Thursday, May 31, 2018

OSMANLI TARIHINDEN SAYFALAR :ISTANBUL UN NÖBETÇİ DOKTORLARI

Yüzyıllar önce doktorluk ve eczacılık  tek bir sanattı.Yani doktorlar hastalarını muayene edip teşhis koyduktan sonra ,gerekli ilaçları da kendileri hazırlarlar  ve hastalarına verirlerdi.Sonradan bu iki sanat birbirinden ayrılmış ve doktorların hastaları için lüzümlu gördükleri ilaçları eczacılar hazırlamaya başlamışlardı.

Istanbul'da Eminönün'deki Mısırçarşısında  '' Kökçüler '' denilen,dükkanlar uzun süre bir çeşit ilkel eczane görevini yapmışlardır.Eski tabiplerin  ilaçları tamamen bitkisel kaynağa,otlara ve köklere dayandığı için bunları satanlar bu yüzden kökçü diye anılırdı..Bu bitkisel ilaçlar bugün de bildiğimiz ıhlamur,papatya,nane,kekik,tarçın,karanfil,meyan kökü,maydanoz kökü gibi şeyler olduğu gibi,bugün adı unutulmuş darülfilfil,kebabe,cevribevva,temrihindi,kat'ı hindi,kara halile,sarı halile,nahvel handi,sinamebi,udulkar,udul maverdi,çupiçini gibi şeylerdi.Bu arada kökçüler,seks gücünü arttıran ve esas maddesi anber olan ilaçlar hazırlamakla da pek ustaydılar.Bunlara genellikle macun denirdi.Bu arada ağır kesici,diyareyi,durdurucu gerektiğinden yatıştırıcı ve uyku verici olarak da afyon kullanılırdı.Aslında,eksi tıpta çeşitli devalr için Afyon başta gelirdi.Hatta tıbbin babası sayılan Hipokrat'In '' Afyon olmasaydı bilmemki ne yapardık '' dediği meşhurdur.

Türkiye de bugünkü anlamda ilk modern eczane 1812 yılında Galata'da açılmış ve yeni tıp bilimiyle yetişmiş doktorların ilaçlarını hazırlamaya başlamıştır.Sarayın ise,varlığını sonuna kadar korumuş olan kendi özel eczanesi bulunmaktaydı.

II.Mahmut,gericilerle daima birlik olup her yeniliğe karşı duran,bu yüzden isyanlar çıkarıp padişahlar deviren  ve hatta öldüren ,üstelik savaş gücünü hemen tümüyle yitirmiş bulunan Yeniçeri ocağını Asakiri Mansure adlı milli Türk ordusunu kurduktan sonra ,bir çok yenilik hareketlerine girişmiş,devletin dayandığı olan kurumları ıslah edip modernleştirmeye koyulmuştu.Hatta,Tanzimat devrimi  onun zamanında hazırlanmış,ancak hastalığı ve sonra ölümü yüzünden bunun ilanı kendisinden sonra tahta çıkan,oğlu Abdülmecid'e kısmet olmuştur.Tam anlamıyla hatalı bir prense gib yetiştirilmiş olan Abdülmecit henüz 16 yaşındayken tahta çıkmış olmakla beraber,babasının  yapmak istediklerini kavramış birçok eski '' Vüzera ve Vübela '' nın karşı olmasına rağmen ,başlarında Hariciye Nazırı  Mustafa Reşit Paşa'nın bulunduğu genç ve ilerici kadroya dayanarak bunu başarıp 3 Kasım 1839 tarihinde Tanzimatı ilan eder.Bunun esasını ise,Fransız ihtilalinin getirdiği insan haklarının Osmanlı memleketlerindede uygulanmas,din ve millet farkı gözetilmeden bütün vatandaşlara can,mal,ırz güvenliğiyle eşit haklar ve eşit yükümlükler  sağlaması.Osmanlu memleketlerinde keyfi idareye son vermesiydi.

Tanzimat'ın ilanı ve bunun izleyen yenilik hareketleri ,batıda çok olumlu karşılanmış,Avrupa devletleri Osmanlu devleti'nin mülki bütünlüğü  garanti altına alınmış,hem de bu devlet,Avrupa devletleri topluluğuna eşit haklarka kabul edilmiştir.

Tanzimat hareketinin iki düşmanı da vardı ve bunların biri dışarıdaiöbürü içeride bulunuyordu.Dışarıdaki düşman Türkiye için iyi hiç bir şeyi istemeyen Rusya Çarlığı,içerideki ise her yenilgiye düşman yobazlardı

Biz şimdi ,eczahanelerimizi dönelim,II.Mahmut devrinde yine Galata'da iki eczane açıldığını biliyoruz.Abdülmecit devinde bunların sayısı artmış ve Istanbul tarafındada modern eczaneler açılmıştı.Ama buna rağmen kökçülerin saltanatı yine de devam ediyordu ve daha uzun süre devam da edecekti.Özellikle cahil halk hastalandıklarında doktorra gitmek yerine kökcülere gidereke çare arıyorlardı.Doktora başvuru ise ya çok ağır vakalar veya bir türlü iyileşmek bilmeyen kronik hastalıklar içinde olurdu.

Resmi kayıtlardan bu sırada Istanbul'da ,Beyoğlu ve Kadıköy Üsküdar dahil,yaklaşık 350.000 kişinin yaşadığı anlaşılmaktadır.Abdülmecit devrinde modern eczanelerle birlikte modern tabiplerin de satısı arttı.Ancak bunlarka yeni tarzda yetiştirilmiş cerrahların çoğu Galata ve Beyoğlunda otururlardı.Böylece nüfusu en yoğun olan Istanbul tarafında özellikle geceleri acele doktor veya cerrah,lazım olunca bulunması mümkün olmuyor ve bu hal büyük bir sıkıntı yaratıyor,hala bazen ölümlere yol açıyordu.1843 yılında durum Genç Padişaha duyuruldu.Son derece ince ruhlu ve merhametli olan Sultan Abdülmecit,buna hemen kesin ve kalıcı çare olamk üzere şehrin merkezi yerinde her baş vuranın faydalanabileceği bir poliklinik açılmasını ve nöbetçi tabip ve cerrah bulundurulmasını istedi.Bunun üzerine Istanbul'da,şmdiki nöbetçi eczaneler gibi,nöbetçi usulu konulmasına karar verildi.Yer olarak da Koska da Sırmakeshane karşısındaki ' Eczacı dükkanı ',yeni eczane seçildi.Burada tıbbiye mektebinden  secilmiş tecrübeli on doktor ve iki cerrah,her gece sabaha kadar nöbet tutacak gelenleri muayene edecek,ayrıca hasta ağırsa veya kaza geçirmişse çağrıldıkları yere hemen gidecek,kudreti olmayan hastalardan da para almayacaklardı.Bunların maaşlarıyla fakir ve muhtaç hastalara bedava verilecek ilaçların bedeli hazinesinden ödenecekti.

Bu karar hemen uygulanarak büyük bir sıkıntı ortandan kalktı.Şunu düşünmek gerekir ki,böyle bir kararın alınarak şehirde nöbetçi doktorluk usulünün kurulması ve acil hallerde  her türlü muayene ve tedavinin bedava olması bundan tam 175 yıl önce ve örneğin Ingiltere de Mahaller Doktorları teşkilatının kurulmasundan 100 yıl evveldir.

Türkiye de modern Tıp öğretimi II.Mahmut zamanında başladı;14 Mart 1827 günü 'Tıphane ' ve Cerrahhanei Amire ' adıyla  açılan iki okul,11 yıl sonra genel olarak ' Mektebi Tıbbıyei Şahane ' adını aldı.Ders veren hekimlerin başına'da  Viyanadan davet edilen Dr Bernard getirildi.
O günlerin ümlü hekimbaşı Abdülhak Molla da Tıbbiye Nazırlığına atandı.Asker olsun,sivil olsun pek çok genç,doktor olarak yetiştirildi.

1892'de bu iki kuruluş birleştirildikten başka,Haydarpaşa'da bir Tıbbiye binasınında inşasına başlandı.1903'de Askeri Tıbbıye başlandı. 1903'de Askeri Tıbbiye olarak açılan bu binanın üst katı beş yıl sonra bir klinik hale getirildi.Mülki Tıbbiye'nin  de Haydarpaşa'ya taşınmasıyla bu kuruluşa ' Tıp Fakültesi '' adı verildi.Bu bina,bugün Haydarpaşa Lisesinin yeraldığı kuleleri olan büyük yapıdır..

Geceleri  yada hafta sonlarında hastalanan bir kimsete  yardım çağırmanın  zorlaştığı bugünün Istanbu'unda ,175 önce kurulan nöbetçi doktor servisini kuranları takdir etmemiz gerekir...

No comments:

Post a Comment