O zamanlar kadınlara açık olan meslek ya da uğraşların hepsine el attı:zengin kişilere çeşitli gezi ve etkinliklerinde ücret karşılığı refaket etme,mürebbiyelik,öğretmenlik,okul müdireliği,toplumsal eleştiri ve roman yazarlığı....Çocuk bakıcılığı yaptığı dönemde yazdığı ' Mary ' adlı uzun hikaye ve ' Kız Çocukların Eğitimi ' adlı kitabı ünlü yayınevi Fleet Street tarafından basıldı.Yayıncı Joseph Johnson fikirlerinden ve özgürlük anlayışından etkilendiği Wollstonecraft'ı yayınevine editör olarak işe aldı.Kendi kendine Fransızca,Almanca ve İtalyanca öğrenen Wollstonecfart genelde çeviri yapmaktaydı.
Wolstonecraft 1790da otuz bir yaşında iken birdenbire üne kavuştu.Fransız Devrimi'ne karşı olan felsefeci ve politicakı Edmund Burke'e karşı '' Insan haklarının Korunması '' başlıklı bir yazı yayımladı ve bu olay sonrasında kendisine Juponlu sırtlan lakabu takıldı.İki yıl sonra 1792 de Fransız devlet adamı Talleyrdan'a ithaf ettiği ' Kadın haklarının savunması ' adlı kitabını yayımladı.Altı haftada yazdığı bu kitabında Insan hakları Bildirgesini temel almakla,görüş ve düşünceleriyle Fransız devriminin görev ve amacına hizmet etmektedir.Fransız devrimi sırasında Mary Wollstonecraft Ingilter'de daha fazla kalamadı ve 1793te Paris'e gitti.Orada yazmak ve evli Isviçreli ressam Johann Heinrich Füssli'ye duyduğu umutsuz aşkı unutmak isterken,Amerikalı kaptan Gülbert Imlay ile tanıştı.
Bir kaç yıl sonra Mary Wollstone crafte,evlilik dışı çocuk sahibi olmuş bir anne olarak Londra'ya geri döndü.Bir ara tüm cesaretini kaybetti.Ancak yaşamak istemedi.Hayatta başladığı herşeyin başarısızlıkla sonuçlandığını sanıyordu.Intihar girişimi olduğu tahmin edilen bir durumda,Thames Irmağı'nda boğulmaktan son dakikada kurtarıldı.Her şeye baştan başlamak zorundaydı artık............
Bu sırada yayıncısı vasıtasıyla tanıdığı bir adam onunla ilgilendi.William Godwin adlı kendine özgü bu kişi bir keşiş gibi yaşamaktaydı.Yazan,düşünen ve zamanın yaşam sorunlaruyla boğuşan biriydi.Daha önce de böyle düşünen pek çok kadın olsa da bu ve daha pek çok görüşü kadın haklarının savunulmasında bu kadar açık ve dolaysız bir şekilde ve daha da önemlisi yüksek sesle söyleme cesaretini ilk defa Wollstonecraft göstermişti ve düşünür-yazarın bu yönü Godwin'i çok çekti.
Mary Wollstonecraft 1795 de '' Siyasi adalet ''in yazarı William Godwin'le evlendi ve 1797 yılında ikinci kızının ( Frankenstein romanının yazarı Mary Wollstonecraft Shelley ) doğumundan on gün sonra öldü.
Wollstonecraft'ın ölümünden sonra,1798 yılında kocası eşinin günlüklerini Anılar adı altından yayımladı ve bu kitao içerdiği çok marjinal yönler nedeniyle yazarın yüzyıl kadara unutulmasına yol çatı.Ancak 20.yüzyılın başından itibaren özgürlükçü ve feminist hareketlerin giderek artmasıyla,Mary Wollstonecarft'ın da öncü bir kadın olarak değeri anlaşıldı ve yazar bugün artık feminin felsefenin kurucularu arasından çok önemli bir yere sahiptir.
'' Eğer bir toplum bireylerinin yarısını köle konumunda tutuyorsa,bir toplumda yaşayanların yarısı öteki yarısının kölesiyse,o toplum özgür toplum olamaz,o toplum uygarlaşamaz'' diyen Wollstonecarft tüm yazdıklarınd '' Insanlığın ilerlemesi ancak kadınların bu bağımlılık durumundan kurtulamsıyla mümkündür'' fikrini savunmuştur.
Wollstonecraft'ın bazı eserleri :
Kız Çocuklarının Eğitimi Hakkında Düşünceler ( 1787 )
Mary ( 1788 )
Kadın Haklarının Savunulması ( 1792 )
No comments:
Post a Comment