XVII yüzyıldaki birçok Avrupalı gibi,şakacı Fransız yazar Voltaire'de Frengi hakkında çok düşünmüş,çok fikir yürütmüştür. Frengi,o dönemin AIDS Hastalığı gibi idi ve her beş Fransız dan biri bu hastalığı kapmıştı.Voltaire bu hastalığı '' Insanlığın ortak düşmanı '' olarak nitelendirdi.
Kitaplarındaki karakterler frengi üzerine şakalar yaptılar,dedikodular ettiler ve frengi yüzünden öldüler.Ünlü eseri ' Candid' de Dr Panglos her ortaya çıkışında,vücudunun yeni bir kısmını frengiye,kaptırmış olur.Avrupa'nın hastalıklı hali,Voltaire'e iktidarın doğası hakkında bir iki şey öğretmiştir.Kısa bir fablında,dünyayı iki kız kardeşin yönettiğini öne sürer.Çiçek ile Frengi.Yaşlı kardeş '' Avrupa da çok eski zamanlardan beri bilinir '' ve zamanının çoğunu 'insanlaeın görüşünü bozmakla ' ve ' güzellikle savaşmakla geçirir ''.Genç olanı Amerikanın yılanlarlar dolu topraklarında yaşar ve '' güzelliği yararlı ve değerli kılan herşeye doğrudan saldırır '' İki kardeş,her biri kendi krallığında mutlu,beşbin yıl ayrı yaşarlar.Voltaire'e göre XV yy da '' Ispanyol donanmasıyla yolculuk ederek '' birbirlerini ziyaret etmeye başlarlar.Değişiklikten iki si de memnundur'' O zamandan beri artık bir arada yaşamaya karar vermiş gibidirler ''
Voltairin fablında kurgudan çok gerçekler yer alır.Çiceğin Eskidünya'nın Yenidünya'ya tehlikeli bir hediyesi olması gibi,frengi de Amerikanın Avrupa'ya biyolojik sürprizidir.Frengi,Avrupa'nın bağışıklık sistemini hazırlıksız yakalayan tek Yenibir dünya mikrobu olarak müthiş bir intikam aldı ve bir kaç veba salgınından daha fazla iş yaptı.Frengi,salgın hastalıklar bilimine de yeni bilgiler kazandırdı.Sıtma ya da cüzzam gibi eski mikropların aksine,görülem ilk vakalar kayıtlara geçirildi.Veba ya da nezlenin aksine mezarlikları doldurduktan sonra çekip gitmedi.Frengi kıtaya,1493'de bir grup denizciyle geldi ve Avrupanın cinsel haritasını hızla yeniden çizdikten sonra bir daha geri gitmemek üzere yerleşti.Frengi beşyüzyıl boyunca ,uygar dünyanın politikalarına,savaşlarına,edebiyatına ve cinsel yaşamına karıştı.Yatak düşkünü aristokratların,yanlız askerlerin ve gayretli hayat kadınlarının yardımıyla,Avrupalıların yatak odalarına prezervatifi,takma saçı,antibiyotiği ve büyük bir korkuyu soktu.Uygarlık ve frengi hep bir arada oldu.Spirochette ( Burgu biçiminde frengi hastalığına neden olan mikrop ) ve talihsiz taşıyıcılarına karşı yürütülen şiddetli kampanyalara rağmen,mikrop Yeni dünyayada hakim olmasa bile,muzaffer varliğini sürdürmektedir.
Colombe ve denizcileri frengiyi ilk kez Espanola adasında ya da Haiti de kaptılar.Aravaklar Ispanyollara,tütün ve bakteri dahil sahip oldukları herşeyi karşılık beklemeden vermeye hazır,dost ve kalabalık ( Üç milyon kadar ) bir halktı.Hala yaşayan bir Aravak efsanesine göre,hak kahramanlarından biri,Guagagiona ,bir kadınla '' büyük bir zevk '' yaşamış,ama sonra yaralarından temizlenmek için ormana çekilmek zorunda kalmıştı.Aravaklar için hastalık,muhtemelen ,bir uyuz vakasından daha fazla rahatsız edici olmayan ,hafif ve yaygın bir cilt enfeksiyonuydu.Mikrop için bakir toprak durumunda olan Colomb'un denizcileri ,Spirochete ile aşırı enfekte oldular,çünkü bir gecede beş altı konuksever Arvanak kadınıyla beraber oluyorlardı.1506'da Frengi hastalığı yüzünden '' Tanrı'nın elçisi olduğu '' hayalleri gören Colombe,bile yerlileri '' Sevgi dolu insanlar '' olarak tanımlıyorlardı.Colombe ve adamları ,bu karşılıksız ve hak etmedikleri misafirperverlikten sonra,1493'te kaçırdıkları birkaç Avarak'la Ispanya'ya geri döndüler.Denizcilerin çoğu yolculuk sırasında lekelerden,baş ağrısından ve tuhaf yaralardan şikayet etselerde,bunları ağır denizlere yoruyorlardı.Colombe Sevilla limanına demirlemeden önce,hastalık muhtemelen sakin dönemine girmişti.Amiral,sponsorlarını korkutmamak için notlarından hastalık tan hiç söz etmez..Altı denizcisi ve hayatta kalan latı Aravak'la keşiflerini açıklamak için Barcelonaya doğru yola çıkar.Uğradıkları her kasabada,insanlar Kolomb'un cesur denizciliğini ve inanılmaz maceralarını ,büyük şölenler ,partiler ve cinsel çılgınlıklara kutladılar.Colomb'un denizcilerinden biriyle ya da dost Aravaklardan biriyle beraber olmak,Yeni dünyayı keşfetmek gibiydi.
Ispanyol Hekim Ruy Diaz de Isla'ya göre,frengi Colombe ve Adamlarının gittiği her yerde onları izledi.İlk büyük salgın 1493'te Barcelona'da patlak verdi.Hastalığı kaydeden Diaz de ısla,yeni bir hastalığı görür görmez tanıyacak yetenekteydi..XV yy in en yetenekl doktorlarından biri olarak yirmi binden fazla frengiliyi ve Colomb'un aralarında Nina'nın kaptanı Vicente Pinzon'un da olduğu bir kaç denizciyi tedavi etti.Salgınları izledi ve birinin,Amiral'in denizcilerinin enfeksiyonlu giysilerini yıkadıkları bir halk çeşmesinden yayıldığını ortaya çıkardı.Diaz de Isla daha sonra hastalığı '' Espanola Adası'nın Yılan hastalığı '' olarak adlandırdı.Çünkü çirkin bir yılan gşibi '' eti yarıp bozuyor ,kemikleri kırıp çürütüyor,sinirleri çatlatıp kasıyordu '' .
De isla ,hastalığın üç safhasını tanımladı ve hastalara modern bir reçete verdi.Cinsel ilişkiden uzak durun,temizliğinize dikkat edin ve iyi beslenin.Diaz de Isla,hastalığı '' beş yıl ya da daha fazla süreyle '' durdurmanın en iyi yolunun ,ağır bir sıtmaya yakalanmak olduğunu fark eden ilk hekimdi.1530'lu yıllarda,Avrupa'da yüz ya da daha az ,insanın yaşadığı kasabalarda bile en az on kişinin Espanola yılanına kurban verildiğini öne sürüyordu,
Daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalara göre,Diaz de Isla'nın yılan hastalığı konusunda ki tahminlerini doğruladı.Frengi,diğer hastalıkların tersine,arkasında kendi imzasını bırakır.Treponema Pallidum bakterisi tirbuşon'a benzer ( bu nedenler spirochete-burgu - olarak adlandırılır ) ve onun gibi hareket eder.Uzun kemiklere ve kafatasına tirbuşon gibi girer.Tennesse,Virgini ,Alabama ve Arkansas gibi yerlilerin kalabalık halde yaşadığı her yerde ,bilim adına mezar kazanlar ,tamamen hastalanmış,büyümüş ve kalınlaşmış çene kemikleri buldular.Florida'nın çok eski yerlilerine ait kafataslarında frengi yumurtalarına rastlandı.Ohio ile Misssippi Vadisindeki büyük Toprak İşçilerine ait kemiklerde treponema nın bütün izlerine rastlanır.Meksika,Peru ve Guatemala'da araştırmalar yapan bilim adamları da frenginin izini buldular.Kurtların yediği kafatasları,şişmiş çene kemikleri ve damağın olması gereken yerde büyük delikler .Diğer iki treponema'da ( pinta ve yaws,ikisi de tropik cilt hastalığı ) aynı belirgin izleri bıraktığı için bilim adamları,Amerşkan yerlilerini ve Aravakları hasta eden treponema'nın cilt temasıyla mı yoksa cinsel ilişkiyle mi geçtiğini anlayamıyordu.Ancak,Colomb'un frengeiyle karşılaştığı yer konusunda şüphe yok.Yenidünya'nın tersine,Avrupa'da Asya'da ya da Afrika'da 1500 yılından öncesine ait frengi izi bulunmamıştır..
Colomb'un denizcileri yılmadan çiftleşiyorlardı ve hastalık Napoli'ye 1494'de Fransız Kralı VII.Charles'in ordusunu karşılamak üzere tam zamanında vardı.Kral Napoli'yi imparatorluğuna katmak istiyordu ve Isviçre,Almanya,Rusya ve Fransa dan kiraladığı elli bin kişilik paralı asker ordusuyla şehri ele geçirmişti.Olağan tecavüz ve talan faaliyetlerinin ardından,askerlerini ve sayısız kampçisini Fransa'ya geri çekti.Italyanlar karşı saldıır tehditleri savurunca kral sinirlerine hakim olamadı.Saldırının sonunda Charles Frengi bulaşmış ordusunu dağıttı ve spirochete'yi Avrupa'ya yaymaları için onları evlerine gönderdi.Paris'te terhis edilmiş hasta askerlerin görüntüsü fransızların midesini bulandırdı;kavun büyüklüğündeki '' İçlerinden lanetli ve enfeksiyonlu çamurlar sızan '' yaralar karşısında dehşete kapıldılar.Voltair '' Fransa bu savaşta kazandıklarının hepsini kaybetmedi .Hastalığı elinde tuttu ' diyordu.
Napoli savaşını zührevi etkileri,kısa sürede tüm dünyada duyuldu.Bu arada her ülke hastalığın yayılmasında komşularını suçluyordu.Her ülke,gelişen yurtseverlik duygularıyla isim yarışına katıldı.Italyanla ona '' Fransız hastalığı ' adını verdi.Fransızlarda '' Napoliten hastalığı '' dediler.Portekizliler '' Kastilya hastalığı ' dediler.Hindular frengiye Frenl ( batı hastalığı ) adını verdiler.Iranlılar Türk hastalığı derken ,Türkler Hristiyan hastalığı dediler.Çinliler ,Portekizlilerin hastalığı bulaştırdığı şehrin adını verdiler '' Canton'un yarası ''
Sıkı bir gezgin olan Ispanyol tarihçisi Gonzalo Fernandez de Oveido y Valdes ,bu boş konuşmaları ne zaman duysa gülmekten katılırdı '' Italya'dayken ,Italyanların Fransız hastalığından bahsetteiklerini duyduğumda gülerdim.Fransızlar da ona Napoli hastalığı derdi : aslında,yerlilerin hastalığı deselerdi daha iyi bir isim bulmuş olurlardı ''
Hieronymus Fracastorius 1530'da bahtsız çoban Syphilus hakkındaki şiirini yazmadan önce,kimse hastalığa 'Syphilus ' adını vermemişti.Bu,tıp tarihinin en ünlü metinleriden biridir ( Fracastorius ilerde önemli şeyler yazacağını biliyordu;bebekliğinde annesinin kollarındayken aniden şiddetli bir fırtına çıkmış ve annesine bir yıldırım çarpmıştı.Tek kurtulan Fracastorius olmuştu ) .Şiir,frenginin tüm belirtilerini ve ölümcül hastalıkların en beklenmedik anda ortaya çıkıp yok olma huylarını anlatıyor..Fracastorius'a göre çoban ' tarifsiz hastalığın ' ilk kurbanıdır.Syphilus,sığırlarını öldüren dayanılmaz sıcak yüzünden güneşe lanet edince,tanrılar kendini bilmez çoban'a bol miktarda hastalık gönderir '' Ey ! Syphilus ! 'Bütğn bunlar Batı Hint adalarında Ispanyolların gelişinden önce olmuştu.Fracastorius,bu şiirin ardından yine frengi üzerine, De Contagionibus adlı çarpıcı bir eser daha yazdı.Syphilis adı doktorların Latin tınısından ötürü rağbet ettikleri 19 yy kadar pek ilgi görmedi.
Frengi,1500 lerde kurbanlarına bugunkünden çok daha vahşi davranıyordu.Avrupalılar tanımadıkları mikroba karşı çok az direnç gösterebildirler,frengi de elinden geleni ardına koymadı.Ancak,Eskidünya'da bazı alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kaldı.Rutubetli ve sıcak Espanola'da çıplak Aravaklar treponema'nın cilt temasıyla yayılması için gayet elverişli birer ev sahibiydiler.Avrupa ise çok daha soğuktu ve Avrupalılar çok daha iyi giyiniyordu.Ince ve Narin spirochete'ler hayatta kalabilmek için bulabildikleri en misafirperver çevreye göçtüler ;Avrupalıların cinsel organlarına . Avrupalıların kaydettiği,ilk hastalık belirtileri ,ağızda ya da cinsel organlarda çıkan yaralardı ve bunları kızarık lekeler,eklemlerde ağrılar ve vücudun her tarafında yumurrta ya da ekmek somunu kadar büyük olabilen yapışkan tümörler izledi.Bazı durumlarda mikrop,insanların dudaklarını ,burnunu,boğazını ve bademciklerini yiyerek yüzlerini ' igrenç damlalarla ' doldurdu.Erkeklerin şişmiş ve çürümüş yumurtalıklarının düşmesi olağandı.
Fracastorius,hastalığı şöyle anlatıyordu : Eklem yerlerindeki etlerin soyulduğunu,kemiklerin yerinden çıktığını gördük ; yüzde iğrenç delikler oluşuyordu,dudaklardan ve boğazdan zayıf bir hırıltı çıkıyordu '' Hastalığın bugünkü yavaş ve iyi huylu seyrinin aksine,XV yy frengisi sağlıklı bir insanı bir kaç hafta içinde bir cüzzamlıya çevirir ve bir yıl içinde mezara götürürdü.
Alman soylusu Hümanist Ulrich Von Hutten,günlüğünün tamamını hastalığın belirtilerine ayırmış,yaşamının yarısını hastalıktan kurtulmaya çalışmakla geçirmişti '' Meşe palamutu iriliğinde,yaklaşanların kendilerini hastalandı. sanacağı kadar iğrenç kokulu bir madde salgılayan çıbanlardan bahis ediyordu.Günümüzde,erkek frengi hastalarının çoğu penislerinde,dillerinde ya da anüslerinde çıkan bir yaradan başka bir uyarı almıyor; kadınlardaysa hastalığın erken teşhisi daha da zor.
Avrupalılar Fransız hastalığından çok korkuyorlardı.Insanlar,yaygın bir selamlaşma olan öpüşme yoluyla ya da aynı bardağın kullanılmasıyla hastalığı kapıyorlardı.Almanya ve Isviçre de frengililerin hanlara, hamamlara hatta cüzzam kolonilere girmeleri yasaklanmıştı.1495 te Alman imparatoru Maxmilian '' zalim hastalıkla ' iligi çıkardığı kanunda,Tanrının yeni hastalığı çok fazla küfür ve lanet eden insanları cezalandırmak için gönderdiğini açıkladı.Üzerlerinde frengi yaraları görülen çocuklar,küfür ettikleri varsayılarak dövüldü.Paris'te yetkililer hasta yabancılara dört sous ( 5 centime değerindeki para birimi ) verdiler ve bir gün içinde şehri terk etmelerini emrettiler,yoksa idam edileceklerdi.Ayrıca Frengililerin evden çıkmaları yasaklandı. 1497 de Iskoçlar Edinburgh'lu frengililere iki seçenek tanıdı '' Ya tanrı sağlıklarını verene kadar '' ınch kenth adasına gideceklerdi ya da kızgın demirler dağlanacaklardı.Hastalara en merhametli şehir Frankfurttu.Hastalara ücretsiz tedavi sağlandı ve tedavi sırasında vergiden mufa tutuldular.Bu tutumun nedeni şehrin önde gelenlerininde hasta olmasıydı.
Günümüzün Tıp insanları cinsel temasla geçen hastalıklar olarak adlandırıldığı zührevi ( venereal ) hastalıklar,bu ado Roma'nın ünlü Tanrıçası Venüsten alırlar..Venüs güzelliği,aşkı,erosu içiki ve aldatmayı bir arada barındıran bir Tanrıça idi.Bu hastalıkların tarzı Venusun hoşuna giderdi.Frenginin Avrupa'yı bu kadar hızla doldurmasını muhtemel nedeni,bel soğukluğu,klamidya,uyuz ve büyük boyutlarda siğillerinin Ortaçağ cinsel organlarındaki hakimiyetiydi.Bir de bunun nedeni Uyuz ve onun sonucu olan yaralardı.
Eski zührevi hastalıklar ,örneğin bel soğukluğu ve klamidya,aşırı yanmaya yol açmış,doğurganlığı önlemiş olsa da,hastalıklarının doğasını çok genç fark eden Ortaçağ yetişkinleri arasında pek korkuya neden olmadı.Chaucer ile Boccaccio'nun müstehcen hikayelerinde anlattıkları gibi,Ortaçağ'da cinselliğe karşı rahat,hatta alaycı bir yaklaşım söz konusuydu.Her tür sevişme biçimi,şidet içersin ya da içermisin yaygındı.Evliliğin geç yaşlarda yapıldığı bir toplumda,genç erkeklerin çoğu işsiz ortalıkta dolanıyordu.Genç erkeklerin kıskançlığı ve ıstırab,birçok şehirde tecavüzü yaygınlaştırdı.Dijon'da yaşları yirmi dördü geçmeyen erkeklerin oluşturduğu çeteler,her yıl yirmi kadar kadına tecavüz ediyordu.Hizmetçi kızların,genç dulların ve rahiplerin sevgililerinin oldukları evlere daldılar,onları taciz ettiler.Dijon da pek çok erkek bu olaylara karıştı.
Hepside yaşıl ve evli erkekler olan kamu yetkilileri ,karılarını korumanın ve tecavüzleri sona erdirmenin en iyi yolunun genelev açmak olduğunu düşündüler.Bu evlerin bazıları küçük,dört odalı klubelerdi.bazıları ise 20 odalı olabiliyor,hatta dev bir bloku kaplayabiliyordu.Ozellikle rahiplerin çok olduğu şehirlerde büyük evler vardı.Evli erkeklerin gitmediği düşünülen genelevler,bekar erkeklere lisanslo bir fahişetle ucuz,iyi cinsel ilişki sunuyordu.Genelev sahibi ise parayı sattığı yiyecek ve içicek ten kazanıyordu.Frengi gelene kadar Gelenev işletmek ayıp ve günah değildi.
O dönemde Genel hamamlarda çok ilginçti.XIII yy da Romalıların hamam geleneği Avrupa'da kısa bir süre için yeniden canlandı.1387 de Frankfurtta Main kıyısında en az on beş hamam vardı.Viyanda ise yirmi dokuz.Tarihçilere göre Pariste o kadar çok hamam vardıki,Fransızlar bugunden daha temizdi.Şehirlilierin yoksulları ,kirlerinden ,pirelerden ve bitlerden kurtulma imkanına o kadar çok önem veriyorlardıki hamam paraları için dileniyorlardı.Bu hamamlar aile için olduğu kadar Cinsel buluşmalarında olduğu bir yerdi.
Hamamları popüler kılan sağlıklı eğlence,temiz keselenme ve enerik çiftleşme ,frengiyle birlikte aniden sona erdi. Hamamları ya yetkililer kapattılar ya da insanlar hastalık korkusuyla hamama gitmemeye başladı.XVI.yüzyılın sonuna gelindiğinde tüm genel hamamlar yok olmuştu;hastalığın gölgesindeki Avrupalılar üç yüz yıl boyunca kir,bit ve tifüse katlandılar.Insanlar yıkanmak yerine parfümler sıkındılar ya da pahalı giysileri kirlenmesi diye iç çamaşır giydiler.Yarı berber yarı cerrah haline gelen hamam sahipleri,işyerlerini eski müşterilerinin frengisinin tedavi edildiği yerler dönüştüler.
Hekimler,frengili hastaları,tedavi etmek istemedikleri için bu alt sınıf müdahalesini memnunlukla karşıladılar.Veba ve diğer bilinmedik salgınlarda olduğu gibi,frengiden uzak durdular.Tıp kitaplarında bulamadıkları bir salgın karşısında çoğu, '' vücudun en bayağı ve utanılası yerinde ortaya çıkan '' bu hastalıla işlerinin olmadığını,söyleyerek kapılarını kapadılar. 1532 de Metz li bir hekim,bilgili meslektaşlarının ,yoksulları tarlalarda ya da ormanlarda ateşler içinde ölüme terk ettiklerini '' bilgilerini ve deneyimlerini hastalardan esirgediklerini '' itiraf etti.Doktorların bu umursamazlığı üzerine,frengililerin tedavisi berberlere,cerrahlara ve şarlatan doktorlara,sahte ilaç ve cıva satıcılarına kaldı.Bu frengi uzmanları,tedavilerinde cıva kullandılar,çünkü uyuz ya da cüzzam gibi cilt hastlalıklarının tedavisinde uzun süredir cıva kullanıyordu.Bu mantık cıvanın etkili güvenli bir ilaç olmasını sağlamadı,ama onu kitleler ve küçük insanlar için tek tedabi haline getirdi.
Berberler ve şarlatan hekimler,zehirli metali iki şekilde kullandılar: Merhem olarak ve buharından yararlanarak cıvayı ,demir bir havan içinde domuz yağı,taze tereyağ,sirke,sakız,neftyağı ve sülfür ile karıştırıp,elde ettikleri merhemi,genellikle kemiğe kadar inen açık yaralara sürdüler.Her hekimin ve cerrahın farklı bir reçetesi vardı;kimileri merhemlerine canlı kurbağalar,tavuk kanı,yılan zehiri ve insan eti ilave ediliyordu.Berber ya da Cerrah,cıvalı merhemi sürdürdükten sonra hastayı havlu ya da battaniyelerle sıkıca sarıp çok sıcak bir odaya,küvete ya da fırına sokuyordu.Hakim görüşe göre: ' şeytani salgılar ' vücuttan ancak,ağızdan salya gelmesi ve aşırı terlemeyle atılabilirdi.( Ağızdan salya gelmesi,kanda aşırı cıva biriktiğinin belirtisidir ).Bazı cerrahlar ilk gün 2272 lt salya çıkması gerektiğini söylerken,bazıları da doğru tedavi için 28 ya da 30 günlük bir cıva kürünün ardından 50248 kilo salya çıkması gerktiğini öne sürüyorlardı.Hastaların bir çoğu bu miktarda salay çıkartamadan öldü.Yaklaşık yarısı kalp yetmezliğinden ,su kaybından ,nefessiz kalmaktan ya da doğrudan cıva zehirlenmesinden öldü.Bir çok frengili bir ya boyunca cıva buharı koklayarak pişmektense intiharı tercih etti.Ulrich Von Hutten,mucizevi bir şekilde on kürden sağ çıkmayı başardı,ama kendisinin bir istisna olduğunu itiraf etti.Yine de 45 yaşında frengiden öldü.,
Cıva tedavisinden geçmiş bir frengili oldukça kılıksız bir görünüşe sahipti.Dişleri ve saçları dökülmüş olur,hasta bir köpek gibi ağzından salyalar akardı.Frengili ve cıvalı olanların kanlarındaki bütün kırmızı hücreler ölüyordu;yediklerini sürekli kusuyor,derin bir bunalıma giriyorlardı;böbrek ve karaciğerleri iflas ediyordu.XVI yy da birinin frengidenm, yoksa cıva zehirlenmesinden mi öldüğünü anlamak güçtü.Bu tedavinin canice olduğunu söyleyen bazı hekimler olduysa da,diğerleri mikrobun başak türlü yok edilemeyeceğinde ısrar etti.Cerrahlar ve şarlatan hekimler,frenginin ' vücüda kirliliğinin ,ruhu da günahlarının cezasını veren ilaç olmaksızın '' asla iyileşmeyeceği sonucuna vermişti.
1500 ler boyunca,zenginler ve soylular cıvalı işkence tedavilerine rağbet etmedi.Yoksullar cıva ile iyileşmeye çalışırken,aristokratlar ahlaki iyileşmenin tatminkar bir tedavi olacağını düşünmedi.Onlar '' eğitimli '' hekimleri ve balgam sökücüler gibi daha ılımlı tedavileri karşılayacak kadar zengindiler.Batı hint adalarından gelen bu sert ve ağır ' kutsal ağaç ' dövülüp sulu bir tertibe dönüştüğünden aşırı terlemeye neden oluyor,ama hiç zarar vermiyordu.Ulrich Von Hutten,çaresizlikten umudu bu ağaçta aradı ve Augsburg lu Fuggerler ağacı ithal ederek ceplerini doldurdular.Seyyar satıcıların sokaklarda sahte ürünler satmasıyla küçük bir sanayi bile oluşmuştu.Soylular Kutsal ağaç'ı yaralarına sürüp huzurla kokteyllerini yudumlarken,mucizevi agacın dalları,yoksul frengililer önünde dua etsin diye kiliselere asıldı.
Yöntem ister canice ister yararsoz pşsun,tedavi olma talebi o karda yüksekteki,şarlatan hekimler Avrupa çapında büyük iş yaptılar.Hekimlerin hastalara sırt çevirdiği her yerde,şarlatan hekimler cıva merhemleri,yakıları,haplarıyla onlarin imdadına yetişti.Her avrupalı Venus ile beş dakikanın cıvayla bir ömür anlamına geldiğini öğrendi.Her tür tedavi denendi.Kaynamıi karınca yuvası çorbası içtiler,yaralarına solucan yakıları yapıştırdılar.Şarlatan hekimlerin belki de en ünlüsü,Londralı Bay Case idi.Case,bir ilaç firmasının promosyonda uzmanlaşmış iyi bir satış elemanı gibi,Londra şehrinin her yerinde zekice hazırlanmış '' Hastlara müjde ! '' diye başlayan broşürler ve el ilanları dağıttı.İlaçların reklamında başarılıydı.'' Venus'un soyundan gelenler .Dr case başvurur bir kutu ilaç alır ve kurtulurlar '' Çok hap sattı ve zengin oldu.
1550 lerin sonunda frengi hızını büyük ölçüde kaybetti ve üç aşamalı bir mikrop haline dönüştü.Ortaya çıkışını izleyen iki yüz yıl içinde Büyük taklitçi olmuş,teşhisi daha da zorlaşmıştı.Uzun ömürlü bir hale gelen treponema ,gençlik döneminde yaralar ve şişmiş lenf bezleriyle ,orta yaş döneminde eklem ağrıları ve boğaz şişmeleriyle,yaşılık döneminde delilik ve kalp krizi olarak kendini gösterdi.Hastalıkla elli yıl birlikte yaşayan frengi hastalarının çoğu kör oldu.1880 li yıllarda hekimler bakteriyel safari ilişkisini fark ettiler ve herpes hastalığı olan erkek yada kadınların frengiye yakalanma şansının yüksek olduğunu açıkladılar.
Frengi XVI yy da her türlü insanla karşılaştı.Rahibeler,Rahipler,haremağaları hatta papalar bile frengiye yakalandı.Köylüler,dilenciler ve Krallar da.Püritenler arasında,Papa II Julius'un frengiden çürümüş olduğu için başparmagünü kimseye öpturmediği dedikodusu yayıldıçÖpüşme gibi eski selamlaşma biçimleri bırakıldı;;insanlar karşılaştıklarında ek sıkışmakla yetindilerç.
Cinsel ilişki frengiden sonra doğallığını yitirdi.Erkekler kadınlara,kadınlarda erkeklere kuşkuyla bakmaya başladılar.Cinselliği yaşamaktan çok düşünmüş olan DH Lawrence ,hastalıktan duyulan '' mutlak gizli dehşetin ' Ingiliz,Ispanyol ve Amerikan düşüncesinden ' tarif edilmez bir etkisinin ' olduğunu ileri sürer.Korku hiç bir zaman hastalığın,yayılmasını durduracak kadar büyük olmadı ama çok gerçekti.Doğurmanın güzelliği,deliliğin,felcin ve gerizekalı çocukların olduğu bir gelecek duygusuyla lekelenmiş cinsel hayata '' korkunç bir darbe ' inmişti.Frengi sonrasında,Lawrence ,Chaucer'in müstehcen hikayelerini naif,babalığıysa son derece tehlikeli bulmaya başladı: '' Püritenciliğin yükselişinde,Kral Charles'ın kafasının kesilmesinde ve New England kolonilerinin kurulmasında,cinsellik ve üremeyle ilgili imgeleme hakim olan dehşet unsurunun hiç değilse kısmen payı vardır.Eğer Frengiyi gerçekten Amerika gönderdiyse,püritencilikle birlikte onun dehşetini geri almıştır.
Frengi dehşeti en çok erkeklerin düşüncelerini etkiledi ve fahişeler zulüm edilmesine yol açtı.Hastalığı taşıyıp yayanlar evsiz erkekler olsa da,evsiz ya da çalışan kadınlar hastalığın deposu haline gelmişlerdi.Hastalıktan önce St Augustine gibi saygıdeğer filozoflar fahişeleri,kanatlarıyla diğer kadınları '' şehvetin tahrikinden '' koruyan melekler olarak görüyorlardı.Ama frengi ortaya çıkar çıkmaz,ahlak bekçileri bu korumadan mahrum kaldılar.XV yy da bir Papa 6000 fahişeyi Roma dan sürmeye kalkıştığında halk ayaklandı.Yerel yetkililerinden genelevlerden gelecek vergilere ihtiyaçları vardı.Fransa kralı IX Louis bütün fahişeleri sınırdışı etmeyi denedi,eğer başarsaydı Soylularıda kaybedecekti.1635 yılında Fransız yönetimi,fahişelerin ' kamçılanmalarını,saçlarının tıraş edilmesini ve yargılanmadan sürgüne yollamasnın ' buyuran bir yasayı kabul etti.XVIII yy da polis,fahişeleri düzenli olarak toplayıp zorla tedavi için hastahanelere gönderdi.Zorlu tedavinin ardından,hemşireler ve doktorlar,hastalandıkları için fahişeleri dayaktan geçirdiler.Oysa aynı muamele erkeklere yapılmadı.
Frenginin gölgesi modanında üzerine düştü.Hastalar kaşları,bıyıkları ya da saçları frengi yüzünden dökülmesede ,bunu cıvanın yapacağını öğrendiler.Saç ve sakal kaybı,frengililer arasında ' parlak başlar ' alt salgınını yarattı;bu da Fracastorius'un dediği gibi erkekleri gülünç duruma düşürdü.Ayrıca frengi taşıyan biri kolayca ayırt edildiğinden,aşk hayato mahvoluyordu.Sonuç olarak peruk takma alışkanlığı,ilk kez Fransa da 1570 lerde ortaya çıktı ve 1600 larda bir moda halini aldı.Peruktan önce ,dazlaklar başlarına gece takkesi,takma saçlı şapkalar ya da asılmış bir adamın kurumuş kellesini andıran ' kelle örtüsü ' takarlardı.Peruk,bu acınası örtülerin tersine,frengili erkek ya da kadınların durumlarını utanç duymadan gizlemelerini sağladı.Saçları ve kaşları spirochete'ler yem olan Kraliçe I.Elizabeth'de ,Iskoç kraliçeside peruk taktı.Fransız devrimine kadar peruk,aristoraksinin resmi işareti ve hastalığı saklamanın en iyi yolu oldu.
Bir süre sonra peruklar türlü biçim ve bedende üretilmeye başlandı: Karnabahar,Kara çizik ,Üç sıra,Yaban domuzu sırtı,Dişi Ejder,Kısa kuyruk,geniş taban.Yargıçlar ve Avukatlar başlangıçta frengi yüzünden takıldığını unutup bu sonuncusunu hala kullanırlar.Frengi hastalarını kanatıp cıvayla ovan berberler,perukları imal ediyor,bakımınıda yapıyordu.Insan saçından,at kılından,inek kuyruğundan,Afrika koyunlarının yününden ya da beyaz keçi kılından yapılan perukları sürekli bitlerden temizlenmeliydi.Peruğun pudralanması içinde hafta da birkaç kilo un gerekiyordu.Aşk maceralarının etkilerini gizlemek için peruk takan rahipler bazı beyefendilerin kiliseye yaptıkları yardımlarından daha fazlasını perukların bakımlarına harcamalarından şikayetçiydi.Prenslerin,din adamlarının ve frengililerin perukları konusunda kaygıladıkları tek dönem bu salgın dönemiydi.
Sağlığından kaygı duyan beyefendiler,perukların yanı sıra '' zırh ' da giydiler.XVIII yy boyunca erkekler,günümüz aşıklarını sadakatıyla ' cumdum kalkanları ' ve ' makineler ' kuşandı.James Boswell güçlü bir ' neşeli genç kızla '' '' güvenli bir şekilde kılıflanmadıkça '' ya da '' tepeden tırnaga zırha girmedikçe beraber olmuyordu.Kazanova da benzer önlemler aldı ve düzenli olarak Ingilizlerin icat ettiği küçük koruyucu torbaları kullandı.Onlara ' Ingiliz ceketleri '' adını verdi.Onları takmadığı zaman frengi ya da bel soğukluğu kaptı.
Prezervatifib icadı Doktor ta da Albay Condom'a atfedilse de,ünlü mucidin çeşitli hayat hikayeleri vardır.Bir çok kaynak,onun hayat hikayesini farklı şekillerde anlatır.Adını yüz farklı şekilde yazar,dört muhafız birliğinden birinde görev yapmıştır ya da II.Charles'in doktorudur.Kullanışlı deri torbalarını 1660'ta icat etmiş olabilir ya da sadece kılıfların malzemesini değiştirerek sert keten yerine yumuşak balık derisi ya da koyun bağırsağı kullanmıştır. Kral II .Charles 'ın gayri meşru çocuklarının sayısını azaltmak için bu keşfi satın aldığı söylenir.Bazı kaynaklarda Condom'un mucit falan olmadığını '' kasabanın kızlarına '' zırh satan bir sokak satıcısı olduğunu belirtir.Icadın müstehcen şöhreti nedeniyle,Condom adını değiştirmiş ve utancından ortadan kaybolmuş olabilir.
Bununla birlikte,Ingiliz ,icadının amacı hakkında b,r kuşku yoktu.Torbalar sağlık için koruyucu hastalık içim de önleyici işlevi görüyordu.Dükkanlarda adı ' güvenlik tamamlayıcısı ' idi.Hekimler bile ' çapkınlarımızın bulduğu belkide tek ve en iyi koruyucu '' olarak Condom'ı tavsiye etti.1750 lerde alet o kadar popüler hale geldiki şairler ona şiirler yazdı.Londra kahvelerinde hekimler ,çapkınlar ve aristokratlar bu keşfi yere göğe sığdıremıyorlardı.Ancak bu mutlu havayı paylaşmayanlarda vardı.Iskoçlar 1700 lü yıllarda Ingiliz parlamentosy ile birleşmeye karşı çıktılar,çünkü bu yakınlaşmanın ülkelerine comdom'ı ve günahkarlığı sokacağını düşünüyorlardı.Din adamlarıysa Condom'un,ahlak bozucu etkisinin yanı sıra gebeliği önleme özelliğinden korkuyorlardı.1826 da Papa XII Leo,'' Günahkarları,günahı işledikleri uzuvlarından vururak cezalandıran İlahi takdire karşı çıktığı '' gerekçesiyle icadı yasakladı.Katolik kilisesi hala kaldırmadığı yasakla,bugun terponema'nın ruhunu ve üremenin kutsallığını korumaktadır.
XVIII yy da prezervatif ile peruk,Avrupa'nın frengili aristokratlar için vazgeçilmez birer ihtiyaçtı.Ancak saray ve soylular aşk hayatlarına devam ediyordu.Bütün bu karmaşık cinsel ilişkiler ve flörtler soyluları mutlu ya da sağlıklı yapmadı.Fransa kralı I.Francois frengi idrar torbasında üç delik açıncaya kadar herkes kadar çapkındı.Ingiltere Kralı VIII Henry nin frengiye meydan okuması Tudor hanedanın sonu oldu.Rusyanın korkunç Ivan'ı ,Çok sayıda düşmanını haşlayarak,yakarak ,kamçılayarak ve şişleyerek şanına yaraşır bir hayat sürdü.Ama treponema onun bu çılgınlığına,bir satranç oyununda beynini durdurarak son verdi.Fransız devriminden önce tüm aristokrat erkekler frengiliydi.
Soylulardan sonra frenginin en iyi müttefikleri tüccarlar ve askerlerdi.Kadınsız erkekler,özellikle top ateşi,miğfer yarası ya da tifüs nedeniyle her an ölümle burun buruna olan erkekler,genel olarak normal cinsel sorunlara ya da hastalıklara aldırmıyordu.Aç,açıkta ve kendilerini koruyacak erkekleri olmayan kadınlarda aldırmıyordu.Wallenstein ile Napoleon'un muhteşem orduları Avrupa'yı,peşlerinden eşlerden,fahişelerden ve çocuklardan oluşan bir kalabalıkla dolaşmıştı.Yetkililerin,bu kamp sakinlerinin askerlerle birlikte ilerlemelerini yasakladığı 1850 lere kadar,bu kadınlar yemek pişirdi,dikiş dikti ,çamaşır yıkadı ,erkeklerine baktı ve savaştı.Evsiz ve geçici askerler,frengiyi kamplara silah gibi taşıdı ve ' mutlu hastalık ' hakkında,savaşın bir parçasıymışcasına şakalar yaptı.Bana güvenin diyordu Voltaire '' 30 bin asker aynı sayıda düşmanla meydan savaşına girerse,iki tarafta da 20 bin kişi frengi kapar ''
Bir ordunun savaşma yeteğini felç edebilecek güçteki Frengi,kısa sürede bir biyolojik silah haline geldi.Ingiliz ve Fransız orduları,V Philip'in Madrid'de kuşattığında ,kral şehrin açlıktan kırılan fahişelerinin düşmanla yatmasını memnunlukla izledi.Gerçi askerlerin yarısı frengi kapmıştı,ama Philip hastalığın bütün işi bitirmesini bekliyordu.sonuçta Madrid 1706 da düştü.Prusyalılar da 1871 de Paris'i işgal ettiklerinde benzer biyolojik direnmeyle karşılaştı; Fransız yetkililer hasta fahişeleri tedavi etmeye son vermişlerdi.Ancak Frengi çoğu ordı için her zaman kendi kendine bulaşan bir hastalık oldu.1860 larda Ingiliz askerlerini hastahanelik eden hastalıkların başında frengi geliyordu.Her güm 60 bin kişilik ordudan 586 asker ,baş ağrıları,şişmiş eklemler ve yara dolu ağızlarla yatağa düşürüyordu.Frengililerin tedavisi de asker başına 100 poundluk bir maliyeti buluyordu.Birinci dünya savaşı sırasında hastahane ziyaretlerinin yaklaşık üçte birinin nedeni frengiydi ve yaklaşık yarım milyon Ingiliz askeri hastalığa yakalandı.Uygun barınma koşulları,iyi bir ücret be su ile sabun,treponema'nın ölümle yüz yüze evsiz erkeklere olan tercihini,tamamen önlemesede zayıflattı.
Avrupanın soyluları frengiden deliye dönerken,hastalık kıtanın doğmakta olan orta sınıflarının frengiye karşı erdemli bir seçenek niteliği kazanmasını sağladı.Hiçbir hastalık sınıf farklılıklarını ve değerkeri frengi kadar iyi tanımlayamamıştır.Aristokratlar birbirlerinin metresleri hakkında dedikodu yaparken,tüccarlar ve kamu görevlileri eşlerinin hatırını soruyordu.Evlilik sadakati krallara saçma gelmiş olmalı ama bankacılar ve muhasebeciler için evlilik adeta vergisiz ticaretti.
XIX yy daki orta sınıf zaferinden sonra,frengi ahlaki yozlaşma işareti haline geldi.Kalıtımsal frenginin keşfi,hastalığın gerek toplumun gelişmesi gerekse aile yaşamı için bir tehdit oluşturduğu inancını güçlendirdi.Soylular ne kadar günahkarsa o kadar iffetli olmaya çalışan Viktoryenler ,frengiyi öylesine korkunç buluyorlardır ki onun hakkında konuşmaktan vazgeçtiler.1920 lerim ve 1930 ların sağlık kampanyalarına kadar,yaklaşık elli yıl boyunca,Ingiliz ve Amerikan gazetelerinde fremgi kelimesinin kullanılması yasaklanmıştı.Frengiye savaş açmış biri olan Prens Morrow '' Zührev, hastalıklarından ulu orta bahsetmek,kişisel olarak onunla tanışmaktan daha büyük bir değer ihlalidir '' diye düşünüyordu.
Frengi uygarlıklarda her zaman kendine yer buldu ;çünkü uygarlık onu barındırmaktan hiç vazgeçmedi.Treponema'nın evsiz insanlara,avare denizcilere ve yatak düşkünlerine ihtiyacı vardır,tarih de bu grupları düzenli olarak üretir.Frengiyi yeni dünya dan bekar erkekler getirdi ve onu yayanda bekar erkeklerdi.Akıldan çok boş zamana sahip olan aristokratlar,frengiden sonra cinsel devrimlerin biyolojik sonuçları olacağını kanıtladılar.Göçmenler,köleler ve topraklari işgal edilmiş halklar,her zaman treponema için kolay av oldular ,çünkü evsiz,yurtlarından edilmiş ve ruhen çökmüşlerdi.Bugün siyahlar ve Amerikan yerlileri arasında görülen yüksek frengi oranı,köleliğin Afrika ailesini parçalayışının ,çiçek işgalinin yerli kabilelerini yeniden düzenleyişinin anısıdır.
Teknoloji ya da kapitalizm ne zaman aileleri parçalasa,frengi ya da diğer zührevi hastalıklar sırtlan sürüsü gibi saldırır.Genel olarak bakıldığında frengi,insan politikalarının,ekonomilerinin yada savaşlarının evsiz ve mutsuz bri çok erkek ve kadını bir araya topladığı yönünde bir işaret yada uyarıdan başka bir şey değildir.
Bu grupları frengiden temizleme kampanyaları hayli yaratıcıydı.Birinci Dünya Savaşı sırasında,Amerikan donanması gemilerdeki tüm kapı tokmaklarını kaldırdı,kapı tokmaklarını hastalığı yaydığı düşünüyorlardı.İkinci dünya savaşında ,yetkililer '' kösele salgınbilimi '' uyguladıkları ve kaynagi bulana kadar denizcileri hasta dostlarını izlediler.Korkutma kampanyaları devam etti ama iki çözüm eksikt, '' Prezervatifler ve çok eski bir adet olan temizlenme,1940 larda bir çok doktor ,penisilini,frengiyi yok edecek mükemmel bir silah olarak tanıttı.Ilaç işe yaradı.The American Journal of Sphyilis ve birçok halk sağlığı kampanyası 1950 lerde işsiz kaldı ama frengiinin kökü kazınamadı.Dayanıklı hastalık,halk sağlığı ilminde '' başarıdan yola çıkarak başarısızlık yasaları''nın keşfini sağladı : Bir hastalık kontrol programı,nihai yok etme hedefine doğru yaklaşırken,yok olma ihtmali daha yüksek olan programdır,hastalık değil ''
Voltaire 'in de,Fracastorius'un da salgınlar hakkında öğrendiği şeylerden biri,bir nehir gibi bir yükselip bir alçakdıklarıydı.Voltaire,salgını yok etme konusunda devrimci hayallere sahipti ama Fracnastorius ihtiyatlı bir salgınbilimci olarak daha bilgiliydi.Ölümcül salgınların kendi ritimleri ve takvimleriyle hareket ettikleri sonucuna vardı ve ' yeni ve alışılmadık hastalıkların belirli zamanlarda ortaya çıkmasının '' çiçeklerin baharda açması kadar normal olduğunu söyledi.Filozof hekim frengi çekip gitsede ,torunlarımızın onun yeniden dirilişini göreceğini öne sürdü.Salgınların cıva benzeri alışkanlıklarına saygı duyan Fracastorius,cinsel yaşam var oldukça zührevi hastalıkların hep varolacağını farkındaydı.
Bugün Fracastorius'un kim olduğunu bilen pek az kimse olmasına rağmen,frengiyi ,uygarlığın sadık çobanını bilmeyen denizci,asker ve evsiz sayısı çok azdır.Fracastorius bugün yaşasaydı,bu gerçeklikler karşısında yılgınlığa kapılmazdı.Kehanetlerini de değiştirmezid.Her frengibilimci gibi,hastalığın ancak,uygarlığın onu yatağına almaktan vazgeçtiğinde yok olacağını biliyordu.
No comments:
Post a Comment