Saturday, June 15, 2019

ITALYA'NIN MUSLUMAN KÖLELERİ VE YENIÇAĞ DA AVRUPA DA KÖLELIK ÜZERINE BİR DENEME



27 Eylül 1677 tarihli bir mektup şöyle başlıyor : '' Samimiyetimize güvenerek sizden,bana küçük yaşlarda iki hadım köle göndermenizi rica ediyorum.14 ya da 15 yaşlarını geçmesinler.Bu toplumun büyük bir bölümünde olduğu gibi,yamuk ya da yassı burunlu olmasınlar,Ama güzel görünüşlü,neşeli ve genç olsunlar ''

Mektubu yazana ,Italya'nın ünlü Medici ailesinden Grandük III Cosimo,gönderdiği kişi,Osmanlı Devletinin  Tunus  bölgesinde göreve atadığı Ali Paşa..... Grandük'ü bu istekte bulunmaya yönelten,Ali Paşa'nın da ondan,esir bulunan Ermeni Yakub'un  serbest bırakılmasını istemiş olması.....Grandük'ün bu talebinin gelip geçici bir meraka dayanmadığı,Tunus Bey'inden de '' uzun saçlı bir siyah adam '' yani Orta Afrika Çölü halkından  Tuareg istemiş olmasıyla kanıtlanıyor.

Kölenin ev içi yaşam kadar ticaret ve askerlik alanlarında da Avrupa toplumlarının yaşamında önplanda rol oynadığına dair belgeler ,italyan devletlerinin ve özellikle Papalık kurumunun arşivlerinden açığa çıkarılmış bulunuyor.

Italyanların,satılmak üzere pazara getirilen esirler için,isimleri ve kökenlerini de içeren listeler tutmuş olmaları sayesinde,bunların kökleri hakkında oldukça geniş bilgiye sahibiz.

Bu köleler,Kuzey Afrika,Anadolu,Balkanlar ve Macaristan ötesinin halklarından oluşuyorlardı.Aralarında savaş esirleri kadar,korsanların sahil baskınları sonunda  ele geçirilenlerde vardı.Bunlara Afrika zencilerini de eklemek gerekir.

Akdeniz Limanları ve çevrelerindeki köle sayısını belirlemek için,hayli çalışma yapılmıştır.Ancak araştırmacılar,ortaya çıkan  rakamların kesin olduğunu  söylemekten kaçınırlar.İhtiyat kaydını yineleyerek,bazı tahminleri aktaralım: Napoli'de 10000-20000 ,Malta'da 2000,Livorno İtalya da 1000,Sicilyada 50000 ( XVIyy genl nüfusunun % 4 ü kadar ... )

Garp Ocaklarımızda  mevcut köleler hakkında elde belge bulunmadığı için,daha çok tahmini rakkamlar ileri sürülüyor: Cezayir de 20000 - 25000,Tunus'ta  7000 ila 10000 arası ve Trablusgarp'ta  1000 ile 1500 kadar....

Perugia Üniversitesi Siyasal bilimiler Fakültesinde Tarih ve Afrika Asya Ülkeleri Kurumları Ordinaryüs Profesör Salvatore Bono'nun '' Yeniçağ italyasında ,Müslüman Köleler '' adlı kitabında aktardığı  italyan ve kısmen Fransız belgelerine bakarak,bu onbinlerce,Müslüman kölenin hangi işlerde kullanıldıklarını  ortaya koymaya çalışalım :

1720 yılında Sardunya Donanmasının  dört kadırgasındaki 1176 kişinin 253'ü ( yaklaşık dörtte biri ) Müslüman idi.Kadırgalarda,130 gönüllü de vardı ve kürekçilerin geri kalanı,Hristiyan mahkumlardı.

Prangalılar geceleri de Zincirli olarak yatarlardı.Yine de bir limanda mevcut 2000 kölenin ayaklanması korkusu ile bunlara,Islam Dünyasındakine benzer şekilde,'' hamam '' denilen kapalı mahaller yaptırılmıştı ve buraya topluca kapatılıyorlardı.

Müslüman köleler arasında iki grup vardı.Hristiyan iken Müslümanlığı seçmiş olanlar ve doğuştan  Müslümanlar.Bunlar  Hristiyan olmayı kabul etseler de,bu durum haklarında verilen cezaları örneğin idamı engellemiyordu.

Ancak Af kararlarına da sık sık rastlanıyordu.1670 da oğlancılık ve çocuk öldürme suçlarından,yakılarak ölüme mahkum edilen  iki Müslüman esiri,Piskopos  Hristiyan olmaya ikna etmişti.Fakat bu durum,zenci olan esiri kurtaramadı ve o yakılarak öldürüldü.Diğer ise tam darağacına çıkarken,genel valinin karısının isteğiyle affedildi.... Bu tür olaylarda özl ilişkilerin rolü olduğunu anlamak mümkün....

Savaşta,esri aldığını köle olarak kullanmak ya da başkasına satmak,eski ve orta zamanlarda,bütün toplumlarda  rastlanan bir davranıştı.XIX yy da bile bu uygulama devam etti.Ancak Islam'daki uygulama ile Hristiyan dünyasındaki arasında,önemli bir fark vardır.

Hristiyanlık bir din olarak köleliğe karşı çıkmamıştır.Hatta Hristiyanlığın,kölelere karşı  davranışın  şiddetini yumuşatmayı isteyen bir çabası da yoktur.Salvatore Bono'nun kitabında da kölelikten kurtulmak için Hristiyan olmayı kabul edenlere özgürlük hakkı tanınmadığını gösteren pek çok örneğe rastlıyoruz.

Islam'da ise Kölenin azadı için en geçerli neden,Müslümanlığı kabul etmeseydi.Bunu yapmakla köle sahibi kendi günahlarından da azat olmuş sayılıyordu.Hazret i Muhammed'in bir hadisindeki '' Köleleri güçleri üzerinde şeylerle sorumlu kılmayınız.Siz ne yiyorsanız kölelerinizede  o yemekten yedirinizi '' sözleri de Islam dini nin kölellik kurumuna bakış açısı bakımından iyi bir örnektir.

Salvatore Bono'nun kitabındaki kimi kölelik öyküleri arasından,oldukça ilginç kişilikler ,ünlü şahsiyetlerde ortaya çıkıyor.

Bunlardan biri de Afrikalı Leon'un öyküsüdür : Afrikalı Leon adııyla ün kazanann Hasan Ibn Muhammed al Wazzan ( 1494-1552 ),Hristiyan Korsanlar  tarafından 1518 'de 23 yaşındayken yakalanır ve Papa X.Leon'a hediye edilir.

Afrikalı Leon,daha 1515 te Osmanlı Sultanının  huzuruna çıkmış ve hacı olmuştur.Islami bilgisi yüksektir.Papa'nın zoruyla  Hıristiyan olur ve Papa ona kendi ismini verir: Giovanni Leone de Medici.

Bu sıfatla Afrika ve Islam dünyası hakkında en gerçek bilgileri içeren ünlü kitabı '' Afrika'nın tasviri '' ni 1550 de İtalyanca olarak yazar ve Afrikalı Leon lakabını alır.Onun,1528 de Tunus'a gittikten sonra  tekrar Islam'a döndüğü sanılmaktadır.

'' Domenico Ottomano ' ya da '' Osmanlı Papazı'' olayı da hayli ünlüdür.1644 yılında  bir Türk Kalyonunda  annesiyle birlikte Mısır'a giderken esir edilen küçük çocuğun  iyi bir aileye mensup olduğu anlaşılıyordu.Malta Şövalyeleri onun Sultan Ibrahim'in oğlu olduğu söylentisini yaydılar ve bu esir çocuk,1665 te Dominiken rahibi oldu.Sonra da Avrupa Saraylarında ,Floransa'da,Modena'da ,Torino da daha sonra iki yıl Paris'te ,Venedikte dolaştırıldı.Osmanlı devletine karşı tahtın  Hristiyan varisi olarak kullanılmak istendi.Bu genç rahibin ,Anadolu ce Ege Adalarında ayaklanma çıkaracağı umuluyordu

Fakat Osmanlu devleti tarafından ciddiye alınmayan bu olayı,Avrupalı  tarihçiler bile '' kaba bir şaka '' saymışlardır..

İtalyan arşivlerinde kölelere ait listelerde bunların özellikleri yaşları,lakapları kentleri ayrı ayrı belirtiliyordu.1687 yılında Livorno'ya  ulaşan kölelerin listesinde üçte birinin Anadolu,diğer üçte birinin Buda ve çevresinden,altıda birinin de Macaristan'dan olduğu anlaşılıyor.Bunlar arasında,45 yaşındaki Antepli Hüseyin oğlu Muhammed,Malatyalı Ramazan oğlu Muhammedi ve Rumeli Hasan oğlu Mehmed gibi isimlerde vardır.

Hıritiyanlaşmayı arzu etmeyen Müslüman köleler ( ki bunlar çoğunluktaydı ) sahipleri için asıl endişeyi oluşturanlardı.Zira akıllarında hep kaçna fikri vardır.Dini  inancında israr edenler için,onların kendi aralarından bir sözcü belirlenirdi.Müslüman kürek mahkumlarının başı olarak görev yapan ve dini vecibelerinde  onlara yardımcı olan bu kişiye '' Papasso '' denirdi.Bu sözcük İtalyanca ,'' Ortodoks rahip '' '' Doğulu Rahip '' anlamına geldiği gibi,mecazi ve espirili bir başka anlamı daha vardı '' Yasa dışı çete elebaşısı '' anlamınada geliyordu.Unutmamak gerekirki,Katolikler,Ortodoks  Hristiyanları en az Müslümanlar gibi İmansız sayarlardı.

XVyy da itibaren Osmanlı devleti Balkanlar  ve Akdenize egemen olunca,Hristiyanlık dünyasında  kendi dışından gelen tüm esirlere Türk denilmesi bir alışkanlık olmuştur.Türklein karşısında devamlı kayıpetmek bir tür intikan duygusunu ortaya çıkarmıştır.

Nasıl Osmanlı devletinde zaferlerden sonra düzenlenen geçit törenlerine esirlerim katılması adet ise ,Hristiyan dünyasında da halka ' Esir Türkleri Seyrettirmek ' bir gösteri idi.Inebahtı deniz savaşından sonra Marcanto Colonna Roma'ya dönüşünde ,200 kişilik bir Müslüman esir grubunu geçit törenine katar:
'' Özgür bir köle at üzerinde gidiyor ve Türklerin bi sancağını yerde sürüklüyordu (... ) 'Onun arkasından kalın iplerle ikişer ikişer birbirlerine bağlanmış 168 Türk geliyordu (...) Her zamankinden daha fazla ön plana çıkarılmış  ve renklendirilmiş Pasquino heykeli,sol elinde ağzından kan akan bir Türk kafası,öteki  elinde bir kılıç tutuyordu.Heykel,Türkler geçerken onlara parmakla gösterildi ''

Eğer şu yada bu nedenle elde teşhir edilecek köle yoksa,o zaman onlar birer sahen oyuncusuyla canlandırılırdı.Özellikle Türklere karşı kazanılmış  bir zafer ya da bir yıl dönümünü kutlamak  söz konusu olduğunda,bu tür gösteriler hep düzenlenirdir.

Salvatore Bono kitabında ,bütün kısıtlamalara rağmen Müslüman kölelerin vatanlarıyla haberleşmekte güçlük çekmektiklerinden bahis eder.1540 -1543 yılları arasında bir italyan kasırgasında prangalı olarak kürek çekerek geçiren  Turgut Reis hakkında  kitapta şu satırlara rastlıyoruz : 
'' Turgut,Napoli ve Sicilya Krallığında bulunan ve Arapça yazan Kuzey Afrikalılardan günlük olarak haber alıyordu.Ve hatta bu haberlerin bu kadar uzağa ulaşmasına nasıl izin verildiğine şaşıyordu.çünkü pek fazla sayıda ve özel haber bahis konusuydu ''

Livorno'daki Müslüman kölelerin,kendilerine yapılanların ,intikamının  alınması için '' İlahi kanunların savunucusu ve Cezayir'in yöneticisi '' Dayı'ya gönderdikleri  mektupta da şunlar yazılıdır.
'' Biz burada havayı bile göremediğimiz bir cehennemde zincirlenmiş durumdayız ve Ramazan'ın bu iki kutsal ayı boyunca,havasız ve penceresiz  hücrelerdeydik  ve camilerimiz kapatıldı,Imansız Hristiyanlar  bizim ibadet etmemize  ve Allah'a hizmet etmemize izin vermiyorlar.Ululuğunuza  ve gücünüze sığınarak ,eğemenliğiniz  altında bulunan Hristiyanlara aynını yapmanızı,bize yaptıkları  gibi onları  zincirlemenizi  aç bırakmanızı ve işkence etmenizi rica ediyoruz ''

Bir kölenin fiyatını belirleyen,erkekler için gençliği,dinçliği ,kürekte ya da diğer hizmetlerde  yararlılık derecesiyid.Kadınlarda güzelliğin fiyat arttırdığı biliniyor.Yirmisine varmamış delikanlılar içinde bu konu önemliydi.Örneğin 1503'te 12 yaşındaki  bir erkek çocuğa en yüksek fiyat olan 35 altın duka ödenmişti.30 yaşında ama fazla sağlıklı görünmeyen  bir adama ise en düşük 8 duka paha biçilmişti.1574 te 15 yaşındaki Cezayirli Yusuf'a 107 düka ödendi.Buna karşılık  bir kzı ve bir de erkek çocuğu bulunan kadına 992 düka verildiği görülüyor.

Tabii ki dükanın niteliğini ve değerinin dönemlere göre değiştiğini de hesaba katmak gerekli.Ayrıca  ailesi zengin olan köleler için,yüksekçe bir bedel ödenerek,özgürlüklerinin  yeniden satın alınması  söz konusu olabilirdi.

Köle değerinin mal olarak hesaplanmasına da rastlanıyordu. XVI yy da bir köle 4-8 bin kilo buğday ya da nohut; 10-20 bin kilo Arpa ya da 3-6 bin litre şarap karşılığı sayılıyordu. 200 koyun değerinde  olanlarıda vardı .Esir pazarında da  fiyatların bir at ya da katırın ortalama değerinden üç ya da dört,bir öküzünkinden  beş ya da altı kat fazla olduğu görülüyordu.Palermo'da iki katıra,belli bir yük peynire,hatta 170 karış kadifeye  karşı bir kölenin  sahip değiştirdiğine dair kayıtlarda rastlanıyordu.

Kadın kölelri kendi zevkleri  için kullanan  köle sahiplerinin  sayısı,Yakın çağ da da azımsanacak gibi değildi.Müslüman köle kadınlara  duydukları aşkı kaleme almış olanlarda vardı ama köle kadınlardan yararlanıldığı ve onların ' odalık '' işlevi taşıdğı açıktır.Büyük bir ihtimalle,XVI yy ın ilk yarısına  ait ' Cazona de mercanti di stiave ' ( Kadın köye Tacirlerinin  şarkısı ) Italya'ya '' güneşin daha da fazla ısttığı yerlerden '' getirilen kadın kölelerin çekiciliğini yüceltir ve ( tam bir sömürgeci öngörüsü ile ) onları kaybettikleri özgürlüklerini değil ,efendilerinin aşklarına daha değer verdiğini söyler.Yeniçağ da da Ortaçag gibi kölelik devam ediyordu.



N.B : Popüler tarih dergisi Kasım 2003 Sn Koloğlunun yazısından alınmıştır.

No comments:

Post a Comment