Wednesday, January 9, 2019

MEVLANA CELALEDDINI RUMI VE MOGOLLAR

XIII.yüzyılın asrın başlarında Anadolu Selçuklu Devleti oldukça huzurlu ve mutlu bir devir yaşamıştır.Özellikle,I.Alaaddin Keykubat zamanı ( 1219-1236 ) huzurlu ve güvenli bir dönemdi.Bu güçlü hükümdar ,her yönüyle takdire şayan,iyi bir devlet adamı idi.Fakat onun hüküm sürdüğü dönemde Mogollar her yeri yakıp yıkıyordu.

Alaadin Keykubat zamanında Türkiye'den çekinen Moğollar,onun ölümünden  sonra cesaret buldular.Baycu Noyan kumandasındaki Moğol askerleri Anadolu içlerine girmeye başladılarçBu sıralarda Anadolu Selçuklu Devletinin başında,çocuk yaşlarında hükümdar olarak II.Keyhsürev ve II.Keykavux gibi kimseler bulunmaktaydı.Bunlar zayıf iradeli kişilerdi.Babai isyanı nedeni ile ordu zayıflamıştı.Bütün bunları fırsat bilen  Baycu Noyan,1242'de Erzurum'u kuşattı ve bu büyük Türk şehri yağmalandı.Aradan bir yıl geçmeden Sivas'ın 80 km doğusundaki Kösedağ'da Moğol ordusu Selçuklu ordusunu bozguna uğrattı ( 1243 ).Sivas,Kayseri ve Erzincan şehirler feci şekilde yağmalandı.

1244 yılından itibaren Selçuklular tamamen Moğol hakimiyeti altına girdler.Bu hakimiyet Anadolu'da yarım asır kadar sürdü.Moğolların bu süre boyunca Anadolu Halkına  uyguladıkları zulüm,baskı ve haksızlık hala hatırlanır.

Moğollar,1256'da Selçuklu ordusunu dağıtıp Konya'ya girdiler.Yüksek miktarda haraç alınca,şehir yağma etmediler.Baycu Noyan sözünün yerini bulması için kale burçlarından bir kaçının yıktırılması için emir verdi.

Mevlevi kaynakları,Konya'nın kurtuluşunu Mevlana'nın kerametine yorarlar.Menkıbeye göre Baycu,ordusu ile Konya'yı kuşattığı,halkın can derdine düşüp birbiri ile hellaleştiği sırada,Mevlana'dan yardım istenir.Mevlana,şehrin dışına çıkıp yüksekçe bir yerde kuşluk namazı kılmaya başlar..Yeşil elbiseler içindeki bu kişinin bir takım büyüklüklerini gören ve haşmetinden korkan Moğollar şehre dokunmazlar.Hediye edilen sayısı para ve amlı alıp Konyayı bağışlarlar..Yalnız,Baycu yemin ettiği için surlardan bir kısmı yıktırılır.Böylece tahrip ve zulumden kurtulan Konya'ya Mevlana '' Evliyalar Şehri '2 lakabını verir.Onun kıyamete kadar Moğol ve düşman saldırısından korunduğunu söyler.Moğollar '' Her şehirde böyle bir adama bulunsaydı buraların halkı bize yenilmezdie '' dediklr rivayet edlir.

Moğol işgalinin Anadolu Türk tarihine etkileri ve sonuçları hakkındaki değerlendirmeler tarihçilerin işidir.Bizim buradaki amacımız ise,Moğol felaketi karşısında  Mevlananın tavır ve düşüncelerinin ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalışmaktır.Bu çalışmayı yaparkende  sadece onun iki eserine Fihi Ma Fih ve Divan ı Kebir 'e dayanabiliriz

Fihi Ma Fih ,Mevlananın meclislerindeki takrirleri,sohbetleri,sorulan sorulara verdiği  cevapların yazıya geçirilmesi ile meydana gelmiş bir kitaptır.Muhatabı daha geniş halk topluluklarıdır.

Birisi Mevlana'ya sorar : '' Moğollar mallarımızı alıyorlar,ara sıra da bize malarını bağışlıyorlar.Acaba bunun hükmü nasıl olur ? ''

Mevlananın cevabı ikna edici ve pratiktir: Moğol'un aldığı herşey tıpkı Tanrı'nın hazinesine gitmiş gibidir.Bu,aynen testideki suyun denize dökülmesine benzer.Su testide  durduğu sürece başkasının onun kullanması  doğru olmaz,aksine davranış gasp olur.Ama aynı sur denize dökülünce herkes için helal hale gelir.Bu bakımdan bizim malımız moğollara haram,fakat onların verdikleri bize helaldir.

Mevlana,Moğol zulmü karşısında  halka ümüt verir ve bunu yaparken metafizik bir temele dayanır ''  Biri dediki: Moğollar  ilk önce buraya geldiklerinde çırılçıplatılar.Binek hayvanları öküzdü,silahları odundandu.Şimdi Haşmet ve azamet sahibi oldular,karınları doydu.En güzel Arap atları  ve en iyi silahlar onların bulunmuyormu ?..Mevlana buyurdu ki :Onların gönülleri kırık ve kuvvetleri yokken,Tanrı yalvarmalarını kabul ve onlara yardım etti.Şimdi ise bu kadar muhteşem ve kuvvetli oldukları  şu anda halkın fakirliği,zayıflığı vasitasıyle Yüce Tanrı onları yok edecektir '' 

Mevlana,zulum ve haksızlıktan gerçek imanın  bir arada bulunamayacağını şöyle açıklar : Biri ''Tatarlar kıyamete inanıyorlar ve Elbette bir sorgu sual günü olacak diyorlar. dedi.Mevlana Buyurdu ki: Yalan söylüyorlar,kendilerini  Müslamanlara bir göstermek istiyorlar,yani bizde biliyoruz ve inanıyoruz demek istiyorlar. Deveye nereden geliyorsun ? diye sormuşlar. ''Hamamdan geliyorum '' karşılığını vermiş.' Ökçenden belli demişler '.Eğer onlar kıyamet gününe inanıyorlarsa  bunun delili nerede ? Bu günahlar,zulumler ve kötülükler üstüste birikmiş karlar gibi kat kat yığılmıştır.Tövbe ve pişmanlık güneşi ile bu zulum yığınlarını eritmediklerli sürece,sözden ibaret bir imanın değeri yoktur '' 
Konya yağmalanmaktan kurtulmuştur amma Moğol baskısı her yerde kendini hissettirmektedir.Bilhassa idarecilerin işi oldukça zordur ve vicdanları husursuzdur.: Naib '' Bundan önceki kafirler puta tapar ve saygı gösterirlerid.Bizde şimdi aynı şeyi yapmaktayız,gidip Moğol'un önünde eğilerek ona saygı gösteriyoruz,buna rağmen kendimize müslüman diyoruz '' diyerek dert yanar.Mevlana Naibi teselli eder;bu işi seve seve yapmadığına,çirkin bulduüuan göre,içindeki iman vazifesini yapıyor demektir.''

Fihi Ma Fih'teki halka haşır neşir olan Mevlana'ya mukabil.Divan -ı Kebir de  hak aşığı ve geniş görüşlü Mevlana'yı buluruz.Burada en önemli günlük hadiseler bile sırasında bir sembol olmaktan öteye bir değer taşımaz.O devir kaynakalrında  '' Tatar '' diye anılan Moğollar'ın sebep olduğu hadiselerde  aşık ve şair Mevlananın gönül dilinde külli nizamdaji yeri ölçüsünde çağırışmlar uyandıracaktır.Korku ve zulmğn tezahurleri bu lirik eserde  de açıkca görülür.Fakat yılgınlık yerine rindce bir tavır sergilernir.

''Halk Tatar'dan kaçıyor,bizse Tatar'ı yaratan tapı kılalım.kaçmak için yüklerini develere yüklediler,bizim yükümüz yokki,biz ne yapalım ? Halk kopup kaçıyor,bizde dama çıkalım da halkın develerini sayalım bari '' 

Tatar kelimesi Mevlana'da bir başka duyguya neden olur.Bu da Moğollar'ın kopup geldiği ülkelerde yaşayan ve göbeğinde misj dediğimiz güzel koku elde edilen bir tür ceylandır.Şöyle seslenir : '' Şu Gaddar dünyayı anmayı bırak,gizli şeyleri bilinen lütfundan bahset.Tatar'ın fitnesinden az laf et.Tatar ceylanın göbeğinden söz aç ''

-Yapraksız kalmaktan kaçarsam seftaliyi öpememe,Tatar'dan kaçarsam tatar miskini koklayamam ''

Mevlana,Hakk'ın velilerin has birsezgi ve Mogol zulmünün  bir zaman gelip son bulacağını,hatta onların müslüman olup din savunucuları haline geleceğini  fark etmiştir.Bir başka ifade ile Celal içre Cemal'i görerek şairane bir üslupta ümit saçmıştır :

'' Tatar dünyayı savaşla yıktı:amma yıkık yerde senin definen olur,ne diye gönlümüzü sıkalım,ne diye daralalım ? ''

'' Bölük bölük gelen Tatarlar yürük bir ordu.Tan yeri kinden fitneden gibi kalmış.Haydi göğün karnını yarıver,olur ya,belki bu vakti tamam olmuş çocuk doğuverir.Nihayet açıkca tehlikenin geçtiğini ilan eder: Bütün ova,bütün yazı çiçeklerle ekinlere dopdolu,Tatarladan korkma zamanı geçti.Tatar ülkesini miskleri geldi yayıldı ''

Mevlana şu şiir ile adeta tarihe ışık tutmuştur:
'' Sen Tatar'dan korkuyorsun,Çünkü Tanrıyı tanıyorsun.Oysaki ben tatardan ikiyüz iman sancağı yükselteceğim ''

Gazan Mahmud Han ( ölm 1304 ) çeyrek asır sonra Müslüman olunca,Mevlananın bu dizelerini giydiği hırkara altın telle yazdırdı.Tören günlerinde onu giyer.Mevlana bu gazeli benim için söylemiş;çünkü tatarlar benim zamanımda müslüman oldular diye övünürmüş.

Başlangıçta Budist olan Moğollar,zamanla Anadoluda Türklere benzediler.Cengizin torunların bir kaçı müslüman oldu.Müslümanlığı kabul eden moğollar yeni dinlereini şiddetle savundular.Mutasavvıflar onların Islamiyete  girip Türklük içinde kaynaşacağını sezmişlerdi.Mevlana'nın oğlu Sultan Veled  ve onun oğlu Ulu Arif Çelebi ,Moğol beylerini teşhir edip henüz müslüman olmayan noyanları kendilerine hayran bıraktılar..Esasen bu onların sahip olduğu tasavvuf terbiyesinin tabii bir sonucu idi.Sultan Veled sağlam bir budist olan Moğol komutanı Irenci Noyan'a Islamiyeti üstü kapalı bir şekilde telkin etti.Moğol beyi Müslümanlığı kabul etti ve Mevlevi oldu.Böylece Mevlana'nın müjde yüklü ifadeleri çok geçmeden gerçekleştir.






Kaynakça :
- Divan ı Kebri çeviren Abdülkadir Gökpınarlı
-Fihi Mah Fih Meliha Ülker  Tarıkahya çevirisi
-Doç.Dr Mehmet Demirci Mahaleleri 

No comments:

Post a Comment