Saturday, July 14, 2018

ISPANYOL VE PORTEKIZ IMPARATORLUKLARI ÜZERINE BİR DENEME

Afrika,Asya ve Amerika'da sömürgler kurulmasına  yönelik ilk hareketler,XV. ve XVI yüyollarda önemli keşifleri gerçekleştiren  İber Yarımadası'nda doğdu.Emperyalimzi besleyen iki faktör,ideoloji ve zenginlik hırsıydı.1519'da  conquistadorlara Meksika'ya kadar eşlik eden Bernal Diaz bunu dürüstçe dile getiriyordu: '' Biz buraya tanrı yolunda hizmet vermeye ve zengin olmaya geldik '' .Sonuç olarak Ispanyol ve Portekiz emperyalizmi bir yandan Islamiyete ve dinsiz yerlilere karşı açılmış bir Haçlı seferi niteliği taşırken,bir taraftanda modern bir rol üstlenerek,mandaları altındaki deniz aşırı toprakların zenginliklerinin açıkca sömürülmesini başlattı.Bu ülkeler,üç okyonusa yayılan  sınırlardaki toprakları kendi yöntemlerine bağlamışlardı.Portekiz'in sömürgeleri  Cape Verde'nin Atlantik adaları,Mader ve Azor takımadaları,Brezilya kıyıları,Doğu Afrikadaki yerleşme merkezleri ( Mombassa gibi )  ve Batı Afrika'daki bazı merkezler  ( Sao Jorge gibi ) ,Afrika kıyı şeridindeki Angola ve Mozambik  gibi bölgeler,Hint okyonusundaki  Ormuz ,Goa,Kalküta ve Kolombo gibi yerler ve Uzakdoğudaki Macao,Malakka,Java gibi merkezler ile Selebler ve Molukalar'dan oluşuyordu.Ispanya'nınkiler  ise belli yerlerde yoğunlaşmıştı;Kanarya Adaları olmak üzere Batı Hint adalarının çoğu,Orta Amerika'nın tamamı ve Güney Amerika'nın önemli bir bölümü ve son olarak Filipinler.

Bu yazının amacı,iki iber devletinin sahip olduğu denizaşırı oluşumları arasındaki benzerlik ve farklilikları,her ikisinin kökenlerini,yönetim yapılarını ve iç ve dış tehditlere verdikleri tepkileri karşılaştırma yoluyla belirlemek olacaktır.

Iber emperyaliminin temelinde basit bir paradoks yatmaktadır.Portekiz keşifleri,Ispaya'nınkilere kıyasla daha sistematik ve dikkatlice planlamıştı,buna rağmen keşifler fetihlere dönüştüğünde daha etkili bir idare yapısı geliştiren Ispanya oldu.

Portekiz Kastilya'dan daha önce denizcilik keşiflerine başladı,çünkü endelüs müslümanlarına karşı gerçekleştirilen  Reconquista  hareketini XIV yy in ortalarında tamamlamayı başarırken,Kastilya 1492ye kadar Granadayı Müslümanların işgalinden kurtaramamıştı.Portekiz için bir sonraki adım doğal olarak Kuzey Afrikadaki Müslümanlara saldırmaktı ve 1415 Ceuta kuşatması dikkatli bir stratejinin  başlangıcıydı.Prens Fatih Henry komutasında 1460 yılında  Portekiz denizcileri  Endülüs müslümanlarının başlıca zenginlik kaynağı olan Sahra çölünün güneyindeki altın madenlerini ele geçirmek ve Islamiyet'i iki ateş arasında  bırakacak bir Haçlı savaşı başlatmak amacıyla Batı afrika kıyısındaki keşiflerine hız verdiler.XV yyın büyük bölümünde Kastilya benzer bir amaca sahip değildi ve Kanarya adalarını fethetmekle yetindi.Portekiz'in planları yüzyılın ikinci yarısında daha da hırslı bir yapı kazandı.II Juan ( 1481 - 1495 )  Pedro de Covihao gibi kaşifleri,Baharat yolu ticaretinin ele geçirmek,Islamiyeti abluka içine alarak rahip John gibi Avrupa dışındaki Katolik liderlerle ittifak oluşturmanın ve Hindistan ile direkt bir deniz bağlantısı kurmanın mümkün olup olmadığını  araştırmaya yolladı.Böylece,Vasco de Gama Hindistan'a efsanevi yolculuğunu gerçekleştirdi,yoksa Lizbon'da oturmuş bilmece çözüyor olabilirdi.Bütün bu gelişmeler Portekizin Afrika'nın güney kıyıları çevresinde doğuya doğru genişleme siyasetini yürürlüğe koyması için yeterliydi.Kastilya ise Portekiz'in sahip olduğu bilgilerden yoksundu ve şansa ve varsayımlara  güvenmek zorunda kaldı.Sonuç olarak,onun devamlı batıya doğru gidilerek doğuya gidilebileceğini kanıtlamayı uman Christophe Colombe'a gösterdiği ilgi ,Portekiz ölçülerinde ele alınırsa,önemsiz sayılırdı.Colombe'un seyahatlaeri ( 1492,1493-1496,1498-1500,1502-1504 ) ilk başta fiyaskosuymuş gibi görünüyordu;Portekiz ise işe yarayan tek sömürgeciymiş gibi duruyordu,çünkü altını bulan taraf onlardı.Bununla birlikte ,elli yıl içinde kıtanın içlerine  yapılan keşiflerle Ispanya'nın sömürgeleri hızla büyürken,Portekiz sadece kıyılarda kurduğu sömürgelerle yetindi.Ispanya'nın enerjisindeki bu ai artıl iki sebepten dolayıydı.

ilk olarak Ispanyollar,1494 yılında imzalanan Tordesillas Antlaşmasınının keşfetmelerine izin verdiği bölgenn iç kısımlarında önemli maddi kaynaklar olduğunu buldular,böylece kıyı bölgeleri ve adalardan ziyade kara parçalarının iç kesimlerine yoğunlaştılar.ilk baştaki girişimler  conquistadorların girişimleriyle sınırlıydı; Meksika'da Cortes,Guetamalada Alvarado,Peru'da Pizarro,Yeni Granada'da Quesada ve Yukatanda  Montejo,arayışlarının öncelikli hedefi yerli topluluklarının sahip olduğu rivayet edilen altın ve diğer  değerli maden külçeleriydi.Ispanyol krali yeni sömürgelerin  yönetiminin sorumluluğunu üstlenince bölgeye ikinci bir akın başladı.Bu sefer yeni Ispanyada ( 1543-1548 ) Zacateca ve Bolivyada 1545 de Potosi ,altın madenleri keşfedildi.Genişleyen sınırlar ve çoğalan yerleşim merkezleri yeni idari değişiklikleri zorunlu kıldı.Ispanyanın tersine Portekiz kıyı merkezlerinin zenginliklerini sömürmekteydi ve çok çeşitli ürün olduğundan,bunları kontrol edebilmek büyük güç gerektiriyordu..İşleri daha da zorlaştıran faktör Goa,Kilwa ve Malakka gibi limanların sürekli üreticiler sayesinde  ayakta kalmasıydı.Altın bulunan iç bölgelerin ele geçirilmesine  çalışıldıysada  başarılı olunamadı.Örneğin,XVI yy da Mozambikten Monomopata Imparatorluğuna sonuç getirmeyen  bazı seferler düzenlendi,yada kalıcı yerleşim birimleri kuruldu.Buna örnek olarak  1693 altına hucum sırasında Brezilya'nın Minas Gerais bölgesinde olanlar verilebilir..Bununlar beraber,genelde Ispanya'nın temel zenginlik kaynağı olan Altın külçeleri Portekiz için ikincildi.

İkinci sebep kıtaların içine  ne kadar gidilebileceğini belirleyen  faktörün yerli topluluklarının  direnme gücüne bağlı olmasıydı.Orta ve Güney Amerikadaki  Ispanyol fetihleri,kültürel açıdan gelişmiş ama conquistadorların yaptıkları savaşlara karşı koyacak askeri güce sahip olmayan uygarlıkların yok edilmesi pahasına gerçekleştirildi.Cortez ve Pizarro ateşli silahların ve atların sağladığı avantajı kullanarak,yerli liderlerinin karşı çıkışlarını umursamadan halkı köle olarak çalıştırdılar ve son çare olarak Cortes'in düşman lideri Montezuma ve Pizarro'nun da Arahualpa'yı  kaçırmasıyla,fatihler yerlileri lidersi bıraktılar.Öte yandan,Portekiz kıyı bölgelerinde ve kısmen de doğuda büyük güçlerle karşılaştı.Hint Okyonusunda çeşitli devletler kurmuş olan Müslümanlar,Amerika yerlilerinden daha zorlu düşmanlardı.Doğu Afrika'nın iç kesimlerindeki  Müslümanla Portekiz'in kıyıdaki yerleşimlerini genişletme çabalarına şiddetle direndiler ve sonunda Mombassa ve Malindi limanları Savahililer ( Zanzibar yerlileri ) ve Ummanlı Araplar tarafından XVII yy sonunda yeniden ele geçirildi..Hindistandaki Portekiz yerleşimleri kuzeydeki yeni kurulmuş Mughal Imparatorluğunun  saldırılarıyla zor anlar yaşarken,Doğu Hindistan sömürgeleri Islamiyetin Sumatra ve Java'da Hinduizmin yerine geçtiği dönemde kuruldular.Diğer bölgelerde de maceracılar sürekli saldırılarla karşılaştılar  ve güçlü düşmanlarını bir türlü zaptedemediler.Güney Hindistan'ın Hindu devletleri,Çin imparatorluğunun Ming ve Manchu hanedanları ve Japon Shogunlukları bunlarda bir kaçıydı.Portekizliler fetih hareketinin genelde sınırlı olacağını fark ettiler ve kıyılardaki hakimiyetlerini korurken,iç bölgelerin yöneticleri  ile diplomatik ilişkilerde bulunma zorunluluğu hissettiler.Sonuç olarak Portekiz sömürgeleri Ispanya'nınkilerden çok daha farklı olarak,dağınık noktacıklarla ve kıyıdaki birimlerle sınırlı kaldı.

Ispanyol ve Portekiz yayılmacılığının ilk evreleri kişisel girişimciliğe çok şeyler borçluydu.Amerika ve Afrika'da ,yöneticilerine Ispanya krallığı tarafından büyük hareket serbestisi  tanınan yarı feodal devletler belirmişti.Yeni Ispanya ve Peru'da yerleştirilen  encomienda sistemi ile conquistodarlar geniş toprakların sahibi oldular ve yerlilerin iş gücünden faydalanma  ve gelir sağlama  haklarını elde ettiler.Örneğin,Hernando Cortes 25.000 m2 lik bir toprağa ve yüzbin yerliye sahipti.Benzer  bir yöntem 1533 ten sonra Brezilya'da da uygulandı.Ünlü yerleşmeciler  bazen Portekizden bile büyük olan ve sahiplerinin ( donatarios ) aşırı boyutlarda siyasal,hukuki ve askeri güce sahip olduğu devletler yarattı.Asya ve Doğu Hindistan bu sistemin parçası olmadı.Bu bölgelerdeki Portekiz faaliyetlerinin temelde ticari nitelikte  ve söz konusu boyutlardaki toprak imtiyazlarının da pratikte imkansız olması,bu sonucu doğurmuştu.Diğer bir engel ise tabii ki bölgedeki yerli toplulukların askeri gücü idi.

Kişisel girişimcilik  giderek ana devletin yönetimi altına girdi.Bu dönüşüm kesin belirlenmiş  bir feodalizmden  yeni bürokrasi sistemine doğruydu.Ispanya tüm Amerika sömürgelerinde aynı sistemi kurarak kendi yolunu çizerek,Portekiz daha yavaş ve isteksiz davrandı ve XVII yy başlarında Ispanyol sistemini kendi sömürgelerine adapte edinceye kadar değişik yöntemler denedi.

Bürokrasinin tepesinde Ispanya ve Portekiz kralları ( bu iki ülke 1580-1640 arasında birleşmişti ) ile Avrupa'da onlara hizmet eden kurumlar vardı.Ispanyol sistemi Konsil basamaklarından oluşuyordu.En büyük kurumsal yenilik 1524 te V.Karl tarafından kurulan  ve Casa de Contratacion ( 1503 ) ( Ticaret odası ) ile işbirliği  içinde hareket eden Yerliler konsili idi.Bu iki kurum sömürge bürokrasinin tepesine yöneticiler atayarak ve onlara talimatlar yollayarak,sömürge yönetimlerinin her aşamada düzgün işlemesinden sorumluydular.1643 ten sonra portekiz benzer bir sistem uygulamaya başlayarak,sömürge yönetimini yeni oluşturulan Denizaşırı Konsiline bağladı.Ispanya'nın Portekiz üzerindeki etkisi açıktı;idari zorluklara karşı son çare olarak konsillere başvurmak tipik bir ispanyol tarzıydı.

Sömürgelerin yönetimi,kralın vekili olarak hareket eden denizaşırı kraliyet memurlukları kavramının oluşmasını sağladı.Ispanyol sömürgeleri böylece genel valiliklere bölündü; Yeni Ispanta ( 1535 ) ,Peru ( 1569 ),Yeni Granada ( 1711-1724 ve 1740 ) ve La Plata ( 1776 ).Portekiz yönetimi ise farklı bölümlerden oluşuyordu;yöneticiler Genel vali veya Genel Kurmay ünvanını taşıyorlardı.Örneğin Brezilya 1549 da Genel kurmaylık,1560 ta ise valilik oldu ve 1763e kadar bu sıfatı taşıdı.XVI ve XVII yy lardaki en önemli sorumluluğa sahip denizaşırı yönetim birimi,Hint Okyanusu ve Doğu Hindistandaki Portekiz yerleşimcilerini yöneten Goa Valiliği idi ( 1505 ).Ispanyol valileri XVI yy da  yerliler konsilinn  düzenli kontrollerde bulunması sebebiyle devlete daha bağlıydılar.Portekizliler benzer sistemi kabul ettiklerinde  Genel Kurmayların özerklikleri zedelense de,her zaman ıspanyol yöneticilerden daha büyük bir inisiyatife ve özgürlüğe sahip oldular.

Her iki imparatorluğun yönetimleri Valilerden,Kurmaylara ve Corregidorlara kadar değişen memurlukar yarattılar;ancak Ispanyol Amerikası ve Portekiz Brezilyası gibi ulaşılması güç noktaların yönetiminde devlet ve Genek vali yönetimleri zorlanmaktaydı.Böylece  yolsuzluklar başgösterdi.Daha da önemlisi,yerli halkların Lizbon ve Madrid'den gelen emirleri hiçe sayan yöneticilerle eziyetlere maruz bırakılmasıydı.1542 de Ispanya yönetimi yerlilerin köleleştirilmesini yasaklayan Yeni kanunları çıkarttı.Ama yerel devletlerin tepkisi düşmanca oldu ve çoğunlukla bu kurallar uygulanmadı; 1550 den sonra binlerce yerli tarlalarda ve madenlerde çalışmaya zorlandı.Portekiz Kralı Sebastian'ın fermanları da benzer şekilde bu eziyetleri durduramadı.Otoriteleri köleliliği yasaklayan kanunların uygulanmasını sağlayamadı vey sağlamadı ve XVII ile XVIII yy larda köle avcılığı bir meslek haline geldi.Yerlilerin  köle haline getirilmesinin engellenememesi,her iki imparatorluk yönetimlerinin en büyük başarısızlığıydı.

Portekiz Imparatorluğu,Ispanyol Imparatorluğuna kıyasla daha şiddetli ve daha uzun süren sorunlarla boğuştu ve daha önceden çökmüş sinyalleri vermeye başladı.Bununla birlikte,ondan geriye kalanlar daha uzun süre varlığını sürdürdü.İç ve dış tehditler incelendiğinde,Ispanyanın Imparatorluğunu daha ani ve sarsıntılı bir biçimde kaybettiği  ve bu yüzden yenilenen emperyalizmle başetmesiin daha zor olduğu görülecektir.

Dış tehditler Portekiz için daha tehlikeliydi.Portekizin denizaşırı imparatorluğu ,doğuda deniz üstünlüğünü eline geçirmeyi kafasına koymuş bir Avrupa gücü karşısında savunmasızdı.XVII yy daa Hollandalılar gemi yapımında Portekizin önüne geçti ve onun sömürgelerini  ele geçirmek ve baharat ticaretinin yeni efendisi olmak için güçlü bir strateji geliştirdiler.Batavya'yı sömürge avının ve deniz ticaretinin merkezi yapan Felemenkler,Yeni gine,Portekiz Timor'u  ve Ispanyol Filipinleri dışında  Doğu hindistan takımadalarını almakla kalmayıp,Portekizlileri Hindistan ve Seylandan attı,sadece Goa'ya dokunmadı.1630 lar ve 1640 larda ise Brezilya ve Angolayı almayı başarsalarda güçlerinin  sınırlarını fazla zorlamışlardı ve iç isyanlar bu bölgeleri Portekize geri kazandırdı.Bununlar birlikte XVII yy sonundan itibaren Portekiz ancak güçlü bir donanmanın yardımıyla savunabildiği sömürgelerinin yarısını kaybetti.Ispanya da aynı şekilde,kıyı ve adalardaki topraklarına ve denizlerdeki ticari üstünlüğüne yönelik dış tehditlerin saldıralarını önleyemedi.Bütün bunlar fransa ve Ingilterenin,Ispanyanın 1494 Tordesşllas Antlaşması ile Güney Amerika ve Karayiplerdeki tekeline karşı oldukları içindi.Fransa Kralı I François bu konudaki memnuniyetsizliğini söyle özetler: Dünya bölündüğünde,Ademin vasiyetinde ,beni kendi payımdan mahrum bırakan hükmünü görmekten ne kadar mutlu olacağım '' 1570 ve 1590 larda Ingiliz girişimciler Batı Hindistan'a bir saldırı düzenleyerek,Kral Felipeyi kıyı savunması için büyük para harcamasına neden oldu.Ama Ispanyol imparatorluğunun tamamının ele geçirilmesi imlansızdı.Hiç bir Avrupa devletinin,Orta ve Güney Amerikanın içlerine doğru büyük saldırılar düzenlemeye ve sonunda ortaya çıkması kesin olan isyanları göze almaya niyeti yoktu.Böylece Ispanyanın kayıpları Batı hint adalarından birkaçı ve Florida ile kısıtlı kaldı.

İç tehditler Ispanyanın Amerika kıtasındaki dominyonlarını parçaladığı ve yönetimin merkez ile sömürge bölümlerini birbirini bağlayan bağları kopardığı için ,Ispanyol imparatorluğuna daha büyük zararlar verdi.Portekizde Brezilyanın da içinde bulunduğu bazı bölgeleri kaybetmenin acısını çekti,ama Afrikadaki sömürgelerini korudu.Her iki devletin sömürgelerinde karşılaştığı temel sorun millliyetçi akımlardı.Bu,merkezi idarelerin,,sömürgeler üzerindeki baskıcı yönetimlerinin ve kısıtlayıcı iktisadi siyasetlerinin sonucuydu.Isyanın açıkca dile getirilmesinin sebebi Ispanya ve Portekizin 1808 den itibaren Fransız işgalinde olmasıydı.Sömürgeler sırasıyla,yabancı bir Avrupa devletinin yönetimi altında yaşamak istemediklerini haykırdılar.Kopuşlar Napoleonunn düşüsü ve Fransanın yenilişinden  sonrada devam etti.1811 ve 1825 arasında Meksika,Kolombiya,Peru,Şili,Bolivya ve La plata Ispanyadan ayrılaraka bağımsız bir devlet olduklarını ilan ederlerken,Brezilya ve Uruguay da Portekizden ayrıldı.Bir zamanlar Ispanyanın sömürge hakimiyetinin en büyük gücü olan geniş topraklar,artık ayak bağı haline gelmişti.Ingilizler ve Amerikalıla kesinlikle yeniden fetih hareketlerine izin vermedikleri ve Ispanyanında bunu yapacak gücü olmadığı için gerçekleşmedi.Portekiz bu krizi daha az etkilenerek atlatabildi ve Brezilyayı kaybetmesine karşım Afrikadaki hakimiyetini güçlendirdi.Angola ve Mozambikteki Portekiz vatandaşları sayıca Afrikalılardan daha az olmaları ve ekonomik ve askeri destek için Portekize bağımlıkları yüzünden isyana ve merkezden kopuşa yanaşmadılar.

XIX yüzyılın başlarından itibaren Ispanyol emparyelizmi gücünü yitirdi. Küba ve Filipenlerdeki sömürgeleri 1818e kadar korumayı başardı ama Fransa ve Ingiltere Sömürge hırsına devam ederken,ıspanya oyun dışı kaldı.Öte yanda Portekiz Afrikada yoğunlaşıp ,Angola ve Mozambikin sınırlarını Afrikanın içine doğru genişletti,sömürgeciliğe devam etti.Bu hareket 1932 den itibaren Salazar yönetimi ile tehlike yaşasada 1974 Portekiz devrimina kadar yaşadı.



No comments:

Post a Comment