Tuesday, May 29, 2018

SULTAN ILE KONUSMAYI BİLMEK LAZIM !

-Hafız Mehmet Derviş efendi,Ayasofya Camii katibiydi ileri derecede  oburluğu ce şişmanlığı yüzünden  ise ' Aygır Imam ' diye anılırdı.Her nasılsa III.Selim'in ( 1789-1808 )  gözüne girmiş bulunuyordu.Gayet iyi kalpli olan hünkar bir kere teveccühünü  kazanmış olanlardan bir daha kolay kolay vazgeçmeyecek yaratılıştaydı.Hafız Mehmet Efendi,onun sayesinde sarayda evvela ikinci imam,sonra hünkar baş imamı olmuştu.Bir süre geçince  Anadolu Kadıaskerliği derecesi  verildi.Öbür ülema bu dereceye erişmek için,normal olarak en az otuz yıl beklerlerken ,Aygır Imam,bu yolu  on yılda atmıştı.Ayrıca Padişahın türlü iltifat ve ihsanlarını görüyor,saraya istediği gibi giriyor çıkıyordu.Herkes kendisine itibar edip saygılı davranıyordu.

İşte bu zat,ortada hiç bir sebep yokken sadece cibiliyetindeki aşağılılık yüzünden efendisi III Selim'e karşı çok ağr bir nankörlükle bulunmuş,ama cezasını de görmüştür.

III.Selim,savaşlarda  artık hiç bir işe yaramadığı  anlaşılan Yeniçeri ocağını  bir tarafa bırakıp Batı Savaş tekniğine göre yetiştirilmiş  modern bir ordu  kurmayı ve bu,işi başardıktan sonra ocağı büsbütün kaldırmayı düşünüyordu.Bunun için evvela '' Nizam- ı Cedit '' adlı yeni bir askeri teşkilat meydana getirdi.Ancak,Amcazadesi Veliaht Şehzade Mustafa'nın ( IV.Mustafa ) tahta geçmek için el altından kışkırttığı taraftarları,başlarında Sadaret Kaymakamı yani Sadrazam Vekili '' Boyu kısa,kendi köse adlı Musa '' diye meşhur Musa Paşa,önce Boğaz kalelerindeki ' Yamak ' denilen muhafızları ,sonra da Yeniçeri Ocağı'nı ayağa kaldırdılar.III Selim,bu ayaklanmayı Nizam-ı Cedit askeriyle kolaylıkla bastırabilecek durumda olduğu halde,vatandaş kanı dökülmemesi için anlaşma yolunu seçmeye karar verdi.İşte bu sıra asiler arasında :

'' Sultan Selim kendisinin tahttan indirilmesi mümkün olmasın ve bunun için  de Osmanoğulların'dan kimse hayatta kalmasın diye Şehzade Mustafa  ve Şehzade  Mahmut efendilerimizi öldürtmeye kalkışıyor ! '' diye bir söylenti çıktı.Bunu ise Köse Musa Paşa'nın adamları  kasıtlı olarak yayıyorlardı.

Durum,saraya bildirildi.III Selim buna çok üzüldü

'' Benim evladım yok.Şehzadeler evladlarım  ve göz bebeklerimdir.Allah göstermisin ,onları ortadan kaldırıp Osmanoğulları  soyunun sona ermesine sebep olmam hiç akla gelirmi ? Allah o günleri göstermesin ! '' dedi. ve aynı zamanda ulemadan ve ocak halkından birer temsilcinin saraya gelerek şehzadelerin korunmasını üstlenmelerini istedi.Ocak'tan eski Sekbanbaşı Osman Ağa seçildi.Ülemadan ise,Şeyhülislam tarafından bu görev kime verilmek istendiyse :

' Allah göstermisin ......... Padişahımızın gözlemek bize düşmez diye reddedildi.

Görev sonunda aygır Imam'a  teklif edilince o bunu tereddütsüz  kabullenip hamurundaki soysuzluğu ilk defa  olarak açığa vurdu.Bunun üzerine iki görevli birlikte saraya vardılar ve hünkarın huzuruna alındılar.Osman ağa,hemen yere öpüp dışarıya çıktı.Aygır Imam ise,olduğu yerde tam bir aygır gibi duruyor,artuk kendisinden ne fayda  ve ne de zarar gelebileceğine inandığı padişaha küstah ve saygısız bir şekilde bakıyordu.

III.Selim,onu görünce şaşıp kalmıştı.Böyle bir görevi kabul etmiş olmasını,bir türlü aklına sığdıramıyordu.Lakin,birdenbire gözleri parladı.Imam Efedi'nin her halde bir amacı olmalıydı.BU dar zamanında böylecd yanına sokulmak fırsatı elde edip kendisine mümkün olursa bir yardımda bulunmak istediğini sandı ve ona doğru bir kaç adım atıp yavaşça :

' Ne var ,ne yok Hoca Efendi ? ' diye sordu 

Lakin,Aygır imam'ın suratı çatıldı ve her türlü saygı tonundan yoksun bir sesle 
- Ne olacak dedi '' Ismail Paşa gibi dindar bir vezirin  kadri bilinmedi ''( Padişahın bir süre önce Sadrazam Ismail Paşa'yı azlettiğini kastediyordu ) ve Ibrahim Kethuda'ya  itibar olundu ( Eski sadrazamlık Kethudası olup ki bugunun  içişleri bakanı gibi idi,Sultan ona çok güvenirdi ;Ibrahim m paşa Isyan sırasında Nizam - ı Cedid'e tarafdar olmak ve bu düşünceyi padişaha telkin etmekle suçlanıp can düşmanı Köse Musa Paşa'nın işaretiyle Yeniçeriler tarafında  linç edilmişti ) '' Ibrahim kethuda ,cihanı harabetti.Onun şerrinden iki yıldır Tokay Arpalığını ele geçiremedim '' 

Aygır Imam,böylece daha devam edecekti Padişah :

'' Öyle değil Hoca efendi,öyle değil '' diye sözünü kesti.

Adam ise aynı sertlikle 
'' Ne bileyim biz öyle duyduk....'' cevabını verdi

III.Selim fena halde sıkılmıştı.Ancak meşhur nezaketini bu olayda da elden bırakmıyarak :
'' Hoca Efendi'yi götürün,istirahat etsin '' emrini verdi

Padişahın yakınlarıdan Hasodalı Mehmet Tayyar efendi,Silahdar Süleyman Paşa,,Ümit ağa,Hasan bey ve diğerleini Aygır Imam'ı dışarıya alıp.

'' Buyrun bir kahve için '' diye sünnet odasının yanındaki Avadancı Odası'na soktular.Hemen kapıyı kapatıp kendisine kahveler,şerbetler,şekerlemeler sundular,dostluk ve güleryüz gösterip güveninin kazandıktan sonra içlerinde biri:

'' Hoca efendi '' dedi '  Bizim sizinle dost olduğumuzu bilirsiniz ''

Aygır İmam :
'' Şüphem yoktur '' karşılığını verdi.
'' Biz şimdi size bir şey söyleyip ve bir şey yapmaya cesaret etsek kimseye söylemeyeceğinize ve bize bir zarar gelmeyeceğine dair teminat verirmisiniz ''

Aygır imam onların hünkarı tahtttan indirmek istediklerini sanarak :
'' Hay,Hay '' dedi '' Size nasıl teminat verebilirim ? ''
'' Efendim malumunuzdurki ,Müslümana teminat yemin ve şart ile olur ve bunu da bize siz öğrettiniz ''

Hoca Efendi :
'' Pekala '' diyerek orada duyacaklarını ve göreceklerini ,burada olacakları kimseye söylemeyeceğine Kuran ı Kerime el basarak yemin ve şart etti.

Bunun üzerine hazır bulunanlar

'' Bre dinsiz,imansız,izansız,edepsiz,terbiyesiz,utanmaz,alçak köpek ! Padişahlarla nasıl konuşulacağını daha öğrenemedinmi ? Aşağılık nankör..... '' diyerek hep birden üzerine çullandılar ve sille tokat,tekme,yumruk bayıltıncaya kadar döverek efendilerinin intikamını aldılar

Ne varki ,kısa süre sonra III.Selim tahttan indirilerek  yerine IV.Mustafa padişah oldu.Eski Padişahın mensuplarından yalnız Aygır Imam İtibar görüp mevkiini koruyabildi.Bu arada Avadancı Odası'nda  duyduğu ağır sözleri ve yediği müthiş dayağı,yemin ve şart ettiği için,kimseye söyleyemediğinden ona bu oyunu oynayanları gördükçe,ters ters bakarak homurdanmakla yetinmekteydi..

Aradan çok geçmeden,Aygır Imam'ın canı bir gün yumurta istedi.Üstelik pek sıkca bir temmuz günüydü.Kırk kadar yumurtayı bol yağda pişirip yedi ! Hararet bastığı için de üzerine bir maşraba buzlu su içti.Arkasından da hastalandı ve tam kırk gün, bir karış dışarıya  uğrayan dilini dişleriyle çiğnedikten sonra büyük bir ızdıraplar içinde geberip gitti..

Etme,Bulma dünyası bu..............





No comments:

Post a Comment