Tuesday, June 19, 2018

HRISTIYAN DININDE REFORM : DIN SAVAŞLARI

Şiddetle karşı karşıya kalanlar sadece radikaller ve köylüler değildi;çünkü reform ,beraberinde Avrupa'da yüzyıldan fazla süren din savaşlarınıda getirdi.Bu savaşların ilk raundu olarak adlandırabileceğimiz 1529-1555 arasın dönemde Isviçre ve Almanya'daki Zwingli ve Luther taraftarları ile Katolikler savaştı.ikinci  bölümde Fransa ve Hollanda'daki Katoliklerle Kalvinciler savaştı;Üçüncü bölümde ise 1618-1648 yılları arasında Otuz yıl savaşlarında ise neredeyse tüm Avrupa savaştı.Dolayısıyla,Reform'un sonuçlarından biri,insanın kendisinin veya hükümdarının dini görüşleri nedeniyle veya rastlantısal olarak bir din savaşında öldürülme olasılığının artmış olmasıydı.Bütün bu savaşlar,dini sorunların yanı sıra siyasete ve hanedana ilişkin sorunlaruda içeriyordu.Gerçekten de bu ikisini ayırmak muhtemelen yanıltıcı olur;çünkü siyasi gücü ellerinde bulunduran  hükümdarlar ile diğerlerinin bunları birbirinden ayırmadığı açıkça ortadaydı.

Isviçre,birbirinden oldukça bağımsız on üç kantondan oluşan gevşek bir konfederasyon olmasına rağmen,XVI yy başlarında resmen Kutsal Roma ımparatorluğunun bir parçaydı.Kantonlar çoğunlukla birbiryle savaşıyordu ve Isviçre Konfederasyonu dışındaki güçler,özellikle Papalık ve Fransa bu gerilimlerden yararlanbiliryordu.Papalar,Fransa Kralları ve imparatorlar Isviçre'yi aynı zamanda bir paralı asker kaynağı olarak kullanıyor ve Isviçreli subaylara asker bulmaları ve komutanlık yapmaları için büyük para ödüyorlardı.Zwingli,din reformu talebinin yanı sıra '' altın karşılığında kan ticareti '' adını verdiği paralı askerlik sisteminin de sona erdirilmesini istiyordu.Ancaj bu,onun amaçlarına ulaşabilmek için askeri hareketi kabul etmediği anlamına gelmiyordu.Zürih belediye meclis başkanı olarak,reformu kabul etmiş olan kantonlarla bir dizi antlaşma imzaladı.Reformu kabul etmeyenlerde kendi aralarında birleştiler,Bu Katolik kantonlar Avusturya'nın habsburg hükümdarı Ferdinand ile ittifak kurdular;Zwingli de Fransa,Ingiltere ve Avrupa'nın diğer birçok ülkesini içeren büyük bir Habsburg karşıtı ittifak planyarak bunu dengelemeye çalıştı.Bu ittifak hiç bir zaman gerçekleşmedi,ama iki tarafın orduları 1531 yılında Zürihin hemen güneyinde ,Kappel'de karşı karşıya geldi ve Zwengli muharebede öldü.

Her iki tarafta da çabucak,daha fazla savaşmaktansa bir anlaşmanın daha iyi  olacağına karar verdi;antlaşa her kantonun kendi dinini benimsemesine izin veriyor ve her iki tarafda yabancı ittifaklardan çıkmalarını emrediyordu.Bu durum Isviçre konfederasyonun birliğini zaıyflattı ve paralı asker toplanmasını engellemedi;ama bugun hala modern isviçre'nin en önemli özelliği olan tarafsızlık politikasın  oluşmasına neden oldu.

Protestanlarla Katoliklerin Isviçre deki askeri ittifaklar kurduğu sırada,Almanya'daki siyasi otoritelerde aynı şeyi yapıyorlardı.Imparator V.Karl ( 1519-1556 ),dini bölünmey, sona erdirme umuduyla 1530 yılında Augsburg'da bir imparatorluk Dieti topladı.Luther'in dostu Melanchton daha sonra adına Augsburg itikatnamesi ( Confessio Augustuna ) denilen Lutherci inanca ilişkin bir metin hazırladı ve Protestan prensler bunu imparatora sundular.Imparator kabul etmedi ve tüm protestanlara Katolik kilisesine geri dönmelerini ve el koydduklaru kilise mülüküne iade etmelerine emretti.Bu tehdit geri tepti ve imparatorluktaki Protestan bölgeler ( çoğunlukla Kuzey Alman Prensleri ile Güney Alman şehirleri ) Schmalkaden Birliği adı verilen askeri bir ittifak oluşturdular ve iman ifadesi olarak da Augsburg itikatnamesi'ni kabul ettiler.Augsburg itikatnamesi yüzyıllarca bir çok Lutherci kilisesinin,özellikle de Almanya dışındakilerin iman ifadesi olarak kaldı;1577 yılında kaleme alınan Inanç Antlaşmasıda  Alman Luthercilerin çoğunluğu tarafından kabul edildi..Luther direnme hakkı ile ilgili görüşlerini biraz değiştirdi;sıradan halkın hükümdarlara karşı çıkmalarına asla izin yoktu;ama siyasi otoriteye sahip olanlar,örneğin Prensler,siyasi hiyerarşide kendilerinin üstünde olanlara,örneğin papaya ve imparatora,eğer bu kişiler Deccal'le açıkça ittifak halinde iseler ,karşı çıkabilirlerdi.

Imparator Schmalkalden Birliği'ne askeri bir karşılık veremedi ; çünkü Fransa ile savaşıyordu ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde,Macaristan'ın büyük bir kısmını fethetmiş ve Viyanayı kuşatmıştı.1530 larda ve 1540 ların başlarında bir çok Avrupa Ülkesi arasında karmaşık siyasi manevralar oldu.Imparato,Papa,Fransa,İngiltere,Almanya'daki Protestan ve Katolik Prensler ve şehirler,Iskoçya,Isveç,Danimarka ve hatta Osmanlılar ittifaklar kurup bozdular ve Habsburg Valois düşmanlığı askeri alanda devam etti.Dini bölünmeye  çare bulmakiçin bir kilise konsiliyle  birkaç girişim yapıldı;ancak her iki tarafında anlaşmaya yanaşmaması,bunun mümkün olamayacağını ve savaşın kaçınılmaz olduğunu giderek daha açıkca göstermeye başladı.V.Karl sadece dini birlik için savaşmadığını,aynı zamanda bağımsızlıklarını  sürdürmek isteyen ülkeleri hükümdarlarına karşı daha birleşik bir devlet oluşturmak için de savaştığını fark etti.Dolayısıyla,hem kiliseyi hemde imparatorluğu savunuyordu.

Savaş 1546 yılında başladı; başlangıçta Imparator çok başarılıydı,bazı Protestan şeflerini esir aldı ve Güney Alman şehirlerini anlaşma yapmaya zorladı.Ancak bu başarı,V.Karl'ın Almanya'daki Papalık otoritesini kısıtlayacak kadar güçlenmesini istemeyen papayı tedirgin etti.Papalık,güçlerini geri çekti;bunun üzerine Karl savaşı sona erdirmek için Imparatorluk Dietini topladı.Burada imzalanan antlaşma,savaşı sadece geçici bir süre durdurdu;Protestan yöneticiler Fransa ile ittifak kurarak yeniden gruplaştılar.Fransızlar Katolikti,ama o sıralarda imparatorluktaki ülkelerin hükümdarları için dini ideolojiden çok,imparatorun gücünü kısıtlamak önemliydi.

Kısa bir savaş döneminden sonra her iki taraf da daha kalıcı bir antlşama için bir diet toplanmasını kabul etti.Ne Imparator nede Papalık temsilcileri diette hazır bulunyordu;dolayısıyla baş aktörler ülkelerin hükümdarlarıydı ve hazırladıkları antalşam Ausgburg barışı,onların kaygısını yansıtıyordu.1555 yılında imzalan Augsburg Antlaşmasının  koşullarına göre,Lutherci prenslere,şövalyelere ve şehirlere güvenlikleri garanti ediliyordu;her iki tarafa ebedi ve koşulsuz barışı sürdürme emri verilimişti;her bölgeye Luthercimi yoksa Katolikmi olacağına karar verme hakkı verilmişti ( bu ilke ' bölge kimin din onun ' anlamına gelen cuius regio,eirus reliod ifadesiyle tanımlanıyordu ) Hükümdarlarını kabul etmeyen halka ülkeyi terk etmem izni verilimişti; 1552 yılından önce Lutherci hükümdarlar tarafından ele geçirilen tüm kilise arazileri onların elinde kalacaktı; hükümdarlar Lutherciliği benimserlerse,Katolik kilisesindeki görevleri nedeniyle sahip oldukları unvanlarından ve topraklarından feragat edeceklerdi.Antlaşma koşulları imparator tarafından değil,prenslerden oluşan bir heyet tarafından korunacaktı.

Augsburg Barış imzacıların ümit ettiği şeyi başardı.Uzun bri süre için Almanya'daki din savaşlarını sona erdirdi ve siyasi,ekonomik yaşamı,giderek otoriter hale gelen ülke hükümdarlarının ellerine bıraktı.Hükümdarlar mezhepleşmeyi gerçekleştiren ve toplumsal disiplini sağlayan en önemli kişiler oldular;Kilise mahkemeleri gibi denetim kurumlarını geliştirip yaygınlaştırdılar,dilencilikler düzenlemelere giderek,sosyal yardımlaşmada düzenlemeler yaparak yoksullara yapılan yardımlarda reformlar gerçekleştirdiler;öğrencilere dorğu doktrinleri aşılayacak ve devlet kiliselerine sadık papazlar yetiştirecek okulları ve üniversiteleri desteklediler.Ausburg Barışının sınırları ve içerdiği sorunlar XVI yüzyılın sonuna doğru açıkça ortaya çıktı;ama bu antlaşma ile V.Karl'ın tek bir kilisesi olan birleşik bir imparatorluk yaratma umudunun sona erdiği,hemen bellli olmuştu.V.Karl 1556 yılında tahtından feragat etti;oğlu Felipe'ye Ispanya ve Hollanda'daki topraklar üzerindeki hakkını,erkek kardeşi Fernando'ya  da Imparatorluk tacını devrederek bir manastıra kapandı.

Din savaşlarının ikinci bölümündeki ilk çatışma Fransa'da yaşandı.1559 yılında Fransa ve Ispanya,Ispanya'nın  Italya'daki  egemenliğini kabul eden Cateau Cambresis Antlaşması ile Habsburg - Valois savaşlar dizisne son verdiler.Son derece masraflı olan bu savaşların Fransız monarşisi üzerinde yıkıcı bir etkisi olmuş ve Krallık gelir bulabilmek için makam satmıştı.Fransa Kralı I.François ( 1515-1547 ) aynı zamanda Papalıkla da Bologna Antlaşmasını imzaladı ve tüm Fransız piskoposlarını ve rahiplerini atama hakkının kendisine verilmesine karşın Papalığın tüm kilise konsilllerinin üstünde  olduğunu kabul etti.François böylelikle Fransız monarşisinin satabileceği veya ödül olarak verebileceği makamların sayısını arttırmış oluyordu.Antlaşma,fransız kralına Fransız kilisesindeki personeli denetleme yetkisi veriyor ve Katolikliği sürdürmesi için çıkar sağlıyordu.

Hristiuan hümanist Lefevre d'Etaples gibi Fransa'daki din reformcuları 1520 lerde beri Lutherci fikirleri tartışıyorlardı,ama Calvin'in  fikirleri ,özelliklede şehirliler ve soylular arasında çok daha geniş kabul görüyordu.Calvinde bir Fransız olduğu için yazılarını Fransızca yazıyor ve Cenevre Akademisinde  eğitim gören pastörleri Fransız şehirlerine  ve soyluların evlerine gönderiyordu.Fransız soyluları Kalvenciliği kabul etmeyi Monarşi ile savaşmanın bir yolu olarak görüyorlardı; şehirli zanaatkarlar ise,Kalvenciliğin halka verdiği rolden,çalışma ve düzeni vurgulamasınan ,etkileniyorlardı.Fransız Protestanları ( huguenotlar )ve onların karşısındaki Katolikler birbirlerinin aleyhinde verdikleri vaazların ve eğitimin yanı sıra,birbirlerine karşı şiddete başvuruyorlardı.Çünkü her iki taraf da diğerini ,toplumda bulunan ve Tanrı'nın gazaba gelmesine neden olacak bir zehir olarak görüyordu..Protestan öğretileri kutsal tasvirlerin gücünü sorguluyordu;halk bir çok şehirde heykelleri,tasvir işlemeli camları ve tabloları parçalıyorlardı.Dini tasvirleri tuvaletlere atarak onlarla dalga geçiyor,onları test ediyorlardı;odun veya inşaat malzemesi olarak kullanıyor,oyuncak veya maske diye çocuklara veriyorlardı.Bu tepkilere genellikle Protestanların ateşli vaazlarının neden olmasına karşın bu tasvir kırma furyası ,halkın kilisenin anlam sistemini ve görünenle görünmeyen arasındaki ilişkiyi yeniden değerlendirerek Reform'u kendisinin gerçekleştirmesine bir örnektir.Katolik kitlelere dini tasvirleri koruyarak karşılık veriyordu;her iki taraftan insanları çoğunlukla çok korkunç şekillerde öldürüyordu.Bu cinayetler 1560larda açık bir savaşa dönüştü;Fransız monarşisi bu savaşta genellikle Katolikleri destekliyordu,ama zaman zaman da daha yatıştırıcı bit politika benimseyerek ateşkesler sağlıyordu.

1572 yılında Fransa Kralı ateşkesi daha kalıcı yapma niyetinde gibi görünüyordu.Kraliyet hükümeti her iki tarafın liderlerini,Kralın kız kardeşi ile bir Protestan Prensin ( Navarre Prensi Henri ) arasındaki muhteşem evlilik törenine katılmaları için Paris'e davet etti.Birkaç gün sonra ,24 Agustosta ( St Barthelemy Yortusu ),Protestan düğün misafirlerinin çoğu Kraliyet meclisinin emri üzerine öldürüldü ve toplumun her kesiminden binlerce Protestan,kitleler tarafından katledildi.Şiddet diğer şehirlere de sıçradı ve buralarda da,kitlelerin anlık tepkileri sonucu değil,şehir yetkilerinin emri üzerine,binlerce kişi daha öldürüldü.Saint Barthelemy Yortusu katliamı olarak adlandırılan bu planlı ve organize katliam yüzünden  bazı Protestanlar yurtdışına gitti,ama bazıları da kalıp yeniden başlayan savaşa devam ettiler ve zorba bir Krala karşı isyan etmenin haklılığını savunan siyasi kuramlar geliştirmeye koyuldular.

Savaş her iki tarafıda bitkin düşürerek ve sık sık yeni ayaklanmalara  ve Kral III Henry'nin ( 1574 -1589 ) hançerlenerek öldürülmesi dahil olmak züere suikastlere yol açarak on beş yıl sürdü.Bu Cinayet Protestan Henri de Navarre'ın  Fransa Kralı olmasını sağladı.Henri 1589-1610 yılları arasında hükümdarlık yaptı.Henri ,kişisel deneyimlerine rağmen din konusunda kuramsal olmaktan çok pragmatikti.Onun bu tutuma politik  olarak adlandırılabilir.Fransız halkının çoğunluğunun Katolik olduğu gerçeğini kabul eden Kral,önce Katolikliği  Fransanın resmi dini olarak ilan etti ve bir kaçyıl sonra kendiside Katolik oldu.Her iki tarafın radikalleride dehşete kapılımıştı;Katolikler Henri'nin din değiştirmesini takiye olarak nitelendiriyor,onun bir zamanlar '' Paris bir Evkaristiya'ya değer '' demiş olduğunu ileri sürüyorlardı.Ama karşılıklı bıkkınlık ve karışıklık çıkacağına dair giderek artan bir korku ( gerçekten de kısa bir süre sonra Güney Fransa da Croquant adı verilen büyük bir köylü ayaklanması çıkar ) her iki tarafın ılımlı kanadının Henri'yi Kral olarak kabul etmelerine ve savaşı bırakmalarına yol açtı.Henri bu ateşkesi 1598 yılında çıkardığı Nantes Fermanı ile onayladı.Ferman,Katolikliğin Fransa'nın resmi dini olduğunu açıkça belirtiyor,ama Huguenotlara bazı belirlenmiş yerlerde yaşama ve serbestçe tapınma hakkı ile yaklaşık 150 tahkim edilmiş kente sahip olma hakkı veriyordu.Dolayısıyla,Nantes Fermanı ile tanınan  hoşgörü sınırlıydı.Ama yine de 1685 yılında XIV Louis ( 1643 - 1715 ) tarafından hükümsüz ilan edilecek olan bu ferman,uzun yıllar bir din barışı sağladı.

Tasvir kırıcılık  ayaklanmaları ve Kralla çatışma Hollanda'daki din savaşlarının da bir parçasıyı.Büyükannesi Marie de Bourgogne dan V.Karl'a miras kalan bu ülke oldukça bağımsız on yedi vilayetten oluşuyordu;bu vilayetlerin çoğu Brugge,Gent,Amsterdam ve Anvers gibi zengin ticaret ve üretim merkezleriydi.Hollanda'da büyümüş olan Karl,Lutherci fikirlerin yayılmasını sınırlayabildi;ama Ispanyada büyümüş olan oğlu Felipe ( Karl 1556 yılında tahttan feragat edince Ispanya,Ispnayanın Italya'daki ve Yeni Dünyadaki toprakları  ve Hollanda ona miras kalmıştı ).Kalvencilik karşısında çok daha az etkiliydi.Kalvencilik gelişmekte olan şehirlerde yaşayan tüccarlara ve zanaatkarlara çekici geliyordu;çünkü insanlara bir amaç duygusu veriyor  ve çalışmayı teşvik ediyordu.Ne Felipe nede Ispanyadayken naip olarak atadığı üvey kız kardeşi Parmalı Margaret ( 1559-1567 ) buna hoşgörü göstermek niyetinde değildi.Margarete Kalvinciliği yasakladı,aynı zamanda vergileride artırdı.bu iki karar 1566 yılında bir ikonoklast ayaklanmasını ateşledi.Felipe,ayaklanmaları durdurması ve dini tasvirleri parçalayanları cezalandırması için Alva Dükünün komutasında bir ordu yollayarak karşılık verdi.Alva,yüzlerce erkeği ' Kanlı Konsey ' adıyla ünlenen özel bir mahkemede yargılayıp idam ederek görevini acımasızca yerine getirdi.Bu baskıcı önlemler etkisiz kaldığı gibi,Ispanya'ya karşı açık bir isyana ve iç savaşa dönüştü

Ispanyol orduları başlangıçta başarısızdı;ama yavaş yavaş aralarında Brugge,Gent ve Anvers de bulunan güneydeki on vilayeti ele geçirdiler.Kalvencilik yasaklandı ve bugünün Belçikası olan Güney Felemenk Ispanyol Habsburgların kontrolünde ve Katolik olarak kaldı.Aralarında Hollanda ve Utrech de bulunan Kuzeydeki yedi vilayet ise,1579 yılında bir birlik oluşturdular.Bu birlik daha sonra Hollanda birleşik vilayetleri adını aldı.Felipe bunu kabul etmedi ve savaş sürmedi;Hollanda askerleri,Sessiz Willem  olarak tanınan yerel soylu,Orange Prensi ve Nassau kontu Willem ( 1533-1584 ) liderliğinde zaferler kazandılar.Willem,Felipe taraftarı bir Fransız  suikastçi tarafından vurularak öldürüldü ve Birleşik Vilayetlerin liderleri Ispanyollarla savaşmak için sınırlarınınn ötesindeki başka Protesten ülkelerden destek arayışına girdiler.Özellikle Ingiltere'den yardım istediler;Ispanya'nın Kuzey Hollanda'ya  doğru ilerlemesini sürdürücekmiş gibi görünmesi üzerine,Elizabeth isteksiz de olsa para ve asker yolladı.Tam bu sırada ,çocuksuz Elizabeth'in varisi ve kuzeni Iskoçya Kraliçesi Mary,Elizanbeth'e karşı düzenlenecek bir suikast planına karıştı.Suikast Ispanya kralı tarafından destekleniyordu.Mary bir hain olarak kafası kesilerek idam edildi.Felipe Papanın onayını ve Ingiltere'yi işgal etmesi durumunda büyük bir para ödülü sözü aldı.Papalık,Avrupada dinde tek tipliliği yeniden oluşturmanın tek çaresi olarak gördüğü bu işgali zaten düşünüyordu.

Felipe,Madrid yakınlarında yeni yaptırdığı Escorial Sarayı'na kapandı ve uzaktan işgali planladı.Doğrudan Ingiltere sahillerine saldıracak ve bir kara işgali için Hollanda'dan Ingiltere'ye Ispanyol askerlerini taşıyacak olan çok büyük bir donanmanın Lızbon'da toplanmasını emretti.Resmi belgelerde adu ' la felicissima armada ' olarak geçen ve yaklaşık 130 parça gemiden oluan donanma 1588 yılında Lizbon'dan ayrıldı.Orijianl plandaki tarihten bir yıl sonra harekete geçilmişti;çünkü Ingiliz korsanları gemileri,gemilere yüklenmek üzere rıhtımda bekletilen erzakı ve stoklama varillerinin çoğunu yakmıştı ve yeni varillerin yapılması gerekiyordu.Bu tam bir felaketti.

Felipe'nin bel bağladığı deneyimli general,bu bir yıllık gecikem sırasında öldü.Yeni variller fırınlanmamış ağaçtan yapılmıştı,bu yüzden su aldılar ve içlerindeki yiyecekler ve su bozuldu.Yapılan planlar Ispanyol askerlerine tam olarak iletilmemişti ve gemilere  binmek için hazır vaziyette beklemiyorlardı;aslında  bu pek bir şey fark ettirmedi;çünkü Ispanyol kılavuzlar ve kaptanlar zaten sahile yaklaşamıyordu.Ispanyol gemilerinin manevra yeteneği Ingiliz gemilerininkinden daha azı ve bir kısmı Ingilizlerin açtığı ateşle battı veya yanan ' ateş gemileri'' nin kendilerine çarpması sonucu yandılar.Manş denizindeki rüzgarların yön değiştirmesiyle sürüklenen bir çok İspanyol gemisi,Kuzey denizinde veya Katolik halkın sevinçle gemileri yağmaladığı,kurtulanları öldürdüğü Irlanda kıyılarında battı..

Tek başına bir olay olarak,Ispanyol Armadası bazen ileri sürüldüğü kadar önemli değildi;çünkü gemilerin hemen hemen yarısı Ispanyol limanlarına geri döndü ve Hollanda'daki savaş Felipe'nin hükümranlığının sonuna kadar devam etti.Ancak,Ispanya Hollanda'ya elinde bulundurduğu toprağın tamamını koruyacak sayıda asker gönderemiyordu;çünkü Hollanda çok iyi durumdaki ekonomisi sayesinde çok sayıda gemi,silah ve insan gücü sağlayabiliyordu.Hollandalı Tüccarlar daha barışçıl ama acımasız yöntemlerle dış ticareti geliştiriyorlardı.Sonunda,1609 yılında,Ispanya Kralı III.Felie ( 1598-1621 ) ateşkesi kabul etti ve Birleşik Vilayetler'in bağımsızlığını resmen tanıdı.

XVII.yy başlarıdan Avrupa'nın büyük bir kısmının din haritası böyle pamuk ipliğine bağlı ateşkeslerin ürünüydü.İtalya,İspanya ve Portekiz Katolik; Iskandinavya,Ingiltere ve Iskoçya Protestan;Rusta Ortodokstu;ama Avrupa'nın ortası dini olarak bölünmüştü.Bu dini bölünmeler,mezhepleşme ve toplumsal disiplin politikalarının devam ettiği anlamına geliyordu ve bunlar haneden kavgalarıyla ve siyasi anlaşmazlıklarla birleşip,neredeyse tüm Avrupa Ülkelerinin katıldığı Otuz yıl savaşlaruna yol açtı ( 1618-1648 ).Savaşan ülkeler açıkça kabul etmeseler bile,Otuz yıl Savaşları'nın nedenleri arasında ekonomik konular,özelliklede Reformlardaki dini değişiklikler kadar,erlen modern dönemde Avrupa toplumuna biçim veren ve bir sonraki bölümde göreceğimiz ticaret ve ticaretin rattığı zenginlik vardı


No comments:

Post a Comment