Soğuk savaşın şiddetli yıllarında,Birleşik
devletler Atom enerji Komisyony nükleer bir savaşınbir kıtayı nasıl
zehirleyebildiğini aslında bilmediğini kabul etti.İki Atom bombasının sonuçları
ve Hiroşima radyasyon kayıtları elindeydi,ama bunlar yeterli
değildi.Böylece,nükleer bir felaketin çok daha detaylı bir resmini yapması için
bir firma ile anlaşıldı.Kaliforniyada bulunan bu şirket akademisyenlerinden
birini derhal kütüphaneye gönderdi.Uzun araştırmalardan sonra,beyin takımının
analisti 1348’deki Kara Ölüm konusunda otuz bir sayfalık bir rapor yazdı.Bu
rapor daha sonra ‘’ Nükleer bir savaşın biyolojik ve çevresel sonuçları konulu daha kapsamlı
bir çalışmanın parçasını oluşturdu.Bu çalışmayı yapanlar,bu salgını tarihin
kaydettiğien büyük felaketlerden biri olduğu için seçmişti.Bu hastalık iki yıl
içinde 30 milyon insanın ölümüne sebep olmuş ve vrupa nüfusunun üçte ikisinin
yok olmasına neden olmuştu.Veba salgını bir Nükleer savaşın verebileceği zarar
kadar etkili olduğunu tespit ettiler.Karşılaştırmayı yapana anallist,veba
salgının yalnızca bir özelliği karşısında hayal kırıklığına uğramıştı ;Kara
ölüm savaşların aksine mala zarar vermemişti
Büyük ölüm veya Veba evlere ve
manastırlara dokunmadı ama içlerinde
yaşayanları öyle hızlı öldürdü ki 1720 ye kadar üçyüz yıl boyunca ,iki ve yirmi
yılda bir ortaya çıkarak ürkütücü bir
simetri kazandı.Salgınlarla gelen büyük ölümler,büyük değişikliklere yol açtı.
Nüfusun azalması,kaçınılmaz biçimde ücretleri
artırdı,feodalizmi yıktı ve ormanları korudu.Ayrıca mezarlıkları
genişletti,Yahudi katliamlarına neden oldu,koyun sayısını artırdı,kamçı
cezasına ilhma verdi ,hatta entelektüerl ilişkilerde Ingilizce nin
kullanılmasına yol açmıştı.
Floransalı Petrarca,bir yangının tiyatroyu
boşaltması gibi vebanın şehrini boşaltmasını gözlerine inanamayarak
izledi.Sonraki nesillerin hastalığın 1348 de Avrupada yarattığı korku ve
vahşeti anlamayacaklarını düşünüyordu. ‘’ Ey mutlu nesiller,böyle derin bir
kederi yaşamayacak,yaşadıklarımıza masal gözüyle bakacaksınız ‘’
Vebadan çok önce,basiller,pireler,fareler e
Cenovalı tüccarlar tarihi karşılaşma için bir araya geldi.Ortaçağ Toplumu
,kalabalık Avrupa ailesini sefalet ve kıtlıkta tanıştıracak felaketi
hazırladı.Hıç kuşkusuz Iklimin de küçük bir rolü oldu.Ortaçağ boyunca devam
eden uzun ve sıcak yazlar,kısa ve serin kışlar,köylüleri daha çok ürün
yetiştirmeye ve daha çok üremeye teşvik etti.Bu iklim yüzünden 700 yıllarında
iyi beslenen 25 milyon insan 1250 yılında 75 milyon aç insana çıkarak,kıtayı
içinde bakterilerin kaynadığı bir deney tübüne dönüştürmüştü.
Felaketin ilk belirtileri,Avrupa’nın çok
işlenmiş ve verimsizleşmiş topraklarında ortaya çıktı.Köylüler,giderek artan
sayılarını besleyebilmek için ormanları yok ettiler,bataklıkları kuruttular ve
dik dağ yamaçlarını ektiler.Yeni topraklar verimsizdi.Daha çok tahıl ekebilmek
için köylüler otlakları işgal edip,inek ve koyunları yerlerinden
ettiler,böylece gübre üretimi azaldı..Toprak zayıflayıp aşındıkça,buğday ve
arpa mahsulleri azaldı.Köylülerin sofrasındaki kara ekmek somunlarının boyu bir parmaktan daha kısaydı.
Bu arada iklim değişmeye başladı.Soğuma ya da
ters sera etkiis ,sonraları ‘’ Küçük
Buzul Çağı ‘’ olarak adlandırıldı.Alpler’deki otlaklar buzullarla kaplandı.Thames nehir ve Baltık Denizi birkaç
kez dondu.Grönland’daki Viking yerleşimleriyle bağlantı koptu ve buzullar
arasına hapsolunan kolonistler açlıktan öldü.1300’lerin ilk yarısında
bulutlarla dolu gökyüzü ve erken bastıran donlar,ürünleri birbiri ardına
kırdı.Aşırı yağmurlar ve güneşin pek az görünmesi,köylüleri etleri bile
tuzlayıp saklamaya itti.
1308-1332 yılları arasında Avrupalıları bir deri bir kemiğe döndüren
kıtlıklar,insanları ısırganotu,güvercin pisliği yemeğe zorladı.Birçok şehirde
kedi ve köpekler kazanlar içinde yok olurken,aç kalabalıklar katillerin ve
hırsızların etlerini kapışmak için darağaçlarına koşturdu..Ingilterde yalnız
zenginler at eti satın alabiliyordu.
Bu toprakları mahveden ve ilk kez Moğol
bozkırlarında ortaya çıkan ‘ Yersinia Pestis ‘ adlı bakteri ,bugün hala o
topraklarda yaşıyor ve tarla farelerinde nezle benzeri bir rahatsızlığa ya da tünel kazan dağ sıçanları ve sincaplar
arasında ölümcül bir hastalığa yol açıyor.Dünya ikliminin 1330’larda ki
değişimi bozkırlardaki kemirgen hayatını yok etti.Sıcak ve kuru
rüzgarlar,bakterileri,pireleri ve hayvanları çölden kaçırıp hiçbirşeyden
kuşkulanmayan Moğol yerleşimlerine sürdü.Mideleri yersina’yla dolu
pireler,Moğolların sırtında yepyeni baharat,ipek ve hastalık yükleriyle Asya
ile Avrupa’yı dolaştılar.Çin,Hindistan ve Kafkasya’da hiçbir engelle
karşılaşmayan veba,ardında haydutların
pusu için kullanabilecekleri yükseklikte ceset yığınları bıraktı.
Vebaya yakalanan ilk Avrupalılar ,biyolojik
savaşın ilk kurbanlarıydı.Kırım’ın ticaret şehri Kefe’de Tatarlar tarafından
kuşatılan Cenevizli tüccarlar,vebaya yakalanmış ‘ bitkin,sersemlemiş ve şaşkın’
düşmanlarının,ölülerini şehir
surlarından aşağı atmalarını dehşetle
izlediler.Bakteri bombardımanından aşağı atmalarını dehşetle
izlediler.Bakteri Bombardımanından kurtulan tüccarlar,kısa bir süre sonra
vebayla birlikte kendi limanlarına döndüler,Ceneviz ve Messina sakinlerini gemilerini sevinçle karşıladılar,ama
hastalarla ölülerden oluşan gemiciler
onları hayal kırıklığına uğrattı.Kalyonlar ve hasta denizcileri,gittikleri her
kentte,dehşet içindeki kentliler tarafından yanan oklarla püskürtüldüler.Artık
korkuyu da yanına alan Veba ,Avrupa’ya yayldı ve her Ortaçağ evinde bolca
bulunan kara sıçanlarla pirelere yerleşti.İki yıl içinde ,Avrupa’nın
ahşap,toprak zeminli,saman dolgulu kulübeleri,Asya bozkırlarındaki
kemirgenlerin tünellerine döndü.
Avrupalılara musallat olan veba iki türlü
idi.Hıyarcıklı veba ve akciğer vebası.Enfeksiyonlu bir pirenin ısırmasıyla
başlayan hıyarcıklı vebada,önce siyahımsı bir leke oluşuyor,bunu
koltukaltlarında ,kasıklarıda ya da
boyunda oluşan yumurta benzeri şişlikler izliyordu.Ateş ve hezeyanın eşlik
ettiği hıyarcıklı vebabir hafta içinde kurbanlarının yarıdan fazlasını
öldürüyordu.Hasta ölmeden önce teri,idrarı ve tükürüğü yoğun kokuyordu.Akciğer
vebası pireden bulaşmıyor,soğuk havalarda,mikrobun akciğerlere yerleşmesiyle
ortaya çıkıyor ve burundan kan gelmesine yol açıyordu.Enfeksiyonlu kişinin
öksürüğünden ve tükürüğünden bulaşan,öldürücülüğü oldukça yüksek olan veba
türü,insanları yirmi dört saat içinde öldürüyor ve hızla yayılıyordu.Büyük ölüm
çalışmaya başlamıştı.
1348 salgını sırasında Insanlar kendi çocuklarını ve ailelerini
gömüyorlardı.Bir gün vaaz veren papaz,ertesi gün can çekişiyordu.Dünyanın sonu
gelmiş gibiydi.
Veba Avrupada yayıldıkça,korku dolu insanlarr
öfkelerini Yahudiler yakark çıkarmaya
çalıştılar.Ortaçağda bir çok meslekte çalışmaları yasaklanmış olan Yahudiler,rehincilik,tefecilik yada
mezar kazıcılığı gibi işler yapıyorlardı.Katolik Kral ve Kraliçeler,el
koydukları faiz karlaraina rağmen,tüm nefret ve kızgılığın Yahudiler
yönelmesine göz yumdular.Isterik veba kurbanları,Yahudileri kuyu sularını
zehirlemek ve havayı bozmakla suçladığından,özellikle borçlular ve yoksullar
Yahudileri kitleler halinde öldürmeye başladılar.O kadar büyük bir
katliamdiki,1351 de yani salgından yalnızca iki yıl sonra,Orta Avrupada
neredeyse hiç Yahudi kalmamıştı.Kurtulanlar ise Polonya ve Rusya’ya
kaçabildiler.
En azimli Yahudi yakıcıları arasında
kamçıcılar olarak adlandırılan bir grup vardı.Bu kamçıcılar elli yada yüz
kişilik gruplardan oluşurdu,bunlar kasaba kasaba dolaşıp ,kendilerini ya da
birbirlerini düğümlü deriyle veya demir topuzlarla kamçılarlardı..Insanlığın
günahlarını affetmek için belden yukarı soyunurlar,haçlar üzerinde birbirlerini
kamçılarlar ve Baklre Meryem hakkında kederli şarkılar söylerlerdi.Kanlı
gösterileri kalabalıkları gözyaşlarına boğar,hele kamçıcılardan biri yada
birkaı ölmüşse,kalabalık kendinden geçip çığlıklar atardı.Vebayı durduracak ve
dünyanın zarar görmesini önleyecek kutsal bir görevleri olduğuna inanan
kamçıcılar,günah keçisi olarak Yahudileri gösterirlerdi.Kamçı töreni öncesinde
ya da sonrasında Yahudileri yakmaya yönlendiriyorlardı.Avrupanın büyük bir
kesiminde ,yoksullar bu tarikatın üyelerini kahraman ya da şehit olarak kabul
eder,onların saçlarını,kanlarını,kesik tırnaklarını toplarlardı.
Ancak,Haç kardeşliğide denen bu hareke
,büyüyüp vahşileştikçe,sınırlarını fazlasıyla aşmaya başladılar..Kamçıcılar
ölüleri dirilticeklerini iddia etmeye başladılar;dünyanın sonu hakkında garip
ve sapkın fikirleri yaymaya başladılar.1349 yılında Papa IV.Clement sonunda
tarikatı yasadışı ılan edip,aforoz etti.Ustaları idam edildi.Ve Tarikat
dağılıp, yok oldu
Vebanın gerçek nedenini bilmeyen Avrupalılar
bunu Tanrının bir cezası olduğuna inanırken.Astrolog Hekimlerde,Mars ve
Jupiterin yüzünden ortaya çıkan bir tür kötü hava olduğuna inanıyorlardı.Vebaya
çeşitli isim ve adlar verilsede ;Insanlar zamanla Veba ile yaşamaya alıştılar
ve uyum sağladılar.Kimi yemeye içmeye kendilerini verdi,Kimi doğal yoldan
iyileşmeye çalıştı.Ama,hayatta kalanlar yanlızca,arkalarına bakmadan kaçanlar
oldu.
Papa IV Clemenet’in ölü sayıcılarına göre
1348 ile1351 yılları arasında büyük ölüm 23.840.000 insanı aldı.Yani,o dönem
avrupasını yüzde otuzbirini.Daha az yerleşimin olduğu,kuzey topraklarında
ise,nüfusun yüzden on belini yok etti.Bu hesaba göre Fransanın yarı nüfusu veya
Ingilterenin üçte birinin yok olmüştur.1348 deki büyük salgından sonra,veba
1362 de yeniden ortaya çıktı ve çok sayıda çocuğu öldürdü.1369 da gene ortaya
çıkıp pek çok can aldı.Şehirleri boşaldı,nüfus kaybettiler.Örneğin Floransa
şehirinin sekiz büyük Veba salgınından sonra yüzyirmi bin kişilik nüfusu otuz
yedibin kişiye düşer.Avrupa Ortaçağ nüfusuna ancak üç asır sonra ulaşır.
Bu kadar çok ölümün sonucunca,ortaya çıkan
cesetleri ortadan kaldırmak için Toplu mezarlar kazıldı.
Büyük ölüm Ortaçağ toplumunu altüst
etti.Bunda ilk darbeyi alan kurum Feodalizm idi .Köylülerin toplu ölümlere,emek
kıtlığına neden oldu.Issızlik ortadan kalkmıştı.Ama Toprak sahipleri korkudan
ücretleri iki katına çıkardılar,topraklarını böldüler ve daha önce kölesi olan
insanlara kiraladılar.Veba sonrası emek pazarı,köylüler ile toprak sahipleri
arasındaki geleneksel saygı bağını kopardı.Çünkü iki sınıfta yeni sömürü
kuralllarını belirlemek hedefindeydi.Bu da Köylü isyanlarının nedenlerinden
biri idi.
Veba salgını sırasında Tüccarlar seyahat
etmeye başladılar.Kendi kentlerinde müşteri sıkıntısı çektikleri için uzaklara
yelken açtılar.Belkide emperyalizmin tohumlarıda bu salgın yüzünden atıldı.Kara
ölüm,Insanlara ,saatlerin ve dakikaların çok öneli oludğu bir yeni zaman
anlayışıda getirdi.Avrupada salgın öncesi hayat çok sakindi.Zamanıb akışını hasat
zamanları ve kilise törenleri belirliyordu.Ancak,kara ölümden sonra emekçi sayısınun azalması ve sanayi
ürünlerine olan ihtiyaç,ınsanların belli zamanlarda çalışma şartlarda çalışmak
zorunda kaldılar.Saat hayatın akışını değiştirdi.
Kırsal alanda ise toprağı işleyenlerin yok
olması,dramatik olaylara neden oldu.Kıtlık ortaya çıktı ve başıboş kalan küçük
ve büyük başlar sayıca kalabalıklaşdı.Ormanlar yeniden hayat buldu.
Avruplaılar veba ile birkaç yıl geçirdikten
sonra salgının zenginlerden öçok yoksulları tercih ettiğini fark etti.Yaşamın
aslında bir çeşit ölüm anlamına geldiği kötü beslenen yoksul halk,mikroba
hiçbir dirence gösteremiyordu.Farelerin kaynadığı toprak evler onların zaten
mezarıydı.Bu salgını Avrupalılar ı ‘
Dilencilerin hastalığı ‘ yada ‘
yoksulların vebası ‘ diye adlandırıyorlardı.
Zenginler için vebadan korunma hızlı bir at
ve ülkeyi terk etmek demektir.Veba,zenginlerin kır evlerini sağlıklı yaşamla
özdeşleştirme alışkanlığını perçinledi.Venedikte 1456 yılındaki salgında o
kadarsoylu ve iyi yurttaş şehirden kaçtılar,terkedilen evleri yağmadan
koruyabilmek için on altı tekne dolusu silahlı adamlar getirildi.Birkaç
salgındaki ölümden sonra,Zenginler hastalıktan korunmak için kır evleri
aldılar.
Zenginler,boşalttıkları kentlerine dönmeden önce kenttek konutlarını
dezenfekte ederek tütsücüler
tuttular.;Evler sülfürle ilaçlandıktan sonra,bir erken uyarı sistemi olarak
birkaç haftalığına eve yoksul bir kadın yerleştiriliyordu.Kadını ölmesi
halinde,evin sahibi kır evindeki kalışını uzatıyordu.
Veba tüccar ve soylulardan çok din adamlarını
etkiledi.Hastalara destek olmak isteyen
rahip ve rahibeler hastalanıp,öldü.Veba mikrobu,titizlikle korunan
kiliselerdeki fare ve pierele arasınada yerleşince çok sayıda rahip ve rahibeyi
yok etti.Bu kadar çok din adamının ölmesi özellikle kültür ve eğitim tarzında
büyük değişikliklere yol açtı.Uluslararası bir dil olan Latinceyi öğretecek din
adamı ve keşiş kalmadı.Bu sorun karşısında Kilise isteksizce,her halkın kendi
dilini öğrenmesini ve yaygın dillerde ibadet edilmesine izin verdi.Pekçok eser
yaygın dillere çevrildi.Böylece eğitim sıradan insanlara ulaşabildi.
Veba salgını ,Kilisenin otoristesinide
zayıflatt.Yok olan kaliteli din adamlarının yerini,daha çok maceracı ve
yeteneksiz din adamları doldurdu.Ahlaksızlık ve hırsızlık yayıldı.Din
adamlarını yozlaşması,halkın kiliseye olan güvenini sarsttı.Zaten salgın
sırasındaki etkisilikleri akılları karıştırmıştı.Insanların hayal kırıklığı ya
mistitizmle ya da Reform’la sonuçlana hoşnutsuzluk kendini gösterdi.
Vebanın öldürme karşısında etkisiz kalan
Katolik kilise büroktasinin aracılığı olmaksızında,Tanrı ile doğrudan
konuşabilme olanağını olduğu fikir ortaya çıktı.Uc büyük salgından kurtulan
Martin Luther,tüm din adamlarına salgından örnek vererek kafa tutuyordu.Vebanın
kiliseye rağmen ,kimseyi ayırım yapmadığını söylüyordu.
Veba salgını Hekimleride etkiledi.Salgın
sırasında dürüst bir hekimin hastasna önerebileceği tek reçete,olabildiğince
hızla,uzağa kaçmasıydı.Hekimler,hastalık kapma korkusuyla ya sivri gagalı tuhaf
maskeler takıyorlar yada hastalara bakmaya gitmiyorlardı.Bununla birlikte,Veba
Hekimleri yıldırmadı.Bazıları hastalar şeker dağıtır gib, reçeteler
verirken,bazılarıda muskalar verdiler.
Salgın hastalıklar tıp biliminin henüz çok
genç olduğu bir dönemde ortaya çıktı.Ancak ,Halk sağlığı konusunda ilk temeller
bu dönemde atıldı.Özellikle,Almanya ve italyanın zengin şehir devletlerinde
,tüccarlar ve soylular koltukaltlarını şişlerden korumak için,sağlık heyetleri
ve veba evleri kurdular;karantina uyguladılar ve vebanın kasabadan kasabaya
ilerleyişini izlemek amacıyla ölü
kayıtları tuttular.
1348 yılında Venedik Cumhuriyeti hastalık
taşıyan gemileri ,insanları ve mallerı bir adada tutmak üzere üçler komitesi
atayarak bir uygulama başlattı.Karantina merkezlerinde hamallar yünlüleri
güneşe yayıp havalandırdılar,tüylü hayvanları sirkeyle yıkadılar.Komite,bir
günde yaklaşık altıyüz kişinin hastalıktan ölmesi üzerine ölüm cezası
uygulamaya başladı.Gemilerin ‘ quaranti giorni ‘ 40 gün boyunca alıkonulması
bir denizcilik kuralı olarak günümüze kadar gelmiştir.
Milano şehir ise karantina konusuna başka bir
bakış açısı getirdi.Hastaları,açlıktan
yada vebadan ölsünler diye evlere
hapsettiler.Hatta Cüzzamlılara o çağlarda yapıldığı gibi,şehir dışına
sürdüler.Her ne kadar,bu uygulamalar eleştirilsede,Milano bu salgınlarda en az
zaiyatı veren şehirdi.
Bir çok şehir Milano ve Venedik örneklerini
takip etti.Insanları bulaşıcı hastalıklardan korumak için bir tür veba
bürokrasisi yaratıldı.Bu salgın hastalıklara karşı savaşanlar arasında belediye
hekimleri,ölü kaldırıcılar,mezar kazıcılar,ev temizliyicleri ve tütsücüler
bulunuyordu.Bu Insanların her türlü yetkisi
olmasna rağmen çoğu zaman,gerektiği gibi hareket edememişlerdir.Köyküler
kadar az bir gelire sahip şehir halkı,bu tür hizmetler için gerekli ödemeleri
yapamıyorlardı.Doktorların bazen bir yıl boyunca pis ve kanlı elbiselerle
dolaştıkları görülüyordu.Karantina kurallarına soylular ve din adamları pek uymuyordu.
En berbat halk sağlığı kurumu veba
evleriydi.Zenginler kır evlerine sığınırken,alt sınıflardan hastlarbüyük ve
kalabalık hastahanelerde yirmi ile seksen gün arasında değişen sürelerde tecrit
altına alınıyorlardı.Bazı veba evlerinde tüm hastalar bir koğuşa
konulurken,bazılarında ise oda sistemi uygulanıyordu.Hastalığın kendilerine
bulaşacağından korkan doktorlar,bu evlerden uzak duruyor ve oralarda kalan
cerrahlara yapılması gereken tedaviyi sokaktan bağırarak anlatıyorlardı.Veba
evlerinin çok az yemek ve battaniyesi vardı.Ancak,hasta yakınları ,hastaların
soyulduğunu ve aç bırakıldığını söyleyip,şikayet ediyorlardı
Hastalığa karşı örülen bu duvarların
adaletsizliğine rağmen halk sağlığı programları,tecrit edilmiş kasaba ve
şehirler vebanın ılerleyişini durdurdu.Çöp toplam ve pazardaki etlerin kontrolü
bu dönemde başlar.Bununla birlikte ,seyyahların ve mikroplarının iyi çalıştığu
Venedik gibi kalabalık şehirlerde veba direndi ve önce 1575 de sonra 1630 daki
salgınlarla,nüfusun üçte birini yok etti.Gelişen sağluk hizmetleri ve halk
sağlığı kurumları hastalığı geriletti ama Avrupa’dan sökemedi.
Vebaya karşı kazanaılan zaferin en büyük
nedeni konutların yeniden planlanmasıdır.Veba salgınları sırasında,yoksullar
penceresiz kulübelerini kurutulmamış keresteyle yapıyor,damlarda saman
kullanıyorlardı.Zengin evlerini yoksullarındakinden ayıran,kerestenin
sağlamlığı ve bolca
kullanılmasıydı.Ortaçağ’ın saman tavanları,kara sıçanlar için iyi bir
yuva,pireler için de aşağıdaki habersiz insanların üzerine toz gibi
dökülecekleri bir zemin sağlıyordu.Sıçanlar,tabandaki samanların,duvarları
dolduran sazlarn ve tahıl çuvallarının içinde kolayca ürüyorlardı.
Aslında şehirde yaşayanları saman damlı
evlerden vaz geçiren,veba değil yangın korkusu oldu.Örneğin londrada veba son
kez 1665 ‘te görüldü,çünkü 1666 deki Büyük Yangın’da 13.200 ahşap ev yok
olmuştu.Londralılar,eski evlerinin yerine kiremit damlı 9.000 tuğla ev inşaa
etti.Evler kagir oldukça,kara sıçanlar artık yaşayacak yer bulamaz
oldular.Volga’nın karşı yakasından yüzerek gelen gri sıçanlar,kara sıçanları
kovaladı.Ama onlar evleri değil lağım çukurlarini tercij ettiler.Onlarında
pireleri vardı ama insanlara zarar veren cinsten değildi.
Uygun barınma koşullarını yitiern veba,son
gösterisini 1720’de Marsilye şehrinde
seksen bin kişiyi öldürerek yaptı.Ancak veba kayıp olunca,onun yerini bitlerin sebep olduğu Tifüs aldı.
Salgın hastalıkların en büyük etkilerinden
biri,Aile yapısının değişmesine neden olmasıdır.Eskiden genç yaşta evlenip çok
çocuk sahibi olan kadınların yerini geç evlenen,aile oluştururken az çocuk
isteyen kadınlar aldı.Aileler küçüldü ve daha sağlıklı oldu.
Salgın hastlalıkların en büyük öğretisi,Insanın
doğaya hükmetme isteğini ortaya çıkardı.Insan doğaya karşı savaşmak ve kontrol
etmek için makineleri kullandılar.
Veba salgını,milyonlarca insanın canını
alsada,Insanlık tarihinin değişmesine ve Insanlığın gelişmesine neden
oldu.Tarihte hiçbir şey sebepsiz değildir.
,
No comments:
Post a Comment