Thursday, October 5, 2017

INGILIZ EDEBIYATINDA TÜRK MOTIFLERI

Din ayrılıkları yüüznden Ingiltere ile Ispanta arasında süregelen soğuk savaş sona ermiş ve Ingiltereye bir saldırıda bulunmak üzere Ispanyol kalyon ve kadırgalarını kapsayan ‘’ Büyük Armada ‘’ hazırlanmaya başlamıştı.
Ingiltere bir yandan ünlü denizcisi Sir Francis Drake’ş Cadix Limanına gönderip Ispanyol donanmasının otuz gemisini iş göremez hale getirmişse de,Ispanyanın saldırı kararı değişmemişti.Kralice I.Elizabeth’in tahta  oturduğu 1558 yılında beri Ispanya ile ilişkileri bir türlü normalleşmemişti.
Ingiltere,adalarını İspanya saldırısından ve belki de işgalinden kurtarmak içn kendisine müttefik arıyordu.Sokollu Mehmet Paşa’nın yeniden ihya ettiği Türk donanması, ve bu sayede Akdenizi bir Türk gölü haline kullanması,I.Elizabeth’in gözünden kaçmamıştı.Ustelik 1571 inebahtı yenilgisine kadar Ingiliz ihraç malları kapütilasyon kolaylıklarından yararlanan Fransız ve Venedik bandırali gemilerle gönderiliyorken,artık bu devlet buna yanaşmıyorlardı.Zira Osmanlılar kendilerine yüz vermez olmuşlardı.
Ingiltere hem kendi ticaretini olumlu bir yöne doğrultmak  hemde ispanyaya karşı deniz gücü hatırı sayılı bir devletle ittifak yaomak amaçlarını gütmekteydi.İşte,ilk olarak Londrali iki ünlü tacir Sir Edward Osborne  ile arkadaşı Richard Staper Türkiye’ye bir ticaret  heyeti  gönderdiler.Heyettekilerden biri,daha sonra Ingiltere’nin Türkiye’de ilk Büyükelçisi olacak,William Harborne’du
Ingiltere o zamanlar Türkiyeden Kuru üzüm,fındık gibi yiyecek  maddeleri  almaktaydı.Ingiltere,temsilcisi Harborne aracılığıyla kendi gemileriyle mallarını getirip Türkiyeden mal almak isteğinde bulunuyordu.
Fransa ve Venedik’in bu Ingiliz girişimine krşı cephe almalarına ve Ingilizleri kötülemelerine rağmen Sokollu Paşa,Türklerin gümrük gelirini arttırmak bakımından bunda yarar görmüş ve Sultan’ın ‘’ Kendisinde himaye isteyen her ferde ülkesinin açık olduğu’’ görüşünü savunduğunu bildirmişti.
Artık Ingilizler,Fransa  ve Venedik tüccarlarına komisyon ödemeden serbestçe ticaretlerini yürütebiliceklerdi.Bunun için tek şart,Ingilizlerin  merkezi Londrada  ve bir şubesi  Osmanlı Devletinde bir ticaret şirketi kurması ve Ingiltereyle ticaretin bu şirket yoluyla yapılacağı konusunun saptanmasıydı..
1578 yılında ‘’ Levant Trading Company’’ Londrada kuruldu.Ingiliz halkının muhayyelesi böylece doğuya kaymış oluyordu.Artık masallarıyla ,esrarlı zengiliğiyle çocukluklarından beri büyülülendikleri Doğu ülkeleri kendilerine kapılarını açıyodu.Türk Halıları,Türk havluları,Türk kumaşları,Türk ziynet eşyaları zenginlerin evlerini süslemeye başlamıştı..
Bu arada  Ispanya’nın Portekiz’İ zaptetmesiyle Lizbon yoluyla elde edilen Baharat  şimdi Türkiyeden sağlanıyordu.1583 yılında Ralph Newberry adlı bir Ingiliz karadan Hindistan’a bir yol saptamak amacıyla ilk kez Halep’ten Fırat’ı geçererek Hindistan’ı ulaşmıştı





İşte,Dogu’yla bu ilişki,hemen aksini ebedi eserlerde bulmaya başladı.Türkler hakkında eserler tercüme ediliyor,Hakluyt kaleminden çıkan yakın doğu seyahatleri ve haritaları şairlerin ve tiyatro yazarlarının zihinlerini meşgul ediyorlardı
Bu sıralarda doğan Elizabeth çağı tiyatrosunun büyük bir yazara olan ihtiyacı ön planda yer alıyordu.Bu boşluğu  Christopher Marlowe ( 1564-1593 ) doldurdu.Henüz Cambridge Universitesinde  öğrenci olarak bulunduğu sıralarda ,1587 de yazmaya başladığı ‘ Aksak Timur ‘ ( Tamberlaine ) piyesi çağının klasiği oldu.Marlove bu eserini ortaya koymak için Paulus Jovius’un Türk Tarihi ,Baptista ı bIgnatius’un Türklerin Menşeleri adlı eserinde yararlandığı gibi Fulgotius’un ‘’ Timur un Iranlıları yenişi’’ Perondius ve Lonicerius ‘un ‘’ Türklerin Kronolojik Tarihi ‘’ adlı eserlerinden esinlenmiştir..Ama şurası bir gerçektirki 1586 yılında George Whetstone’un ‘ English  Mirror’unda Timur hakkında çıkan bir yazı kendisine bu konuyu piyes halinde kaleme almasını ilham etmiştir.
1590 yılında en ünlü Elizabeth çağı tiyatro sanatkarlarınca oynayan eser büyük bir başarı sağladı.Bir Türk hakanı olan Aksak Timur’un Yıldırım Beyazıd ‘ı yenilgiye uğratarak kafes içerisinde gezdirmesi  sahnede son etkili olmuştu.Piyeste din konusunun,Hristiyanlık ve Müslümanlık çatışmasınında yer aldığını görüyoruz.Türklerle Avrupa Kralları Frederick ve Sigismund barış yapmaya karar veriyor.Her iki taraf da dinleri üzerine,yani Hristiyanlar isa ve Osmanlı Sultanı Hz Muhhammed ve Kuran ı Kerime üzerine barış bozmayacaklarına yemin ediyorlar.Ama,sonra Hrıstiyan Krallar,Papaya danışark Müslüman’a  verilen bir yeminin bozulabileceğini dair müsaadesini  alıyorlar.Osmanlu Sultanı durumu protesto ediyor ‘’ Hristiyanlar’da böyle hileli eylem,böyle hıyanet olabilirmi? Hristiyan Isa Üzerine and içtiği halde bu hareketiyle Isa’yı inkar etmiyormu ??’’ diyor ve Hazreti Isa’dan adını lekeleyen  bu Hristiyanları cezalandırmasını niyaz ediyor.Açılan savaşta Hrıstiyanlar yenilmiştir.Şimdi Osmanlu Sultanı kime dua edecek? Hz Muhammed’e mi yoksa Isayamı ? Sadrazam: ‘’Bu savaşın bir cilvesidir.Sultanım,Onun gücü bir mucize kadar kuvvetlidir ‘’ diye kendisini duraksamadan kurtarıyor..
Marlowe kendisinden sonra gelecek yazarlar için yolu açmış,kuralı koymuştı.Yakın doğu ve tarihine olan ilgi edebiyat alanında semeresini veriyordu.Beş perdelik  ‘’ Aksak Timur ‘’ piyesini beş perdelik bir ikincisi izledi.Bunda Timur’un eşinin ve kendisinin  ölümü çok etkili biçimde kaleme alınmıştır.Ancak birinci piyes kadar tekniği güçlü olamamış,seyirciyi  kendine çekememiştir.Kafiyesiz ‘’ Blank Verset’’ le yazılan eserin şiir ve fikir yönünden değerinin birinciden üstün olduğu kabul edilmektedir.
Bundan sonra ‘ Süleyman ve Perseda ‘ adlı tiyatro eseri Rodos adasının Türkler tarafından zaptını canlandırmaktaydı.
Shakespeare,büyük ölçüde Marlowe’un etkisinden kalmıştır.Her ne kadar Türkiye’ye ilişkin pasajları eserlerinde  serpiştirilmiş ise de – Othello’da Kıbrıs adasından ve Türk Donanmasından söz edilir _ konusunu Türkiyeden ala nir eseri yoktur
Marlowe’un ikinci eseri ‘’ Maltalı Yahudi ‘’ ( The Jews of Malta ) de konusunda Osmanlı tarihinden alır.Bir süre önce Malta adasının Türklerce kuşatılması olayını ele alarak bunu gerçektekinin aksine başarıyla sonuçlandırır ve adaya Yahudi Barnabası Vali yapar.Istanbul da Valide Sultanın teveccühünü kazanan Portekizli Davis Passi’nin marifetlerinden yararlanarak yazdığı bu eser,Contrari’nin Akdenizde Türk Savaşı başlıklı eserinde  Josephe Nassinin  hayret verici mesleği ve Venedikliikere karşı çevirdiği dalaverelerden mülhem olmuştur.Kendisinden sonra bir Yahudi karakteri Shakespeare ‘Venedik Taciri ‘ adlı eserinde benimseyerek canlandırmıştı.Shakespeare o kadar derin bir şekilde bu Yahudi  şahsiıetten etkilenmiştir ki ‘’ Titus Andronicus ‘’ adlı piyesindeki Aaronda yaşatmaktadır.
Robert Greene 1589 da kaleme aldığı ‘’ Alphonsus King of Aragon ‘’ adlı piyesini yakın doğuda ve yerli karakterlerle  canlandırmaktadır.’’ Tamburlaine’ in etkisi geniş bir ölçüde hissedilmektedir.George Peele’in  The Battle of  Alcazar  piyesi de zafer konusunu işlemekte ve  Selimus adlı piyesi ise II.Selimi sahneye getirmektedir.Türklerin savaşlarında  düşmanalarıı uğrattığı yenilgiler Ingiliz Edebiyat ında yansılarını  bulmakta gecikmemiş.Osmanlı imparatorluğunun trajik olaylarıda Ingiliz sahnelerinde ,Türk yazarlarının kaleme almasından çok önce yer almıştır..Abdulhak Hamidin bir türlü bastıramadığı ‘’ Süleymanın vicdan azabı ‘’ adlı,Kanununin oğlu Şehzade  Mustafa’yı  öldürtüşü  olayını 1739 da yayınlanan ‘’ Mustapha – A tragedy ‘’  adlı piyesiyke  David Mallet Ingiliz sahnesine armağan etmiştir.Beş perdelik piyeste ,Kanuni Sultan Süleymanın Gülbahar hatundan doğma,son derece güçlü,kuvvetli,savaşçı ve üstün karakterli büyük oğlu Mustafanın Hürrem sultanın çevirdiği ve damadı Sadrazam Rüstem Paşanın emriyle yaptığı entrikalar sonunda Kanununin emriyle Konya ereglisi civarında kurulan otağı hümayunda öldürülüşü canlandırılmıştır.
Eşsiz bir güzellik ve benzersiz anıtlarla bezenmiş Türkiye Ingiliz kadın yazarlarından  Lady Mary Wortley Montagu’nun mektuplarıyla ( 1717-1718 ) Batı’yı daha çok büyülemiş ve halk arasında uyanan ilgiyi genişletmiştir.Lord Byron bu etkilerin belleğinde yarattığı çağrışımlarka 1809 yılında Türkiyeye ünlü gezisini yapmış ve 1811 yılı 4 temmuz tarihinde Türkiyeden döndükten sonra ‘’ Türk Masalları ‘’ adlı beş uzun manzum öykü yazmıştır
Gavur ( 1813 )
Abydos Geliniz ( 1813 )
Korsan ( 1814 )
Lara ( 1814 )
Korent Kuşatması ( 1816 )
Bunlar ‘’ Childe Harold ‘’ adlı uzun düşündürücü şiir zincirinn ikinci ve dördüncü kantolarında ifadesini bulamayan,Lord Byron’un enerjik unsurlarının yansıtılmasıdır.Bu masallarda kendimizi Spinoza’nın değil,Nietzche’nin evreninde buluruz..Burada güç kanundur ve ihtirasın tatmin edilmesi her düşüncenin üstündedir.Öyküler Adem’le Havva nın Cennet’ten kovulması olayına kadar uzanır.Kahramanları Adem ,Kabil karışımı kuvvetle belirlenmiş tiplerdir. Korsan ‘da Gülnare ‘nin Conrad’ı baştan çıkarma aracı elma yerine özgürlüktür.’’ Lara ‘’ da suçlu çift Cennet’ten kovulurlar.Ezzel’in öldürülmesinde Kabil-Habil trajedisi yeniden oynanır.Sonuç daima acıklıdır.Öykülerimm geçtiği doğa görünümleri  son derece ustalıkla işlenmiş,büyüleyici bir güzellik taşır.Byron öyküleri kendi başından geçmişçesine anlatır..

Gavurda kocasına sadakatsizliği yüzünden bir çuvala konularak denize atılan kızın öyküsü bugünkü sinema tekniğinin ‘’ flash-back ‘leri  ‘’ close up ‘ larıyla anlatılmaktadır.Byron’un 1810 yılında Pire Limanı nda tanıklık ettiği bir olaydan esinlenerek ve zina halinde yakalana Türk kadınlarının çuvallara konulmak suretiyle denize  atıldıklarını sanarak yarattığı bu öykü,Batı aydınlarıdan Türklerin barbarlığına  bir örnek olarak anlatılmıştır.’’ Abydos Gelini ‘’ nde çift cinsiyetli Selim’İn Zeliha ile Cafe arasındaki savaşta nasıl oyuncak olduğu dile getirilirken,Byron’un ev içlerini tasvir ederken çok başarılıdır.’’ Gavur ‘’ da Zeliha kahramanın ölümüne sebep olur.’’Korsan’’ da Gülnare kahramanı kurtarır fakar kahramanın şerefi pahasına !! Bütün öykülerde leitmotif tehlike,felaket,kurtarma,felaket ve sürgündür.1809-1811 yılları arasında kendi isteğiyle sürgünü seçen Byron 1816 dan sonra yarı isteksiz bir sürgün olarak karşımıza çıkar.Türk masallarındaki sürgü teması daima bu yüzden ön planda gelmektedir.
Beşinci Öykü ‘ Korent (Gördes ) Kuşatmasıdır ‘’ dır.Sadrazam Damat Ali Paşa nın 4 Temmuz 1715 te Gördes kasabasını almadan önce Venedikli Minotti’nin barış görüşmes, talep ettiği bir sırada Türk Ordugahında  600 barut fıçısının patlaması yüzünden  700 erin şehit düşmesi üzerine,Türklerin büyük bir çoşkunlukla ve çö alma hırsıyla Kal’aya saldırışını ve zaptediğini canlandırmaktadır.
Lord Byron’un bu beş manzum öyküsünde geçen Türkçe kelimelere bir göz atacak olursak Ingiliz şiirine Turkce kelimeler kazandırmıştır.Lord Byron şiirlerinde geçen bu kelimelerden ayrı olarak şiirlerine yazdığı notlardan gene turkce kelimeler kullanmıştır.
Lord Byron yine Türk Masallarının notlarında,Ramazan ayin,Bayarm,Bayram ilişkisiyle yapılan şenlikleri camilerde kurulan mahyaları,,Türkleri n gözde oyunu olan ciridi,Hz Muhammedin hayır ve konuk severliğini  Müslüman ve Müslüman olmayanlarla selamlaşmayı .Sırat köprüsünü Kurana göre cennet ev hurileri.Kuranı kerimdeki sureleri,mezar taşlarını anlaır.Tüm dönemi yansıtır.

1587 den 1811 yılına kadar  geçen iki asırdan ziyade bir süre içinde Ingiliz edebiyatında  görülen Türk Tarihii ve motifleriyle ilgili bu yapıtların yanı sıra kaleme alınan siyasa,sosyal ,tarihi eserler şüphesiz mevcuttur.Sir Paul Rycaut’un Türk tarihi 1686,Richard Knollysin  Türk tarhi 1603 gibie eserler verilmiştir

No comments:

Post a Comment