Akdeniz’de
bayrağını dalgalandıran Türk Donanması,üç kıtaya yayılmış toprakları arasında
ulaşımına engel olan adalara sığınımıs ve yerleşmiş Venedik egemenlığıne vermek kararındaydı.Özellikle bazı eski
tarihçilerin belirttiklerinin aksine Kıbrısın
fethi Yusuf Nassinin isteği yüzünde değildi.Sultan II.Selim Osmanlu
imparatorluğunun geleceğine kötü planlar hazırlayarak çelme takmak isteyen Kıbrıs’ta
yerleşmiş Venedik egemenliğine son verme kararı alınmış ve uygulanmıştır.
Lefkosenin
alınmasından sonra Lala Mustafa Paşa,Beylerbeyi Mustafa Paşa’yı kendi eyalet
kuvvetleriyle Magosa kalesinin ne suretle ele geçirebileceğini inceleme
amacıyla Magosa’yı göndermişse de,Venedikli komutan,hiçbir suretle kanını
akıtmadan kaleyi teslim edemeyeceği yanıtını vermişti.Bu kesin cevap karşısında
Türk kuvvetleri 22 Eylül 1570’de kuşatmaya başlamışlardı..
Magosa
adanın güney doğusunda her biri o çağa göre ikişer,üçer yüz gemilik birer
donanma alabilecek genişilikte iki limanın ortasına girmiş bir burnun üzerine
kurulmuştu.Kentine ve kalenin kuruluş yönünde ,karadan kaleyi dövecek uygun
yerde yoktu.Denizden kıyıya fazla etki yapabilecek bir liman olduğundan,etrafı
düzenli bir rıhtımlada çevrilmişti.Limana ancak bir geminin girmesine uygun yer
bırakılmış,diğer kısım eskiden Haliç’te olduğu gibi kalın bir zincirle kapatılmıştı.Karadan
ve denizden dışarı ile haberleşme yeraltında yapılmış bir takım gizli yollardan
sürdürüldüğünden buranın birkaç saldırıyla kolayca ele geçirilmesi mümkün
görülmüyordu.
Venedikliler
Akdeniz’de Türk egemenliğinin kendisini göstermesi üzerine Kınrıs’ı elde
tutabilmek amacıyla1495’ten beri aralıksız bir çalışma içindeydiler.
Ünlü tarihçi
Hammer,kaleyi kendtin valisi olan Baglione ve askeri komutan Bragedino ile kale
topçu komutanı olan Martenengo’nun savunduğunu belirtir.Kaleyi 7000 asker ile
savunmakta olduğunu yazar.75 büyük
topları vardır.Kalenin dört tarafı ise 35 metre derinliğinde bir hendekle
çevrilmiş olup üstü de 320 kadar top kmazgalını taşımaktaydı.Ayrıca kale içinde
birçok barınak ve depolarla asker için
yatabilecek yerle bulunmaktaydı..
Birçok ikmal
maddeleriyle olan kalelerde gerektiğinde
gemi ve top yapabilmek için ufak bir tersahane ile bir dökümhane yer
alıyordu.
Kale komutanı
Bragadino Türkler’in Lefkoşeyi aldığını öğrenince Magosa’da eli silah
tutamayacak ne kadar adam varsa köylere dağıtmış,bulabildiği kadar cephane ve yiyeceği de uzun sürebilecek bir
kuşatma için içerede depo etmişti.
Havaların birden
bozması Türk donanmasının Kıbrıs sularından uzaklaşmasına neden olmuştu.
Piyale ve
Ali Paiaların donanma ile uzaklaşmasından sonra yalnız Rodos valisi Arap Ahmet
Bey,40kadar gemiyle Anadolu’dan askere yiyecek taşıma görevini yüklemişti.Türk
donanmasının uzaklaştığını gören
Venedikliler bunu fırsat bilerek 15 kadar büyük gemiyle Magosa limanına
giriverdiler.Böylece kaleye yeniden 2000 asker ve bir hayli cephane sokulmuş
oluyordu..
Eylülen
Mayıs’a kadar süren uzun kuşatma ve saldırılaın sonuç vermemesi ,komutan ve askerler üzerinde bir yılgınık
bırakmıştı.Komutanlar birbirleriyle yarış halindeydiler ve kendi askerlerine
birer örnek olacak kahramanlık hareketleri gösteriyorlardı..
Ilık bir
Mayıs sabahında Türk Ordusu harekete geçti.Kilis eyalet beyi Canbulatzade
,kendi erlerinin bulunduğu deniz tarafında açtırdığı lağımı arttırarak kale
duvarında açılan ufak gediklerden yalınkılıç içeriye sızıp saldırıya
girişmişti.Başarıya ilk anlarda ulaşan saldırı,dışarda bulunan derin hendeklerin
kolaylıkla ellerine geçmesinide sağlamıştı
Fakat neye
yarardu ki,Venedikli Komutan yapılıcak böyle girişimlere karşı yer yer ihtiyat
kuvvetleri bırakmış,saldırıya karşı saldırıyla cevap vermeyi planlamıştı..Şimdi
iki kuvvet arasında kıyasıya bir savaş başlamıştı.Şimdi iki kuvvet arasında
kıyasıya bir savaş başlamıştı.Canbulatzade Mustafa Bey,elinde kılıcı erleri
arasında ‘’ Haydi Benım aslanlarım’’ diye nara atarak savaşıyordu.Kıyasıya
süren savaş sonu içeriye giren kuvvetlerimizin kement alıp çifte bacak
kullanarak burçlara çıkmakta gösterdiği çabaları ne yazıkki,zafere
ulaşamamıştı.
Daha sonra
Muzaffer Paşa ile Anadolu Beylerbeyi İskender
paşa’nın da düzenlediği girişimde
beklenen sonucu veremiyordu.
Bu
çabalardan sonra Lala Mustafa Paşa’nın emriyle bütün kuvvetler büyük hendeğin
kenarına yaklaştırıldı.Getirdikleri taş ve toprakla hendeğin bir bölümü
doldurularak buradan kaleyi kuşatmayı denediler.Kale komutanı bundada tedbirliydi.Hendeğin o bölgesinde
önceden hazırlamış olduğu lağamı ateşlediğinden saldırı sırasında
özellikle Avrupa’lı tarihçilerin yazdıklarına göre üçbin kadar Türk Çocuğu
göklere yükselivermişti..
Sayısız
saldırıları sırasında kendi eyaletlerinin bayrak ve alemlerini ellerine alarak
kuvvetlerinin başına geçen Antep,Kars,Divrik Beyleri de bu büyük savaş yolunda
kanlarını akıtarak Kıbrıs’ın topraklarına gömüldüler..
Canbulatzade
Mustafa vey,Kilis eyaletine atandığı zaman henüz yirmi bir yaşındaydı.Asil bir
aileden geliyordu,kişisel meziyetleriyle
devlet adamları arasında genç yaşına rağmen bu makama
getirilmişti.Özellikle kendisinin yönetimindeki kabilyetini ilk önce seçen de
Sokollu Mehmet Paşa olmuştu.Kilise atanalı daha altı yedi ay olmuştu.Savaşa
giderken kendisine uygun gördükleri
Kilis’in ileri gelenlerinden birisinin kızıyla ailesi onu nişanlamış ve düğün
hazırlıklarına bile başlamışlardı.Fakat
Kınrıs’t görev aldığını öğrenir öğrenmez,nişanı bozmayı doğru bulmuş,bu
davranuşından dolayı kendisini sevenlerinin ve yakınlarının eleştirlmesini ‘’Ben
savaşa gidiyorum ,görevim sırasında şehitde düşebilirim,nişanlımı beni düşünmek
ve onu ardımda üzüntülü ve yaslı bırakmamak için böyle davranmak zorundayim ‘’
diye cevaplandırmıştı
Canbulatzade
Mustafa Bey,Magosa kuşatmasını hayırlı bir sonuca ulaştırmak amacıyla ilk
lağamı kendi düzenlenmiş,kale dibindeki hendekte kalarak cesaretini herkes
kabul ettirmişti.Askerlerine öncü olarak kale burcuna çıkma yönünden de büyük
başarı göstermiş,gecenin karanlığında yaklaştığı burca safak zamanı çifte bacak kullanmak sureti ile bugun Akkale adı
verilen burca tırmanmıştı.Arkasından yetişen kahraman erlerinin yardımıyla ipek kuşaklarını birbirine bağlamıştır,böylece atını bile
yukarıya çıkarmışlardı..Böylece burçta toplanan seksen kadar kahramanla kaleyi
ekine geçirivermişti.Ardından Türklerin
hücumu korkusuyla Venediklilerin bir büyük kiliseye sığındıklarını
öğrenince de düşmanın Akkaledeki toplarını oraya çevirererek kiliseyi
dövmüştü..
Bu
kahramanca hareket,kalenin tümüyle ele geçirilmesini sağlayacaktı.Kendisi
kalenin alınmasıyla uğraşırken kalede her nasılsa kapatıldığı yerden kaçmayı
başaran tutsak bir türk eri Venediklilerin ordu kaleyi aldıktan sonra
patlatılmak üzere deniz tarafında büyük bir lağım hazırladığını,bu lağımın
nerede ise patlatmak üzere olduğunu öğrenmişti..Ordusunu bu felaketten
kurtarmak isteyen bu kahraman,yanına
aldığı birkaç erle lağımın bulunduğu yere kadar ulaşmış,lağımın
hazırlandığı yerin ise bir hayli uzak ve düşman erleriyle dolu olduğunu
görüncede kılıcına sarılıp yol açarak henüz bağlanmamış olan lağımın kenarına kadar
varabilmişti.İçerde bulunan bin kanter barutu ateşlemiş,kendi askerini yok
edecek olan lağımı hayatını kaybetmek bahasına havay uçuruvermişti.Böylece
vücudu ve ruhu göklere yükselirken ülkesinide en büyük hizmeti yapmış
oluyordu..
Lala Şahin
Paşa,Canbulatzadenin kaleye çıktığını öğrenince bütün kuvvetlerin birden
saldırısını emretmişti.Canbulatzadenin o
kadar az bir kuvvetle gösterdiği kahramanlık ve elde ettiği başarı kale içinde
bulunanları büyük bir şaşkınlık ve korku içinde bırakmıştı.Kılıçlar havada
savruluyor,başlar yuvarlanıyor,zırhla parçalanıyordu.Kıyasıya bir savaş
başlamıştı.
1 Agustos
1571 günü kale tümüyle Turk kuvvetlerinin eline geçtiği zaman Akkale ile
Canbulatoğlunun yattığı yer arasındaki yolun iki tarafında bulunan duvarlarda
bu savaşların büyük izleri kendini gösteriyordu.Akan kanlarının renklerinin
bile solmadığı o duvarlar cesur yiğitlerin izini taşır
No comments:
Post a Comment