Saturday, January 12, 2019

RENE DESCARTES






Rene Descartes  31 Mart 1596 yılında Fransa'nın Touraine bölgesinin La Haye kentinde doğmuştur.O,Üç çocuklu bir ailenein en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.En büyük çocuklar Pierre 1589 yılında ölmüştür.Descartes ailesi ,pek çok hekim ve avukat yetiştirmiş büyük bir burjuva ailesiydi.Babası Joachim de ,bu geleneğe devam ederek,hem avukatlık yapıyor,hem de il genel meclisinde politika ile uğraşıyordu.

Annesi Jeanne Brochard'ı dünyaya gelişinde tam bir yıl sonra kayıpeden Descartes ,iki kardeişyle birlikte büyükannesinin yanına gönderilmişti.Babasını  yoğun işleri nedeniye pek az görebilen narin yapılı filozof,bütün bir çocukluğunu büyükannesinin nezareti altında özel bir bakıcının gözetiminde geçirmiştir.Onun bundan dolayı,yalnızlığa alışık,içe dönük ve aşırı duyarlı bir çocukluk geçirdiği söylenr.

Entellektüel yetenekleriyle daha çok küçük yaşlarında karşılaşan Descartes,sekiz yaşına kadar özel ögretmenler tarafından yetiştirilmiştir. Oğlununda gelecekte,kendi gibi Avukat olmasını isteyen,Babası ,onu 1606 yılında io yıl yeni açılan  ve bir Cizvit kuruluşu olan La Fleche Kraliyet yüksek okuluna göndermişti.Sonrada,Avrupanın en önemli eğitim kurumlarından biri haline gelecek bu okulda,Cizvit papazları ile birlikte diğer çocuklar sabah beşte kalkarken,Descartes'a narinliği ve zayıflığı nedeniyle sabah ona kadar uyuması için izin verilmişti.

Descartes burada yaklaşık dokuz yıl boyunca  olağanüstü iyi bir eğitim gördüğü ve sadece felsefe okumakla  kalmayıp,Yunan ve Roma klasiklerini okuduğu ,Fransızca,müzik ve tiyatro,binicilik ve eskrim dersleri aldığı söylenir..Gerçekten de öğrencilere okulun ilk beş yılı boyunca Latice öğretilirken,temel  bir Yunanca bilgisi verilmekte ve bütün önemli felsefe ve edebiyat klasikleri okutulmaktaydı.Sonraki dört yıl boyunca,okul eğitim programı,oldukça ağır ve üç ayaklı  bir ders programından meydan gelmekteydi.Nitekim,o burada bir yandan gramer,retorik ve diyalektik ya da mantıktan meydan gelen söz sanatlarını,bir yandan da Aritmetik,müzik ,geometri ve astronomiden oluşan matematiksel sanatları okumuştu.Fakat yine de eğitimin ana ayağını bir felsefe programı oluşturuyordu..Söz konusu felsefe programı sırasıyla metafizik,doğa felsefesi ve etikten meydana geliyordu.Burada okutulan felsefe ise tamamen Aristotelesçi bir felsefeydi.Oldukça ağır ve nitelikli olan bu eğitimin ,gelenekten veya Aristoteles düşüncesine dayalı Skolastik felsefeden  radikal bir kopuşu veya modern dönüşü gerçekleştirecek Descartes için sonraki yıllarda,zaman zaman ağır bir yük olmuş olduğu kabul edilir.Söz konusu geleneksel eğitim ,en azından onun bilginin yada bilimlerin yeni baştan yapılanması projesinde kullanacağı '' Şüphe yöntemi '' ve kendisni geleneğin etkisinden kurtarma amacı için ciddi bir gerekçe veya bahane teşkil etmiştir.

Descartes,La Fleche'etn sonra,babasının arzusu üzerine Poitier üniversitesine gidip 1616 yılında buradan hukuk diploması aldı.Fakat o,bu tarihten sonra babasının kendisi için düşündüğü gelecek planlarında birden bire kopmuş ve avukatlık yerine,yazarlık ve felsefeyi seçmiştir.Dünyayı incelemek için askere giden Descartes,bu görevi sırasınd Avrupayı dolaşmıştır.Askerlik sırasında geçirmek zorunda kaldığı kamp yaşamı Descartes'a aradğı münzevi hayatı ve derin düşünme ortamını sağlamıştır.Askerlik mesliğini seçmesinin birinci nedeni,kendi deyimiyle dünyayı tanımak olmuş ise,ikinci side çalışmadan yaşayabilmek için para sahibi olmanın en kolay yolu olmasıydı..Nitekim,o bu paraya sahip olduktan sonra,başka hiç bir şeyle meşgul olmadan,kendisini tamamen bilime vermiştir.

Onun Macaristna,Almanya,Fransa ve Italya'yı kapsayan seyahatleri on yıl sürmüştür.Bu süre içinde iki önemli olayı vardır.Descartes'ın hayatını baştan aşağı değiştiren,10 Kasım 1618 tarihli ilk olay,onun Isaac Beeckman isimli bir doktorla ile tanışmasıdır.Sadece bir kaç ay süren bu dostluk süresince,Beeckman Descartes'ı çağdaş bilimdeki yeni bir takım akımlarla  o sıralarda yeniden canlandırılan atomcu düşüncelerel ve matematikle fiziği birleştirme çabalarıyla tanıştırmıştır.Des,cartes çok önem verdiği bu kişi ile tartışmalara girmiş,onun kendisine verdiği problemleri çözmüştür.Uygulamalı matematiğin,,matematikse astronomi ve geometrik optikle birlikte bir dalı olarak gördüğü müzik kuramı üzerine bir araştırma olan ilk yazılı eseri '' Compendium Musicae '' ( Müzik Özeti ) 'yi Doktor Beeckman ile yaptığı görüşe ve tartışmaların ardından kaleme almıştır.Descartes'ın bununlada kalmayıp eseri ona ithaf etmiş olması,Beeckman'ın Descartes üzerinde bu dönemde yapmış olduğu büyük etkiyi gösterir.

Notlarundan anlaşıldığına göre,başına tam bir yıl sonra gelen ve birinicisini her yönden tamamlayan ikinci olay,onun Almanya'nın Ulm kentinde görmüş olduğu rüyalardan oluşur.Beeckman'dan ilham alan ve yoğun çalışmaları adere bir saplantı haline gelen Descartes,yine soğuk bir kasım günü kendisini sobayla ıstılan bir odaya kapatır.Descartes,işte bu kendi kendini kapatmışlık hali içinde,gündüz vakti bir,gece de üç kez gördüğü aynı rüyayı matematiğe dayalı bütüncül bir doğabilimi geliştirem doğrultusunda sürdürmekte olduğu araştırmalarınaı doğrulayan ilahi bir işaret olarak yorumlamıştır.

1620li yıllarda Descartes'ın kendisinin en sonunda analitik geometriye götürecek bir dizi araştırma konusu,aralarında optik  ve matematiğinde bulunduğu bir çok konu üzerinde çalıştığını görüyoruz..Niteki o sıralada,Snel'den bağımsız  fakat onunla eşzamanlı olarak ' ışığın kırılma yasası'nı bulmuş,matematik alanında isse geometri problemlerinin çözümünde cebirin,cebir problemlerinin çözümünde ise geometrik yapıların nasıl kullanılabileceğini göstermişti.

Descartes'ın daha sonra 1625 yılında,yaklaşık dört yıl boyunca yaşadığı ülkesine geri döndüğü görülür.Onun Paris'te la Fleche'ten sınıf arkadaşı  olan Mersennes ile karşılaştığı ve bundan böyle sadece mektup ve tartışma arkadaşı değil,aynı zamanda sekreteri ve temsilcisi olacak keşiş Mersennes'İn  Descartes'ın görüşlerini o zamanın Parisli entellektüellerine ulaştırdığı ve böylelikle de ciddi tartışmaların başlamasına neden olduğu bilinmektedir.Söz konusu entellektüeller ve düşünürler arasında Antoine Arnauls,Pierre Gassendi ve Thomas Hobbes da bulunmaktadır.

Descartes'ın bilim ve felsefe anlayışını Avrupalı entellektüeller yayma gibi önemli bir misyon üstlenen Mersenne'in ıa daha büyük bir hizmeti,bu sıralarda yayınlamayı düşünmediği için yarım bırakacağı '' Regulae ad directionem ingenti ' ( Aklin idaresi için kurallar ) adlı kitabı üzerinde çalışan filozofu dini çevrelere ya da ruhani otoriteyle yakından temasa geçirmek olmuştur.Bu sıralarda Descartes için bilim yapmak esas itibariyle Hristiyanlığın ' hayır ' ilkesine uymak,Tanrıya  hizmet etmek anlamına geliyordu.Bununla birlikte o,yine aynı dönemde yine mekanik evreb düşüncesine uygun düşen bilimsel araştırmalarının sonuçlarını,yeni mekanik bilim unsurlarını yayınlamakta henüz tereddüt ediyordu.Iste böyle bir ortamda,1628 tarihindeki bir toplantııda ,keşiş Mersenne eliyle tanıştırılmış olan Kardinal Pierre Berule ona ' dine bu kadar yararlı '' olan düşünceleri geniş kitlelere yaymanın bir görev olduğunu bildirince Descartes rahatlamıştı..

Descartes bundan sonra felsefesini ortaya koymak,araştırma ve düşüncelerininin sonuçlarını kağıda dökmek için kapanmak,inzivaya çekilmek ihtiyacı duymuştur..1639 baharında Paristen ayrılarak Hollanda'ya gitti.Onun yöntem üzerine ilik düşüncelerini geliştirmiş olduğu ,Skolastik felsefeye ve yönteme  karşı çıkarken,bilgide yöntem bakımında gerçekleşecek bir birliğin savunuculuğunu yaptığı ve ne yazıkki ölümünden sonra 1701yılında yayınlanacak olan  ''Regulae ad directionem Ingenii '' adlı eserini tamamen bir kenara bırakması ,işte bu sıralara rastlar.Descartes,işte bu dönemde felsefesinin  metafizik temellerine dalar.Gerçekten de onun 1629 - 1630 kışında ,felsefesinin temellerini ortaya koymayı amaçlayan metafizikle ilgili bir deneme üzerinde çalıştığı sanılmaktadır. Descartes üzerine araştırma yapan biliminsanlarına göre kayıp olan bu eserle ilgili olarak ,Descartes,Mersennes'e  söz konusu eserinde '' Tanrı'nın varoluşu  ve ruhun ölümsüzlüğünü kanıtladığını yazmıştı.

Söz konusu kayıp metafizik kitabını takip eden eser,onun mekanist fizik ve fizyoloji üzerine fikirlerinin yer aldığı kitap '' Le Monde '' ( Dünya ) dır.Eser iki kısımdan oluşmakta olup, '' Traite de la Lumiere '' ( Işık üzerine tezler ) adını taşıyan birinci kısımında,Descartes bir duyum ile duyuma neden olan farklı büyüklük ve şekilden küçük parçacıkların hareketi arasında  bir ayırım yaptıktan sonra,doğa yasalarıyla  ilgili bir yorum denemesnde bulunur.Eserin '' Traite de l'homme '' ( Insan üzerine tezler ) adını taşıyan ikinci bölümünde ise Descartes'in makine insan anlayışının detaylarından bahsedilmektedir.Yaklaşık dört yıllık bir çalışmanın ardından eseri 1633 yılında yayınlamaya hazırlanırken,Kilise'nin Galileo'yu  ölüme mahkum ettiği haberini duyunca,o da kilisenin gazabından çekinerek kitabı yayınlamaktan vazgeçti.Onun büyük ölçüde Kopernikçi olan bu eserini yayınlamaktan  en azında tedbir olarak vazgeçtiği sanılmaktadır.Bu tarihten sonra hiç bir şey yayınlamamay kara vermişti.r

Aslında Metodolojisinden metafiziğine,fizik ve biyolojisine sisteminin bütün unsurları,1633yılında en azında ana hatlarıyla oluşmuş durumdaydı.Descartes hiçbir esr yayımlamama ve başını derde sokmama kararına rağmen,fizik ve geometri konusundaki bazı görüşlerini ,yeni doğa bilimiyle ilgili kii hipotezlerini ve skolastik yaklaşıma yönelik kimi eleştirilerini gizleyerek '' Geometrie'',''Dioptrique '' ve '' Meteors ' adlı 1637 yılında yayınlanan üç kitabında topladı.Bu üçkitabı ,1637 yılında yayınlanan '' Discours de la Methode pour bien conduire sa raison et chercher la verite '' ( Aklını iyi kullanmak  ve Bilimlerde doğruyu bulmak için metot üzerine konuşm ) adlı eseri takip etti.Aslında zö konusu olan metodoloji kitabı da yeni olmayıp birçok yönden müsvedde halinde bıraktığı ' Regulae'nin bir devamıydı.Descartes,yazar adı verilmeden yayınlanan,bir otobiyografi biçiminde kaleme aldığı bu eserinde,aldığı eğitimin mahiyetinden ve düşünsel gelişiminden bahsettiği gibi,yönteminin ana hatlarını belirterek metafiziğinin de temelini atar.

Dört eserin kazandığı başarının ardından,Descartes 1641 yılında Paris'te  ve 1642 yılında da Amsterdam'da en önemli eseri olarak kabul edilen   '' Meditationes de Prima Philosphia '' ( İlk Felsefe üzerine Metafizik düşünceler ) adlı kitabını  Latince,iki ayrı baskı halinde yayınlar.Kısa bir süre sonra Fransızcaya da tercüme edilecek olan bu eserin en önemli özelliği,onun Metot Üzerine Konuşma'da yer alan Kartezyen düalist metafiziği çok daha ayrıntılı bir tarzda ortaya koymasıdır.Descartes  ' Metafizik Düşüncelerin ' ilk baskısından yaklaşık üç yıl sonra ,1644 yılında '' Principia Philosophiae '' ( Felsefenin ilkeleri ) adlı kitabını da Latince yayınlar.Eserin Fransızca çevirisi ,1647 yılında Descartes  tarafından gözden geçirildikten sonra yayınlanır.Dört bölüm ve beş yüz dört maddeden oluşan ' Felsefenin ilkeleri ' ,aslında büsbütün yeni bir eser olmayıp,Descartes'ın  daha önceki kitaplarında ifade ettiği görüşlerinin  bir açıklamasından yahut tekrarından ibarettir.Örneğin,o eserin birinci bölümünde  ' Metafizik Düşünceler ' de öne sürdüğü metafizik görüşleri yeniden ele aldıktan sonra,bölümlerde fiziğini yeniden ortaya koyup,bütün doğa olaylarını mekanik ilkelere dayalı bir sistem içinde açıklamayı dener.

Ahlak psikolojisiyle etik görüşlerine yer verdiği  ' Passion de l'Ame '' ( Ruhun Tutkuları ) 1649,onun son eseridir.Descartes eserin yayınlandığı 1649 yılında Isveç Kraliçesi Kristina'nın ısrarlı daveti üzerine,kısa Paris ziyaretleri dışında hayatının yaklaşık  son yirmi yılını geçirdiği Hollanda'dan ayrılarak,İsveç'e gider..Eserin bir kopyasını daha kendisine göndermiş olduğu Kristina,diğer eserlerinden farklı olarak,pek ilgi görmeyen kitabını çok beğenmiş olup,ondan etik ve felsefe öğrenmek ister.Kendisini Fransız sarayında bir türlü kabul ettiremeyen Descartes,Stockholm'de sabahın erken saatlerinde kalkıp kraliçeye felsefe dersleri vermeye başladı.Bununla birlikte,İsveç'in soğuğu  kendisine pek iyi gelmez.Nitekim,soğuğa dayanamayarak bir yıl sonra  11 Şubat 1650'de 54 yaşında zatürreden ölür.Descartes ölmeden kısa birsüre önce bir arkadaşına yazığı mektupta '' Ayılar ülkesi ' olarak nitelediği Isveç'in soğunun ' Insan düşüncelerini tıpkı su gibi dondurduğunu yazarak içinde bulunduğu sıkıntıyı anlatmıştır.Bu büyük rasyonalist filozof,kaderin bir cilvesi olarak,akıl çağından önce ölen çocukların gömülüdğü mezarlığa gömülür..

No comments:

Post a Comment