Saturday, June 23, 2018

TARIHIMIZDE EDIRNE VAKASI OLARAK ADLANDIRILAN OLAY NEDİR ?

Karlofça antlaşmasından dört yıl sonra 1703 de Padişah II Mustafanın bir kapıkulu - ulema darbesiyle tahttan indirilmesi,dönemin güçlü şeyhülislamı Feyzullah Efendi'nin ayaklanan asker tarafından öldürülmesi ,Osmanlı tarihinde Edirne vakası diye bilinir.Bu olay görünüşte Karlofça ile ilgili değil,fakat olayın genel niteliğine baktığımızda 1703 deki Edirne Vakası'nın 1683 den beri süregelen 20 yıllık sarsıntının noktalanması olarak görebiliriz

Ortada yeni bir savaş yada yenilgi olmadığı halde padişahın tahttan indiriilmesine kadar varan olay,1703 Temmuzunda Gürcistan üzerine açılan sefere gönderilecek bi grup cebecinin ,birikmiş maaşlarını almadan sefere çıkmayı reddetmesi ile başladı.Cebeciler Istanbul'da ayaklanırken Padişah ve devletin en üst kadrosu Edirne'deydi.Istanbul'da cebecileri bastırması istenen yeniçeriler de ayaklanmaya katılınca olay alevleniverdi.Kapıkuluna Istanbuldaki Ulema da arka çıktı;hep birlikte Edirneye yürüyüp Padiaşaha sorunlarını anlatmaya karar verdiler.Istanbul'daki Asker ve Ulemanın en büyük şikayeti,doğrudan doğruya padişahın büyük saygı duyduğu ve bağlandığı Şeyhülislamı Feyzullah Efendi'dendi.Edirne'ye varan şikayetçi heyet isyancı muamelesi görüp hapsolunca,hele Padişah  Istanbul'dan yürüyüşe geçen orduya karşı Rumeli'de asker toplamaya kalkışınca,Isyanın faturası daha da büyüdü.Sonunda Şeyhülislamını feda etmesine karşın bir ay içinde Padişahın kendisi tahtından oldu.

Basit bir maaş davası gibi görünen,bir avuç cebecinin kazan kaldırması ile başlayan olay neden bu kadar büyüyüverdi ?? Neden Şeyhülsilam isyancıların hedefi oldu ? Cevabın bir bölümü kapıkulunun durumu ile ilgili.Karlofça'dan beri barış dönemine geçeli devlet bir yandan  reayay kanat germek için vergileri azaltırken,bir yandanda masraflarını kısmaya çabaliyordu.Savaş sırasında kapıkulunun sayısı durmadan arttırılmış,bazıları yeniçeri ailelerinden,binlerce kişi Padişah ulufesine bağlanmıştı.Barış döneminde bu kişiler defterden silindiği gibi,geri kalan kapıkulunun ulufesi de hala aksamaktaydı.Kapıkulu zaten genel olarak,Karlofça'ya karşı çıkan,savaşı sürdürmek isteyenlerden yanaydı.Barışın beşinci yılında  kapıkulu kendini ezilmiş,padişah gözünde önemini kaybetmiş hissediyordu.Padişah askerlerden yüz çevirmiş gibiydi.Bu durumdan kapıkullarının Isyan eden cebecilerle birleşmesi güç olmadı.

II.Mustafa'nın tahttan indirilmesinden rol oynayan ikinci bir sebepte de Edirne Istanbul rekabetiydi.Yarım yüzyıldır,Köprülü Mehmet Paşa'nın vezirliği döneminden beri adeta Edirne  payitaht olmuş,Istanbul ikinci Plana düşmüştü.Aslında Istanbul gibi Bursa ve özellikle Edirne de Sultan şehriydi.Istanbul da olduğu gibi Edirne'de de padişah kapısı dışında  sancakbeyi, beylerbeyi gibi bir yönetici bulunmuyordu.Daha Istanbul alınmadan Edirne'de geniş bir saray yaptırılmıştı.Edirne sarayının bostancıbaşısı şehrin  yöneticiside sayılıyordu.Köprülü Mehmet Paşa  vezir olduktan sonra Venedik ve Erdel seferleri yüzünden orduyu istanbul'dan çıkarıp Edirneyi bir hazırlık merkezi haline getirmişti..O sıralardan delikanlılık çağında olan IV.Mehmet'in de Edirne'de kalmasını,vaktinin çoğunu Istanbul dışında geçirmesini,avla uğraşmasını vezir tavsiye ediyordu.1657 den sonra hem IV Mehmet hem de kendisinden sonraki sultanlar Edirne'yi tercih etmeye başladılar.

Istanbul daha 1580 lerden beri çeşitli ayaklanmalara,kargaşalara sahne olmuştu.II.Osman'ın öldürülmesi,IV Murat'ın gençliğinde kapıkulunun küstahlığı,IV.Mehmet'in çocukluğunda yeniçeri ağalarının zorbalığı herkesin aklındaydı.XIV yy da Sultanın durumunu sağlamlaştırmak,diğer beylerin rekabetini bastırmak ve sindirmek için geliştirilen Kapıkulu XVII yy efendilerini parmağında oynatır hala gelmişti.IV Murat ve Köprülü Mehmet Paşa gibi disiplinli yöneticler,Kapıkullarının devamlı savaş halinde olmalarının onları politikadan uzak tutmanın tek yolu olduğunun farkındaydılar.Fakat Istanbulda bu isyanlara müdahil olan ,başka unsurlarda vardı.Ulemadan olsun,Paşa ve Beylerden olsun,belli bir mansıbı olmayan,yeni bir göreve atanmayı bekleyen  büyük bir kalabalık istanbul'da oturuyor ve payitahtın siyasal oyunlarına katılıyordu.' Maz'ul ' olarak görev bekleyen ulema ve ümeranın iş başındakileri kötüleyip  düşürmeye çalışması,bu grupların kapıkulunun huzursuzkuğundan faydalanmayı umması,Istanbul'un siyasi çalkantasında önemli rol oynuyordu.İşte IV Mehmet'ten beri padişahlar adeta Istanbul'dan ,kapıkulu baskısında,mazül paşa ve efendilerin siyasal entrikalarından kaçarcasına Edirneye yerleşir olmuşlardı..

II.Mustafa'da önce sefer dolayısıyla Edirne'ye gitmiş olduğu halde barış dönemindede  Istanbul'u ihmal etmekteydi.Hele Padişah Edirne'de yeni saraylar yaptırmaya başlayınca Istanbul'daki kapıkulunun ,ulema ve ümeranın telaşı büsbütün arttı.Devlet giderini kısmaya çalışırken,Padişahın Edirne'deki yeni planlarına gereksiz masraf ve israf diye karşı çıktılar.Tabii aslında telaşın sebebi ,bu yeni saraylar dolayısıyla padişaın Edirne'ye yerleşmek fikrinde olduğunun anlaşılmasıydı.Devlet Memurları Padişahın Edirne'ye yerleşmesiyle ağırlıklarını kaybetmekten korkarken,Istanbul halkıda ,sarayın tüccardan,esnaftan yaptığı alımların azalacağından,böylece şehrin ekonomik hayatının söneceğinden çekiniyordu.Iste hem siyasal,hem ekonomik nedenlerle ayaklandı Istanbul halkı.

Edirne Vakasının üçüncü önemli yönü Şeyhülislam Feyzullah efendinin durumudur.Feyzullah efendi IV Mehmet döneminde saraya yanaşmış,o zaman şehzade,sonradan padişah olan II.Mustafa ve III Ahmet'e hocalık yaparak ulema rütbesinin en üst kademelerine ulaşmıştı.Şehzade Mustafa 1695 te padişah olur olmaz eski hocasını Şeyhülislamlık makamına getirdi.Edirne vakası dolayısıyla azledilinceye kadar 8 yıldan fazla bu görevi sürdürdüFeyzullah efendi,bu süre içinde padişahşla kişilsel ilişkisi dolayısıyla Feyzullah Efendi'nin siyasal ağırlığı o kadar arttıki,yanlızca ulema mesleğini bildiği gibi yönetmekle kalmadı neredeyse tüm siyasal yönetime etki yapmaya başladı.En önemli Ulema rütbelerini  teker teker kendi çocuklarına,ailesine ve konağı mensuplarına dağıttıktan başka,büyük oğlunu kendi ölümünde yerine geçmek üzere şeyhülislam adayı olarak onaylattı padişaha.Feyzullah efendinin bu görülmemiş gücü sayesinde ulema mesleğini avucuna alması diğer ulema mensupları arasınd büyük bir tepkiyle karşılandı...Vezirlr ve Paşalar ise bizzat padişahın tenbihiyle şeyhülislamın bütün siyasal kararlara karışmasına,hatta yön vermesine katlanmak zorundaydı.Dönemin vezir i azamlarından Amcazade Hüseyin Paşa önce Feyzullah Efendiye yandaş iken Şeyhülislamnın baskısına dayanamayarak istifa etmişti; bir diğeri kendini vezarete şeyhülislamın getirdiğini bildiğinden önce ona yaltaklanmış sonra aykırı bir siyaset gütmeye başlayınca kafasını kaybetmiştir.Edirne vakası sırasında vezir olan Rami Mehmet Paşa için Şeyhülislam açıkça '' benim yetiştirmemdir;ben onun elinden tuttum da vezir yaptım '' diyordu.Osmanlı siyasal düzenini tümüyle ele geçirmek hırsı,sonunda Feyzullah efendinin korkunç bir şekilde öldürülmesine neden oldu.

Feyzullah Efendi,daha öncede bahis ettiğim gibi Karlofça anlaşmasını destekleyen barış yanlısı grubun temel direği idi.Şeyhülislamnın kişisel hırsına gösterilen tepkiden başka,Karlofça'yı içine sindiremeyen savaş yanlılarının girişimini de görmek mümkün Edirne Vakasının organizasyonunda.Ulema mesleğinden olduğu halde,siyasal yönetimi ele alma girişimi de Osmanlı düzenine temelden aykırı bir davranıştı.Yanlız gözden kaçırmayalım,ulema açısından  Feyzullah Efendi'nin günahı siyasete karışması değil,bunu hem geleneksel siyasal dengeyi bozmak pahasına,hem de diğer ulemaya danışmadan kendi başına gerçekleştirmeye çalışmasıydı.Yoksa Osmanlı Uleması XVII yy boyunca siyasete ağırlığını koymaya başlamıştı;bu rolünü bırakmak niyetinde değildi.

Edirne vakası sırasında Feyzullah Efendiye karşı nicedir için için gelişen tepki birden açoğa vurulunca şeyhülislama duyulan kinin derinliği de ortaya çıktı.Şeyhülislamın asker tarafından feci şekilde öldürülmesinde tam anlaşılmayan bir noktaya daha işaret ederek konuyu kapatmak gerekir.Feyzullah Efendi devlete ve dine hiyanetle suçlanıyordu; öldürüldükten sonra da cesedine bir ip bağlandı,önlerinde papazlar yürüyen bir grup Hristiyana sürüklettirildi.Yani cesedine kafir,dinsiz muamelesi yapıldı.Bu muamele Feyzullah efendinin siyasal hırsı ile, ya da Karlofça barışına arka çıkması ile açıklanabilirmi ? Öte yandan Feyzullah efendinin yeni bir rasathane yaptırmak için Avrupalı bilginlerle ilişkide olduğu biliniyordu .Acaba Feyzullah efendinin barış yanlısı olması dışından Avrupalılarla başka ilişkiside varmıydı ?

Edirne vakası dolayısıyla II Mustafa tahtan indirilince yerine kardesi III Ahmet Padişah oldu.Derhal Istanbul'a gelen yeni padişahın en önemli sorunu tahtını sağlama almak ve başkentteki genel durumu yatıştırmaktı.Padişahın derdi sadece kendi durumunu kurtarmak değil,1678 de IV Mehmetin tahttan indirilmesinden beri ciddi olarak zedelenmiş olan hükümdarlık otoritesini yeniden kurabilmekti.Edirne vakası sırasında kapıkulu ve Ulema Istanbul'dan Edirneye doğru yürüdüğünde II.Mustafa'nın yerine kimin padişah  olacağı tartışılmıştı.Bu tartışma bir zamanlar Osmanlu düzeninin temel taşı sayılan padişahlık makamının XVII yy boyunca ne kada değer kaybettiğinin en açık belirtisiydi.

II.Msutafa yı tahttan indirmeye karar veren Isyancı Kapıkulu II.Ahmet'in oğlu Şehzade Ibrahim'i Sultan olarak tanımak istemişti,ancak ulema ileri gelenleri II Mustafa'nın kardeşi olgun yaştaki Şehzade Ahmet dururken 11 yaşındaki Şehzade Ibrahim'in seçilmesini doğru bulmadı.Bazı Kapıkulu komutanlarının küçük Ibrahim'i yeğlemesi herhalde çocuk yaştaki padişahı daha kolay etki altına alabileceklerine inanmalarondandı.Hatta bazı Isyancıların Osmanlı sülalesini  bir yana bırakıp bir Kırım hanzadesini ya da başka birini paidşah yapmaktan dem vurdukları anlaşılıyor.Gerçekten başka ülkelerde ve imparatorluklarda sülale değişimi sık sık görülürken Osmanlı devleti 600 yıl aynı sülalenin yönetiminde kaldı;zaten devlet,adı üstünde,Osmanoğullarının devletiydi.Fakat 1703'de kapıkulu komutanlarının dediği gibi,sülalenin tılsımı yoktur;başka kişiler,başka aileler  tahta getirebilirdi.Bu dönemin olaylarına şahit olan ünlü Tarihçi Naima,kapıkulu komutanlarının düşüncesinin '' sülale geleneğini yıkmak '' olduğunu ileri sürüyor. '' Asıl istedikleri,Cezayir ve Tunus ocaklarında olduğu gibi,askerin önermesiyle başa geçirilen bir önder bulmaktı '' diye ekler.Osmanlı öncesi Mısır ve Suriye'de hüküm süren Memluk Sultanlığı sülalesiz devlet örneğine daha uygun bir benzetme olurdu.Böyle bir düzende padişahın geleneksel siyasal rolü tümüyle kısıtlanacak;başa geçirilen kişi devlet ileri gelenlerinin,komutanların onayı ile iş gören biri olacaktı.Tarihçi Sn Sertoğluna göre ,Osmanlı devlet geleneğini kökünden değiştirecek bir düşünceydi.Fakat  II Mustafa'yı deviren ayaklanmada kapıkulunun yanında yer alan ulema,girişimlerinin mümkün olduğu kadar ,kanuna,şeriata,geleneğe uygun olmasında ısrar edince,III Ahmet tahta çıkabildi.

Naima'nın sözüne göre,ayaklanma sırasında Istanbul'da yeniçeri ağalığını ele geçiren Çalık Ahmet Paşa devlet düzenini  değiştirme görüşünün sözcüsü sayılıyordu.Çalık Ahmet Paşa,III Ahmet tahta geçtikten sonra bu defa Vezir i azamlığının kendine verilmesinde ısrara başlamıştı.Bu nedenle yeni padişah ilk iş olarak yeniçeri ağasını birkaç ay oyalayıp ayaklanma havasının  yatışmasını bekledi.Sonra sadaret heveslisi,Ahmet Paşa'yı valilik bahanesiyle Istanbul dışına çıkartıp idam ettirdi.Diğer kapıkulu komutanları ise bu olayı Çalık Ahmet Paşa'nın kişisel hırsını sonucu sayıp ses çıkarmadılar.III Ahmet bundan sonra da kapıkulunu hoşnut tutmaya özen gösterdi ama bir yandan da vezir i azamların  sık sık değiştirip sadaret mührünü yakından tanıdığı,saraydan yetişmiş kişilere vererek güçlü ve padişaha karşı gelebilecek paşaların ortaya çıkmasını engellemeye ve saltanat otoritesini sağlamlaştırmaya çalıştı.

Karlofça ertesi II Mustafa döneminde başlayan barış siyasetini de sürdürdü.Sadece dış siyaset gereklerinden değildi  barışcıl siyaset;Iç siyasal durumda da barış döneminde sayısı azaltılmış kapıkulunun hızı kesilmişken yeni dış çatışmalar payitahta padişahın askerin tekrardan güçlenmesine neden olabilirdi.Zaten Osmanlı ülkesinin çeşitli bölgelerinde,en önemlileri Suriye,Irak ve Mısır'da ,merkezin otoritesini zayıflatan yöresel girişimler görülmekteydi.Devlet bütün dikkat ve gayretini bu olayları yatıştırmaya yöneltmişti.İşte bu yüzden Avrupa Siyasetindeki değişiklikler Osmanlı lehine dönüştüğü durumlarda bile padişah orta ve doğu Avrupa'dan çıkan fırsatlardan yararlanmaya yanaşmadı.

Bu fırsatlar Orta Avrupa'da Macaristan'ın durumu,Doğu Avrupada Isveç Rus çatışması ile ilgiliydi.Karlofça ile Habsburg devletinin Erdel dahil,Macaristan üzerindeki egemenliği kesinleşmişti.Habsburg yönetimi,Osmanlı döneminde özellikle Erdel'de iç siyasette ve iç gelişmelerde bağımsız davranmaya alışmış Macar asılzadelerine  ve halkın ağır geldi.Daha 1701 de Habsburg orduları Batı Avrupa'da yeni bir savaşa katıldıktan sonra Macarlar direnmeye başladılar.Ferenc Rakoczy'nin önderliğindeki  Macar direnişi 1711 e kadar sürdü,fakat Avusturya 1714 e kadar batı Avrupa'da Ispanya tahtı üzerine çıkan savaşla uğraştığı halde Macar ayaklanmasını bastırabildi.Ferenc Rakocy Macar direnişi sırasında Fransa'dan destek gördüğü halde Osmanlılar Macaristan olaylarına seyirci kalmayı yeğledi.

Doğu Avrupa'da ise özellikle Polonya üzerinde ve Baltık denizi kıyılarında Isveç Rus rekabeti alevlenmekteydi.Bu iki devlet arasında 1700 de başlayan çatışma kah Isveç'in  kah Rusya'nın askeri başarısıyla sürerken 1708 de genç Isveç Kralı XII Karl ( Demirbaş Şarl ) Rusya içine yürüdü.Karl bu seferden önce daha 1707 de Osmanlı devleti ile temasa geçmiş,özellikle Rusya'ya karşı işbirliği önermişti.Osmanlı yönetimi ise Isveç'te dostluk kurmayı yararlı gördüğü halde,Rusya ile savaşa tutuşmak da istemiyordu.Istanbul'un cevapları mütereddit olmasına rağmen Karl Ukrayna Kazakları ile anlaşmasına güvenerek Rusya'ya girdi ve Kazakları Rus yönetiminden kurtarmak üzere Ukrayna'ya yöneldi.Fakat o zamana kadar parlak başarıyla dikkati çeken Isveç Kralı 1709 yazında Poltava'da Rus ordusuna yenilince yanında Kazak Atamanı olduğu halde Osmanlı toprağına girip Özi'ye sığınmak zorunda kaldı.Osmanlı yönetimi ise hala savaştan kaçınmakla beraber Rusya'nın XII Karl'ın hiç olmazsa asi Kazak atamanın  geri verilmesini isteği kabul edilmedi.

III Ahmet dönemi ,Lale devri konusunu başka bir yazımızda anlatacağız



No comments:

Post a Comment