Tuesday, December 15, 2020

ILK ANADOLU BEYLIKLERI : SALTUKLULAR

 

İlk Selçuklu fetihleri sırasında  Doğu Anadolu’da kurulan ilk Türk Beyliklerinden birinin Saltuklular olduğu anlaşılıyor.Ancak Erzurum bölgesinde yüzyıldan fazla hüküm süren Saltuklular hakkında kaynaklar ve belgeler’in verdiği bilgiler çok azdır.Bu beyliği kuranın Saltuk adlı bir Türk emiridir.

Ailenin adı;kitabe ve paralarda Salduk,Islam tarihçilerinin eserlerinde Saltuk şeklinde görülmektedir.Kelimenin ‘ bırakmak,koyuvermek’ anlamında olan ‘ salmak’dan geldiği anlaşılmaktadır.Böylece Saltuk ‘ bıraklık,koyverdik’ manasındadır.

Beyliğin kurucusu Emir Saltuk’un Malazagirt savaşında Türk ordusu saflarında yer almış olması kuvvetle muhtemeldir.Alp Arslan Malazgirt savaşından sonra,Bizans Imparatoru IV .Romanos Diogenes’in ölümüyle barış şartlarınıny yerine getirilmemesi üzerine,emrindeki kumandanlara Anadolu’da fetihlere devam edilmesini buyurmuştu.Işt Sultan’ın emirlerinden biri olan Saltuk Erzurum ve civarini zabt ederek Saltuklular Beyliğini kurmuştu.Bu beylik başlangıçta Büyük Selçuklu Devleti’ne tabii idi.

Çağdaş tarihçiler tarafından,ikinci hükümdar olarak çoğunlukla Saltuk’un oğlu Ali kabul edilmiştir.Sultan Berkyaruk ile kardeşi Muhammed Tapar arasında saltanat mücadelesi için yapılan savaşların beşincisi ve sonuncusu Hoy şehri  önünde olmuştu.(1103).Savaşı kaybeden Muhammed Tapar Ahlat’a çekildi.Bu sırada Erzurum emiri Ali Bey,Muhammed Tapar’a iltihak etti.Daha sonra Sultan Berkyaruk ile Tapar anlaştılar.Saltuklu Beyliği bu anlaşma ile Muhammed Tapar’ın bölgesinde kalmıştı (1104).Gürcüler’e karşı sefere çıkan Artukoğlu Ilgazi’nin ordusunda Saltuklu emiri Ali’nin de bulunduğu kaydediliyor.Fakat bu sefer başarısız olur ve Gürcü ordusuna yenilirler(1121).

Saltuklu Beyliğş’nin üçüncü emiri Ziyaeddin Gazi  idi.Onun hakkında elimizden fazla bir  bilgi yoktur.Erzurum’daki Kale Camii ve Tepsi Minare’yi yaptıran  Saltuklu emiri budur.Ayrıca Artuklular’dan Hüsameddin Timurtaş ( 1122-1154 ),Gazi’nin  kızıyla evlenmişti.Bu evlilikten Necmeddin Alpi ve sonra da Cemaleddin Sevil adlı iki oğlan çocuk dünyaya gelmişti.Emir Gazi 1132 yılında öldü.

Saltuklu Beyliğinin dördüncü emiri Ali’nin oğlu Izzeddin Saltuk idi.Ona ait ilk bilgiler yine evlilik sebebiyledir.Izzeddin Saltuk’un bir kızı,Ahlat Şahı II Sökmen,diğer bir kızı ise Dilmaçoğulların’dan Togan Arslan’In oğlu Fahreddin Devletşah  ile evlenmişlerdi.Öte taraftan 1154 yılında Ani emiri Fahreddin Şeddad,Gürcüler’e karşı koruyamayacağını söyleyerek şehri satın alması için Izzeddin Saltuk’a haber gönderdi.Ancak bu dikkatlice hazırlanmış bir intikam planı idi.Izzeddin şehri teslim almak için Ani’ye geldiği zaman ,kızını vermemesi sebebiyle ona düşman olan Fahreddin Şeddad bir günlük mesafede bulunan Gürcü Kralı Dimitri’yi de ülkeye davet ediyordu.Gürcü kralı bir baskınla Saltuk’u mağlup ederek,onu ve maiyetinden bir çok kimseyi esir aldığı gibi  bir çok Türk de bu baskın sonucu ölmüştü.

 Daha sonra damadı Ahlat Şahı II Sökmen ve Artuklu hükümdarları  teşebbüse geçerek yüzbin dinar karşılığında Saltuk’un serbest bırakılmasını sağladılar.Gürcüler 1161 yılında Ani şehrini ele geçirdiler.Bu hadiseye  üzülen komşu Türk Beyleri Izzeddin Saltuk,damadları II Sökmen ve Fahreddin Devletşah ,Kars ve Sürmeri beyleri ile birleşerek 1161 Temmuzun’da Gürcüler’e karşı  harekete geçtiler.Artuklular’dan Necmeddin Alpı da onları takiben yola çıkmıştı.Fakat Türk ordusu Necmeddin Alpı’yı beklemeden Ani’yi kuşattılar( 1161).Bunu haber alan Gürcü kralı III.Giorgi ordusuyla  Türk askerlerinin üzerine hücüm etti.Daha önce Dimitri’ye esir düştüğünü gördüğümüz  Izzeddin Saltuk,bir daha onunla ve çocuklarına savaşmyacağına dair yemin etmişti.Bu bakımdan geri çekildi.Onun bu hareketi  ve Necmeddin Alpı’nin beklenilmemesi  Türl ordusunun  ağır bir yenilgiye uğramasına neden oldu.Gürcüleri’in eline zengin ganimetin yanısırıa dokuzbin esir geçmişti.Esirler arasında Saltuk’un üvey oğlu Bedreddin de bulunuyordu.Durumu haber alan Necmeddin Alpı ise Malazgirt’den Meyyafarikin’e dönmüştü.Dovin’in Gürcüler tarafından alnmasından (1162) sonra harekete geçen Türk ordusunda Saltuk’ta vardı.

Irak Selçuklu sultanı Arslan Şah,Azerbeycan  atabeyi İldeniz,Ahlatşahı II Sökmen,Dilmaçoğlu Fahreddin Devletşah ve Emir Aksungur Ahmedil de orduları ile katıldılar.Bu birleşik Türk ordusu Gürcistan’ı istila ettiği gibi Kral III.Giorgi’yi de ağır bir yenilgiye uğrattı ( 1163).Anadolu Selçuklu sultanı II.Kılıçarslan da,Izzeddin Saltuk’a damad olmak istemişti.Saltuk bu arzuyu kabul ve kızını zengin bir çeyiz ile Sultan II Kılıçarslan’a gönderdi.Ancak Kılıçarslan’ın düşmanı Danişmendliler’den Yağı basan gelin alayının yolunu kesmiş ,gelini ele geçirmiş ve Saltuk’un kızını ,yeğeni olan Kayseri emiri Zunnun ile evlendirmişti ( 1164).Bu hareket Sultan II.Kılıçarslan ile Yağıbasan arasında savaş  çıkmasına neden oldu.Izzeddin Saltuk 1168 yılının Nisan ayında öldü.Yerine oğlu Nasıreddin Muhammed geçti.Izzeddin Saltuk devrinde Saltuklu  Beyliği ülkesinin Tercan’dan başladığı,Tahir Gediğine kadar uzandığı,Erzurum,Bayburd,Avnik,Micingird,İşpur,Oltu gibi şehir ve kasabaları kapladığı bilinmektedir

Nasireddin Muhammed hakkında elimizde çok bilgi yoktur.1189 yılında başılmış bir sikkesinde onun,Irak Selçuklu sultanı III.Tuğrul ve asıl iktidarı elinde tutan atabey Kızıl Arslan’a tabi olduğu anlaşılıyor.Yine onun zamanında Gürcüler Erzurum önüne geldiler.Kraliçe Tamara ( 1184-1212) nın kocası David’in kumandası altındaki Gürcü kuvvetleriyle Saltuklular arasında iki gün süren şiddetli çarpışmalar oldu.Saltuklu kuvvetleri şehre kapandıysa da,Gürcü kuvvetleri de bir kuşatmaya başlamadan aldıkları ganimetlerle yetinerek geri döndüler ( 1184 ).Bu devrin dikkati çeken diğer bir olayı da Muhammed’in oğlu olan Muzafferuddin Melikşah adlı Saltuklu beyinin Gürcü kraliçesi  Thamara ile evlenmesidir.Erzurum’daki Ulu Camii de Nasıreddin Muhammed tarafından yaptırılmıştır.Nasıreddin Muhammed 1191 yılında ölmüştür.Bu yıl Saltuklu Beyliği’nin başında n Izzeddin Saltuk’un kızı Mama Hatun bulunmaktadır.

Mama Hatun’un devlete hakim olarak kardeşi Muhammed’İn yerini almıştır.Mama Hatun’un lakabı ‘Erzurum Sahibesi ‘’ dir.Salahaddin Eyyubi’nin yeğeni  Meyyafarikin hakimi Takiyeddin Ömer,Ahlat ülkesini ele geçirdiği ve Malazgirt kalesini kuşattığı sırada Mama hatun askerleriyle ona yardıma gelmişti ( Ekim 1191 ).Daha sonra Mama Hatun,,Mısır ve Suriye hükümdarı Eyyubiler’den Melik’i  Adi ( 1220-1218) e başvurarak evlenmek istediğini ve bu konuda aracı olmasını istemişti.Melik Adil,Nablus emiri Fariseddin Meymun el Kasri’ye durumunu bildirdi.Fariseddin,Mama Hatun ile ilgilendi ise de,bu sırada onun tutuklanmış olduğunu öğrendi( 1200).Ancak,Mama Hatun’un tam olarak ölüm tarhi bilinmiyor.Onun yaptırdığı eserler arasında Tercan’da bir kervansaray ve türbesi bulunmaktadır.

Mama Hatun’dan sonra Saltuklu Beyliğii’nin başına Muhammed’in oğlu Melikşah geçti.XII yy ortalarından itibaren Anadolu Selçukluları ile Eyyubi devletleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki beyliklerin varlıklarını tehdide başlamışlardı.Nitekim Anadolu Selçuklu sultanı Rükneddin II Süleymanşah ( öl 1204) Erzurum’a doğru yürüdü.Alaeddin Melikşah onunla anlaşmaya çalıştıysa da,Süleymanşah onu yakalatıp hapsettirdi.Saltuklu Devleti böylece sona erdi ( 25 Mayıs 1202).Sultan Süleymanşah bu ülkenin idaresini kardeşi Mugiseddin Tuğrulşah’a  verdi.Melikşah’ın ülkesinin elinden alınışına,Süleymanşah’ı karşılamada ağır davranması sebep gösterilmişse de bir bahaneden başka bir şey değildir

Saltuklu soyundan bazı beylerin daha sonra Erzurum Kars arasında Micingird köyünde ve ayrıca Çemizkesek bölgesinde hüküm sürdüler.

 

Friday, December 11, 2020

ANADOLU BEYLİKLERİ : GERMIYANOĞULLARI BEYLIĞI

 



Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliğidir.Germiyan boyu XIII yüzyılda ilk defa Malatya taraflarında görülür.Bu sırada onların reisi Alişiroğlu Muzaffereddin idi.Muzaffereddin ,Baba İshak isyanını bastırmakla görevlendirildi ise de iki defa yenildi.Yine bu aileden olup,Selçuklu  şehzadeleri arasındaki   taht mücadelelerine karışan,Kerimeddin Ali Şir ise Moğollar tarafından öldürülmüştür.(1262).

Germiyanoğulları’nı 1276’dan önce,bu kez Kütahya ve Denizli bölgesinde  görmekteyiz.Alişir oğlu Hüsameddin’e mensup Germiyanlılar Konya’da sultanlığını ilan eden Alaeddin Siyavuş ( Cimri) ‘u yakalamaya  ve Sultan III.Gıyaseddin Keyhüsrev’e teslime muvaffak olmuşlardı(1279).Germiyanlılar sürmüştür.

Bu beyliğin kurucusu Kerimeddin Ali Şir’in oğlu I Yakub ( 1300 – 1340 )dur.O,Ankara ve civarında Selçuklu  devletinin emiri idi.Yakub Bey ikinci defa sultan olan Gıyaseddin Mesud( 1302 -1308 ) a tabii olmayaraka ilhanlıların hakimiyetini tanıdı.Kurduğu beyliğin merkezi Kütahya idi.Yakub Bey’in idaresindeki Germiyanoğulları,Anadolu Beyliklerinden en kuvvetlilerinden birisi olup,Bizanslılardan her yıl muayyen bir vergi ve hediyeler göndermekte idi.O,Aydınoğlu Mehmed komutasında yolladığı kuvvetler ile Ayasalug ( Selçuk )  ve Birgi’ye hakim oldu.Bizzat Yakup Bey,Menderes nehri civarındaki Tripoli,Angir ( Simav )i ele geçirdi.Ancak Alaşehir kuşatmasında ( 1304 ) Bizanslılar’ın Ispanya’dan getirmiş olduğu Katalanlar karşısında yenilip,çekilmek zorunda kaldı.Yakub Bey 1314 de Alaşehir vergiye bağladı.

O aynı yıl içinde Anadolu’ya gelen  İlhanlılar’ın valisi Emir Çoban’a itaat etti.Yakub Bey’in hangi tarihte öldüğü hakkında elimizde kesin bilgiler yoktur.Onun yerine oğlu Mehmed Bey başa geçti.Mehmed Bey Bizanslılar’dan Kula kasabasını  geri aldı.Ayrıca Simav gölü ve çevresinide ele geçirir.Mehmed Bey de muhtemelen  1361 yılında ölmüştür..Onun yerine oğlu SüleymanŞah ,Germiyanoğıulları Beyi oldu.Süleyman Şah’’ın saltanatının ilk yılları sakin geçti.Fakat Karamanoğulları’na karşı İlyas Bey’e yardım etti.Bu nedenle Karamanlılar ile arası bozuldu.

Süleyman Şah Karamanlılar’ın baskısı karşısında Osmanlılar ile anlaşmak istedi..Bu amaçla,kızını Sultan I Murad’ın oğlu Bayezid’e vermeyi ve çehiz olarak Kütahya,Simav ,Eğrigöz ve Tavşanlı kasaba ve çevrelerini  Osmanlılar’a bırakmayı teklif etti.Onun bu teklifi kabul edilerek  düğün yapıldı ( 1381 )Süleyman Bey ,Kula kasabasuna çekildi ve 1387 yılında öldü..Yerine üç oğlundan biri olan II.Yakub Bey geçti.YakupBey,Osmanlı sultanı I.Murad’ın Kosova savaşında ( 1389 ) şehit düşmesi üzerine  Osmanlılara bırakılan toprakları geri almak istedi.Faket yeni sultan Yıldırım Beyazıd,Rumeli’den Anadolu’ya geçerek Kütahya’ya gelmiş burada kendisini karşılayan Yakub Bey’i yakalayıp hapsetmiştir.Daha sonra da Germiyanoğulları topraklarını Osmanlı ülkesine katmıştır  ( 1390)

Yakub Bey 1399’d tutuklu bulunduğu Ipsala’dan kaçarak Timur’un yanına kadar gelmeyi başarmıştır.Ankara savaşından sonra Timur ona topraklarını iade etti.II.Yakub Bey’de  Timur’un hakimiyetini tanıdı.Osmanlı şehzadeleri taht mücadelelerinde ise yeğeni Çelebi Mehmed’in tarafını  tutmuştur.Karamanoğlu Mehmed Bey iki yıl üst üste yaptığı seferlerle onu ikinci defa topraklarından kovdu ( 1411).Yakub Bey,Karamanoğulları’na karşı hareketi sırasında Çelebi Mehmed’i  desteklemiş Osmanlılar’ın Karamanlılar’ı yenmesi üzerine tekrar beyliğinin başına geçmiştir( 1414).

 Bundan sonra Osmanlılar’ın hakimiyetini tanıyan Yakub Bey,bir ara Karamanoğulları’nın baskıs sonucu Sultan II.Murad’a  karşı Çelebi Mehmed’in diğer oğlu Mustafa Çelebi’nin tarafını tutmuştur.Mustafa Çelebinin  Iznikte öldürülmesinden sonra ( 1432 ) Osmanlılarla gene dost olmuştur.Yakub Bey yaşı sekseni aşmış olduğu halde bizzat Edirne’ye giderek Sultan II.Murad ile görüşmüş ve erkek evladı bulunmadığı için memleketinin ölümünden sonra Sultan’a bıraktığını söyleyerek Kütahya’ya dönmüştür.O bu yıl sonunda ölmüş ve Germiyanoğulları beyliği Osmanlı devletine katılmıştır ( 1429 )

Germiyanoğullarının sarayı bilim adamlarının ve şairlerinin himaye olduğu yerdir.Bilhassa Süleyman Şah ve Yakub Bey zamanlarında  Kütahya ,AnadoluBeylikleri içinde en kültürlüsü idi.Ticarette çok gelişmişti


KATALANLAR ANADOLUDA veya ANDRONIKOSUN ÇARESİZLİĞİ

 


XIII yüzyıl Bizansını ve Imparator Andronikos’un  yaşadıklarını düşününce  insan şaşırıyor.Siyasal olarak ve iç durum açısından Imparatorluk ve kilise birbiriyle çatışan hiziplere bölünmüştü.Elde asla yeterince para ve asker yoktu.Istanbul ve adalardaki,İtalyanlar,ayrıca Epir ve Teselya’daki Yunanlılar,sıkıntı kaynağıydılar.Sırplar,Charles d’Anjour döneminde beri büyük bir tehlikeydi.Ama yine de Andronikos  her problemle başa çıkabiliyordu.O her  problemi zekası ve politik becerileri ile çözüyordu.

Imparatorluk bunalımdan bunalıma sürükleniyordu.Ortada bir ideal var ,ama plan yoktı,köklü bir gelenek vardı,ama gelecek belirsizdi.İzlenecek politikayı hergünün kendi koşullarına göre belirlemek,Avrupa’da durumu kurtarabilirdi,ama bu politika Anadolu’da in uygulanamazdı.İşte burada Andronikos en belirgin başarısızlığına uğradı.En önemli görevinin,doğu sınırlarını,Türklerin yeni gücüne karşı elde tutmanın olduğunu unutmuştu.

Anlaşıldığına göre,1282’de bile Bizanslılar Asya’daki yeni sorunun gerçek niteliğini hala  anlayamamışlardı.Onu,zaman uygun düştüğünde olacakları önlemlerle başa çıkabilecel bir diğer geçici bunalım saydılar.

Anlaşılan,Türk boyları ele geçirdikleri topraklarda yerleşmeye başladıklarından  ve sınır bölgelerindeki Bizanslı köylülerin,ağrı vergi yükü altında ezildikleri için çoğu kez,Efendilerini değiştirmeye ve istilacılarla uzlaşmaya hazır olduklarını Istanbul bilmiyordu.Belki de Bizans’ın yöneticileri,İmparatorun yol verdiği denizcilerden bir çoğunun,yitirdikleri iş yerine,Anadolu’nun güney batı kıyılarındaki Türk beyliklerine hizmet ettiklerini bilmezden geliyorlardı.

Andronikos savaşı i ilk kez 1278 de Menderes vadisinde tattı.Türkleri bu savaşta tanımıştı.Ama babasının ona bıraktığı İmparatorluk yüzünü Asya’dan çok ,Avrupa’ya çevirmişti ve günlük kaygılar batıda kaynaklanıyordu.

1284 yılında Anadolu’nun kuzeybatı bölümünde durum hala,Imparatorun pıskoposlarını ,lesbos adası karşısındaki bir körfezin ucunda bulunan Adramyttron’da bir sinod toplanmasına olanak verece kadar güvenliydi.Oysa 20 yıl önce bölgede Türkler hakimdi.VIII Mikhale’in güçlendirdiği sınır birliklerinde hala asker vardı.Ancak Andronikos babasına söz verdiği gibi Türklere karşı sefere çıkmadı.Saltanatının ilk yedi yılında sınırlarda huzur vardı.

Ancak.1290 yılında yönetimi en büyük oğlu  IX Mikhael’e emanet edip Bitinya’ya geçti.Nikomedia’ya giderken yok üzerinde hapiste bulunan Ioannes Laskarisi ziyaret etti.Önden,kardeşi Konstantinos Tarfirogeretos ve Protostrator Mikhail Stratnakegopoulos komutasında bir ordu göndermişti.Karargah Nimfaion ( Kemlpaşa) da kuruldu.Kayıtlara göre Imparator bölgede 3 yıril kalır.Bu sürede,önemli Kuzet kentleri Nikaia,Bursa ve Lapadron( Uluabat )’ın savunma düzenlerini gözden geçirdi.

Ama zamanın çoğu diplomatik sorunlar ve kardeşinin düzenlediği bir komplonun ortaya çıkmasuyla geçti.Din adamı olan olmayan bir çpk kişi gibi,kardeşide komploya katılmıştı.Kardeşi Konstantinos dahil,elebaşıları hemen oracıkta yargılandılar ve mahkum edildiler.

Imparator 1283 yılının haziran ayında Konstantinopolis’e geri döndü.Mahkumlarda onunla beraber getirildi.Konstantinos’un ağabeyine karşı komplo kurmak için kendine özgü nedenleri vardı.Hiç bir zaman özgür olamado ve 5 Mayıs 1306 yılında zindada öldü.

Ancak,yerel halk,yönetime karşı düşman olduklarından yardım istemişlerdi.Bu Isyana Arsenios’çular vr  Laskaris taraflarıda destek vermişlerdir.Ayaklanma nedeni ile bu bölge Türklerin istilasına hazır hale gelmiştir.

 1293 yılında Imparator yeni sınır birlikleri oluşturmak için Girit’ten  gelmiş sığınmacıları sınır bölgelerindeki askeri kolonilere yerleştirmek istedi.Ama yeni gelen sığınmacılarda bu İsyan ortamından etkilendiler.Giritliler,Mikhael Tarkhaniotes’in  oğullarından,Nimfaion ve Lidya bölgesl komutanı Alexios Filanthropesnos’a ve onun yardımcılığını yapan Neokastra’da bulunan Libidarios’un komutasındaydılar.

Filanthropesnos çok iyi bir askerid ve Türklere kaşy bazı zaferler kazandı.Hatta bir kısmını,Menderes’in ötesine sürdü.Menteşe Beyliğinin topraklarına girip,Melanoudion şehrini geri aldı.Halk bu zaferlere çok memnun oldu.Ama,zaferin komutan Filanthropesnos’un başarısı olarak kabul ettiler.Türklerde bu başarıdan çok etkilenir ve bazıları onun ordusuna paralı asker olarak katılır.Yeni talan fırsatları gören askerleri Filanthropenos’a  kendini Imparator ilan etmesini önerirler.Bu düşünceyi,zaten İmparatoru sevmeyen yöre halkı ve keşişlerde destekler.Ancaki,Filanthropenos hemen kabul etmez,tereddüt eder.Hatta,Imparatora mektup yazıp başka bir komutanlık görevine atanmasını istedi.Andronikos cevap bile vermedi.

1295 yılının sonbahar aylarında ,Filanthropenos ,ayaklandığını ilan etti.Kendi birlikleriyle,yandaşları tarafından imparator ilan edildi.Ayaklanma fazla yayılmadı.Filanthropenos ,Imparatorun Efes’te bulunan en küçük erkek kardeşi Theodoros Palailogos’u tutukladı.Ancak,komutan halk’tan bulduğu desteği,bütün Bizanslı komutanları kendi yanına çekememişti.Neokastra’daki  yardımcısı Libadarios Imparator’a sadık kaldı.,Kendisi Theodoros Palailogos’u kayınbabasıydı ve Giritli askerlerle konuşup komutanlarını  tutuklasınlar diye rüşvet verdi.1295 Noel günlerinde Filanthropenos yakalanıp,kör edildi.Libadarios Istanbul’a gidip tüm komployu imparator’a anlattı.Bu ayaklanma toplumsal rahatsızlığın en büyük örneği idi.

Sonraki yıllarda doğudaki savunma entrikalar ve kişisel çekişmeler yüzüden güçsüzleşti.1298 yılında Imparator Andronikos ,Ioannes Tarkhaniotes’i ülkenin güney kısmının savunma birliklerinin başına komutan olarak atadı.Aslında bir Arsemios’çu olup ,pek çok defa fikirleri yüzünden hapse düşen komutan,büyük savaşçı liderlerin yetiştiği bir aileden geliyordu..İyi ve namuslu bir askerdi.Kendisine Türklere karşı sefere çıkacak bir ordyta komuta etme  fırsatı verilirse Imparatora sadık kalacağına yemin etmiştir.

Imparator kilisenin düşmanıda olsa,bu komutana destek verdi.Tarkhaniotes,Imparatorun yüzünü kara çıkartmadı.Görevinde başarılı oldu.Yetenek ve zekası sayesinde pek çok zafer kazandı.Imparator Komutanın ordusunun gücünü arttırabilmek için bir ufak filo bile yolladı.Bu filo komutana denizden destek verdi.

 Tarkhaniotes’İn düşmanlarıda vardı.Patrik onun atanmasını,bir Arsemios’çu olduğu için onaylamıyordu.Komutanın ordusundaki subayların bazıları,parasal konularda hiç alışılmadık  şekilde namuslu olan bir komutana karşı çıktıklarından,Onu Filedelfia ( Alaşehir) Theoleptos’a şikayet etmek için,patriğin hoşnutsuzluğunu kullandılar.

 Ona karşı bir ihanetsuçlaması uyduruldu.Oda ,o sırad Selanikte bulunan Imparator’un yanına kaçtı.Böylece imparator Andronikos’un tüm planı bozulur.Doğudaki ordunun başına geçebilecek yetenekli komutanlar yoktu.Asker maaşlarını dağıtılamadı.Askerler için yollanan paraları subaylar ceplerine attılar.

Bu şartlar altında Andronikos yalnız iyi bir komutan değil,sıradan bir asker bile bulamaz oldu Bizan ordusunda paralı askerlik yapan Türkler bile,paralarını alamadıkları için orduyu terk ederler.Ordu yok olmanın eşiğine gelmişti.

Şans bir anda Andronikos’un yüzüne güler.1302 yıllarının ilk yıllarında Moğolların önünden kaçan bir Alanlı grubu,Bizans topraklarına girmek için izin isterler.Gelenler,yanlarından eşler ve aileleri ile birlikte onaltı bin kişi kadardılar.Imparator gelişlerine çok sevinde ve hemen onları sınır bölgelerine yerleştirdi.Ancak sorunları çözülmedi.Alanlara zırh ve at sağlamak için Imparator daha çok vergi almak zorunda kaldı .Alanlarda Bizans subaylarının emrine girmek istemiyorlardı.

1302 baharında Imparator,oğlu IX.Mikhael’i ,güneybatı Anadolu’nun komutasını  üstlenmeye gönderdi.Mikhael,Hermos ( Gediz ) ırmağı üzerindeki Magnesi’da kamp kurdu.Bu onun ilk savaş deneyimi olduğu için hem tecrübesiz hemde hevesliydi.Subayları onun savaş  heveslerinin önüne geçmeye çalışıyorlardı.Bu çekingenlik sonucunda Türkler oralara kadar uzanıp saldırırdılar ve çevredeki kırsal alanı korkunç biçimde yakıp yıkar ,talan ederken,Mikhael ve ordusunu Magnesia bölgesinde sıkıştırırlar.Böyle bir sefere alışık olmayan Alanlar ayrılmak istediler.Ordunun yanında  çok savaşan yerli halk,herşeylerini kaybedince,oradan göç ederler.Mikhael ,Alanlardan bir üç ay daha kalmalarını rica etti ve Istanbul’a ,babasına mektup yazıp ödeme yapmak için kendisine daha çok para gönderilmesini rica etti.Bu para da ancak daha çok vergiyler bulunabilirdi.Üç aylık sözleşmeleri biten Alanlar orduyu terk ettiler.IX.Mikhael,Magnesi’da parasız pulsuz,binlerce Türk savaşçı tarafından kuşatılmış durumda kaldı.Kaçmak tek çare görünüyordu,açık tek yol da batıya kıyıya doğruydu.  Bir gece,gizlice ordugahından ayrıldı.Ama ordunun geri kalanı önderlerinin kaçtığını öğrenir öğrenmez,ordugahı terk edip gece vakti,Pergamon’a ulaşmak için yürüyüşe geçtiler.Yüzü aşkın asker yolda Türk saldırıları nedeniyle öldü.

Ordunun Pergamona sığınması panik çıkmasına neden oldu.Sığınmacılar,Türklerin onları takip ettiğini sanarak kıyıya yığıldılar.Kim Adramyttion’a ( Edremit ),kimi Lampsakos ( Lapseki ) ye ,ama çoğu gemilerler Avrupa kıyısına geçmişlerdir.

 Aslında, artçı görevini yapmaları gereken Alanlar çoktan Gelibolu’ya geçmişlerdi;oraya varınca,silahlarını etmediler.Teslim olmaları ve imparatordan  af dilemeleri için zor kullanılması gerekti.Aynı tarihlerde,1302 Temmuz ayında,Bitinya’daki Sangarios ırmağı boyunca uzanan sınırın savunulmasına yardım etmek üzere gönderilen  bir kısım Alanlar  Türklerce geri püskürtüldüler.Başlarında Muzalon ailesinden bir komutan vardı.Türkleri başındada  Pakhymeres’in Atman dediği bir komutan vardı.Atman’ın Osman Bey olduğu düşünülmektedir.Bu da Osman Bey’İn yazılı tarihteki ilk kayıdıdır.Yazar,onun ve savaşçılarının Nikomedia ( Izmit) yakınında Bafeus’ta 27 Temmuz 1302’de Bizanslılara karşı nasıl savaşıp ,kazandıklarını anlatır.Bizan birlikleri geriye çekilmek zorunda bırakilmişlardır ve artçı Alanlar,ordunun Nikomedia hisarına kadar çekilip güvenliğe kavuşmasını sağlamışlardır.

Ama,Osman bey ve komutasındaki ordusu batıya doğru ilerlediler  ve Nikaia’dan Bursa’ya ,Kyzikos civarında Marmara Denizi kıyılarına hatta Edremit ve batı kıyılarına saldırıp,talan ettiler.Nikomedia,Nikaia,Bursa ve Laprados gibi kalelerin birbirleriyle ilişkileri kesildi.Ama hiç zarar görmediler.Çünkü kentliler,neleri var neleri yoksa surların içine getirmiş,sur kapılarını kapatmışlardı.

Türkler,Bitinya bölgesine yaptıkları bu ilk akın sonunda,bölgeye yerleşmezler.Ancak,köylüler dehşet içinde kıyılara doğru kaçıyorlardı.Tarladaki ürünleri yakılmış,Çiftlikleri harap edilmişti.Kıyı kentlerinde yaşayanlar,surlarının arkasında güvende olup,onları şehirler almıyorlardı.Insanların tek umudu Çanakkale veya Istanbul Boğazlarında Avrupa yakasına geçmekti.Uzun sıralar halinde kuzeye doğru yürüdüler.

1302 yazı Bizans tarihi için felaketler yılıydı.Bir ordu Nicomedia yakınlarında,bir diğer Magnesia’da yenilmişti.Bir Venedik filosu Haliiç’ gelip demir attı,Imparatoru kurtulamalık parası vermeye zorladı.Bu dönemde Patrik Anthanios’un kıyamet günü yakındır kehaneti herhalde doğruydu.Hergün Anadolu’dan yeni v korkunç haberler geliyordu.Imparator deli gibi çareler arıyordu.Ilhanlılardan yardım istedi ve Türkler üzerindeki nüfuzunu kullanırsa kızlarından birini Han’a vermeyi önerdi.Kuzin paşa denilen Moğol bir maceracı ile anlaştı.Bu kişi Nikomedia,şehir kumatanlığı üstlenecek ve Türk beylerinden birinin kızını alarak,onlarla uzlaşacaktı.Tabii bu plan hiçbir zaman gerçekleşmedi.Türk boyları ile politik anlaşma yapmakda mümkün görünmüyordu.Hem reislerini bilmiyor hem onları tanımıyordu.Böyle bir anlaşma yenilgiyi kabul etmek demekti.

1302 yılındaki kayıplardan sonra Ordunun yeniden organize edilmesi gerekiyordu.Gerekli parayı bulmak için bu sefer m,manastırlara ait mülkler dahil bütün kilise vakıf mallarından elde edilen gelirlerin,sahipleri tarafından askeri amaçlar için kullanılması yolunda buyrultu çıkardı.Mülk sahiplerinin kendi mülklerinin savunulması için gerekli parayı sağlayacağı umuluyordu.Patrik Anasthios bu konuda sessiz kalır.Ama keşişlerin ve din adamlarının geri kalanlarıda,sessiz kalarak onay vermediler.Plan hiç bir zaman uygulanmadı.Bazı piskoposlar,kendi yetki alanlarının savunulması için önlemler aldı.Daha sonra patrik olan Kyzikos Piskoposu Nifon kentinin surlarını onarttı ve sığınmacıların sur içinde barındırılmasını sağladı.Kenti Türklerce kuşatma altında  tutulan Filadelfia Piskoposu Theoleptos,yönetimi ve savunma işini kendi eline aldı.Başka şehirlerde kendine göre savunmaları güçlendirdi.

 Imparatorluk  ordusunun ve Alanların terk ettiği Magnesa kentinde,halkın tam desteği ve işbirliğiyel,Türklere karşı çıktığı kadar devlet yönetimine de karşı çıkan,imparatorun süvarilerinden Attaliotes ( Antalyalı) denen biri yönetime el koydu.Imparatorun oğlu IX.Mikhael,Pergamon’u oraya sığınan askerlerle,birkaç ay elde tuttu.Ancak,1303 yazında,kıyıdaki Pegai ( Karabiga)’ya  çekildi;orada,umutsuzluk ve çaresizliğin daha da ağirlaştırdığı ciddi bir hastalığa yakalandı.Eve dönecek gücü yoktu.

Bu sırada,Andronikos’un yeni bir planı vardı.Andonikos’un 1282’dn beri batı dünyasıyla pek az teması olmuştu,ama Venediklilerle Cenevizler,Bizans imparatorluğunun çaresi bulunmaz sıkıntılar içinde olduğu söylentisini yaymışlardı.Bu haber,Sicilya’daki,bir paralo askerler çetesi olan Katalan Birliği’nin  komutanına ulaştı.Bunlar,birkaç yıldır,Sicilya’nın Aragonlu kralı III.Federico’nun yanında,II.Charles d’Anjou’ya karşı savaşıyorlardı.Bu mücadele 1302 yılında Federico’nun zaferiyle sonuçlanınca,Katalanlara alacakları ödenir ve hesapları kesilir..Onlarda yeni savaş alanları aramaya başlarlar.

Katalanların komutanı Roger de Flor,Imparator Andronikos’a başvurarak,hizmetine girmek istediğini  bildirdi.Roger de Flore ‘un meslek yaşamı çok renkliydi.Zimmetine para geçirme ve disiplinsiz davranışları nedeniyle Templier Şövalyeleri  tarikatından kovulduktan sonra korsanlığa başlamış,kendine bağlı bir şövalyeler birliği oluşturmuştu.Komuta ettiğie,Katala büyük Birliği diye ün yapmış,paralı Ispanyol askerleden oluşan karma çetesi,savaşçılıklarıyla büyük ün yapmışlardır.Tarihçi Pakhymeres ‘’ Savaşta canlarını pahalıya satan ve ke ndi yaşamlarıyla kumar oynamaya hazır  adamlardır’’ diye anlatırdı.

Bunlar,belki Alanlar kadar kalabalık değillerdi,ama h,ç kuşkusuz onlardan daha etkin ve daha disiplinli güçtüler.Andronikos,Katalanları bir Tanrı lütfu olarak görüyrodu.

Roger de Flor,sıkı pazarlıkçıydı,ama Imparator tüm isteklerini kabul etti.Katalanlara,Bizans hizmetindeki paralı askerlere ödenen olağan tutarın br kar fazlası ödenecekti ve dört aylık ücret de peşin verilecekti.Roger de Flor,Imparatorun yeğeni Maria ile evlenerek,Megas Dukes ünvanını alacaktı.1303 yılın Eylül ayında Roger de Flor deniz yolu ile Istanbul’a geldi.Onunla birlikte 6500 asker ve onların aileleride birlikte gelmişdi.Gemilerin bazıları Katalanlarındı.Bir kısmıda Cenevizlilerden kiralanmıştı.Istanbul’a gelince Roger de Flor,Maria ile evlendi.Imparatorun hem akrabası hem konuğu oldu.

Ancak,Imparator Andronikos Katalanları bir an evvel Anadolu’ya yollamak istiyordu.Bu gelenler kavgacı ve vahşi bir gruptu.Istanbul limanına vardıklarından bir kaçgün sonra kiraladıkları gemilerin paralarını isteyen cenevizlilerel,büyük bir sokak kavgasına girişmişlerdir.Ölü ve yaralıların olduğu bu kavga,Bizanslıları korkutur.Imparator onları,kışlamak üzere Kyzikos’a geçmeye ikna etti.Orada,Yağma ve talan’a devam ettiler.

Bizanslılar,çok geçmeden,Katalanların hizmetlerindeki diğer paralı askerlere benzemediklerini anlarlar.Alanlar,geçmişte hizmetlerinden yararlanılan diğer yabancılar gibi,Bizanslı  subayların komutası altında savaşmışlardı.Latin paralı askelerin özel bir komutanı ‘’ Megas Konostavlos ‘’ vardi,ama o da batılı değildi.Alanlar başlarındaki subayları küçük görmüş olsalarda,onlara uymuşlardı.Katalanlar ,sadece Roger de Flor’dan komut alıyorlardı ve ayrı bir birilk olarak savaşıyorlardır.

Imparator yapılıcak sefer konusunda bazı planlar önerebilirdi,ama bu seferlerin yürütülmesi Katalanları elindeyi ve talanlar ek bir kazanç elde ederlerse,bunu ister Bizanslıların,ister Türklerin sırtından sağlamış olsunlar,herşey hakları olduğuna inanıyorlardı.

Katalan Birliğindeki,Ispanyol kronikçi Ramon Muntaner yapılanları yazıya geçiriyor,onları,düzenbaz Bizanslılar tarafından sürekli aldatılan,gerçek değerleri anlaşılamamış yiğitler diye tanıtıyordu.Bizanslı tarihçiler ise Katalanlra ön yargılı yaklaşmışlardır.Katalanların,Türklere karşı bazı başarılar elde ettikleri ve küçük ama etkin bir orduyla,yitirilen toprakları geri almak için hala yapabilecek olan neyse onu yaptıkları doğrudur.Ama başarıları,Batı Anadolu’nun yalnızca bir bölgesiyle sınırlıydı,bu başarılarını  kalıcı kılacak kadar da kalmadılar.

 1304 yılının başlarında Türkleri Kyzikos’tna sürdüler.Ama kente öylesine zarar verdiler ki,Roger de Flor bile kent halkına bir tazminat ödemek gereğini duydu,ayrıca,Alan paralı askerler,Katalanlara kendilerine ödenenden daha yüksek bir ücretin ödendiğini duyunca,bir çatışma patlak verdi.Yaklaşık 500 kişi olan Alanlar,Roger’den emir almayı kabul etmediler ve ordugahı terk ettiler.Bölgede dolanarak,çevreyi kendileri için talan ettiler.

Katalanlar Pegia ( Karabiga )’ye geçtiler,ama ünleri kendilerinden önce varmıştı.Orada konaklamakta olan IX.Mikhael,kente girmelerine izin vermeid.Nisan ayında ,o sıralarda Türklerin kuşatması altında olan Filadelfia’ya yürüdüler,Türk ordusunu bozguna uğrattılar.Roger ve adamları şehre girdi.

Filedelfia’nın kurtarılması,Katalanların Anadolu’da Bizans Imparatorluğuna ettikleri neredeyse tek hizmet olmuştu.Roger de Flor güneye,Menderes vadisine yürüyerek ,yeni zaferler peşinde koşmaya çalışmadı.Tripolis ( Buldan yakınları ) kenti Türklerce yeni alınmıştı.Nysa ( Sultanhisar) ve Tralles  şimdiden Türklerin elindeyid.Ama Katalanlar bu şehirler ve kaderleri ile hiç ilgelenmediler.Roger de Flor,adamlarını,Filadelfia’dan sonra yeniden batıya,Gediz ırmağı üzerindeki Magnesia’ya ve oradan da kıyıya,Efes’e yürüttü,orada,denizcileriyle Kios,Lesbos ve Lemnos adalarını işgal etmiş bulunan kendi donanması ile buluşacaktı.Katalanlar,daha sonra,Efes’ten yola çıkıp batı Anadolu’nun güney kıyısı boyunca ilerlediklerini ve önlerine  çıkan herkesi Ermenilerin krallıklarına kadar sürdüklerini söyleyerek övündüler.Türkler,vahşi Katalanlarla savaşmaktan kaçınıyorlardı.Ama,böylesine kahramanlıklar kalıcı sonuçlar bırakmadı.Katalanlar gider gitmez,örneğin 1304 yılında,Türkler Efes şehrini geri aldı.

Roger de Flor ve adamları için artık herkes düşman konumundaydı. Bu nedenle Katalanlar ,her nerede disiplinsizlik suçu işlemiş ya da görevini yerine getirmekten kaçmış Bizans subayına yahut birliğine rastlarsa cezalandırmayı kendilerine görev edinmişlerdi. Ama, kurbanlarından bazıları rahipler ve keşişlerdi, diğerleri de başlıca suçları fazla zengin, olmalarından  ibaret olan devlet memurlarıydı .Kendi kendine  Magnesia’nın  efendisi olan Attaliotes, Katalanlar oralara geldiğinde önce Roger de Flor ile uzlaşmış,böylece hem kendini,hem de kentini kurtarmıştı.

Roger Magnesia’yı akınlarında devşirdiği talan malını depolamak için kullandı ce bu kentten,Anadolu’da  kuracağı bağımsız bir Ispanyol Prensliğini  yöneteceği bir üs olarak düşünüyordu.Ama,bir defasında,yeni talan  malıyla dönerken ,kentin sur kapılarını kapalı buldu.Böylesine hazinler değerinde talan malını kaptırmak düşüncesi Katalanları hiç memnun etmedi.Magnesia şehrini kuşatma altına aldılar.Bu olay duyulunca,Imparator onlara geri dönmelerini emretti.

Önce,bu emri ciddiye almadılar,kuşatmaya devam ettiler.Sonunda ,Katalanlar Magnesia şehrinin etrafındaki kuşatmatyı kaldırıp,Lapseki ( Lampaskos ) şehrine geldiler.Burada Gelibolu’ya geçtiler ve 1304 kışını burada geçirdiler.

Bu sıralarda,Katalanların başaırlı seferlerinin ve topladıkları büyük servetin haberi batıya  ulaşmıştı.Sicilya Kralı Federico,şimdiden,Katalanları,doğuda  girişilecek bir harekatın mızrak ucu olabileceğini  düşünüyor ve bu hareketin başında olmak istiyordu.

Buna karşılık,Federico’nun kardeşi Aragon  Kralı II.Jaime,Roger de Flor’dan gelen bilgiler üzerine harekete geçip,temsilcisi Berenguar d’Entença’yı Katalan birliği için gönderilmiş takviye kuvvetler gibi gösterilen askerlerle Istanbul’a yolladı.Şehre varınca,büyük bir saygı ile karşılana D’Entença,Andronikos ile bir sözleşme imzaladı.Imparator daha evvel Roger de Flor’a verdiği ,Megas Dukes ünvanını Berenguar d’Entança’ya devretti.

Imparator Katalanlardan bazılarını Tralya’ya göndermeye niyetleniyordu.Çünkü,sanki başındaki dertler yetmiyomuş gibi,Bulgarlar kuzey sınırını geçip Adrşanapolis ( Edirne ) kentine saldırmışlardı..Ama oraya,1304 yılında bir orduyla gönderilen IX Mikhael,Bulgarlara karşı,başarılı oldu.Mikhael Katalanlardan hoşlanmıyordu ve zaten onları gereksiz bulduğunu söylüyordu.Katalanlar da gitgide yardımcı olmaktan çok,baş belası haline  gelmekteydiler.Kendilerine paraları ödenmedikçe ve Magnesia’da bırakmak zorunda kaldıkları talan malı için tazminat verilmedikçe,Anadolu’dan geri  dönmeyeceklerini söylediler.

Ancak,Imparator’un parası yoktu.IX.Mikhael Bulgarlarla savaşmak için daha çok sayıda askete ihtiyacı olduğu zaman,kendi altın ve gümüş külçelerinden yüklü bir bölümünü kullanarak,askerlere ödenmek üzere para bastırmak zorunda kalmıştı.Roger de Flor,300.000 hyperpyra istiyordu ve Imparatorun ona sunacak ne madeni ne parası vardı.Bizans altın parasının çok yakın zamanda bir kez daha değeri düşürülmüştü.

Buna karşılık,Berenguar ,Imparatorla yaptığı sert bir tartışmadan sonra durumu kavrayarak ,yelken açıp,İstanbul’dan ayrıldı.Bizanslılar hakkında ne düşündüğünü göstermek için,giderken Megas Dukes başlığını denize attı.Bizans’a karşı girişilecek bir savaşta kendisine katılsınlar diye Cenevizlileri kandırmaya çabaladı,ama kabul etmediler.1305 yılının Mayıs ayının sonunda,Katalan ve Ceneviz donanmaları çatıştı,Berneguar’ın bütün gemileri,biri hariç,batırıldı,kendisi de tutsak alındı.

Donanmalarını yitiren Katalanların durumu zorlaşmıştı.Ancak Cenevizliler,Imparatora batıda Ispanyolların Istanbul üzerine yapılıcak bir diğer sefer tasarladıkları haberini verdiler.

Dedikodulara göre,Sicilya Kralı Federico,kardeli Mayorkalı Ferdinando’yu doğuda bir krallık kurmakla görevlendirilen büyük bir Ispanyol armadasına başkomutan atamıştı.O sırada Katalan Birliği Gelibolu’da mevzilenmiştş ve gecikmiş ücretleri ödenmeden hareket etmeye niyetleri yoktu.Imparator Andronikos,Roger de Flor’a Kaisar ünvanını vererek onu yanına çekmeye çalıştı.Ona bir taksit para daha ödedi ve 1305 yılının Şubat ayında bir sözleşme yaptı.De Flor bunun üzerine adamlarını bahar aylarında Anadolu’ya geçirmeyi kabul etti,ama ayrılmadan önce IX Mikhael’e saygılarını sunmak istediğini bildirdi.Kaisar ünvanı ortak imparator ünvanı olduğu için gelecekteki ortağı ile tanışmak hem görgü geleneği hem de politik bir hareketti.IX Mikhael ,Edirne yakınlarındaki ordugahtaydı.

 Şaşırmış ve sinirlenmiş olsa da bu istenmeyen konuğu resmi bir nezaketle kabul etti.Ancaki,ordugahta bulunan Alanların Katalanları aynı saygı ile karşılamaya niyetleri yoktu.Oğlu Kyzikos’ta Roger’in adamlarından biri tarafından canice öldürülen Alan reislerinden biri,Roger de Flor’u sırtından hançerleyerek öldürdü.Sonra da diğer Alanlar,Roger ile ordugaha gelen 300 Katalanı öldürdü.

 Bu andan başlayarak ,Imparator’un Katalan Birliği üzerinde var olduğu söylenebilecek herhangi bir denetimi kalmamıştı.Katalanlar,Roger de Flor’un katlinden Bizanslıları suçluyorlardı.Çılgın gibi bütün Trakya kıyılarını yakıp yıktılar,hayvan sürülerini kestiler,Gelibolu yarımadasının  bütün halkını  ya öldürdüler ya da köle pazarlarında sattılar.Bölgeyi Ispanyol toprağı olarak ilan ettiler.Katalan askerler,yeni komutan olarak Berenguar de Rocafort’u seçtiler.Onun makam mühründeki yazı ‘’ Makedonya Krallığında Frank Ordusunun egemenliği’’ duruyordu.Aziz Peter bayrağı Gelibolu kalesinin surlarında dalgalanıyordu.Katalan ordusu hem Sicilya hemde Aragon krallıklarının sancaklarınıda taşıyorlardı.Her gün daha fazla sayıda Türk savaşçı Çanakkale boğazını aşıp ,Katalanlara katılıyorlardı.Bulgarlar Katalanlara destek vermeyi önerdi.Galata’deki Cenevizliler de onlara destek vermeye kararlıydılar.İki buçuk yıl boyunca Gelibolu,Istanbul’un hemen yanında ,Katalan krallığın başkenti oldu.

Katalanların Trakya’daki saldırılarını önlemek görevi IX Mikhael’in komutasındaki orduya verildi.1305 yılınının haziran ayında iki defa  karşı karşıya geldiler.Bizans ordusu İki muharebeyi de kaybetti.İkinci muharebe Raidestos ( Tekirdağ) yakınındaki Apros ( Inecik)te yapılan ikinci muharebede,IX Mİkhael ,hemen hemen tüm ordusunu yitirdi ve kaçarak canını zor kurtardı.Didumoteikhon ( Dimetoka ) kalesine sığındı.

Katalanlar Raidestos ( Tekirdağ) kentine saldırırak tüm halkını,kadın,çocuk demenden kılıçtan geçirdiler.Kent halkını yok ettikten sonra,burayı yeni ordugahları yaptılar.Bu şehir hem başkente yakın hemde talan ve yağma için elverişli olan iç bölgelere yakındı.Seferin kroniğini yazan Ramon Muntaner,Gelibolu kalesi ve bölgesinin komutanı oldu;Katalanlar bu şehri,tutsakların satışı için bir köle pazarı olarak kullandılar.

Bu esnada,Cenevizli kaptan Andrea Morisco,Çanakkale’de gemileriyle devriye gezereke,Imparator’a büyük bir hizmette bulundu; onun bu devriyeleri  Türk savaşçıların Gelibolu’ya geçmelerini önledi ve bu gemilerle,Marmara Denizi’nin kuşatma altındaki limanlarına erzak getirildi.Imparator ona Amiral rütbesi verdi..Ama çok geçmeden Morisco Katalanların eline düştü,tutsak edildi.Katalanlar böylece 2000-3000 Türk savaşçıyı Gelibolu’ya geçirdiler.

Çaresizlik içindeki Imparator,Cenevizlilerden,bir donanmayı yardıma göndermelerini istedi.1306 yılının baharında 19 parça gemisi Istanbul limanına vardı.Ancak,bunlar,Karadeniz’e gitmekte olan yük gemileriydi  ve kaptanları,yapacakları hizmet için 300.000 altın istemekteydiler.Böyle bir miktar,Imparator’da yoktu.Çoğunu,yollarına gitsinler diye bıraktı,sadece 4 gemiyi Boğazlarda devriye gezmeleri için alıkoydu.

Katalanlar bir uzlaşmaya varılması imkansızdı.Başarıları onları tam anlamıyla çıldırtmış ve talepleri gittikçe aşırı olmaktaydı.Başka çare göremeyince Imparator Andronikos,Selymbria ( Silivri ) ile Istanbul arasındaki tüm arazinin boşaltılmasını ve ürünün yakılmasını buyurdu.Trakya’nın her yerinde sığınmacılar ,akın akın Istanbul’a gelmekteydi,Anadolu’dan gelenlerin üstüne Trakya’dan gelenler eklenmişti,çünkü Meriç ırmağının aşağı bölümünün suladığı yerlerle Istanbul arasındaki bütün bereketli topraklar artık çöle dönmüştü.

Ancak,vadinin daha yukarı bölümlerindeki Trakya kentleri,özellikle Didymoteikhon ve Adrianapolis ,surları ve savunma sistemleri  Katalanların saldırılarına karşı durabilecek kadar güçlü idi.Katalanlar Edirne’yi kuşatsalarda ,şehri alamazlar.Buna kızan Katalanlar,kent surlarının çevresindeki bağları ve çiftlikleri yakıp yıktılar.Ama kent direndi.

Tamamen sıkışan,Kuzeye ve Doğuya gidecek yer bulamayan Katalanlar,açlık tehlikesi ile karşı karşıa kalırlar.Hayatta kalabilmek için bile,bulundukları yerden göçmeleri gerekiyordu.Ellerindeki yiyecek içecek,beklentileri tükendikçe aralarında anlaşmazlıklar çıktı.Üç gruba ayrıldılar;birine Rocafort,diğerine kısa süre önce Cenevizlilerin serbest bıraktığı Berenguar d’Entença,Üçüncü gruba da kısa süre önce takviye birlikleri ile gelen Fernando Ximenes de Arenos komuta etmekteydi.Ancak  1308 yılının yaz aylarında ,Mayorkalı Ferdinando,Sicilya Kralı III.Federico’nun buyruğuyla,birliğin genel komutanlığını,üstlenmek üzere,Gelibolu’ya geldi.

Rocefort onun komtası altına girmeyi kabul etmedi;ama Katalanların hepsi ,Fernando ile biirlikte yeni topraklar fethedip yeni talanlar yapmak için batıya doğru göç etmeye karar verdiler.Maritza’yı aştılar ve Thessalonike’ye doğru yürüyüşe geçtiler.Yaklaşık 6000 Ispanyol ve 3000 kadar Türk iki bölük halinde yürüyorlar ve yiyeceklerini içeceklerini geçtikleri yerlerden sağlıyorlardı.Tek amaçları,mal mülk edinmek ve bir zamanlar savunulmasu için sözleşmeyle işe alındıkları imparatorluğun topraklarından bir krallık koparmaktı.

Katalan birliğinin komutanları arasında çatışma ve husumet vardı.Berenguar d’Entença,Rocafort tarafında öldürüldü.Aynı şeyin kendi başına da geleceğinden korkan Ximenes de Arenos kaçtı,yolu üzerindeki Bizans kalelerinin birindeki Bizanslı askerler tarafından yakalandı.Istanbul’a götürüldü;orada Imparator kendisini hürmetle karşıladı ,hizmetine aldı ve yapılageldiği üzere,evlenmesi için kendisine bir prenses buldu,ayrıca ona Megas Dukas rütbesi verdi.Bu gelişme üzerine Mayorkalı Ferdinando ,Katalan birliğini  terk etti,Ramon Muntaner’i de yanına alıp Sicilya’ya geri döndü.

Tek komutan durumunda kalan Rocafort geri kalan Katalanların batıya,Makedonya içlerine doğru yürüyüşüne önderlik etti..Khristupolis,yani kavala yakınındaki geçitleri aşarak yolda ilerlemeyi sürdürdüler,Halkidi Yarımadasını bir uçtan öbür uca geçtiler ve Thessalonike’nin güneyinde kalan Cassandria’yı yani eski çağların Potidaia’sını işgal ettiler,1308 kışını orada geçirdiler.

Katalan Birliği’nin bundan sonraki serüvenleri,Bizans Imparatorluğu tarihinden çok,Yunanistan’ın tarihiyle bağlantılıdır.Cassandria’dan harekete geçerel Athos’taki manastırları talan ettiler ve Thessalonike yakınlarına birkaç saldırıa bulundular.Rocafort,Thessalonike Latin Krallığını diriltmek  hayalleri kuruyordu ve böylesine zengin bir kenti zapt edebileceğini umuyordu.Ama şehir ‘in iyi tahkim edilmiş savunması  ve gıüçlü bir askeri yapısı vardı.Zaman ilerledikçe,Katalanlar,Cassandria’da kalmayı sürdürmenin gittikçe güçleştiğini gördüler.Trakya’ya geri dönüş yolunu  bir Bizans ordusu kesmişti.Rocafort,askerlerinin güvenini yitirdi,kendilerine başka bir komutan seçtiler ve 1309 baharında Katalanların çoğu Teselya üzerine yürümeye karar verdiler.Türklerden bir çoğu Makedonya sınırından Katalanlar’dan ayrıldı,ama birliğin geri kalanı ( 9000 kişi) Tempe vadisinden Teselya ovasına girdi.

O sırada Teselya hükümdarı,II.İoannes Dukas’tı.1303 yılında ,babası Konstantinos’un  yerini almıştı.Ama henüz çok gençti,babasıyla dedesine güç veren yılmazlık ruhu ona geçmemişti.Yakın zamanda II.Andronikos ile uzlaşmış ve imparatorun kızlarından biriyle evlenmişti.Bu nedenle,1309’da Teselya,Istanbul’a  bağlı değilse de,bağlaşığıydıı.Bağlaşıklık,Katalanlar ülkesinin kuzey sınırını geçip arazisini yakıp yıkmaya başlayınca,II.Ioannes ‘in işine yaradı.Yardım göndersin diye Imparatora başvurdu ve bir Bizanslı komutan,Khandrenos,Thessalonike’den güneye doğru yürüyüşe geçmek emrini aldı.

Bu ikisinin arasında kalan Katalanlar,ilerleyişi sürdürmek zorunda kaldılar;güneye,Boloria’ya doğru gitmeyi kabul ettiler.Tesalya hükümdarı II Ioannes ,hevesle,onlara yol göstermeleri için rehberler sağladı ve giderlerini ödedi;böylece,1310 baharında,Lamia üzerinden yola koyuldular.

Bu sırada,Atina ve Thebai’nin Frank dükü Gautier de Brienne,kendi hesabına ,Katalanlarla görüşüyordu.Daha kariyerinin başlarında bunlarla tanışmıştı ve Tesalya’yı zapt etmek için onları hizmetine  alabileceğini umuyordu.Komutanlarıyla Lamia yakınlarında buluşsun diye bir aracı gönderdi ve Katalanlara iki aylık ücretlerini peşin ödedi.Sonuçta,Katalanlar geri dönüp Teselya’yı bir kez daha boydan boya çiğnediler,30 kadar kasabayı ve kaleyi zapt ettiler.II.ioannes ,onlarla v Atina düküyle uzlaşmak zorunda kaldı.Ama Gautier de Brienne ‘de Katalanlar’dan kurtulmanın kolay olmadığını anladı.Birliğe artık ihtiyacı kalmamıştı,ama şimdi çekip gitmeyi reddediyorlardı ve Gautier’nin bazılarını silahsızlandırma girişimi savaşa yol açtı.

Katalanlar 1311 Martında,Tesalya’daki Almyros yakınındaki bir çatışmada,Fransızlara karşı bir zafer kazandılar.Gautier ve şövalyelerinden birçoğu öldürüldü.Bunun üzerine Katalanlar,Thebai ve Atina’yı zapt etmek için güneye doğru yürüyüşe geçtiler.

Dördüncü Haçlı Seferi sonrasında Atina’da kurulmuş  olan Fransız Düklüğü,Katalanların eline geçti ve Katalna Birliği’nin Magnesia’da,Gelibolu’da,son olarak da Cassandria’da beceremediği iş sonunda gerçekleşti,yani Atina’da bir prenslik kuruldu.Atina Katalan Dukalığı yaklaşık 80 yıl boyunca,1388’e kadar varlığını sürdürdü.

Katalanların Trakya’dan çıkıp batı yönünde ilerlemeye başlayınca  arkalarında,bir iskit çölü bırakmışlardır.Bizanslı tarihçiler,İskit sözcüğünü Moğol anlamında kullanmışlardır.Katalanlar her yönden,Moğollar kadar yıkıcıydılar.Kurtarıcı olarak hizmete giren Katalanlar,Bizans’a büyük zarar verdiler.Türkler bile bu kadar zarar verememişlerdir.Andronikosun maddi gücü Katalanların hizmetlerini karşılayacak gücü yoktu.Buna rağmen kullanılmaları büyük hataydı.Ama Katalanlar,eğer 1304’te Filadelfia’daki kazandıkları zaferi sürdürebilseler ve ertesi yıl seferlere devam etselerdi;Imparator gelirlerini arttıracaktı.Katalanlar ülkeyi yoksulaştırırken,Imparator onlar için para arıyordu.

Hesaplara göre,Katalanların  Imparatorluk hazinesinden toplam 1.000.000 hyperpyra almışlardı.Bu imparatorluğun bir senelik gelirinden fazla idi.Altın paranın 1304’te bir kez daha ayarının düşürülmesine yol açan,Katalanların talepleriydi;bu ayar düşürülmesinde bir hyperpyron içindeki altın yüzde elli azaltılmıştı.Imparator,onların gözlerini doyurabilmek için ek vergiler koymuştu.Doğu illerinde ,vergilendirecek pek bir şey yoktu. Ama Trakya ve Makedonya’da  pronoia olarak elde tutulan bütün mülklerin üçte biri devlet tarafından alınmıştı.Eskiden vergi alınmayanlar,şimdi vergi veriyorlardı;ayrıca ,kuralların Athos Dağı’ndaki büyük manastırlara bile uygulanmış bulunması,Imparatorun  kararlığının bir ölçütüdür.

Buna,Sitokrithon,yani buğday ve arpa vergisi deniyordu.Her çiftçi,arazisinin büyüklüğüne göre,elde ettiği üründen bir bölümünü ayni vergi olarak ödemek zorundaydı.Bu verginin toplanması da kendi başına sorun yaratmış olsa gerek.Ama hasılat,Katalanların ücreti olarak ödenecek altını ve gümüşü elde edebilmek için açık pazarda satılacaktı.

 Bu açık pazarın denetlenmesi de ayrı bir sorundu.Sadece batı Anadolu’dan değil,bir yandan da Katalanların işgal ettiği yahut kasten yakıp yıktığı bölgelerden Istanbul’a sığınmacı akışı ,başkentte bir yiyecek kıtlığına yol açmıştı.Paranın değerinin düşürülmesi  de kalmış olduğu kadarıyla yiyecek fiyatlarını şişirmişti.Italyan olsun Bizanslı olsun,utanmaz satıcılar çabucak büyük kar elde ediyorlardı.

1301 yılında Patrik XII.Ioannes  üretiminin her şeye rağman hala devlet  tekelinde olduğu  varsayılan tuzun fiyatındaki artışından yakınıyordu.Ama Patrik yakınmakla kalmadı.Kar peşindekilerin  Hristiyalığa yakışmaz tutumunun lanetleyen  vaazler verdi ;onları aforoz etmekle tehdit etti;Imparatoru eyleme çağırdı.Patrik mektuplarında,Katalanların verdikleri zararlardan ve tüccarların ahlaksızlığından söz eder.Tacirlerin  kimi,buğday borsası yaratarak kıtlıktan en büyük kazancı sağladılar;diğerleri ise başka yerde daha da yüksek fiyatla satabilecekleri için buğday,dışsatımı yapmaktaydılar.Anthanasios,imparatorun  yeni kuralları yürürlüğe  koymasını  ve kent içinde buğday satımıyla ekmek pişirilmesi  işini denetleyecek özel bir görevli atamasını önerdi.Fırıncıların,Haliç’e gelen buğdayın,ayrıca Pazar yerlerinde hilesiz terazi ve ölçüler kullanılmasının sıkı denetim altında tutulması hakkında  bir Imparator buyrultusu çıkarıldı.Patrik,imparatorun Istanbul’un batısındaki tarım arazilerinin boşaltılıp yakılması emriyle zaten pek cılız olan yiyecek arzını daha da azaltan politikasını kınadı.Yoksullar ve sığınmacılar ona minnet duyuyordu,çünkü kentin çeşitli yerlerinde,aşevleri kurmuştu.Patrik  Athanasios,Katalanları,Istanbul’un kurtarıcıları,olmaktan çok ,düşman sayıyor,onlardan  nefret ediyordu.

Katalanların imparatorluğa verdikleri bütün zarara rağmen,Türklere karşı batı Avrupa’da örgütlenecek bir haçlı seferinin öncü muhafızları olabileceklerini ümit eden birkaç Bizanslı vardı.Aragon ve Sicilya krallıkları  Katalanların doğuda bir emperyalist girişimin bir aracı olarak görüyorlardı.Batıdaki,başka kişiler,bunların,Latin İmparatorluğunun yeniden kurulabileceğini düşünüyorlardı.Fransa Kralı  IV.Philppe’im kardeşi Charles de Valois,Katalanların,Istanbul’u yeniden fethedecek bir haçlı ordusuyla işbirliği yapobileceği umudundaydı.

1301’de Charles,son Latim İmparatoru II.Baudouin’in torununun çocuğu olan Catherine de Courtnay ile evlenmiştir.Sicilya Kralı Federico ile ,Venedik’le,hatta Sırbistan ile bağlaşık kurmuştu ve papalar,bir kutsal savaş yapılmasını vaaz ederek onu desteklemeye hazırdı.

1307 yılında Fransızların büyük destekçisi olan Papa V.Clemens,II Andronikos ‘u aforoz etti ve bütün Katolikleri ,onunla şu ya da bu ilişkiye girmekten ya da ona herhangi bir yardımda bulunmaktan men etti.II Charles D’Anjou  ve özellikle oğlu,Epeiroslu Nikeforos’un kızıyla evlenmiş olan Tarantolu Philippe,doğal olarak,kendilerinin Yunanistan üzerindeki hak iddialarını güçlendirecek herhangi bir haçlı seferinin düzenlenmesine ilgi duyuyorlardır.

Bu kesimler Bizans İmparatorluğuna karşı hiç de iyi niyetli değillerdi.Ama belli ki,Imparatorluk içinde de küçük bir grup Charles de Valois’nın batıdaki bütün dost ve akrabalarının güçlerini,Türklere karşı bir haçlı seferinin düzenlenmesine yönlendirebileceğini düşünüyordu.Bu gruptan,üç kişi,1307 civarında ,Charles’,a ve Imparatoriçe Catherine de Courtenay’a mektuplar yazdı.Biri,o sırada Thessalonike valisi olan Ioannes Monomakhos’tu;bir diğeri,Anadolu’daki bir imparatorluk yüksek görevlisi olan Dukas Limpidaris;üçüncüsü ise Sofronios denen bir keşişti.Üçü de,Charles d’Anjou’ya Imparator olarak hitap etmişlerdi ve onun,ordusunun başına geçip Türkleri geri sürmek için Bizans’a geleceğini umuyorlardı.

Ama bu plan hiçbir zaman gerçekleşmedi.Charles,Katalanlar Teselya’ya ulaştığında,yardımlarını sağlamak için biraz çaba gösterdi.Ancak,Katalanlar hiç ilgilenmedi.Venedikliler,önerilen haçlı seferine verdikleri desteği çektiler ve 1310  Kasımında Bizans ile ticaret sözleşmelerini yenilediler;böylece,Charles de Valois ile Papalığın büyük planları gerçekleşmedi.Bu arada Catherine de Courtenay ölmüş,Konstantinopolis Latin Imparatoriçesi ünvanı kızı Catherine de Valois’ya  geçmişti.Arada bir batılıların Istanbul üzerindeki muğlak hak iddialaro,onun ve d’Anjou hanedanından kocası Tarantolu Philippe üzerinden sürdürüldü.

Katalanlar gelip geçici bir olgu olsaydı,büyük zarar vermişlerdi.Bir çekirge sürüsü gibi gelip geçtiler.Ama Türkler kalıcıydı.Katalanların Trakya ve Makedonya’da bıraktıkları Türkler iki büyük grup halinde örgütlendiler.1500 Savaiçıdan oluşan birinci grup Sırbistan Kralı Stefan Milutin’in hizmetine girmeyi önerdi.O da grubu kabul etti.

Halil adlı birinin komutasındaki diğer grup,Trakya’nın kırsal alanlarında dolanıp durdu ve Istanbul ile Selanik arasında kara ulaşımını olanaksız hala  getirdi.1310 yılında Imparator Andronikos ile Halil bir anlaşma imzaladı.Onun ve 1300 at ve 800 piyadeden oluşan adamlarının,ganimetleri ile birlikte Anadolu’ya dönmek üzere Çanakkale Boğazından kendilerine dokunulmaksızın geçmelerine izin verilecekti.Gemileri Cenevizliler sağlayacaktı.

Ancak,Imparatorun adamlarından biri  Türklerin elinden talan malını almaya kalkışınca,anlaşma bozuldu ve Halil,yurduna dönmek şöyle dursun,Trakya’da kendisine katılmak için takviye kuvvetleri çağırdı.IX Mikhael bunları bir savaşa çekmeye çabaladı  ve bir kez daha utanç verici bir biçimde yenilgiye uğradı.Söylenene bakılırsa,Halil,Mikhael’in imparator tacını bile ele geçirmişti.

Birkaç yıl boyunca,Trakya’nın çoğu bölümü Türklerin elindeydi.Şehirlerdeki ahali dışarı çıkıp tarlalarını ekip biçmeye cesaret edemiyorlardı.Sonunda Imparator bir ordu kurmayı başardı ve Türkleri Gelibolu yarımadasında sıkıştırdı.Sırbistan Kralı Milutin yardımına 2000 atlı göndermişti.Cenevizler düşmanın deniz yoluyla kaçışını engellediler ve 1312 yılında Halil ve adamları şehit edildiler.Türklerin sayıları 2000’den azdı ,ama Imparatorluk bir süre onların insafına kalmıştı.

 Katalan felaketinden sonra Imparatorluk büyük zarar görmüştü.Avrupa cephesinde bir sıkıcı gelişme de Bulgar gücünün canlanmasıydı.Bulgaristan üzerindeki Moğol hakimiyeti 1299’da  Altın Orda Hanı Nogay tahttan indirilince gevşemişti.Georgi Terter’in oğlu,1300’de Bulgar tahtına çıkan Todor Svetoslav görece hareket özgürlüğünden ve Bizans Imparaorluğunun güçsüzlüğünden yararlandı.Kuzey Trakya’ya saldırıp Karadeniz kıyısındaki Bizans şehirlerini ele geçirdi.

Bu şehirlerin limanlarını Ceneviz gemilerine kapattı.Istanbul’a buğday satışını engelledi.Başkent tam anlamıyla bir kıtlık ile başbaşa kalmıştı.Ama,Imparatorun,Bulgarları öç almakla tehdit edecek yüreği yoktu.1307’de uysal ca,işgal edilen yerleri Bulgarlara veren bir anlaşma imzaladı ve torunlarından birini,IX Mikhael’in bir kızının Svetoslva ‘a eş olarak verdi.

Andronikos kapısının eşiğinde olanlara mücadele edemiyordu.Anadolu’daki  Türklerin sayısını bilmediği gibi ,nasıl mücadele edeceğini bilmiyordu.Önceleri,Asya’daki  Türklerin  doğal düşmanlarının Moğollar olduğunu düşünmüştü.Moğollar tehlikeli olabilecek müteffiklerdi ;ayrıca Suriye ve Filistinde Memluklarla savaşıyorlardı..Ama,XIV yy da,İlhanlılar Anadolu’nun büyük kısmına hükmediyordu.Andronikos Memlukler ile iyi ilişkiler sürdürüyordu.Ancak,Türkleri anadoludan sürebilecek tek gücünün Moğollar olduğunu düşünüyordu.Onlardan asker  hatta bir ordu alabileceğini düşündü.Bu düşünceyi aklına üvey kardeşi Maria mı soktu,bilinemiyor.Maria’Yı VIII Mikhael eş olarak İlhanlı hanı Abaka han’a vermişti.Abaka ölünce,o da Istanbul’a geri dönmüştü.Bizanslılar onu Despina Mugulion yani Moğolların hanımı olarak,Moğollar ise Despina Hatun diye tanıyorlardı,Maria’nın adına bir kadınlar manastırı kurulmuştu.

1303 yılında Andronikos,Abaka’nın soyundan gelen Gazan han’a Türklere karşı kendisine yardım etsin diye başvurdu.Ona kendi evlilik dışı kızı olan bir prenesesin eş olarak verilmesini önerdi.Gazan han bu teklifi kabullendi;Ancak Gazan kendi soyundan bir veliaht bırakmaksızın 1304 Mayıs ayında öldü.Yeğeni Tohru ve daha sonra Olcaytu ( Kharbadas  tahta geçti.1305 baharında Imparaor Andronikos,elçiler yolladı.Han ona 20.000’i zaten Konya yöresinde bulunan 40.000 savaşçı göndermeye söz verdi.Bu sayıları tarihçi Pakhymeres verir,iyi bir iyimserlikle abartılı olması önemlidir.

Imparator kız kardeşi Maria’yı Nikaia’ya göndererek kent sakinlerinin gösterdiği cılız direnişi,Moğolların yardım edeceği haberiyle canlandırmaya çalıştı.O sırada Nikaia’nın çevreyle bağlantısı yöreyi elinde tutan Osman Gazi’nin gazilerince neredeyse kesilmişti,ama üzerine Moğolların gelmekte olduğu haberi Osman Gazi’yi sadece daha çok gayret göstermesine neden oldu.1307 yılında Trikkokkia ( Karahisa ) kalesine saldırdı ve zapt etti;böylece Nikomedia ile Nikaia bağlantısı kesildi.Tarihçi Pakhymeres’e göre Olcaytu’nun yolladığı 30.000 kişilik Moğol ordusu pek çok yeri geri alıp Bizanslılara verdi.Bu iyi niyetli bir rivayette olabilir.Doğudan hiçbir kuvvet gelmedi ve Bizans Türklerle başbaşa kaldılar. 

Thursday, December 10, 2020

ANADOLU BEYLIKLERI : CANDAROĞULLARI BEYLIĞI

                                  


Kastamonu,Sinop ve havalisinde kurulmuş bir Türk beyliği’dir.Kurucusu Şemseddin Yaman Candar’dır.Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Mes’ud’un ilk saltanat döneminde ( 1284-1296),kardeşi Rükneddin Kılıçarslan,Çoban oğullarından Muzaffereddin Yavlak Arslan’ın da yardımıyla taht mücadelesine girmişti.II Gıyaseddin Mes’ud onların üzerine yürüdü ise de yenilerek esir düştü.Arkadan gelen Giray kumandasındaki Moğol kuvveti Sultan Mesud’u kurtarmış ve yapılan savaşta Rükneddin Kılıç Arslan ile Yavlak Arslan ölmüşlerdi (1292).

Sultan Mesud’un kurtarılması  sırasında  yararlığı görülen Şemseddin Yaman Candar’ın ,Kastamonu bölgesinde Eflani’yi verdi.Fakat Yavlak Arslan’ın oğlu  Hüsameddin Mahmud Bey Kastamonu’da duruma  hakimdi.Şemseddin Candar’ın ölüm tarihi belli değildir.

Onun oğlu Süleyman Paşa,daha sonra ani bir baskınla Kastamonu’yu ele geçirdiği gibi,Mahmud Beyi de öldürdü.Süleyman Paşa 1335 yılına kadar İlhanlıların hakimiyetini tanıdı.,ondan sonraki beşyıl ise bağımsızlığını ilan etti.Pervaneoğullarından  Gazi Çelebi de onun hakimiyetini tanımıştı.Gazi Çelebi’nin 1322’de ölümünden sonra Sinop Candaroğulları tarafından ilhak edildi.  Ayrıca Tarak Borlu (Safranbolu )da ele geçirildi.Süleyman Paşa’nın Sinop valisi olan büyük oğlu Ibrahim,babasının kardeşi Çandar’ı veliahd göstermesi  sebebiyle isyan etmiş ve Kastamonu’ya hakim olmuştu.Süleyman Paşa’nın ölüm tarihi belli değildir.

Yerine oğlu Gıyaseddin I.İbrahim Bey geçtiyse de ( 1341 ) onun da hükümeti uzun sürmemiş,takriben 1345 yılında ölmüştür.Yerine amcası Emir Yakub’un oğlu Adil Bey geçti.1361 yılında ölen Adil Bey hakkında bilgi yoktur..Ancak,onun zamanında Candar oğulları Beyliği,Karadeniz ticareti bakımından gerek Ceneviz ve gerekse Venedikliler ile iyi ilişkiler içinde olmuştur.Yerine oğlu  Celaleddin Beyazid ( Kötürüm ) Bey emir oldu.

Başlangıçta Celaleddin Bayezıd’ın Sultan I Murad ile iyi ilişkiler içindeydi.Hatta itaat etmişti.Celaleddin Bayezıd,Kadı Burhaneddin’e karşı damadı Amasya emiri Ahmed’i desteklemiş  ve oğlu Isfendiyar Bey kumandasında yardımcı bir ordu göndermişti.Kadı Burhaneddin her iki orduyu da mağlup etti.( 1383).Babasının tahtını kardeşi Iskender’e  bırakmak niyetinde olduğunu sezen büyük oğlu Süleyman Bey ,bu duruma kızmış ve kardeşini öldürerek Osmanlılar’a sığınmıştı.Böylece dostluk son buldu.

Sultan I Murada,Süleyman Bey’i Osmanlı  kuvvetleri ile Kötürüm Bayezid üzerine gönderdi.Kastamonu’da yapılan savaş sonucunda Bayezid Sinop’a çekilmek zorunda kaldı.Böylece II Süleyman Bey Kastamonu’ya hakim oldu ( 1383 ).Fakat onun emirliği uzun sürmedi.Sultan I Murat 1384 yılında beyliği ilhak etti.

Fakat bu durum uzun sürmemiş,Süleyman Bey halkın kendi  lehine ayaklanması sonucu tekrar  Kastamonu’ya hakim olmuştu.Ancak Osmanlıların  onu  yalnız bırakmasından faydalanan Kötürüm Bayezid Kastamonuyu ve Candaroğlu beyliğini tekrar ele geçirdi.Süleyman Bey ikinice kez Sultan I.Murad’a başvurdu ve ondan aldığı kuvvetlerle  Kastamonu’yu aldı ( 1384 ).Ayrıca Süleyman bey Osmanlı prenseslerinden Sultan Hatun ile evlendirildi.Celaleddin Bayezid ise 1385 de Sinop’da öldü.

 II.Süleyman Bey Osmanlıları’la dost geçindi.Onun bu dostluğu Yıldırım Beyazdi’in ilk yıllarına kadar ‘da devam etmiştir.Ancak,Yıldırım Bayezıd’in Anadolu’da birliğini kurmak yolundaki başarısı üzerine Süleyman Bey sıranın kendisine geldiğini anlayarak Kadı Burhaneddin Ahmed ile anlaşmaya vardı.Yıldırım Bayezid  1391 ve 1392 yılı başlarında olmak üzere iki defa Candaroğlu Beyliği üzerine yürüdü ise de Kadı Burhaneddin’in yardıma gelmesi onun geri dönmesine sebeb olmuştu.Nihayet yine 1392 yılı içinde Yıldırım çabuk davranmış,Kadı Burhaneddin yetişmeden Süleyman bey’’İ Kastamonu’daki savaşta mağlup ederek öldürmüştür.

Osmanlı Sultanı Candaroğulları’nın topraklarını işgal etmiş,fakat Sinop’da oturan İsfendiyar Bey’İn af dilemes,  ve Osmanlılar’a itaati nedeniyle onu yerinde bırakmıştı.İki taraf arasında Kıvrım Bel sınır olmuştu.Bu suretle Çelebi İsfendiyar  Sinop’ta Candaroğlu Beyliğini devam ettirdi.Isfendiyar Bey bir süre sonra Kadı Burhaneddin’e bağlanmak istedi.Yıldırım 1394 de Sinopu kuşatsada başarılı olamadı.Isfendiyar Bey gene biat etti.

Isfendiyar Bey Ankara savaşından sonra (1402) Timur’un hakimiyetini tanıdır.Bunun karşılığında da eski Çandaroğlu toprakları yani Kastamonu,Çankırı,Kalecik ce Tosya kendisine verildi.İsfendiyar Bey Kastamonu’da ,idareyi ele aldı.Fetret devrinde Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanato mücadelesi sırasında tedbirili bir siyaset takib ederek her defasında bir şehzadeyi desteklerdi.Çelebi Mehmed Bey ile dost oldu.1417 yılında Çelebi Mehmed’e Karaman ve Eflak seferlerinde oğlu Kasım Bey idaresinde yardımcı kuvvet yollamıştı.

Fakat Kasım Bey geri dönmeyerek Çelebi Sultan Mehmed’den Kastamonu,Bakır Küres,Kalecik ve Çankırının kendisine verilmesini istedi.Çelebi Mehmed’de Isfendiyar Bey’den buraların Kasım ‘a bırakılmasını talep etmiş ,bu teklifinin reddedilmesi üzerine  de Çandaroğly Beyliği üzerine yürüdü.Isfendiyar Bey Sinop’a çekildi,neticede Kastamonu ve Bakir Küresi Isfendiyar Bey’da kalmak,Tosya,Çankırı,ve Kalecik de Osmanlı Sultanına verilmek şartı ile anlaşmaya varıldı.

Sultan Çelebi Mehmet kendisine bırakılan yerleri Osmanlılar’a tabi olan Kasım’a  terketti ve Ilgaz dağı sınır tayin edildi.Bu suretler Isfendiyar Bey de Osmanlılar’a tabi olmuştur.Anadolu Beylerinin birbirleriyle uğraşmasından  yararlanan Isfendiyar Bey,Samsun ve Bafra’yı işgal etti (1419).Ancak Çandaroğulları’nın  buralarda hakimiyeti uzun sürmedi.Bu bölgenin valisi Isfendiyar Bey’in oğlu Hızır Bey 1420’de Samsun’u Osmanlılara teslim etmek zorunda kaldı.II.Murat tahta çıktığı zaman ( 1421 ) meydana çıkan karışıklıklardan istifade eden İsfendiyar Bey harekete geçmiş önce Çankırı’da bulunan oğlu Kasim Bey’in elindeki toprakları işgal etmiş,daha sonra da Taraklı Boru’ya kadara ilerlemişti.

II Murad Şehzade isyanlarını bastırıp duruma hakim olduktan sonra Isfendiyar Bey üzerine yürüdü.Osmanlı ordusunda Kasım Bey de vardı.Taraklı Boru da yapılan savaşta yaralanan Isfendiyar Bey Sinop Kalesine sığındı.Osmanlı kuvvetlerinin Kastamonu ile Bakır Küresi’ni alınca Isfendiyar Bey barış istedi.1423 de Barış yapıldı.Kastamonu ve Bakır Küre Isfendiyar Bey’e teslim edildi.O da Osmanlılara tabii oldu.Isfendiyar Bey 26 Şubat 1440 da öldü.

 Yerine oğlu Taceddin Ibrahim Bey geçti.Ibrahim Bey Osmanlı hanedanı ile iki taraflı akrabalık tesis etti,ancak onun  saltanatı üçbuçuk  yıl kadar sürmüş ve kendisi 1443 Mayıs’ı sonunda ölmüştür.Yerine oğlu Kemaleddin İsmail bey hükümdar oldu.Ismail Bey’e kardeli Kızıl Ahmed Bey isyan etti.Fakat başarılı olamayıp Osmanlılara sığındı.Ancak ona sadece Bolu Sancağı verilmişti.Ismail Bey de bundan sonra da Osmanlılar ile olan dostluğu bozacak  davranışlarda bulunmadı.Hatta II.Mehmed’in Istanbul’u kuşatması sırasında istediği yardımı da gönderdi.Kızıl Ahmed Candaroğulları Beyliği’ne sahip olmak için özellikle Osmanlı Vezirlerini tahrik etti.Ancak Ticari bakımından ilginc olan Candaroğlu Beyliğinin üzerine Fatih Sultan Mehmed yürüdü.Ismail Sınop’a sığındı ama direnemedi.1461 yılında Mahmud Paşa şehre girdi.

Ismail Bey’e Yenişehir,Inegöl ve Yarhisar havalisi,oğlu Hasan Bey’e de Bolu Sancağını İkta olarak verildi.Kızıl Ahmed’in Beyliği uzun sürmedi.Trabzon seferi dönüşünde kendisine        Mora Sancak Beyliği verilerek Kastamonu ve Sinop Osmanlı topraklarına dahil edildi.(1462)

Ülkesi elinden alınan Kızıl Ahmed Bey önce Karamanoğulları,sonra da Akkoyunlular’ın yanına kaçtı.Ismail Bey ise kardeşinin kaçışından dolayı şüphe altında kalmamak için kendisine Rumeli’de dirlik verilmesini istemişti.Bu isteği kabul edilerek o Filibe Sancağıa nakledildi  ve 1479 da orada öldü.

Candaroğulları beyleri gerek ilmi ve gerekse sosyal çeşitli eserlede memleketlerini imar etmişlerdir.Bunlar içinde bilhassa Ismail Bey Kastamonu ve Sinop dolaylarında  medrese,Camii,Kervansaray gibi birçok eserler yaptırmıştır.Bu beyler sanat adamlarını da himaye etmişler ve kendi adlarına  çeşitli Türkçe eserler yazdırmışlardır.Yine Ismail Bey ‘’ Hulviyat ı Şahi’’ isminden büyük bir eser telif etmiştir.Candaroğullarıda ekonomik alanda gelişmişti.Özellikle Sinop dışarıya ihracatta bulunan işlek bir ticaret limanıydı,ayrıca buradaki tersanede gemiler yapılırdı.

 

Tuesday, December 8, 2020

ANADOLU BEYLIKLERİ : TACEDDINOĞULLARI BEYLIĞI

 


Karadeniz sahilinde bugünkü Bafra ile Ordu arasında güneyse ise Niksar’a kadar olan saha üzerinde kurulmuş bir Türk beyliğidir.Bu beylik Emir Taceddin Bey tarafından kurulmuş olup merkezi Niksar idi.Taceddin  Bey’in babası Doğancık ( Doğanşah ) Bey,Anadolu’da ilhanlı hakimiyeti yıkılırken oldukça nüfuz sahibi idi ve takriben 1348 yılında öldü.Taceddin Bey başlangıçta Amasya emiri Hacı Şadgeldi’ye tabi olmuş,Kadı Burhaneddin’e karşı ise memleketini korumuştu( 1379 )

Trabzon Rum Imparatoru III.Alexios sınırları boyunca kuvvetlenen Türk Beylikleri karşısında,devleti için iki yüzlü bir siyaset izliyordu.O,bir taraftan bu beyliklerle dost geçinmeye,diğer taraftan da onları birbirine düşürmeğe çalışıyordu.Taceddin,Alexios’un kızı Eudokia ile 1381 yılında evlendi.Bu da kendisinin o devirde nüfuz sahibi bir emir olduğunu gösteriyor.

Tokat valisi Seyyid Hasan,Taceddin Bey ve Amasya emiri Ahmed ile Kadı Burhaneddin’e karşı birleştiler.Kadı Burhaneddin  bu müttefikleri yendi ( 1386 ).Taceddin ve Ahmed zor kaçabildiler.Taceddin Bey ,Ordu vilayetindeki Türkmen emiri Hacı Emirzade Süleyman Bey’in ülkesine yapmış olduğu bir akın sırasında mağlup olmuş ve öldürülmüştür(1387 ).Ölümünden sonra Kadı Burhaneddin,Niksar ve Iskefser’i ele geçirdi.fakat Niksar ve buraya tabi yerleri tekrar Taceddin’in oğlu Mahmud Bey’e verdi.Mahmud Bey ise,Osmanlılar’a itaat etmişti.Bu nedenle Kadı Burhaneddin ,onun idaresinde bulunan Fenariyye havalisini zabt  ve Amasya’yı kuşattı.Çok geçmeden Mahmud Çelebi ile kardeşi Alp Arslan’ın arası açıldı.Alp Arslan Niksar bir kısmını zapt etti ve Kadı Burhaneddin’e tabi oldu.

Ancak Kadı Burhaneddin,AlpArslan’ın,düşmanı Eretna akrabasından Feridun ile işbirliğinden şüphelendi ve onu yakalayarak öldürdü( 1304).Alp Arslan’ın oğulları Hüsameddin Hasan ve Hüsameddin Mehmed Yavuz hisselerine düşen Samsun ve Çarşamba taraflarını idareye devam ettiler.

Ankara savaşındna ( 1402 ) sonra Hüsameddin Hasan Bey,Timur himayesinde hüküm sürdü.Sonra Candaroğlu Isfendiyar Bey’le birleşerek Samsun beyi Cüneyd’in üzerine hücüm ettiler.Hasan Bey,Cüneyd Bey’i öldürerek onun bir kısım arazisini ele geçirdi(1418 ).O ve kardeşi Mehmed Yavuz,Sultan Çelebi Mehmed ile dost geçindiler ve yerlerini muhafaz ettiler.

Fakat Hasan Bey daha sonra Osmanlılar’ın Amasya Beyi Lala Yörgüç Paşa’nın ülkesini  zabt etmek istediğini anlamış ve hakim olduğu yerleri teslimden başka çare görmemişti(1428).O önce Bursa’da hapsedildi ise de buradan kaçmayı başardı,fakat ülkesini geri alamayacağını anlayarak Sultan II Murad’a teslim oldu.Hasan Bey’e  Rumeli de bir sancak verildi.

Öte taraftan Osmanlıların hizmetine girmiş olan Mahmud Çelebi,Şehzade Mustafa isyanından taraf olmuştur ve o isyan sırasından Iznik’te öldürülmüştür ( 1423 )

ANADOLU BEYLİKLERİ : KADI BURHANEDDIN AHMED ve DEVLETİ

 


Kadı Burhaneddin Ahmed ( 1345 doğum tarihi ) ‘in babası Şemseddin Mehmed Kayseri kadısı idi.Bu aile aslen Harzemli olup,Oğuzlar’ın Salu boyundan gelmektedir.Burhaneddin 5 yaşından itibaren tahsil görmeğe başlamış,daha sonra 14 yaşında iken babası ile Mısır’a giderek çeşitli konularda eğitimine devam etmiştir.Burhaneddin  bir müdder de Şam’da ve Haleb’de kalarak tahsilini tamamladıktan  sonra memleketi Kayseri’ye döndü ( 1364 )

Burada hüküm süren Eretna oğullarından Giyaseddin Mehmed tarafından 21 yaşında iken kadı tayin edildi ( 1365) ve bu hükümdara damat oldu.Gıyaseddin Mehmed devlete hakim olamadığı gibi,emirlere karşı da kötü davranmış ve bu yüzden öldürülmüştür ( 1365).Yerine oğlu Ali Bey geçti.Eretna devletinin zayıf durumunu gören komşuları bu beyliği parçalamaya başladılar.Kadılığı sırasında siyasi hayatta kendini gösteren Burhaneddin,



Kayseri’ye hakim olan Karamanlılar’dan şehri geri aldı ( 1375-76).Ayrıca Moğollar’ın bir kolu olan Samagar kabilesinin Kayseri üzerine yapmaya hazırlandıkları bir saldırıyı da önledi.Bu başarıları üzerine Ali Bey 1378 Mayıs ayında Kadı Burhaneddin’i vezirlik makamına getirdi.Bu devrede Niğde,Niksar emiri Taceddin ve Erzincan emiri Mutahharten üzerine yapılan seferler Ali Bey yüzünden başarısızlıkla son buldu.

Ali Bey 1380 yılının Ağusto ayında öldü.Yerine yedi yaşındaki oğlu Mehmed geçirildi,niyabet mevkii Şarki karahisar valisi Kılıç Arslan’a verildi.Kılıç Arslan ,Eretna beyliğinde iktidarı ele almak için Kadı Burhaneddin’i öldürmeye karar verdi.Fakat Burhaneddin daha evvel davranarak Kılıç Arslan  ve amcası Keyhüsrev’i öldürdü( 1381 ).Böylece,naiblik görevi Kadı Burhaneddin oldu,rakibi Amasya emiri Hacı Şadgeldi onunla yaptığı savaşta öldürüldü ve ordusu dağıldı.

Aynı yılın sonbaharında  Kadı Burhaneddin Sivas’da sultanlığını ilan etti ve on sekiz yıl hüküm sürdü.O,bu süre içinde Amasya emirliği,Erzincan emirliği,Candaroğulları,Karamanoğulları ve Taceddinoğulları ile mücadele ederek bu beylikler üzerinde baskı kurdu.

Memluk sultanı’na isyan eden Malatya naibi Mintaş’ın teklifi üzerine adı geçen şehri almak istemesi,Kadı Burhaneddin ile Memluk Sultanı Berkuk’un arasını açtı.Memlüklüler’in Haleb valisi Yelboğa,Sivas önüne gelerek şehri kuşattı.Fakat Kadı Burhaneddin’in başarılı savunması karşısında kırgünlük kuşatmadan sonra geri çekilmek zorunda kaldılar ( 1388 ).Sultan Berkuk ile Kadı Burhaneddin arasında dostluk ancak Timur tehlikesi karşısında kurulabildi

Kadı Burhaneddin’in Akkoyunlular ile önceleri kötü olan ilişkileri 1388 den sonra düzelmiştir.Daha sonra Akkoyunlu devletini kurucak Karayülük Osman Bey de onun yanına rehine olarak bırakılmıştır.1389’da Karakoyunlu Türkmenleri ile Erzincan emiri  Mutahharten karşısında yenilen Akkoyunlu Mehmed Bey,Kadı Burhaneddin’e sığınmak zorunda kaldı.

Kadı Burhannedin 1389 Kosova savaşına kadar Osmanlılar ile dost ilişkileri sürdürdü.Bu tarihten sonra onun batıya yayılma siyaseti,Osmanlu nüfuz sahasını tehdide başlaması ,Taceddinoğulları ve Candaroğulları gibi beyliklerin tahrikleri iki devlet arasındaki dostluğun bozulmasına neden olmuştur.Neticede,Kadı Burhaneddin’İn kuvvetleri,Osmanlı öncülerini Çorumlu sahrasında ağır bir yenilgiye uğrattı( 1392 ).iki taraf arasındaki mücadele Timur tehlikesi karşısında tekrar dostane bir safhaya girecektir.Kadı Burhaneddin ,Timur’un Anadolu’ya geleceğini haber aldığı zaman Sivas’ı tahkim ederek savaşa hazırlanmış,fakat Timur Anadolu’ya girmeden geri dönmüş  Toktamış Hanla savaşa girmiştir ( 1394 )

Akkoyunlula 1395 Erzincan seferi sırasında Kadı Burhaneddin’in yanında yer almışlardır.1396’da Karamanoğulları’na tabi olan Kayseri valisi Şeyh Müeyyed’i cezalandırmak için yapılan sefere Karayülük Osman Bey’de katılmıştı.Şeyh  Müeyyed’e onun aracılığı ile aman verildi ise de Kadı Burhaneddin sözünde durmayarak Şeyh Müeyyed’i öldürdü.Bir müddet sonra Kadı Burhaneddin ile Karayülük Osman Bey’in arası açıldı.Sivas dışındaki savaş sırasında Osman Bey,Kadı Burhaneddin’i ele geçirmiş ve öldürmüştür (1398 )

Sivas   halkı Kadı Burhaneddin yerine Kayseri valisi olan oğlu Alaeddin Ali ( Zeynelabidin ) ‘yi hükümdar ilan etti.Alaeddin o sırada takriben ondört yaşında bulunuyordu.Karayülük Osman Bey Sivas’ın kendisine teslimini istedi,fakat şehir halkı tarafından yardıma çağrılan Moğol kuvvetleri karşısında çekilmeğe mecbur oldu.Bu sırada Timur Anadolu kapılarına geldi.Bu tehlike karşısında devleti idare edecek kuvvetli bir şahsiyet bulunmadığından Sivas halkı ortak kararla ,şehri Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezıd’a teslim ettiler.Bayezid,oğlu Mehmed Çelebi’yi Sivas’a vali yaptı.Alaeddin Ali Bey ise,eniştesi Dulkadiroğlu Nasireddin Bey’in yanına gönderildi.Aladdin Ali Bey daha sonra Osmanlılar’ın hizmetine girdi ve 1442 de öldü

Kadı Burhaneddin iş bilir,alim,şair ve cesur bir hükümdardı.Arapça ve Farsçayı gayet iyi bildiği gibi üç dilde şiirler yazmıştır.Azeri lehçesinde  Türkçe bir divani vardır.Burhaneddin Ahmed arapça ‘’ İksir üs-Sa’adar fi esrar il abadat ‘’ gibi ilmi eserler de kaleme almıştı.

ANADOLU BEYLIKLERI : ÇOBANOĞULLARI BEYLİĞİ

 


Çoban oğulları Beyliği,Kastamonu’da Anadolu Selçukluları’nın uçbeyi olarak bulunan,Oğuzlar’ın Kayı boyuna mensup,Husameddin Çoban tarafından kurulmuştur..Bu beyliğin başlangıç tarihinin II.Kılıçarslan zamanında ( 1155-1192 ) olduğu ileri sürülmektedir.Melikü’l ümera ( Beylerbeyi ) Hüsameddin Çoban Bey,Anadolu Selçuklularınınn  ileri gelenlerinden biri idi.O,Sultan I.Izzeddin Keykavus’un saltanatı sırasında ( 1211-1220 ),Bizans’a karşı yapılan akınları yönetmişti.

Daha sonra Hüsameddin Çoban Bey,I.Alaeddin Keykubad tahta çıktığı zaman ona itaat etti ve bunun karşılığında Kastamonu Beyliğini aldı.(1220 ).Moğollar’ın 1223 yılı başında Kıpçak ilini işgal etmeleriyle bu durumdan yararlanan Rumlar Kırım sahilinde  bir ticaret şehri olan Sugdak’ı işgal etmişlerdi.Sultan Alaeddin Keykubad’ın ticaret yollarına büyük önem vermesi,onun Kırım’a bir sefer düzenlemesine  ve başına Hüsameddin Çoban Bey  tayin etmesine sebeb oldu.

Hüsameddin Çoban,bu deniz aşırı seferde büyük bir başarı kazanarak Sugdak’ı kurtardı.Ayrıca Kıpçak Hanı’nın ve Rus Hükümdarının da itaatin, sağladı.Hüsameddin Çoban Bey 1227 yılında Kastamonu’ya döndü.Bir başka rivayete göre,Kastamonu  beyliği bu tarihten sonra kurulmuştur.Hüsameddin Çoban’ın bundan sonraki ve ölüm tarihi hakkında çok bilgi yoktur.Yerine geçen oğlu  Alp Yürek hakkındada bilgimiz yoktur.

Alp Yürek’ten sonra oğlu Muzaffereddin Yavlak Arslan’ın muhtemelen 1280 yıllarında beyliğin başına geçer.Yavlak Arslan hem Selçuklulara hemde Ilhanlılara tabii idi.Fakat,o Selçuklular’ın taht mücadelelerine karışmış  ve önce II Mesud ( 1284 -1298),birinci defa tahta geçişinde desteklemişti.Ancak kısa bir süre sonra hem II Mesud’a hem de İlhanlılara muhalefet yapmaya başladı.Öte yandan Rükneddin Kılıç Arslan da kardeşi II Mesud’a karşı ayaklanmıştı.Bu sırada Yavlak Arslan Rükneddin Kılıçarslan’a destek olur.Anadolu’da  çıkan bu kargaşalık nedeniyle Konya’ya kadar gelen İlhanlu Hükümdarı Geyhatu;Sultan II Mesud ve Vezir Necmeddin idaresinde bir Selçuklu –Moğol ordusunu Kastamonu üzerine gönderdi.Bu sırada yapılan savaşların birinde Yavlak Arslan öldürüldü    ( 1292).Selçuklu sultanı II.Mesud bu savaşta kendisine yardımcı olan Şemseddin Yaman Candar’a Kastamonu havalisinde Eflani’nin idaresini vermişti.

Yavlak Arslan’dan sonra yerine oğlu Mahmu Bey geçti.Onun zamanında Bizans’a akınlar yapılmış ve bunlaeı kardeşi Ali idare etmişti.Nihayet Candaroğlu Süleyman Paşa bir baskınla Kastamanu’ya hakim olmuş ve Çoban oğulları beyliğine sonr vermişti ( 1309 )  

Çobanoğulları devrinde  Kastamonu’da imar faaliyetleri çok ilerlemişti.Meşhur bilgin Kutbeddin Şirazi ( 1236-1311 ) ‘ İhtiyarat el Muzefferia ‘ adlı eserinin Yavlak Arslan’a ihtaf etmişti.Ayrıca Hoylu Hasan bin Abdülmümin: Yavlak Arslan için ‘ Nüzhet el Kuttab ‘ ve Mahmud Bey adına ‘ Kava’id el Resa’lı ‘ adlı kitaplarını yazmıştı.Çobanoğulları beyleri adina yazılmış başka eserler de mevcuttur.Imar faaliyetleri içinde en göze çarpan yanı ise,Taşköprü’deki Muzaffereddin Yavlak Arslan Medresisidir.

Wednesday, December 2, 2020

ANADOLU BEYLİKLERİ : HAMIDOĞULLARI BEYLİĞİ

                             


Hamidoğulları Beyliği ,Isparta,Ulu Borlu,Yalvaç bölgelerinde hüküm sürmüş bir beyliktir.1203 yılından sonra ,Isparta,Borlu,Yalvaç ve daha sonra Antalya zapt edilince,Anadolu Selçuku sultanı,buralara Hamid bey idaresinde bir Türkmen boyunu yerleştirmişti.

Konya Sultanlığı  XIII.yüzyılın sonlarında zaafa düşüp,ilhanlıların kontrolüne girince,batı sınırındaki Uç beyleri kendi başlarının çaresine bakmaya başlamışlar,bu arada Isparta –Eğridir yöresinde bulunan Hamid Boyu da ,o tarihlerde başlarında bulunan Hamid Bey’in torunu Dündar Bey’İn reisliğinde,merkezleri önce Borlu,daha sonra Prostana ( Eğridir ) olmak üzere,Hamid Oğulları Beyliğini kurmuşlardı.Bu şekilde Beyliğin ortaya çıkışı  XIII.yüzyılın son seneleridir.

Dündar Bey kısa sürede Beyliğin hudutlarını genişleterek ,Gölhisar’ı ,Korkuteli’ni, ve 1301 yılından hemen sonra da Antalya’yı Beylik sınırları içine dahil etti.

Dündar Bey Antalya’yı  kardeşi  Yunus Bey’in idaresine vermiş olup ,Hamid Oğulları  biri Eğridir’de ,diğeri Antalya’da olmak üzere iki kol halinde devam etmiştir.

Dündar Bey,Anadolu Beyliklerini kontrol altına alan Emir Çoban’a biat etmiştir.Ilhanlı hükümdarı Olcayto’nun ölümündan sonra ,Dündar Bey’in ,1316’yı  takip eden yıllar içinde bağımsızlığını ilan ederek,Sultan unvanını aldığını ve hudut komşuları  Aydın,Saruhan ve Menteşe beylerinin ona tabi olduklarını kaydeden kaynaklar vardır.

Timurtaş’ın Anadolu Beyliklerini itaat altına almak  için Eşrefoğullarını beyi Süleyman Beyi’i öldürdükten sonra,Dündar Bey’in üzerine yürür.Dündar Bey Moğol  ordusuna karşı koyamayarak 1324 yılında Antalya’ya kaçtı.O sırada Antalya’da ,Yunus Bey’in oğlu Mahmut Bey bulunuyordu.Mahmut Bey,Timurtaş’ın korkusundan amcasını Moğollara teslim etti..Timurtaş ,Dündar Bey’İ derhal öldürterek ,onun Isparta ve Eğridir illerine el koydu.

Timurtaş’In Memluk Sultanlolığına  kaçmasından sonra,Dündar Bey’in büyükoğlu  Hızır Bey’ Hamid Bey topraklarına sahip olur.Hatta Beyşehir,Akşehir vr Seydişehir’i de sınırlarına katar.Hızır Bey 1330 yılları civarında hayata veda eder.O ölünce yerine  Necmeddin İshak Bey beyliğin başına geçti..Ishak Bey de Eşrefoğullarının kalan topraklarını ele geçirir.O ölünce yerine kardeşi Muzaffereddin Mustafa geçti.Onun yerine oğlu Hüsameddin Ilyas Bey halefi oldu.İlyas Bey Karamanoğlu Alaaddin Bey ile yaptığı savaşta yenildi.Daha sonra Germiyanoğulu Süleyman Şahın yardımı ile Karamanoğullarına saldırarak,kaybettiği toprakları geri aldı.Ilyas Bey ölünce yerine Kemaleddin Hüseyin Bey geçti.

Karaman baskısından bunalan Hüseyin Bey,Osmanlı Sultanı I.Murat ile anlaşarak,Yalvaç,Karaağaç                                     Beyşehir,Seydişehir ve Alaşehir kasabalarını 80.000 altın karşılığında Osmanlılara sattı.Kendisine yanlızca Isparta ve Iğdır’ı bıraktı.

1389 yılındaki Kosava Savaşına Sultan Murad destek için oğlu ile birlikte asker yollamıştı.Kemaleddin Hüseyin Bey 1391 yılında öldü.Onun ölümü il toprakları Osmanlılara kalır.

Hamidoğullarının Antalya kolu ise devam etti.Dündar Bey 1321 yılında Antalyayı ele geçirip,kardeşi Yusuf Bey’in yönetimine bırakmıştı.Dündar Bey daha evvel Teke boyuna ait olan bu araziye yerleşip hakim olduktan sonra  sakin bir dönem yaşadı.1319 yılında ölünce yerien Mahmud Bey geçti.

 Mahmud Bey in kardeşine ihanetinden sonra 1327 yılında o da Mısır’a kaçmışve orada hapsedilmiştir.Yerine 1327 yılında kardeşi Korkuteli Emiri Sinaneddin Hızır Bey geçmiştir.Hızır bey ve oğlu Dadı Bey dönemleri hakkında elimizde bilgi yoktur.Dadı bey ölünce onun yerine Mahmud Bey’in oğlu Müberizzeddin Mehmet Bey geçmiştir.Onun yönetimi sırasından Kıbrıs Kralı Pierre de Lusignan  Antalya’yı geri aldı.Mehmed Bey ile mücadele ederek 1373 yılında Antalya’yı geri aldı.Ölümünden sonra yerine Osman Çelebi Bey oldu.

Yıldırım Beyazıd 1390 yılında Antalyayı ele geçirir.Burayı Tekeli ile beraber oğlu İsa’ya Sancak olarak verdi.Böylece Antalya koluda sona ermiştir.Ancak ,Ankara savaşından sonra Anadolu beyliklerine topraklarını iade eden Timurlenk ,Osman Çelebiye de beyliğini geri vermiştir.Ancak Osmanlıların korkusundan  Osman Bey Korkuteline yerleşmiştir.

Şehzadelerin taht kavgası sırasında  durumdan yararlanmak isteyen Osman Çelebi   Antalyayı  alabilmek için Karamanlılarla anlaşır.Ancak bu olayı zamanında haber alan Antalya sancak beyi Hamza Bey,iki ordunun birleşmesine zaman bırakmadan,Korkuteli’ne bir baskın yaparak,Osman Bey’in ordusunu dağıtarak zaten hasta  olan Beyi öldürdü.( 1423 ).Toprakları tekrar Osmanlıların oldu.

Karamanoğlu Mehmet Bey ordusu ile Antalya’yı kuşatsada atılan bir gülle ile yaralanır.1423 yılında Osman Bey in ölümü ile Hamidoğulları Beyliği son bulur.Beyliğin Eğridir kolu 90 sene,Antalya kolu ise 125 yıl yaşamıştır.Bu beyliğin arazisi küçük olmasına rağmen Antalya limanı gibi önemli bir ticaret merkezine sahipdi.Özellike XIV yüzyılın ilk yarısında ,göller bölgesinin  halı,kilim,astarlık dokuma ve pamuklu gibi eşyaları ihraç etmekteydiler.