilginin  dolayısıyla bilginin objesinin yadsınmasıdır..Tanrı eksikliği taşıyamaz.O'nun bilgisindeki ontolojik çelişkinin karşıtlığı Tanrı'nın en yetkinliğinin yadsımasıdır.. oysa bu kavramsal ve ontolojik olarak olanaksızdır,birbiri ile çelişsen iki yargının her ikisinin de doğru olarak kabul edilmesidir, ve bu kabul edilemez.Öyle ise Tanro ' kendisinden daha büyüğü tasarlanamayan şey' olarak ' en yetkin varlık ' olarak vardır...

Algılanabilir gerçekler dünyasının varlığı da kuşku içermez,algılanabilir objeler dünyasıda mutlak varlık olan Tanrıdan pay alarak varolmuşlardır.O'nun iradesinin ürünüdürler.Aynı biçimde  ' mutlak değerler '  'mutlak iyi' de bu nesneler evrenindeki  'iyi olan şey'in  deger taşıyan seyin kaynağıdır... Her sey mutlak varlık olan Tanrı'nın iradesi doğrultusunda vardır ve bir değer taşır 

Insanın ilk günahım kibrinden kurtulup Tanrı'nın inayet'ine kavuşmada ancak Ogul'un ( Logos ) Tanrının ( Baba ) izni ile insan bedenine bürünüp kendini kurban etmesi ile olanaklıdır.. Bunun tersi,yanı eksik  ve günahın kirini taşıyan insanın günahının kefaretin Tanrıya karşı ödeyebilmesi düşünülemez bile.. Böylesine kalıcı bir günahın ( Tanrıa başkaldırma ) kefareti ancak Tanro ile aynı özden olan Oğul tarafından ödenebilirjki buda Tanrının yaradılış planına uygun olarak Mesih Isa tarafından insanlık adına ödenmiştir..

Insan akıl sahibi bir varlık olarak aynı zamanda özgür olma yetkinliğinede sahiptir.Ama özgürlük kötüyü seçebilme yetkinliği değildir,özgürlük iyiyi seçebilme yetkinliğidir.Iyiyi  bulabilme yetkinliğinden istenmediği halde günah çıkabilir ve günah ceza ile ödenmelidir.. çünkü istenmeden bile olsa özgür olam yetkinliğinin bir sonucudur.Insan,aklı olan bir varlık olarak olmak zorunda olduğu şeyi  olmak istemeli,Tanrının iradesine boyun eğmelidir.Bu insanın  adaletli olmasını sağlar.Insan Tanrının iradesini anlamalı ce özgürlük yetkinliğini yasama geçirerek,olmak zorunda olduğu şey olmaya çalışmalıdır.. özgür iradesinin tanrının iradesi ile uyum içerisinde tutmalıdır... Davranışlarını özgür iradesi belirlerken iyi niyet iradesini yönlendirici olmalı; çünkü bunun tersi ceza  korkusu ile korunan ahlaki davranıştırki bu da yetkin bir ahlaki davranıs değildir... Mutluluk ancak böylesine  yetkin bir ahlaki yaşamın sonucunda kazanilabilir; yoksa mutluluga kavusma anacı ahlaki değildir.. adaleti istemenin belirleyecegi bir yaşam kişiye huzur ve mutluluk verir...


Image result for anselmus

No comments:

Post a Comment