'' Barlas '' adında,Şehr i Sabz yakınlarında bölgeye yerlşemiş ve Çağatay ulusunun Türkleşmiş bir boyuna mensup olan Timur,o devirlerde ismi ve anusu kutsal sayılan Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın ' Han ' unvanı bile,Moğol olmadığı için ,kullanmıyor;hatta devletin başında,Cengiz soyundan gelme göstermelik bir ' Han '( Mahmud ) bulunduruyordu..
Bugün,Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızlarından birinin,Timurlular Devletini temsil etmesinin nedeni de,Timurun Türk soyundan gelmesidir.
'' Timurlu '' adı,bu devletin kurucusu Timur'dan gelir.Osmanlu tarihinde ' Timurleng' diye adlandırılan Timur'a leng sözcüğü '' Aksak Timur ' da denmiştir. ( Farsça Timur -i Leng )
Bugün kimi batılı tarihçiler,özelliklede Amerikalılar,Timur'un yön ve ad verdiği Timurlular dönemini '' Türk uygarlık tarihinin Rönesans'ı '' olarak kabul ederler.
Gerçektende bu anlamda,Timurlular devri,'' bilgin hükümdarlar '' devridir... Bu aydın yöneticiler arasında ne çarpıcısıda 1394 ile 1449 arasında yaşayıp 1447 - 1449 döneminde Timurlu devletinin hükümdarlığını yapmış olan Timurun torunu,Şahruh'un oğlu Uluğbeydir.
Astronomi merakıyla ünlenen ve doğumu sırasında ' çok güzel olayların gerçekleştiği' anlatılan Uluğ Bey,ne yazık ki,aynı zamanda bşr astroloji kurbanıydı.
Geleceğin bilgin hükümdarının doğum haberini alan Dedesi Timur,bu müjdeyi kendine has bir biçimde kutlamaya karar verir;O sırada kuşatma altında tuttuğu Mardin kenti halkının hayatını bağışlarçBebeğin doğduğu ilk saatlerde de Semerkandlı astrologların hazırladığı yıldız haritasıyla desteklenen bir kehanet ' Bu çocuj tahta çıkacak ve bilim alanında büyük zaferler elde edecek '' müjdesini verir.
Gerçekten de genç veliahdın ilk yılları çok mutlu geçer.Timur, sarayındaki ünlü bilginler sayesinde torununun iyi bir eğitim almasını sağlarken,eski sailah arkadaşlarını da onun askeri eğitimiyle görevlendirir.
Uluğ bey'in büyükannesi Saray Mülk'ün yanında,dedesi Timur'un seferlerine katılan UluğBey,hayatının ilk dramını 11 yaşındayken yaşar.Dedesi 1405 de Çin seferi sırasında ölür.
Taht kavgası,Timurlu Prensleri böler ve ancak dört yıllık bir mücadelenin sonunda,Timur'un 4.oğlu,Ulug bey'in babası Şahruh,eski imparatorluğun merkez bölgesinde yönetimi ele geçirmeyi başarır.1409 da Herat'a yerleşip Semerkanta ve bağlı illere ( Maveraünnehir ) henüz 15 yaşındaki oğlu Uluğ Beyi vali olarak atadığında ' kehanetin ilk bölümünü ' onaylarcasına,ona tahta giden yolu açar.
' Kehanetin ikinci bölümünün ' gerçekleşmesi için ise,çok uzun bir süre geçmeyecektir.Uluğ Bey'in yavaş yavaş etrafından uzaklaştırdığı siyasi ve askeri danışmanların yerini bilginler alır....
Timur döneminde Semerkand'a getirilen Iranlı bilginlerin bir kısmının Uluğ Bey'in hükümdarlığı zamanında da burada bulunduklaru bilinir.Uluğ Beyin pozitif bilimlere yönelmesinin nedenlri arasında,bu iranlı bilginlerin etkisinin bulunduğu görüşü de egemendir.
Asıl adı ' Muhammed Turagay 'olan Uluğ Bey,Islam dünyasında tahta geçen ilk bilgindir.
Semerkand da yaşayan ve o dönemin Eflatun'u olarak anılan Salahüddin Musa bin Mahmud Kadızade i Rumi,Uluğ Bey'in ilk hocalarındandır.Uluğ Beyin matematik ve astronomiye olan merakı,Kadızade i Rumi'nin yanı sıra,Mansur Kaşi ve Alaaddin Ali bin Muhammed Kuşçu gibi dönemin ünlü Islam bilginlerini çevresinde toplamasına yol açar.
Bu dönemi inceleyen uzmanlar,Uluğ Bey zamanının Batlamyus'u ( Ptolomeus ) olarak tanınan Ali Kuşçunun astronomiye Uluğ bey sayesinde merak sarmış olduğunun düşünülebileceğini öne sürerler.Ali Kuşçunun Uluğ Beyin ölümünden sonra da astronomiye olan ilgisini sürdürmesi,onun bu tercihi yaparken hükümdara yaranma kaygısı taşımadığını da gösterir.
Uluğ Bey,daha hükümdar olmadan önce,1428 de Semerkand da bir rasathane yaptırmaya başlar.Bu rasathanenin yapımı 1420 de tamamlanan bir medreseye ek olarak inşa edildiği bilinmektedir.
1908 yılında yapılan ve Vyatkin tarafından yürütülen kazılarda,Uluğ Bey'in yaptırdığı rasathaneye ait olduğu sanılan kalıntılar ortaya çıkarılmıştır. Yine bu kazıda,rasathaneye ait olduğu nilinene kadranın toprak altında kalan bir parçası bulunmuştur.Eldeki bilgilere göre,dairesel bir şekle sahip olam medresenin çapının yaklaşık,50 metre ,yüksekliğinin ise,35 metre civarında olduğu düşünülmektedir.
Uluğ Bey'in kurdurduğu rasathanede yürütülen çalışmalar,Batlamyus tarafından yapılmış ve o zamana dek tartışmasız kabul edilne hesaplardaki bir hatayıda saptamıştır.Ulug Bey,gözlemlerden elde ettiği veriler sayesinde bir yılın uzunluğu 365 gün 5 saat 49 dakika 15 saniye olarak hesaplanmıştır.Doğruya oldukça yakın olan bu değerin yanı sıra,Güneş,ay ve gezegenlere ait verilereden yola çıkara Uluğ beyin yaptığı gezegenlerin hareketlerine ilişkin çalışma da,neredeyse kesin denebilecek kadar doğrudur.
Uluğ Bey,döneminin önde gelen bilim adamlarını ,Semerkand medresesi ve ona bağlı rasathanede çalışmaya çağırır.Aralarında astronomi ve matematik konularında dönemin ünlü ismi olan El Kaşi nin de bulunduğu Uluğ bey başkanlığındaki bu bilim heyeti ,kübik denklemlerin doğru yaklaşık çözümleri için yöntemlerini,iki terimli teorem ile çalışma yollarını,sekiz ondalık sayıya kadar doğru olan kesin sinüs ve kosinüs tablolarını,küresel trigonimetri formüllerini üretir ve özelliklede Batlamyus sonrasının ilk kapsamlı yıldız cetveli olan 'ulug beyin yıldızlar cetvelini ' hazırlar.
Bu yıldız kataloğu XVII yy a kadar sürüp giden dönem boyunca,bu tür çalışmalar için bir standart oluşturmuştur.Bu katalog Uluğ Bey,El Kaşi ve Kadızade başta olmak üzere rasathanede çalışan çok sayıda bilim adamının ortak ürünüydü...
Özellikle,astronomi alanında büyük başarılara imza atan Ulu Bey'in yöneticilik yaşamı, bir hükümdar olarak girişimleri ise,son derece sönük geçmiştir......
Eylemden çok bir düşünce adamı olan Uluğ bey,şiirler yazar,Cengiz Han Imparatorluğuna ilişkin bir kitap kaleme alıre,etrafında topladığı güçlü bilim adamları ve onlarla birlikte gerçekleştirdiği çalışmalarla,doğumu sırasında ortaya atılan kehanetin ikinic bölümü böylece doğrulanmış oldu.
Uluğ beyin yaşadığı dönemde astronomi ile astroloji çoğu kez iç içe geçmiş durumdadır.Gökyüzündelki yıldızların hareketi izlenirken,bir yandan da gelecek okunur.Ve Uluğ Bey'in kendi yıldız haritasında okudukları endişe vericidir; Büyük oğlu Abdüllatif kendisine karşı ihtiraslı ve düşmanca davranacaktır.
O andan itibaern Ulug Bey bu oğlundan kendini sakinmaya çalışır;onu haklarından mahurm ederek başkentten uzaklaştırır.Onun yerine diğer oğlu Abdülaziz'i desteklemesi Abdüllatifi büsbütün neete boğar..
Sonunda,oğlu Abdüllatif'in kendisine başkaldırması üzerine,Uluğ bey topladığı orduyla onun üzerine yürür;ancak yenilir.Daha da kötüsü,ordusu tarafından yüzüstü bırakılır.Bunun üzerine küçük oğlu Abdülaziz'le birlikre teslim olan Uluğ bey,bilimsel çalışmalarına özgür bir biçimde devam etme karşılığında tahtı büyük oğluna bırakmayı kabul eder.
Abdüllatif bu pazarlığı küçük bir şart daha ileri sürerek kabul edecektir;Babasının Islamın kutsal kenti Mekke'ye hacca gitmesini ister.Bu şartı da kabul eden Uluğ Bey,yola çıkma hazırlığına başlar.Ancak babasını idam ettirdiği Abbas adında bir asker ile oğlu Abdüllatif arasında yapılan antlaşmadan haberi yoktur...
27 Ekim 1449 da ilk durak yerinde Ulug beyin etrafı sarılır ve Abbas devrik hükümdarı öldürür.Böylece yıldız haritasında kendisi ve oğluyla ilgili olarak Ulug beyin okumuş olduğu kehanet gerçekleşir..... Ama tabii oğluna karşı takındığı aşırı olumsuz tutum ile bu dramatik sonu,Uluğ bey'in kendisinin hazırladığını düşünmek de mümkündür.
Bununla beraber,Uluğ bey'in ölümüne ilişkin olarak kafa karıştıran bazı başka işaretlerde vardır.Timur'un soyundan gelen ünlü hükümdar Babür Şah özyaşamını yazdığı ' Vakayi ' adlı eserinde,Abbas öldürüldü cümlesini yazmak için kullanılan Arapça harfleri, Ebcet hesabı kullanılarak aritmetik veriye dönüştürüldüğünde Uluğ Beyin ölüm tarihinin elde edildiğini yazar...
Daha da tuhafı,'baba katili' Abdüllatif beş ay sonra ' Baba Hüseyin ' ismindeki biri tarafından öldürülür.Yine Babür'e göre Abdüllatif'in ölüm tarihine ters Ebcet hesabı uygulandığında bulunan cümle ,Arap harfleriyle '' Baba Hüseyin öldürüldü '' şeklindedir..
Uluğ beyin ölümünden sonra din adamları tarafından yıktırılan Semerkant Rasathanesindeki cetveller,kendisinden ' Oğlum ' diye bahsettiği ve daha sonra Istanbul 'a gelerek Fatih Sultan Ahmet'in himayesine giren Ali kuşçu tarafından kurtarılır..
Bu sayede de ,Batı Dünyasına aktarılarak yaşayabilen bu cetveller,Uluğ bey'in o dönemde sahip olduğu bilginin ,Batı dakilere göre,kat kat üstün olduğu ispatlanır.
Batı'da Ulug beyin Semerkand'da kurduğuyla mukayese edilebilecek ilk rasathanae,Keplerin hocası Danimarkalı Tycho Brahe tarafından 1576 da açılacaktır.
No comments:
Post a Comment