Wednesday, June 13, 2018

HRISTIYAN DINI UZERİNDE REFORM : PROTESTANLIK VE REFORM

Avrupa XVI yy başında tamamıyla başkalaşmıştı.Toplum yapısı tamamı ile değişmiş ve burjuvazi güç kazanmıştı.Merkezi devletler kurulmuş,ekonomik hayatta derin değişiklikler olmuştu.Kapitalizm ill belirtilerini  yavaş yavaş gösteriyordu.,örgütlenme yeni bir gelişme kaydeder.Hayat ve yaşam daha canlıydı.Zeng,nleşen ve güçlenen yeni sınıflar Avrupa toplumunda derin ruhsal etki yaratıyordu.Rönesans ve Humanizm hareketleri bunun parlak tanıklarıdır.Maddi ve ruhsal koşullardaki derin değişiklikler ,din alanındaki yeni eğilimlere de yansıdı.Fikri ve ekonomik alanda önemli bir rol oynayan bireyselciik ilkesi,hayatın her alanında etkili olmaya başlamıştı.

Dinde Jan Hus hareketi,yeni toplumun  yönelimlerini açığa vuran gösterge idi.Bu hareket ,tarihi özel olaylarla birleşerek,Luther ile büyük dini devrimleri doğuracak  ve Avrupa'da Hristiyanlığın ve kilisenin yeni bir anlayışı kesin olarak üstünlük kazanacaktır.Reform adıyla tarihte ünlenen bu hareket,Avrupa'nın modern çağa geçerken uğradığı derin değişikliğin yeni bir görüntüsüdür.

Din ve Kilise,yüzyıllardır toplumun temelini oluşturduğu için dini devrim Avrupa'yı derinden sarsacaktır.O zamana kadar Roma kilisesi tarafından bir birlik oluşturan Batı Hristiyan dünyası birbirne yabancı ve düşman iki dünyaya,yani Katolik ve Protestan gruplara ayrılacaktur ki,buda büyük siyasi sonuçlara neden olacaktır.Dini değişim gerek devletler arasında,gerek her devletein içerisinde büyük mücadelelere yol açmış,siyasi,sosyaş mücadeleler bu dini ayrılıklara kaynaşmakta gecikmemiştir.Bu ayrılık ve çekişmeler ,başka önemli bir sonuç da vermiştir.1519 imparatorluk seçiminde sonra Avrupa'nın kuvvetlerini Osmanlı Türkleri üzerine yöneltmeyi düşleyen Şarlken'in ve Papa'nın ,dini ayrılık sonunda ümitleri suya düşürmüştür.

Reformu hazırlayan koşullar:
1- Papalıkta çöküşün hızlanması ve ıslahat düşüncesinin yayılması
2- Hümanizm sayesinda Hristanyılığın kaynaklarına inilmesi ve serbest düşüncenin yayılması
3-Matbaanın yeni fikirleri geniş halk kitlelerine yayılması

Inançlı Hristiyanlar kilisenin,esas amaçlarından uzaklaştığını ,birçok yolsuzluklara bulaştığını görmekteydiler..Kilise tarihinde daha önce de bozulmaların olduğunu ve ardından reform hareketlerinin başladığını biliyoruz.Özellikle XII yy da VII Gregoire reformlarıyla ün kazanmıştır.Fakat o zaman bu reformu doğrudan papalık makamı,kilisenin başı yapmıştı.Tabii kilisenin başı da bozulmuştu.Dolayısıyla en tepede bazı değişikliklere gitmek gerekiyordu.Daha XIV yy başında reform hareketlerinden çok önce toplanan konsillerde kilisenin başı ve çeşitli organlarının düzeltilmesi gerektiği açıkça ifade ediliyor ve kimi reform esasları öne sürülüyordu ( Basel konsili 1449 ).Papalık,kendi yetkilerini sınırlama yoluna giden konsillerin bu kararlarını hiç dikkate almadı ve eski yolsuzluklar şunlardı: Papalar,dini-kutsal amaçlarını kullanarak kendilerini dünyevi şeylere adıyorlardı.Kiliseyi kuvvetli bir devlet haline getirmek için en adi siyaset araçlarına başvuruyorlardı.Özellikle Papa IV Alexandre Borgia bu konuda hayli ileri gitmiş,onun peşinden gelen II Julius ve X Leo da,yukarıda anlattığımız gibi,bu siyaseti sürdürmüşlerdi.Gerçekten,Papalık XVI yy ilk çeyreğinde güttüğü etkin politika sayesinde İtalyan devletlerinin eb kuvvetlilerinden biri haline gelmişti.Fakat bu amaca ulaşmak için papalar siyasi araçları kullanmışlar,her türlü savaşı meşru görmüşler,sonuç ta da bu hareketler onların ruhani kimliklerini lekelemişti.Papa IV Alexandre Borgia,bu siyasi gücü kendi ailesinin çıkarı için elde etmeye çalıştığından,bu bakımdan en kötü örnekti.Benzer bi durumda,II Jules,bu davranışını Kiliseyi ve Papalığı ihya etmek için yaptığını ileri sürmüştür.

Diğer taraftan Papalar,Hristiyanlığın fakirlik,alçakgönüllük,ahirete bağlılık esaslarına aykırı davranarak ,Rönesans ve Hümanizm hareketinin başlıca koruyucuları olmuşlardır.Muhteşem saraylarda görkemli ve rahat bir yaşam sürdürmeye başlamışlardı.Ağır giderleri karşılamak için her türlü yöntemle para toplamaktan,Hristiyanlaru soymaktan başka bir şey düşünmemişlerdir.Yavaş Yavaş galk tabakalarında isyan istegi böylece uyanmaya başlamıştı.Papaların kasalarını dolduran paraların kaynakları şunlardı :

- Papa,Hristiyan dünyasının her tarafında ruhbana ait kilise mülklerinden %2.5 oranında bir vergi alıyordu.Bu kilise emlakı,ortaçağlarda her ülkede  ve özellikle Almanya'da çok arttmıştı.Almanya'da toprağın neredeyse üçte biri kiliseye aitti.Herhangi bir benefice,,yani kilise toprağı,tayin yapılmadığı için boş kalırsa bunun tüm geliri papaya kalıyordu..Bu durum,Papalığa daha çok para kazandığından böyle bir çok benefice'ye papa atama yapmıyordu.Bu topraklara reserve denmekte idi.Papalık,son zamanlarda bu reserveleri arttırmıştı.Öbür taraftan bazı rahibeleree kayırmacılık yapılarak benefice dağıtılıyordu.Bir yerde Piskopos,bir yerde kardinal,başka bir yerde rahip sıfatıyla bir çok benefice'i kendi elinde toplayan bu gibi etkili kimseler,çok zengin bir konuma geliyorlardı.Bu toplanmanın bir çok kötü sonucu vardı.Öncelikle birçok ruhban,benefice'den yoksun kalmıştı.Almanya'da bu beneficeler daha çok italyan rahiplere verildiği için Alman Ruhbanı arasından bu durum ayrıca milli bir düşmanlık doğurmaktaydı.

Sonuçta,elinde birçok dini makamın benefice'lerini toplayanlar büyük soylular olup dini görev ve makamlarının başında bulunmayarak yerlerine vekillerini göndermekteydiler.Bu durum özellikler Fransa için geçerliydi.Çünkü 1516 Concordato'su rahiplerin seçimi yöntemini kaldırarak,bunların atamasını tamamıyla kralın eline vermişti.Fransa'daki kral da,beneficeleri genelde kendi adamlarına,saraydaki yardımcılarına ve soylulara vermekteydi.Dini bir hazırlığı olmayan bu kimseler din yönetimiyle uğraşmazlardı.Öte yandan kilise makamları,Papa tarafından rüşvetler verilmekteydi.Bu makamlar,artık bir ticaret konusu olmuştu.Rüşvetten başka bir rahip benefice alırken,bir yıllık gelir miktarındanda annate adı ile papaya vergi olarak öderdi.Tabii,bütün bu vergiler,Kilise emlakını işleyen köylünün sırtından çıkarıldı.Papalar,bir çok yerde kilise makamı daha boşalmadan birisini görevlendirirce annate vergisini almaya başlarlardı.Bu da espectative olarak adlandırılmaktaydı.Roma'nın bu sömürücülüğüne karşı Fransa gibi merkezi bir Krallık otoritesine bağlı ülkeler şiddetli tepkilerde bulunarak Papalığın müdahelelerini en alt düzeye indirmişlerdi.Fakat,Almanya'da böyle bir merkezi otorite olmadığı için,söz konusu durum her gün daha da ağırlaşarak devam ediyordu.Papalık,Alman halkını saf bir sürü gibi görüyordu.Fakat Papalık,daha sonra endüljans konusunda Luther'in itirazları Alman halkı tarafından kuvvetler desteklendiği zaman,yanılmış olduğunu anlayacaktır

Bütün bu nedenlerle Hristiyanlık ruhunun zayıfladığu yukarı sınıflarda rüşvet ve kayırmacılığa,aşağı sınıflarında rüşvet ve kayırmacılığa,aşağı sınıflarında cehalet ve kabalığa düşen ruhbanın '' başı ve organlarında '' reform yapmak gerektiği düşüncesi her tarafta gittikçe güçleniyordu.Aydın bir grup,tamamıyla ortaçağ geleneklerine ve kilise esaslarına bağlı kalarak kilise yönetimini düzeltmek ve dini duyguları yeni bir eğitim ve öğretimle temizlemek,yüklseltmek istiyordu.Fakat reform konusundada en radikal fikirler,hümanizm tarafından gelecektir..

Hümanizmin Italya'da Lorenzo Valle ile derin eleştirisel bir aşamaya geçtiğini ve ortaçağ din felsefesinin  ve kilise kurumlarının bir eleştiri süzgecinden geçirilmeye başlandığını söylemiştik.Hümanizmin Avrupa sahnesinde yerleşmesiyle bu eğilim hız kazandı.Öncelikler,antik latn ve yunan metinlerinin meydana çıkarılması ve düzeltilmesi için uygulanan eleştiri metodları,Hristiyan dininin ve esaslarını oluşturan yazılara uygulanmaya başlandı.Incil ve Hristiyan akidelerini bildiren metinler,orjinaller şekillerine dönüştürüldü.Filolojik metotla bu metinlerin gerçek anlamları gösterildi ve sonuçta kutsal yazılardan çoğunun,ilahi kaynaktan olmayıp sonradan  uydurulmuş metinler olduğu anlaşıldı.Bu sonuç,doğal olarak kuşkuları arttırdı ve imanı sarsmaya başladı.Öbür taraftan ,Padua'da okutulan Ibn Rüşd'ün rasyonalist felsefesi,dini akidelere karşı imansızlığı daha da yayıyordu.

Bununla birlikte Hümanizm hareketi,sınırlı entellektüel gruba ait bir hareket gibi kalıyordu.Halkın inancı üzerinde henüz bir etki yapmamıştı..Eski metinleri gerçek ve orijinal durumu ile keşfetmeye çalışanlar,aslında tamamı ile dini bir bağlılıklarla bu işi götürüyorlardı.Hristiyan hümanizmi,dinin saf şekline iniyordu.Bu kişilerin başında Erasmus gelmektedir.XVIyy ın ilk çeyreğinde  uluslararası hümanizm hareketinin başı ve rehberi konumuna yükselen Rotterdamlı büyük usta,köklü bir dini reformdan yanaydı.Latince yazdığı ve tüm Avrupanın bütün hümanist çevrelerinde hararetle okunan eserlerinde Lorenzo Valla'nın açtığı çığırda giderek halk hurafeleri ile bozulmuş hristiyan dinine meydan okuyor ve kilise kurumlarını eleştiriyordu.Özellikle 1511 de çıkardığı Deliliğe Medhiye adlı eserinde Kilise'nin yozlaşmasını şiddetle eleştiriyordu.Erasmus,Hristiyan dininin öz kaynaklarına inmek için Yunan ve ibrani filolojisini kullanıyordu.1516'da Yunanca ve Latince metni ve eklediği bir önsöz ile beraber bastırdığı Incil ,her tarafta büyük bir etki uyandırıcaktır 

Erasmus'un meydana getirdiği hümanizm,Hristiynlığın başka bir boyutunu da göstermekteydi.Bu hareket çok geniş ve derin bir yankı uyandırdı.Erasmus,adeta XVI yy in Voltaire'i gibidir.Hükümdarlar bile onun manevi etki ve çekim alanına girmişlerdi.Ingiltere de,Fransa da Almanya da en aydın kilise adamları Erasmus'un fikirlerini benimsiyorlardı.Erasmusçuluk,Almanya'da ortaya çıkışıyla Luther'e reform için gerekli zemini hazırlamıştır.Hümanist Reuchlin ile Dominiken papazların arasındaki tartışma tüm Almanyada büyük bir tartışmaya dönüştü ( 1510 ).Dini metinleri serbest bir şekilde inceleme ve eleştirme faaliyetine karşı Dominikenler İsyan bayrağını kaldırmışlardı.Ama tüm Almanya ve Hollanda hümanistleri Reuchinin tarafını tutuyordu.iki taraf birbirine karşı şiddetle yazılarla hücuma başladı.Bu hava Luther'in ortaya çıkmasına elbette çok yardım edecekti.Hristiyan Hümanizm hareketini  Fransa'da  büyük bir bilgin olan Jacques Lefevre d'Etaples ( 1455-1536 ),Ingiltere'de John Colet ( 1467-1519 ) temsil etmekte ve Erasmus'un fikirlerini doğrulamaktaydılar.Bu hümanistlerin kitapları,öğretisi ve vaazları ile asıl kaynağına dönülerek hafiflemiş bir Hristiyan düşüncesi meydana çıkıyordu.Bu görüşün esasına gelince,Esas kaynak Tanrinin sözlerinden ibarettir.Buna,Havarilerin ve ilk hristiyan babalarının yorumundan başka bir şey katılamaz.Isa'ya ve onun ilahi görevine inanarak kurtuluşa erişebilir.Bu iman ise bize ancak bir Tanrı vergisi olarak gelir.Din,ibadet herkesin vicdanına ait bir iştir.Her insanın vicdan ve samimiyetine dayanır.Bu arada Islam dinine Osmanlı İmparatorluğunnun yayılışı nedeniyle ilgi arttırmıştı.Dominiken rahibi Riccoldo da Mnote di Croce ( 1243-1320 ) Hülagü himayesinde Bagdad'da kalmış,Arapça öğrenip Kuran ı Kerimi Latinceye cevirmişti.Nicolas de Cusa  Türklerle  barışın Islamiyet ve Hristiyanlık arasında aykırılığın giderilmesiyle başarılacağı inancında idi.Nicolas,Fatih Sultan Mehmet'i Hristiyan olmaya çağıran II.Pius'un yakını idi

Hümanisterler bir uzlaşma zemini bulunduğunu inanmakta idi.Papanın haçlı çağrılarına onlar katılmıyordu.Ibadet  şekillerinin ve diğer ritüellerin onların gözünde bir değeri yoktur.Tanrı ile kul arasında herhangi bir aracılık söz konusu olamaz.Inanan bir kişinin vicdanı Kilisenin emirlerinin üstündedir.Inanç,Kiliseye bağlı değildir.Son durumda bunlar arasında ' Hristiyan Hürriyeti' prensibinin geçerli olduğu söylenilebilir.Kilisenin kutsama ayinleri birer sembolden ibarettir.Resimler ile azizlerden kalan şeylere ibadetin anlamı yoktur.Bu saflamış yeni Hristiyan düşüncesi somut olarak Erasmus'un '' Hristiyan Şövalyesinin El kitabı ( Enchiridion Militis Christiani ) '' adlı yapıtında ortaya konulur.Bu yapıt her tarafta olağanüstü bir ilgiyle karşılanmış ve 1504-1518 yılları arasında üç kez basılmıştı.Bu düşüncelerin daha sonra Luhtere büyük bir ilham verdiğini söyleyebiliriz.Gelgelelim  neden Erasmus bu dini devrimin başında sayılmadı ? Çünkü Erasmus geçmiş ve geleneklere bağları şiddetle kırmak istemiyor,vaaz,öğretim ve ikna yoluyla ıslahatın gerçekleşeceğine  inanıyordu.O iyi bir eleştirmendi,ama devrimci değildi.Buna karşın Luther ,inandığını büyük bir kararlılıkla uygulamaya koymak isteyen bir kişilikteydi.Onun için Luther ruhlarda hazırlana bir devrime yol açmış oldu.

XV yüzyılın ortalarında Batı Hristiyanlığu,siyasi,entellektüel ve ekonomik açından güçlü bir kurumdu,ama aynı zamanda  da ritüellerden uygulamalardan  ve inançlardan oluşan bir yaşam biçimiydi.Kiliseye karşı duyulan memnuniyetsizlik ve reform talepleri kilisenin bu iki yönünü kapsıyordu.Insanlar,bölgesinde yaşamayan ( absentee ) veya birden fazla piskoposluk bölgesinden sorumlu olduğu için rahipleri  gerektiği gibi denetleyemeyen piskoposlardan ; keşişlerine ve frerlerin açgözlü  ve ahlaksız olmasında,halktan para sızdırmalarından ,metres tutmalarından ve lüks içinde yaşamalarından;rahiplerin hiç bir dilde doğru dürüst okuma yazma bilmemelerinden ve Eucharastie ayini sırasında Latince sözcüklerin ne anlama geldiğini bilmeden ağızlarında gevelemelerinden şikayetçilerdi.Erasmus ve Lefevre gibi eğitimli reformcular,ruhban sınıfına yöneltilen bu eleştirilere katılıyor ve bir çok yaygın dini uygulamanın aptalca veya yanlış olduğunu düşünüyorlardı.Insanların zamanlarını hacca giderek veya paralarını kutsal emanetler veya endüljans için harcayacaklarına ,ihtiyacı olanlara yardım etmeleri veya dua etmeleri gerektiğini ileri sürüyorlardı.

XIV yy'ın sonlarında,Ingiliaz John Wyclif  ( 1330-1384 ) ve XV yy başlarında Bohemyalı Jan Hus ( 1372-1415 ) her ikiside üniversitede İlahiyat hocası idi; kilisenin yapısına ve uygulamasına yöneltilern bu eleştirilere ilahiyat konularınıda eklediler.Her ikisi de papanın otoritesini kabul etmiyordu.Kitab ı Mukkadesin  yerel dillere çevrilmesini istiyor ve bazı dini uygulamaların kabul edilmişs yorumlarını sorguluyordu.Wyclif,transsubstantiation inancını -Evkaristaya ayini sırasında ekmeğin ve şarabın rahibin konuşmasıyla Isa'nın etibe ve kanına dönüşmesini reddediyordu..Hus da endüljansların bir yararı olmadığını söylüyordu.Wyclif'inn takipçileri ( Lollordlar ) XV yy da  büyük zulüm gördüler; bazıları öldürüldü,bazıları görüşlerinden vazgeçti;bazıları da ,Ingilizceye çevrilmiş olan Kitab ı Mukkaddesi'i ve başka dini metinleri okumak için gizlice evlerde,ahırlarda ve tarlalarda toplanmaya başladılar.Tarihçiler Protestan fikirlerin Ingiltere'ye geldiği sırada Lollard inançlarının ne kadar yaygın olduğu konusunda görüş ayrılığı içindedir; çünkü bu inançlar bilinçli olarak gizleniyordu,dolayısıı lada saptanmaları zordu.Lollardların Kitab ı Mukaddessin  bilinmesine verdikleri önemin Protestan görüşlere  ve uygulamalara açık insan grupları yarattığı kesindir.Jan Hus,İmparatorun Konsil'e gelmesi durumunda kendisine dokunulmazlık verileceği sözüne rağmen yargılanıp ölüm cezasına çarptırıldı ve 1415 yılına Constanz Konsilin'de bir sapkın olarak idam edildi;ancak onun takipcileri Papa ve İmparatorun  ortak ordularını bir çok kez yenmeyi başardılar.Sonunda 1430 larda ,Imparator Bohemya ve Moravya'daki Husçu kiliseyi tanımayı kabul etti.

Wyclif ve Hus bir çok açılardan Luther'in habercisidir; herüçü de Üniversite hocasıydı.Incil' e dönmek gerektiğini söylüyor,kurumsal kiliseyi,popüler uygulamaları ve teolojik doktrinleri reddediyordu;yavaş yavaş bu suçlamalarında daha sertleştiler.Her üçünün de Papanın uluslar üstü gücüne,Hus ile Luther'in durumunda ise Imparatorun da gücüne karşı çıkmayı hedefleyen hareketleri Ingilizce,Çekce,Almanca dillerinin yarattığı ' hayali siyasi cemiyetlere ' dayanıyordu.

Luther ,Orta Almanyanın  Saksonya bölgesinde yaşayan bir bakır madencisi ve maden sahibib oğluydu;Hukuk öğrenimi görmek için Erfurt Üniversitesine yazıldı.1505 yılında bir fırtına sırasında fırtınadan kurtulabilirse keşiş olacağına dair Azize Anne'e ( geleneklere göre Bakire Meryem'in Annesi ) yemin etti.Babasının çok üzülmesine rağmen yeminine sadık kaldı; Erfurt'ta ki Augustinusçu frerlerin manastırına girdi ve hukuku bırakarak ilahiyat öğrenimine başladı.Vicdanının sesini dinleyen bir keşişti;kuşkuları onu rahatsız ediyordu.Bu kuşkular nedeniyle sık sık oruç tutuyor ve keçeden yapılmış hırka giyiyordu;ancak kuşkuları onun ilahiyat doktoru unvanını almasını ve 1512 yılında yeni açılmış olan ve yaşamının sonuna kadar çalışacağı Wittenberg Üniversitesinde  hoca olmayı kabul etmesini engellemedi.Derslerinde  Üniversitenin standart  ders verme kurallarını takip etti;Kitap ı Mukaddesin  bölümlerini satır satır okur ve yorumlardı.

Luther,Paulus'un mektupları üzerinde çalışırken temel Hristiyan öğretilerinde kendisine öğretilenlerden farklı olan bir anlayışın temelini buldu.Onun görüşü çoğunlukla '' sadece ve yanlızca imanla aklanma ,sadece ve yalnızca lütufla kurtuluş,sadece ve yanlızca Kitab ı  Mukaddes ( sola fide,sola gratia,sola Scriptura ) olarak ifade edilir.Gerçek iman,sevmeye ve başkalarına yardım ederek inancın aktif bir şekilde ifade edilmesine yol açar,ama Hristiyanlar için ruhun kurtuluşu ve günahlardan arınma iyi amellerle değil imanla mümkündür.Iman,Tanrı'nın karşılık beklemeden verdiği bir armağandır,insanın çabasının sonucu değildir.Tanrı'nın kelamı kilisenin geleneklerinde değil,sadece  Kitab ı Mukaddeste görünür,Luther,dini ayinleri ( sacrament ) Tanrı'nın günahların affedileceğine dair verdiği sözün işaretleri olarak görüyor ve sadece vaftiz ile Eukaristaya'yı gerçek ayinler olarak kabul ediyordu.

Luther tefekkür edip ders verirken,yetki alanı içine Wittenberg  de giren Mainz Başpiskoposu Albert birkaç bölgenin daha piskoposu olmaya çalışıyordu ama bunun içinde  Papa X.Leo'dan özel bir izin gerekiyordu.Bu izni sağlayabilmesi için paraya ihtiyaç vardı ve bu parayı Augsburg'lu varlıklı bir Alman Banker aile olan Fuggerlerden borç aldı.Medici ailesinin bir ferdi olan Papa Leo,aile kiliseleri  ve mezarları yaptırıyor ( bunun ,için Michalengelo'yu tutmuştu )  ve Roma'daki San Pietro Bazilikası'nın inşasını sürdürüyordu.Belli bir ücret karşılığında hem yaşayanların hem de ölüllerin günahlarının affedileceği sözünü veren özel bir Azi Petrus endüljansını çıkardı ve Albrecht'in Piskopos olarak kendisine bağlı olan bölgelerden toplanan gelirin bir kısmını alıkoymasına izin vererek  Fuggerlere olan borcunu ödeyebilmesini sağladı..Albrecht, Endüljans satışını düzenlemesi için bir Dominiken tarikatı Freri olan Johann Tetzel'i tuttu.Tetzel  son derece başarılı  bir satıcıydı;insanlara ölmüş yakınlarını n günahlarının tamamının affedileceği  veya Araf'ta geçirmeleri gereken sürenin sona ereceği vaadiyle ,yeni icat edilmiş olan matbaa makinesinde basılan endüljansları satıyordu.Halk endüljans satın almak için kilometrelerce uzaklardan geliyordu.

Luther hem kurumsal yozlaşmanın hemde yanlış yola sevk edilen yaygın inançların son derece kötü bir karışımı olduğunu düşündüğü  bu olaydan çok rahatsız olmuştu.Tam bir üniversite profesörüne yakışan bir şekilde,Başpiskopos Albrecht'e ,endüljanslara yönelttiği eleştirilerini 95 tez veya bilimsel tartışma konusu olarak sıraladığı bir mektup yazdı.Daha sonraki dönemlerde yayımlanan biyografilerinde,Luther'in bu tezleri 31 Ekim 1517 tarihinde,kiliseye gelen insanların sayısını  çok olacağı bir günde,Tüm Azizler Yontus'ndan bir gün önce,Wittenberg Kalesi Kilisesinin kapısına çaktığı belirtiliyor.Böyle bir davranış çok tuhaf olurdu;Çünkü yazı Latinceydi  ve normal kilise cemaati için değil,ilahiyat konusunda  bilgili olanlar için yazılmıştı,ama bu da ' Sözlerimin arkasındayım ' gibi,Luther Efsanesinin ayrılmaz bir parçası oldu.Tezler ister kapıya çakılmış olsun,ister çakılmamış ,kısa süre içinde önce Latince,daha sonra da Almancaya çevrilerek basıldı.Luther'e Roma'ya gelmesi emredildi.Imparatorluktaki siyasi durum nedeniyle o bu emre uymadı;ama 1519 yılında Leipzig'de ,Kilise'nin  temsilcisi Johann Eck ile bilimsel bir tartışma yaptı.Sözlerini geri almayo reddetti ve reform fikirlerini geliştirmeyi sürdürdü;görüşlerini bir dizi risaleyle başkalarıyla paylaşırken Katolik Teolojiden giderek uzaklaştı.Luther matbaanın gücünü çok iyi kavramıştı;bu yüzden yapıtlarının yayımlanmasına izin verdi.Matbaacılar da,Luther'in yapıtlarının satacağını hemen anladılar ve ellerinden geldiğince çabuk bir şekilde onun daha popüler yapıtlarını izin almadan basmaya başladılar.

Luther yazılarında,vaazlarında ve üniversitede verdiği,derslerde papaların ve kilise konsillerinin de hata yapabileceğini;papa ve ruhban sınıfı kilisede reform yapmazsa  bunun din adamı olmayan liderlerin  yapmaları gerektiğini ;ruhban sınıfı  ile sıradan insanlar arasından hiçbir farka olmadığını;ruhban sınıfına konulan evlenme yasağının doğal insan dürtüsünü denetim altına alma  yönünde nafile bir çaba olduğunu;evliliğin tinsel avantajlar sağladığını ve bu yüzden hemen hemen herkes için en ideal durum olduğunu söylüyordu.Wittenberg'deki öğretim üyeleri arasında kendisini destekleyenler etrafında toplandı;Latince ve Yunanca Profesörü Philipp Melanchthon ( 1497-1560 ) bunların en önemlilerindendi;1520'lerin başlarında Orta Almanya'nın diğer bölgerinden de destekçi bulmaya başladı.Luther'in Worms Dieti'nin önüne çıkması sadece reform fikirlerinin daha geniş kitleler tarafından duyulmasına yaradı ve bütün Orta Avrupa'da başkaları da kilisenin mevcut doktrinleri ve uygulamaları aleyhinde vaazlar vermeye ve yayımlar yapmaya başladılar..

Zürih'te ,şehrin ana kilisenin rahibi olan Ulrich Zwingli'nin imanın ve Kitabı Mukaddes'in önceliği konusunda Luther ile aynı fikirdeydi;endüljansları,azizlerin yüceltilmesini ,dinsel tasvirleri,ruhban sınıfının evlenmeme yeminini ve Meryem'e tapınmayı eleştiren vaazlar verdi ve Kitab ı Mukaddes'i Isviçre Almancasına çevirmeye başladı.Zwingli,Luther'in önerdiğinden daha da basit bir ibadet öneriyor,köninyon ( liturgy ),kilise süslemeleri ve müziğin  olmadığı bir töreni savunuyordu.Zwingli ve Luther,Evkaristiya'nın anlamı üzerinde çok büyük görüş ayrılığı içindeydiler;Strasbourglu Martin Bucer ( 1491-1551 ) gibi reformcuların onları bir araya getirme çabalarına karşın,reform hareketi iki kanada bölündü: Luther'in takipçilerine Evanjelik,Zwingli'nin takipçilerine ise Reformist denildi.Genelde Zwingli'nin reformist fikirleri Isviçre ve Güney Almanya'da,Luther'in evanjelik fikirleride Kuzey Almanya ve Iskandinavya'da yayıldı.

Hem Luther hemde Zwingli,reformların kalıcı olması için siyasi otoritesinin,din kaygısı duyan 
 bireylerin ve dini liderlerin bu reformlaro benimsemeleri gerektiğini kabul ediyorlardı.Zwingli,Zürih belediye meclisi ile sıkı bir işbirliği içindeydi;belediye meclisi dini konularda sadece ve yalnızca Kitabı Mukaddes'in otoritesini kabul etti,Kilise ayinlerinin yapısını resmi olarak değiştirdi,dini tasvirlerin kiliselerden çıkarılmasına ve daha önce Piskoposluk mahkemesinin görev alanı içine giren evlilikle ve ahlakla ilgili davalar için yeni bir mahkeme kurulmasına karar verdi.Isviçre'nin  ve Güney Almanya'nın diğer kent ve kasabalarının belediye meclisleri de iniyasitif laraka kiliselere Protestan fikirleri kabul ettiğini  bildikleri Papazları atadılar,onlardan meclise sadakat yemini  içmelerini istediler,vaazlarını ve derslerini denetlediler.Bazı tarihçiler ,dini ve siyasi topluluğun örtüştüğü  kabul edilene şehirlerin reform fikirleri için özellikle bereketli bir toprak oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir.Reform'dan önce bile,şehir yetkilileri şehirlerini daha ahlaklı yapmaya yönelik olan ve bütün etkinlikleri belediye meclisinin denetimine sokan yasalara çıkarıyor ve uyguluyorlardı;dolayısıyka,reformist fikirler onların zaten yapmakta oldukları şeye teolojik bir gerekçe sağladı,bu da bir çok şehrin bu değişiklikleri nasıl bu kadar büyük bir hzıla kabul ettiğini açıklamaktadır.

Luther bir belediye meclisinin değil,bir soylunun,Saksonya Elektörü'nün ,egemen olduğu bir prenslikte yaşıyordu;ama aynı zamanda başka siyasi otoritelerle de sıkı bir işbirliği içindeydi ve onların,prensliklerindeki kilisenin kontrolünü ele geçirmeye çalışmakya kesinlikle haklı olduklarını düşünüyordu.1520 yılında yazdığı  ' Alman Ulusunun Hristiyan Soylularına Mektup'ta '' Alman hükümdarlardan Papalıkta ve din kurumlarında reform yapmalarını istiyordu;' Laik yönetim üzerine' de bütün Hristiyanlara ,düzeni sağlayabilmesi için laik hükümdarlarına itaat etmeleri gerektiğini söylüyordu;çünkü onların Tanrı tarafından atandığını kabul ediyordu.Reform süreci bağlamında,Luther'in umutlaru büyük ölcüde gerçekleşti.Bireyler,belki duydukları vaazlar,dinledikleri ilahiler ve okudukları risaleler yoluyla Protestan öğretilerinin  doğruluğuna kanaat getiriyorlardı;ama ülkelerin Protestan olması için ( ister bir soylu,ister bir belediye meclisi olsun ) yöneticilerin,ülkenin ruhban sınıfını  yeniden bir eğitimden geçirmek için bir iki reformcu getirmesi,halka verilen vaazlara sponsorluk yapması,kilise malına el koyması ve manastırları kapatması gerekiyordu.Bu 1520 lerde,imparatorluktaki bir çok ülkede ; 1530 larda da III.Christian'n egemenliğindeki Danimarka Norveç meydana geldi.İsveç'te ise Isveç ile Danimarka arasındaki bir iç savaş sırasında tahta çıkan Gustaf Waza kilise personelinin ve gelirinin kontrolünü ele geçirdi ve Protestan fikirler yayılmaya başladı;ama İsveç kilisesi Lutherci teolojiyi ancak yüzyılın sonuna doğru resmen kabul etti.Protestanlığı kabul eden ülkelerde,popüler  dini fikirlerle siyasi otoritelerin hedefleri arasındaki dengedeki biraz farklılıklar oluyordu.Bazı ülkelerde din adamları veya kalfalar gibi belli gruplar reform için bastırırken,bazılarında yönetici veya belediye meclisi ilgisiz veya düşmanca tavırlar içinde olan bir halka dini değişiklikleri dayatıyordu.




Kaynakça :Merry E.Wiesner Hanks - Erken Modern Dönemde Avrupa iş bankası yayınları
                   Haliş Inancık  Rönasans Avrupası  iş bankası yayınları
           



No comments:

Post a Comment