Friday, February 17, 2017

III VIYANA SEFERI VE FAZIL MUSTAFA PAŞA







Köprülüzade Fazıl Mustaf Paşa 25 Ekim 1689 tarihinde Sadrazam olduğu zaman Osmanlı imparatorluğu hızla bir felaket uçurumunun kıyısına kadar gelmiş bulunuyordu.1683 yılında Kırım hanı Murat Giray yüzünden uğranılan Viyana bozgunundan beri altı yıldır süren savaşlar,devamlı yenilgilerle sonuçlanmış,nice şehitler canı ve gaziler kanı bahasına anayurda katılmış ve halkı yüzyıllardır Türk idaresinde en mesut ve refahlı devrini yaşamış olan büyük vatan parçaları kaybedilmişti..Bunlar arasında Budin gibi,Belgrad gibi Türklerin  Avrupa kıtasında en önemli dayanak noktaları olan kalelerin elden gitmesi bütün milletin kapanmaz yaralar açmış bulunuyordu..Greçi Türk askeri her kaleyi önünde kale boyunda cesetler yığılmadan düşmana teslim etmiyor canla başla carpısıyordu. Ancak,ordunun iyi idare edilememesi ,kabiliyetsiz kumandan ve sadrazamlar ,devlet merkezinde sürüp giden anarşi ve zorbalıklar,Anadoluyu kasıp kavuran eşkiyalık,bir türlü çaresi bulunamayan mali sorunlar,çoğu kendi çıkarından ve şahsi servetini artırmaktan başka bir şey düşünmeyen devlet yöneticilerinin gaflet ve ihaneti,önemli mevkilerde bulunan yöneticilerin birbiri ile amansız mucadelesi orduyu gücsüz va başsız bırakır.

İkinci viyan seferi ve bozgunundan sonra Belgrada kadar çekilmiş olan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,işlemiş olduğu tüm hatalara rağmen durumuda düzeltip bir kış sonunda duşmanı kovalayabilecek yeteneğe sahipken  IV Mehmet birazdan telkin ve tesir altında kalarak onu 15 Aralık 1683 günü idam ettirdi.Ama sonunda bu hatasını pahalı ödedi.Ondan sonra iş başına gelen sadrazam lar arasinda tek Siyavus pasa dirayetli bir devlet adamıydı.Sadaret Kaymakamı Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa ile işbirliği yaparak hiç olmazsa isyan halinde bulunan orduda disiplini yeniden kurmak,zorba e eşkiyayı sindirmek istedi,nitekim onun tasarlaması ile alınan önlemler tesirini gösterdiysede asiler 

' Sadrazma bize karşı bu denli duracak kadar cesaretli değildir.Böyle korkusuz davranmasu Köprülüzadebşb eseridir derller ' Siyavus Paşaya baskı yapıp Fazıl Mustafa Paşayı istanbuldan uzaklaştırmayı başarırlar.Sadrazam ,onon gidişi ile büyük bir yardımcıdan yoksun kalır,Nitekim kısa bir süre sonra aniden kopan isyan sonunda konağı,yağma edilir ve kendisi öldürülür ( 2Mart 1688 ) 

Sultan II.Süleyman ( 1687 -1691 ) Siyavus pasadan bosalan göreve Fazıl Mustafa Paşa getirildi.Köprülü mehmet paşanın ikinci oğlu ona Pasa 52 yasında idi.Sadaret Mührün 25 Ekim 1869 günü Edirne sarayında alır.Görevine başlar.Fazıl Mustafa Paşa,pek kısa bir zamanda kendisine karşı beslenen ümit ve güvence fazlasıyla layık olduğunu ispat etmiştir,Paşa tam yetkiyle devlet idaresini ele aldıktan sonra ilk olarak içeride gerekli ıslahata başladı.

Bu esnada hemen bütün Hristiyan devletler,Osmanlı imparatorluğuna karşı birleşmişti.Türkleri Avrupadan  atmak için kararlıydılar.Viyana surlarına kadar dayanmış olan ordularımız,şimdi Belgradın güneyinde tutunmaya çalışıyorlardı.Istilaya uğrayan topraklarımız üzerindeki Hrıstiyan tebea da düşmanla işbirliği yaparak Türk unsuruna karşı en ağır muameleyi reva görüyor, silahlanıp düşman ordusuna katılıyor,henüz elde bulunan yerlerdekiler ise devlete cephe alıyor,ordunun ikmal yollarını keserek veya birliklerle çete baskınları düzenleyerek yollar ve köprüleri bozarak askeri harehatı baltalıyor,kısaca düşman ilerleyişini kolaylastırmak için ne gerekirse yapıyorlardı.Altı yıldır süren savas devleti mali bakımdan çökertmişti.Durmadan bakır para basılıyor,yeni vergiler konuluyor ve eskiler artırılıyor ama genede mali sıkıntı çözülmüyordu.Köprülüzade,öncelikler mali probleme bir çare bulmak,iç güvenliği sağlamak ve orduyu disipline edip,hristiyan tebaayı kontrol altına almaktı.Devletin şerefini kurtaracak bir barış için zaferle sonuçlanacak kesin bir savaşa ancak bundan sonra girişebilirdi..

Fazıl Mustafa Pasa babasının şiddet politikasını uygulamadı ama haksız kazanc ve rüsvetle zengin olan Devlet görevlerinin hazinelerine el koyup devlet hazinesine aktardıToplamdda 1000 akce ( 500.000 altın topladı ),Sonra vergi toplama sistemini hızla düzelterek halkın verdiği paranın hırsız vergi simsarları elinde eriyip gitmedne devlet hazinesine girmesini sağladı.Kanunsuz ve keyfi bazı vergileir kaldırdı.

Devletin  yürütme ve yargı organlarının din ve millet farkı gözetmeden uygulanmasına çalıştı.Ticareti kısıtlayıp ekonomik durgunluğa yol açan sıkı narh ve belli kimselere kazanc sağlayan himaye sistemini kaldırıp piyasanın canlanmasına ve mal darlığının ortadan kalkmasına yol açtı.Vergileri ıslah edip yükümlülerin mali durumuna göre yeniden düzenledi.Vakıflara ait fazla gelirleri yanlız sefer zamanında devam etmek şartı ile savaş masraflarına karşılık olmak üzere devlet hazinesine aldı.Paranın ayarını düzeltti ve belli bir esasa bağladı.Bunun için saraydaki gümüş takımları ve kendi gümüş takımlarını darphaneye gönderip para bastırdı.

Sonunda uzun zamandır ilk defe aslerin maası gecikmesiz ve kesintisiz olarak ödendi..Fazıl Mustaf Paşa bunun üzerine ordunun yıllardır yıpranan manevi gücünü ve cesaretini yükseltmek için bir beyanname yayınladı

' Saadetlü Padişah hazretleri vaba vezirlik rütbesini verdikleri dakikadan beri Avusturyalılara karsı seraskerliği bizzat üzerime aldım.Şunu açıklamak isterimki zorla silah altına alınmış hiçbir eri kabul etmem,Askerlik hizmeti gönül rızasi ile olur,Allah ancak iyi niyetli mükafatlandırır.Bu ise herseydan daha hayırlıdır.Bütün Müslümanlara Allahın ve Peygamberin emirlerini tavsiye ederim.O emirler ise düşmana karşı silaha sarılmak ve gerektiğinde şehit olmayı kutsal bilmek,fetih ve zaferden asla ümit kesmemektir.Bundan dolayı din ve devlet uğrunda her türlü güçlüğe katlanmaya karar verenler,bu ulu kanuna uyarak hemen silah altına koşmalıdır ' 

Bu beyanname umulan tesiri yaptı.Vatanın temiz evladları,onu savunmak için akın akın koşup gelmeye ve kahraman vezirin etrafında toplanmaya başladılar.

Fazıl Mustafa Paşa ise her tarafa emirler göndererek  Hristiyan tebaanın hiç bir şekilde incitilmemesi,onların yerlerinde geçerken alınacak zahire bedellerinin peşin olarak ve rayiç üzerinden ödenmesini,eski kiliselerin onarılmasını ve gerektiğinde yenilerinin yapılmasına engel olunmamasını bildiriyordu .Özellike bu son noktaya itiraz edenlrer; 

' Cami bulunmaya yerde müslüman nasıl yaşayamazsa ,kilise bulunmayan yerde de Hrıstiyan barınmaz.Musluman'a cami lazım oldugu gibi,Hristiyanlarada kilise lazımdır '

Fazıl Mustafa Paşanı bu hareketi Katolik Avusturyalılara karsı guzel bir adımdır.Ortodoks halk osmanlıya döndü.Genç Sadrazam Yeniçeri ocağında türemiş olan zorbalarıda ayılayıp askerin başına devletine bağlı komutanlar getirdi.

Bütün Bunlardan sonra devlet toparlanınca gaza niyetiyle ordunun başında Istanbul'dan hareket etti..Bunca yıldır yenilgiden başkaldıramayan ordunun bu sefer zaferi elde edeceği her halinden belli oluyordu,Ordu düzenli bir hale gelmisti.Yolda disiplin içinde gidiyordu.Fazıl Mustafa Paşa şahsen kendisi asker örnek olmaktaydı.Ordu ile birlikte uzun uzun yaya yürüyor,her güçlüğe katlanıyor,gayet sade giyiniyor,cesareti ve sabakatkırlığı ile örnek oluyordu.

Mustafa Fazıl Paşa Balkanlara doğru ilerleyen düşmana kesin bir indirmeye kararlı idi.ilk hamlede şehitköyü aldı ve Nişi kuşattı.Bu sırada Osmanlının müttefiki  ve onlar sayesinde Osmanlılara taraftar bulıunan Orta Macaristan tacını giymiş olan Tököli Emre ordusu ile Transilvanyay girerek Avusturya generali Heizleiri yenmişti.Niş ise 3 haftalık bir kuşatma sonunda Türklerin eline geçmiş bulunuyordu.Aynı zamanda Kırım Hanın süvari birlikleri ile orduya katılması manevi bir güç olmustu.Vidin ve Semendire Kaleleri teker teker alındıktan sonra Fazıl Mustafa Paşa hızla Belgrad kalesinin üstüne yürüdü.Kale şiddetli bir kusatma altına alındı ve 12.gun geri alındı.Atılan toplar barut mahzenlerini havaya uçurmuş Türklerin hucumları karşısında düşman dayanamayarak perisan bir halde kaçmıştı.

Şehire parlak bir törene giren Mustafa Fazıl Pasa  askere kendi cebinden otuzbin bahşiş dağıttı.Sonra,Tuna boyundaki küçük kale ve palankaları aldı.Avusturyalılardan bıkmış olan sırplar ,Osmanlı askerini sevincle karsıladırlar.Sadrazam onların eski isyanlarını unutmus gorunerek onlara sevkat ile yaklastı,ihtiyacı olan köylülere tohumluk ve hayvan dahi verdi.Savas yuzunden göc etmiş tum koylülülerin eve dönmesini sağladı.

Belgardın Osmanlı tarafından alınışı Avusturyalıları korkutmustu,dört yıl evvel alınan Buda ve Peste nin savunması hazır olmayıp Viyana yolu Turklere acıktı.Imparator büyük bir telaşla Viyanayı yeniden tahkim etmeye çalışırken Mora'ya gönderilen Koca Halil Paşa komutasındaki osmanlı ordusu Venediklileri yenerek Avlonyayı geri almıştı.

Fazıl Mustafa Paşa kış geldiği için istanbula geri döndü.Devlet erkanı ve ulema kendisini silivride ,Sultan II Süleyman ise Davutpaşa çayırında karsıladı ve ona şöyle dedi:

' Hoşgeldin,Berhudar ol ,Yüzün ak,Kılıcın Berrak , ekmeğin sana helal olsun,Senden evvelkilerin hiç birine böyle bir gaza nasip olmamıştır'

Sonra herkesin önünde kendi sırtındaki kürkü çıkarıp ona giydirdi.Belindeki mucevher li hancerini onun beline taktı.Bununlada yetinmeyip başından sorgucunu çıkararak onun başına koydu ve ellerini kaldırıp ağlaya ağlaya.
 ağusta
' Ben mükafaat etmeye kadir değilim,Allah iki cihanda yüzünü ak etsin ' diye dua etti .Ona tekrara iki kürk giydirip  ve altına mücevher eğerli saray askerinin ' Valde durusu ' adlı atı cekerek çadırına yolaldı.

Nitekim Sadrazam Edirneden hareket ettikten bir süre sonra II Süleymanin  vefat edip yerine kardesi II.Ahmetin tahta çıktığı haberi geldi.Yeni padişahta Fazıl Mustafa Pasaya tum yetkilerini verdi,Pasa saldırı ıcın Edirnede çalışmalar yaparken Imparator Leopoldun elçiler, gelerek barış talebinden bulundular.Ancak kabul edilmedi,Osmanlı sekiz senedir kayıp ettiklerini geri istiyor ve hatta daha fazlasını talep ediyordu,Bu seferki seferde Viyanın tekrar kusatılması ve mutlaka alınması gerektiiği düşünülüyordu,III.Viyana seferi idi

Erdel Kralı tayin edilen türklerin sadık dostu eski Orta Macaristan Kralı Tökeli İmre önden yola çıktıktan sonra Edirnede bulunan ordu Belgrata gitmek için yola çıkar. Avusturya ordusuda  Prens Louis de Baden kumandasında Petervaradinden yola çıkmıştı.Sadrazamn Avusturyalıların tuna nehri yoluyla zahire almasına engel olurken bir taraftanda ufak tefek çatışmalarla onu oyalıyor ve kesin darbeyi vurmak için Kırım Hanının süvari gucu ile yetismesini bekliyordu.Bu arada düşman ordusunun biraz geri çekilmesi askerin savas isteğini kamçiladı.Fazıl Mustafa Paşa orduyu Stankamen ( Tuzlutaş ) mevkiinde mevziye sokmustu.Burası hem savunma hemde saldırı için çok elverişli idi.

Düşman zamanın kendi aleyhine işlediğini anlayarak sonunda  hücüm etmeye  karar verdi.Ve 29 Ağustos 1691 günğ savaş başladı.Fazıl Mustafa Paşa hemen karşılık vererek düşmanın saldırısını boşa çıkardı.Sabahtan ikindiye kadar devam eden savaş sonunda hiç bir şey elde edemeyen düşman,geri çekilmek zorunda kaldı.Osmanlı askeri çadırına döndü.

Iste bu sırada Avusturyalılar şiddetli bir saldırıya geçti.Maksatları Osmanlı garnizonunu baskınla bozguna uğratmaktı.Fazıl Mustafa Paşa,hiç paniğe kapılmadan hemen savaş düzenine soktu.Kendisi Yeniçerilerle siperlerin sonunda saf bağladı.Karaman Beylerbeyi Çelebi İsmail Paşayı eyalet ve maiyeti askerleriyle siperlerde bırakmıştı.Gönüllü gelen mütefferika ve çavuşlar ortada durmuşlar ve önlerine 26 tane herbiri bir okka ( 1300 gram ) ağırlığında mermi atan ve ' Şahi Darbazan ' diye anılan topları dizmişlerdi.Sağlarında kapıkulu süvarilerinden Sipahi Bölüğü sollarında silahdar bölüğü yer almıştı.Sipahinin yanında Türkmen askeriyle Anadolu Beylerbeyi Kemankeş Seyyid Ahmet Paşa daha ötede Şam beylerbeyi Abaza koca murtaza paşa onun sağında Maraş Beylerbeyi Yumak Mehmet Paşa maiyetleri ve eyalet askerleri ile yer almışlardı.En ucta emrinde Macar ve Türk askerleri ile Tökeli emre duruyordu.Halep Beylerbeyi Koca Halil Paşa ve Rımeli Beylerbeyi Küçük cafer paşa ihtiyat kuvvetini teskil ediyorlardı..

Düşman,piyadesi ile siperlerin üzerine ve suvarisi ile eyalet askerlerinin üzerine hücüm etti.ilk siperlere yaklaştıkları sırada Şahi Darbazerler  sekizer nöbert ateş edip alaylarını birbirine kattı.Ancak onlar ' Gayret i  cahilane ile kırdıklarina bakmayıp domuz sürüsü gibi siperler üzerine hücüm edip azim muhareke  ' ettiler .Bunun üzerine Türk Askerleri kükremiş arslanlar gibi siperlerden fırladırlar.Naralar,Feryatlar,küfürler,catışan silahların şakırtası,delimen göğüslerin kırıntısı bir anda birbirine karışır. Yeniçeri ağası Çığoğlu Mehmet Ağa,Bascavuş,Kucukcavus,20 kadar çorbaçı ,beşyüze yakın yeniçeri şehit olur.Boğaz boğaza gecen savastan sonra dusman geri çekildi.Prens Louis bunu görünce piyadesini 2 dalga halinde tekrar saldırıya geçirdi.Düşman süvarisi ise saldırıyordu ,Çünkü Anadolu Beylerbeyinin tecrübesizi askerleri  ürkerek çekilmeye başlamıstı.Bunun üzerine Fazıl Mustafa Paşa yanından bulunan Kapıkulu yaya ve atlılarıyla düşman alaylarına karşı bizzat hücüma geçti.

Mehterhan çılgınca savas havasını vuruyor,gülbank sesleri,tekbir sedlaru ve top ve tüfek şamatasını bastırırarak göklere yükseliyor,at kişnemeleri ,dualar ve beddualar gazilerin savas avazeleri ,sert kumandalar dehset verici uğultular halinde birbirine karışıyordu.Tam bu sırada Çelebi İsmail Paşa da sağ kanadın bocaladığını görerek eyalet askerleriyle siperlerden fırladı.işte o zaman tum dehseti ile meydan savası başladı.Türkler art arda saldıran düşman piyadesini dağıtıp geri sürdüler.Şam ve Maraş beylerbeyleri ile Tököli İmre düşman süvarısını durdurup saldırıya geçerler. Bölünmez bir kitle halinde ilerleyen türk piyadeside  savaş meydanının öbür ucuna varmış ve düşman ordusu ikiye bölümüştü.Artık imha etmenin zamanı gelmişti,Düşman Askerleri silahları atıp kacıyor yada teslim oluyorlardı.Prens Louis bu savaşı kesin kayıp etmiş ve Viyana yolu türklere açılmıştı.

Fazıl Mustafa Paşa,savaşın korkunç velveleri ve ölüm yağdıran top ve tüfek mermileri arasında kılıç elinde askerin başında en ön safta dövüşüyordu.Aslında kazanılan zaferin sırrıda buydu.Komutanlarının azmini ve cesaretini gören askerler ölümü hiçe sayarak ileri atılırlar

Ancak ne yazıkki,tam düşman ordusuunun perişan olduğu anda,nereden geldiği belli olmayan serseri bir tüfek mermisi,kahraman veziirin alnına rastlar ve onu şehit eder.Serdarın vuruluşu bir anda büyük bir şaskınlık yarattı.Herkes ne yapacağını bilmez bir hale düşmüş,askerin kolu kanadı kırılmıştı.Dusman bu şaşkınlıktan yararlandı.Avusturya ve Macar süvarileri cephenın en zayıf yeri olan Anadolu Beylerbeyinin kumanda ettiği sag kanadaı bir anda dağıttı.Türk Piyadelerinin siperde olan bölümü sarılmamak için Tuna nehrine doğru geri çekilmeye başladı.ileri saftaki gaziler bu durumu görünce geri çekilmeye başladılar.Koca halil paşa ve Kücük Çağlar Paşa yanlarında kalan pek az ihtiyat kuvvetiyle savaş meydanına yetiştiklerinde,Silahdar Deli İbrahim Ağa nın kendi bölüğü ile Sancak ı Şerifi tek başına savunduğunu gördüler.Hemen orada toplanıldı ve hiç olmazsa düzenli bir çekilişe karar verildi.Alınan önlemler sayesinde bozgun önlenip asker bir araya toplandı ve Koca Halii Paşa orduyu fazla dağıtmadan Belgrada getirmeyi başardı.

Fazıl Mustafa Paşanın naaşı bile savaş meydanın kayıp olup gitmişti.O serseri kurşun alnına rastlamasaydı Türkler için Viyanaya kadar ilerlemesi işten bile değildi.ancak onun ölümü ile zafer yarım kaldı ve Türkler sekiz yıl daha rumelide mucadele etti.Ne varki askerin bütün kahramanlığına rağmen bu savasların ıyı yönetilmemesi ,maliyenin kötülüğü ve tükenmişlikle Viyana kusatmasından 16 yıl sonra bu savaslardan yenik cıkıldı.

Sonunda 26 ocak 1699 tarihinde imzalanan karlofça barış antlaşmasıyla Temeşvar hariç olmak üzere Transilvanya ve Macaristan Avusturyaya,Mora ve Dalmaçya venedike,Podolya ve ukrayna Lehistana,Azak kalesi Ruslara terk edilir..Osmanlının yıkımının başladığı antlaşmadır.


No comments:

Post a Comment