Din ayrılıkları
yüüznden Ingiltere ile Ispanta arasında süregelen soğuk savaş sona ermiş ve
Ingiltereye bir saldırıda bulunmak üzere Ispanyol kalyon ve kadırgalarını
kapsayan ‘’ Büyük Armada ‘’ hazırlanmaya başlamıştı.
Ingiltere bir yandan
ünlü denizcisi Sir Francis Drake’ş Cadix Limanına gönderip Ispanyol
donanmasının otuz gemisini iş göremez hale getirmişse de,Ispanyanın saldırı
kararı değişmemişti.Kralice I.Elizabeth’in tahta oturduğu 1558 yılında beri Ispanya ile ilişkileri
bir türlü normalleşmemişti.
Ingiltere,adalarını
İspanya saldırısından ve belki de işgalinden kurtarmak içn kendisine müttefik
arıyordu.Sokollu Mehmet Paşa’nın yeniden ihya ettiği Türk donanması, ve bu
sayede Akdenizi bir Türk gölü haline kullanması,I.Elizabeth’in gözünden
kaçmamıştı.Ustelik 1571 inebahtı yenilgisine kadar Ingiliz ihraç malları
kapütilasyon kolaylıklarından yararlanan Fransız ve Venedik bandırali gemilerle
gönderiliyorken,artık bu devlet buna yanaşmıyorlardı.Zira Osmanlılar
kendilerine yüz vermez olmuşlardı.
Ingiltere hem kendi
ticaretini olumlu bir yöne doğrultmak
hemde ispanyaya karşı deniz gücü hatırı sayılı bir devletle ittifak
yaomak amaçlarını gütmekteydi.İşte,ilk olarak Londrali iki ünlü tacir Sir
Edward Osborne ile arkadaşı Richard
Staper Türkiye’ye bir ticaret heyeti gönderdiler.Heyettekilerden biri,daha sonra
Ingiltere’nin Türkiye’de ilk Büyükelçisi olacak,William Harborne’du
Ingiltere o zamanlar
Türkiyeden Kuru üzüm,fındık gibi yiyecek
maddeleri
almaktaydı.Ingiltere,temsilcisi Harborne aracılığıyla kendi gemileriyle
mallarını getirip Türkiyeden mal almak isteğinde bulunuyordu.
Fransa ve Venedik’in
bu Ingiliz girişimine krşı cephe almalarına ve Ingilizleri kötülemelerine rağmen
Sokollu Paşa,Türklerin gümrük gelirini arttırmak bakımından bunda yarar görmüş
ve Sultan’ın ‘’ Kendisinde himaye isteyen her ferde ülkesinin açık olduğu’’
görüşünü savunduğunu bildirmişti.
Artık
Ingilizler,Fransa ve Venedik
tüccarlarına komisyon ödemeden serbestçe ticaretlerini yürütebiliceklerdi.Bunun
için tek şart,Ingilizlerin merkezi
Londrada ve bir şubesi Osmanlı Devletinde bir ticaret şirketi
kurması ve Ingiltereyle ticaretin bu şirket yoluyla yapılacağı konusunun
saptanmasıydı..
1578 yılında ‘’ Levant
Trading Company’’ Londrada kuruldu.Ingiliz halkının muhayyelesi böylece doğuya
kaymış oluyordu.Artık masallarıyla ,esrarlı zengiliğiyle çocukluklarından beri
büyülülendikleri Doğu ülkeleri kendilerine kapılarını açıyodu.Türk
Halıları,Türk havluları,Türk kumaşları,Türk ziynet eşyaları zenginlerin
evlerini süslemeye başlamıştı..
Bu arada Ispanya’nın Portekiz’İ zaptetmesiyle Lizbon
yoluyla elde edilen Baharat şimdi
Türkiyeden sağlanıyordu.1583 yılında Ralph Newberry adlı bir Ingiliz karadan
Hindistan’a bir yol saptamak amacıyla ilk kez Halep’ten Fırat’ı geçererek
Hindistan’ı ulaşmıştı
İşte,Dogu’yla bu
ilişki,hemen aksini ebedi eserlerde bulmaya başladı.Türkler hakkında eserler
tercüme ediliyor,Hakluyt kaleminden çıkan yakın doğu seyahatleri ve haritaları
şairlerin ve tiyatro yazarlarının zihinlerini meşgul ediyorlardı
Bu sıralarda doğan
Elizabeth çağı tiyatrosunun büyük bir yazara olan ihtiyacı ön planda yer alıyordu.Bu
boşluğu Christopher Marlowe ( 1564-1593
) doldurdu.Henüz Cambridge Universitesinde
öğrenci olarak bulunduğu sıralarda ,1587 de yazmaya başladığı ‘ Aksak
Timur ‘ ( Tamberlaine ) piyesi çağının klasiği oldu.Marlove bu eserini ortaya
koymak için Paulus Jovius’un Türk Tarihi ,Baptista ı bIgnatius’un Türklerin
Menşeleri adlı eserinde yararlandığı gibi Fulgotius’un ‘’ Timur un Iranlıları
yenişi’’ Perondius ve Lonicerius ‘un ‘’ Türklerin Kronolojik Tarihi ‘’ adlı
eserlerinden esinlenmiştir..Ama şurası bir gerçektirki 1586 yılında George
Whetstone’un ‘ English Mirror’unda Timur
hakkında çıkan bir yazı kendisine bu konuyu piyes halinde kaleme almasını ilham
etmiştir.
1590 yılında en ünlü
Elizabeth çağı tiyatro sanatkarlarınca oynayan eser büyük bir başarı
sağladı.Bir Türk hakanı olan Aksak Timur’un Yıldırım Beyazıd ‘ı yenilgiye
uğratarak kafes içerisinde gezdirmesi
sahnede son etkili olmuştu.Piyeste din konusunun,Hristiyanlık ve
Müslümanlık çatışmasınında yer aldığını görüyoruz.Türklerle Avrupa Kralları
Frederick ve Sigismund barış yapmaya karar veriyor.Her iki taraf da dinleri
üzerine,yani Hristiyanlar isa ve Osmanlı Sultanı Hz Muhhammed ve Kuran ı Kerime
üzerine barış bozmayacaklarına yemin ediyorlar.Ama,sonra Hrıstiyan
Krallar,Papaya danışark Müslüman’a
verilen bir yeminin bozulabileceğini dair müsaadesini alıyorlar.Osmanlu Sultanı durumu protesto
ediyor ‘’ Hristiyanlar’da böyle hileli eylem,böyle hıyanet olabilirmi?
Hristiyan Isa Üzerine and içtiği halde bu hareketiyle Isa’yı inkar etmiyormu ??’’
diyor ve Hazreti Isa’dan adını lekeleyen
bu Hristiyanları cezalandırmasını niyaz ediyor.Açılan savaşta
Hrıstiyanlar yenilmiştir.Şimdi Osmanlu Sultanı kime dua edecek? Hz Muhammed’e
mi yoksa Isayamı ? Sadrazam: ‘’Bu savaşın bir cilvesidir.Sultanım,Onun gücü bir
mucize kadar kuvvetlidir ‘’ diye kendisini duraksamadan kurtarıyor..
Marlowe kendisinden
sonra gelecek yazarlar için yolu açmış,kuralı koymuştı.Yakın doğu ve tarihine
olan ilgi edebiyat alanında semeresini veriyordu.Beş perdelik ‘’ Aksak
Timur ‘’ piyesini beş perdelik bir ikincisi izledi.Bunda Timur’un eşinin ve
kendisinin ölümü çok etkili biçimde
kaleme alınmıştır.Ancak birinci piyes kadar tekniği güçlü
olamamış,seyirciyi kendine
çekememiştir.Kafiyesiz ‘’ Blank Verset’’ le yazılan eserin şiir ve fikir
yönünden değerinin birinciden üstün olduğu kabul edilmektedir.
Bundan sonra ‘ Süleyman ve Perseda ‘ adlı tiyatro
eseri Rodos adasının Türkler tarafından zaptını canlandırmaktaydı.
Shakespeare,büyük
ölçüde Marlowe’un etkisinden kalmıştır.Her ne kadar Türkiye’ye ilişkin
pasajları eserlerinde serpiştirilmiş ise
de – Othello’da Kıbrıs adasından ve Türk Donanmasından söz edilir _ konusunu Türkiyeden
ala nir eseri yoktur
Marlowe’un ikinci
eseri ‘’ Maltalı Yahudi ‘’ ( The Jews of
Malta ) de konusunda Osmanlı tarihinden alır.Bir süre önce Malta adasının
Türklerce kuşatılması olayını ele alarak bunu gerçektekinin aksine başarıyla
sonuçlandırır ve adaya Yahudi Barnabası Vali yapar.Istanbul da Valide Sultanın
teveccühünü kazanan Portekizli Davis Passi’nin marifetlerinden yararlanarak
yazdığı bu eser,Contrari’nin Akdenizde
Türk Savaşı başlıklı eserinde Josephe
Nassinin hayret verici mesleği ve
Venedikliikere karşı çevirdiği dalaverelerden mülhem olmuştur.Kendisinden sonra
bir Yahudi karakteri Shakespeare ‘Venedik Taciri ‘ adlı eserinde benimseyerek
canlandırmıştı.Shakespeare o kadar derin bir şekilde bu Yahudi şahsiıetten etkilenmiştir ki ‘’ Titus Andronicus ‘’ adlı piyesindeki
Aaronda yaşatmaktadır.
Robert Greene 1589 da
kaleme aldığı ‘’ Alphonsus King of
Aragon ‘’ adlı piyesini yakın doğuda ve yerli karakterlerle canlandırmaktadır.’’ Tamburlaine’ in etkisi geniş bir ölçüde hissedilmektedir.George
Peele’in The Battle of Alcazar piyesi de zafer konusunu işlemekte ve Selimus
adlı piyesi ise II.Selimi sahneye getirmektedir.Türklerin savaşlarında düşmanalarıı uğrattığı yenilgiler Ingiliz
Edebiyat ında yansılarını bulmakta
gecikmemiş.Osmanlı imparatorluğunun trajik olaylarıda Ingiliz sahnelerinde
,Türk yazarlarının kaleme almasından çok önce yer almıştır..Abdulhak Hamidin
bir türlü bastıramadığı ‘’ Süleymanın vicdan azabı ‘’ adlı,Kanununin oğlu
Şehzade Mustafa’yı öldürtüşü
olayını 1739 da yayınlanan ‘’ Mustapha – A tragedy ‘’ adlı piyesiyke David Mallet Ingiliz sahnesine armağan
etmiştir.Beş perdelik piyeste ,Kanuni Sultan Süleymanın Gülbahar hatundan
doğma,son derece güçlü,kuvvetli,savaşçı ve üstün karakterli büyük oğlu
Mustafanın Hürrem sultanın çevirdiği ve damadı Sadrazam Rüstem Paşanın emriyle
yaptığı entrikalar sonunda Kanununin emriyle Konya ereglisi civarında kurulan otağı
hümayunda öldürülüşü canlandırılmıştır.
Eşsiz bir güzellik ve
benzersiz anıtlarla bezenmiş Türkiye Ingiliz kadın yazarlarından Lady Mary Wortley Montagu’nun mektuplarıyla (
1717-1718 ) Batı’yı daha çok büyülemiş ve halk arasında uyanan ilgiyi
genişletmiştir.Lord Byron bu etkilerin belleğinde yarattığı çağrışımlarka 1809
yılında Türkiyeye ünlü gezisini yapmış ve 1811 yılı 4 temmuz tarihinde
Türkiyeden döndükten sonra ‘’ Türk Masalları ‘’ adlı beş uzun manzum öykü
yazmıştır
Gavur ( 1813 )
Abydos Geliniz ( 1813
)
Korsan ( 1814 )
Lara ( 1814 )
Korent Kuşatması (
1816 )
Bunlar ‘’ Childe
Harold ‘’ adlı uzun düşündürücü şiir zincirinn ikinci ve dördüncü kantolarında
ifadesini bulamayan,Lord Byron’un enerjik unsurlarının yansıtılmasıdır.Bu
masallarda kendimizi Spinoza’nın değil,Nietzche’nin evreninde buluruz..Burada
güç kanundur ve ihtirasın tatmin edilmesi her düşüncenin üstündedir.Öyküler
Adem’le Havva nın Cennet’ten kovulması olayına kadar uzanır.Kahramanları Adem
,Kabil karışımı kuvvetle belirlenmiş tiplerdir. Korsan ‘da Gülnare ‘nin Conrad’ı
baştan çıkarma aracı elma yerine özgürlüktür.’’ Lara ‘’ da suçlu çift Cennet’ten
kovulurlar.Ezzel’in öldürülmesinde Kabil-Habil trajedisi yeniden oynanır.Sonuç
daima acıklıdır.Öykülerimm geçtiği doğa görünümleri son derece ustalıkla işlenmiş,büyüleyici bir
güzellik taşır.Byron öyküleri kendi başından geçmişçesine anlatır..
Gavurda kocasına
sadakatsizliği yüzünden bir çuvala konularak denize atılan kızın öyküsü bugünkü
sinema tekniğinin ‘’ flash-back ‘leri ‘’
close up ‘ larıyla anlatılmaktadır.Byron’un 1810 yılında Pire Limanı nda tanıklık
ettiği bir olaydan esinlenerek ve zina halinde yakalana Türk kadınlarının
çuvallara konulmak suretiyle denize
atıldıklarını sanarak yarattığı bu öykü,Batı aydınlarıdan Türklerin
barbarlığına bir örnek olarak
anlatılmıştır.’’ Abydos Gelini ‘’ nde çift cinsiyetli Selim’İn Zeliha ile Cafe
arasındaki savaşta nasıl oyuncak olduğu dile getirilirken,Byron’un ev içlerini
tasvir ederken çok başarılıdır.’’ Gavur ‘’ da Zeliha kahramanın ölümüne sebep
olur.’’Korsan’’ da Gülnare kahramanı kurtarır fakar kahramanın şerefi pahasına
!! Bütün öykülerde leitmotif tehlike,felaket,kurtarma,felaket ve
sürgündür.1809-1811 yılları arasında kendi isteğiyle sürgünü seçen Byron 1816
dan sonra yarı isteksiz bir sürgün olarak karşımıza çıkar.Türk masallarındaki
sürgü teması daima bu yüzden ön planda gelmektedir.
Beşinci Öykü ‘ Korent (Gördes
) Kuşatmasıdır ‘’ dır.Sadrazam Damat Ali Paşa nın 4 Temmuz 1715 te Gördes
kasabasını almadan önce Venedikli Minotti’nin barış görüşmes, talep ettiği bir
sırada Türk Ordugahında 600 barut fıçısının
patlaması yüzünden 700 erin şehit
düşmesi üzerine,Türklerin büyük bir çoşkunlukla ve çö alma hırsıyla Kal’aya
saldırışını ve zaptediğini canlandırmaktadır.
Lord Byron’un bu beş
manzum öyküsünde geçen Türkçe kelimelere bir göz atacak olursak Ingiliz şiirine
Turkce kelimeler kazandırmıştır.Lord Byron şiirlerinde geçen bu kelimelerden
ayrı olarak şiirlerine yazdığı notlardan gene turkce kelimeler kullanmıştır.
Lord Byron yine Türk
Masallarının notlarında,Ramazan ayin,Bayarm,Bayram ilişkisiyle yapılan
şenlikleri camilerde kurulan mahyaları,,Türkleri n gözde oyunu olan ciridi,Hz
Muhammedin hayır ve konuk severliğini Müslüman ve Müslüman olmayanlarla selamlaşmayı
.Sırat köprüsünü Kurana göre cennet ev hurileri.Kuranı kerimdeki sureleri,mezar
taşlarını anlaır.Tüm dönemi yansıtır.
1587 den 1811 yılına
kadar geçen iki asırdan ziyade bir süre
içinde Ingiliz edebiyatında görülen Türk
Tarihii ve motifleriyle ilgili bu yapıtların yanı sıra kaleme alınan
siyasa,sosyal ,tarihi eserler şüphesiz mevcuttur.Sir Paul Rycaut’un Türk tarihi
1686,Richard Knollysin Türk tarhi 1603
gibie eserler verilmiştir
No comments:
Post a Comment