Thursday, March 2, 2017

TASAVVUF VE SİYASET

Islamiyette siyasal düşünce Tasavvufun gelişmesinden derinden etkilenmiştir.İslamiyetin entelektüel tarihi Avrupanın enteltüel tarihi gibidir.Bir erken rönesans kat kat dindarlık tortusunun altında boğulmuştur.Fıkıh veya saray adabının tersine,felsefenin herhangi bir kurumsal tabanı,hatta toplumsal bir tabanı bile yoktur.Felsefenin toplumdan soyutlanmışlığı  ve siyasal iktidarsızlığı ,Sünni Fıkhın,Ulema dindarlığının ve Tasavvufun bir bütün olarak toplumda ulaştığı noktalar ile tam bir zıtlık oluşturmaktadır.Sunni Selçuklu gelişmesi bunlar için bir çeşit harç görevi gördü.Ulemanın toplumsal gücü ile medreselerin kurumsal yapısına ek olarak ,Din mantalitesini yaymak  ve halkların Sünniliği benimsemesini sağlamak için üçüncü ve belkide en belirleyici yol Tasavvuftu.Tasavvuf hem seçkinlerin,hemde avamın zihinsel faaliyetine egemen oldu..

Filozoflarda Tasavvufi deneyimleri çok ciddiye almaya eğilimliydiler.Bir çok filozof Tasavvufi marifetin ( gnostik ) yakın bir müttefiki olan Eflatun kökenli işrakiliği benimsedi.SufilerSunni Fukaha tarafından rededilen felsefeye çok daha az karşı çıkıyorlardı.Yeni Eflatunculuk onların tefekküre dalarak özlerini ve Tanrı'yı arayışlarına benziyordu,ancak oda Aristotelesin veya daha sonraki Avrupalıların anladıkları anlamda rasyonel sorgulamaya hiç yakın değildi..'''' Rizvinin dediği gibi Filozof akıl yoluyla ne bilirse biz sufiler sezgisel olarak anlarız ''''

Doğu nurunun efendisi diye anılan Sufi Filozof Yahya Suhreverdi ( 1155 - 1191 ) mistik deneyimin olanaklı kıldığı birleştirici vukuflara zorunlu bir hazırlık olarak yeni eflatuncu felsefe öğretiyordu.Suhrevi sapkınlık yaptığı suçlamasıyla idam edildi.. Ibn Arabi ( 1165 -1240 ) Tanrı ile doğrudan iletişim kurduğunu ve mistik bilgiye ( ilahi hakikate ) sahip olduğunu iddia ediyordu.Yahya Suhreverdi Iranda ,Ibn Arabi ise Anadoluda etkili oldu.Böylece Felsefe geleneği dini sezgiclik ile birleşti..

Tasavvuf halk arasında çok yaygındı..Tasavvufun vukuf teknikleri giderek popüler oldu ve toplumsal ağlar tarafından desteklenerek yayıldı.Tasavvuf tamamıyla paralel bir toplumsal örgütlenme olan ve pirler tarafından kurulmuş olan tarikler ( ta'ifa ) ile kurumsaş ilişkiler geliştirdi..Her Ta'ifanın kendi tariki ( ruhani yol )  vardı ve bir tekke ve zaviyeler ağı yoluyla faaliyet gösteriyordu.Tasavvuf öğretisi ve uygulaması köylüler ve asker arasındada yaygındı.Tasavvuf ile şehirlerdeki zanaatkar ve fütüvve örgütleri arasındada güçlü toplumsal ve ruhani bağlar vardı.. Tasavvuf dergahları ve türbeleri köyler,aşiretler,mahalleler ve esnaf loncaları için önemli yerler haline geldi.Sufi şeyhleri,Hükümdarlar,bürokratlar ve ulema tarafından destekleniyordu.Kuzey afrikada etnik gruplar ve aşiretler kendilerini Tasavvuf kardeşlikleri  veya kutsal klanlar olarak yeniden tanımladılar.

Tasavvuf örgütlenmesinde  gayri resmilik ile tam bir kişisel bağlılık bir aradaydı.Tasavvufun toplumsal ruhu hem otoriter, hemde kardeşçeydi.Tarikatların iç örgütlenmesi ile Islamiyet'te yaygın olan aileye  ve hanedana dayalı aşiret modeli arasında ortak bir nokta vardı.Ruhani öğretmen ( Şeyh,Pir ) yeni bir dini lider tipiydi ve müritleri ona koşulsuz biat ediyordu,Şeyh de Tanrının velisi ( gözdesi ) idi.Ona genellikle Tanrıyı temsil eden anlamında halife deniyordu.Bunun nedeni Şeyhin kişisel bir mistik duruma ulaştığının  ve bunun da onu Tanrı ile doğrudan ilişkisi içine soktğununn düşünülmesiydi.Dolayısıyla bunda biraz ruhani seçkinlik öğesi vardı:''' Tanrının bir seçkinler grubu vardır .... onlara eşsiz lütuflarda bulunur''' Dolayısıyle Şeyhin otoritesi mutlaktı.Bir şeyhin Barakası miras kalabiliyordu.Aynı zamanda dergahlarda oldukça gevşek bir yapıya sahipti.Kendi aralarında sohbetler ve ruhani kardeşlikler geliştirmişlerdi.Tarikatlar aşiretleri andırıyordu...

Siyasal düşünce içim Tasavvufun önemi temel olarak dünya zevklerinden el çekme öğretisinde bulunuyordu ''' Yoksulluk ,çile çekme ve kişiliğin mutlak teslimiyeti yasamdaki en üstün değerler haline geldi''' Tasavvufun din devletindeki asıl görevinin mutlak hükümdarın yönetimindeki toplumsal yaşama dini anlam kazandırmak olduğu görülmektedirTasavvuf siyasetten kopuşun meydana getirdiği boşluğu doldurdu..Hem Sünniler hemde Şiiler için farklı şekillerde ve sıkça meydana geldiği gibi,siyaset dinin gündeminden düşünce,tasavvufun anlamlı bir şekilde gelişmesi için yol açılmış oldu..Sufiler tevhidi ( Tanrısal birlik ) benliğin kaybolması ve ilahi varlıkta eritmek olarak düşünüyorlardı..Sufiler tanrısal Aşk ve Tanrının bireyle olan ilişkisi üzerinde odaklandılar .Ibn arabi özgürlüğü Tanrının esiri olmak olarak tanımladı.Bu aynı zamanda apolitik özelliğe sahip olan Hristiyanlık ve Budizm gibi dinlerle birleşmenin yolunu açıyordu.Dolayısıyla bu dinler İslamiyetin egemen olduğu topraklarda ortadan kalkmadılar..

Ancak başlangıçta Sufilerin siyasi tavrının genellikle dinginci olmasına karşın ,zaman içinde toplumsal ve siyasi tavrının genellikle dinginci olmasına karşın zaman içinde toplumsal ve siyasal rolleri çok büyük  farklılıklar göstermeye başladı.Sufiler kendilerini yoksullara yardıma adadılar ve böylece halkın  şikayetlerinin sözcüsü haline geldiler.Toplumsal düzenin ruhani çimentosu oldular,,Tasavvuf şeyhliği  güce giden bir yol oldu.Şeyhler fiili yerel  önderler,toplumun ve yerleşik düzenin direği haline geldiler.Batı Anadoludaki  din önderleri Sufi vaizler ,Şamanlar  ve Büyücülerdi.Başka yerlerde ise şeyhler ulemanın yanında yer alıyor,bazen onlarla birleşiyorlardı..

Tasavvufub  bazı kolları yönetimde bir rollerinin olduğunu düşünmeye başladı.Anadoludaki gazi devletleri gezgin türk dervişlerinden yardım istedi.Bir Savaşçı Hükümdar tahta çıkarken savaş topuzunu şeyhten aldı ve onu efendi olarak kabul etti.Bir Derviş Anadolu Selçuklularına karşı başarısız  bir isyan girişiminde bulundu ( 1240 ) Bazen siyasi güç elde etmek isteyen ,kurumsal otoriteye karşı isyan eden hatta bazen bir hanedan bile kurmayı başaran tarikat önderleri olduğunu görürüz...

Eski Siyasi anlaşmazlıklar ve bölünmler Sufilerin manevi yaşamında değişti veya anlamlarını yitirdi.Tasavvufta Sünniliğin değişik kolları arasındaki mezhepsel bölünmeler ve Sünnilerle Siiler arasındaki fark önemini yitirdi.Tasavvuf şeriata uymanın ötesinde bir ruhani dünyaya açıldığından hem sünnilere hemde devrimin başarısızlığından yorgun düşmüş Şiiler hitap ediyordu.Cihat bir iç saha halini aldı.Tasavvuf imamlık kuramını ve uygulamasını ruhanileştirdi ve böylelikle Şiilere kendi ruhani kimliklerini kaybetmeden Sünni olabilmenin yolunu açtı.Onlara göre bir şeyh'' Şii imam gibi görünebilirdi ancak şeyhin konumu tarihsel anlaşmazlıklara referansta bulunmadan tanımlanıyordu.İçsel ışık saklı imamın yerini aldı..

''' Yabancılaşmış kitleler arasında Sufilerin bireyi anlamlılığa ve kurtuluşa götüren bireysel yolu giderek Şiiliğin siyasi yolunun yerini almaya başladı.Sufi,isyan yolu ile toplu kurtuluşla değil bireyin ruhunun  Allah'a yakınlaşması ile ilgileniyordu... Sufiler mezheplerde görülen eylemcilikten çok siyasal dingicilikleriyle tanınıyorlardı'''

On beşinci yüzyılda Iran ve Orta Asyada şeyh kültü imam ile şeyh arasındaki büyük teolojik yakınlık sayesinde.Şiilik ile Tasavvuf anlayışı arasındaki farkı kapattı.

Tasavvyf ile Şiiliğin bileşkesi bazen siyasete mistik bir yaklaşım üzerine kurulmuş olan devrimci bir binyılcılığa götürüyordu.Ibn Arabi'ye göre '' Mehdi Islam Hukukunu kılıçla uygulayacaktı ve Isa onun vezirlerinden biridir.... Sufi evliye da doğal destekçileri olacaktı ''' Zaman içinde bu tür fikirler Doğu Anadolunun yaylalarında ve Kuzeybatı Iranda siyasi bakımdan çok tehlikeli hale geldiler..

Tasavvuf kendini yenilemeye çalışan bir toplum için engin bir değerdi.Sunni Ulema ve egemen sınıflara göre 'Tasavvuf Insanların kalplerine giden bir yol açıyordu.Selçuklular döneminde dramatik bir biçimde yayıldı ve önder gelen Sünni Hükümdarlar  tarafından resmen teşvik edildi.Nureddin ve Selahaddin medreselerle tekkelerin yan yana gelişmelerini sağladılar..

Tasavvuf entelektüel ve ekonomik yaşam için son derece önemliydi.Tasavvufun az sayıda insanın ulaşabileceği ve başkalarına öğrettiği Tanrıyı doğrudan sezgi yoluylla bilme kavramı ( marifet ) entelektüel yaşama egemen olmaya başladı.Bu gelişme hem sıradan hemde eğitimli insanlar arasında rüyalar ve astroloji gibi mistik ve büyü olgularına inanılmasına yol açtı..'' Tasavvuf özellikle halk arasında yaygın olan biçimlerinde,Tanrının dünyada olduğu inancı ile nesnelerde ve insanlarda tanrısal güçler bulunduğunu savunan animastik düşünceyi giderek bir tutmaya başladı.Paganizm kaybolmamıştı

Tasavvufun Kuran ile Şeriatı tamamladığı düşünülüyordu.Toplumda itibar gören bu bilgi biçimleri felsefe ve bilime çok az alan bıraktı..bilmenin tek meşru yolunun  bunlar oldukları ileri sürüldü..Dolayısıyla dinde yaygın bir biçimde bulunan bilinmiyen ile bilinmeyecek olanın alanı genişledi,kozmik,doğal ve insanla ilgili işler gizemli bir tanrının elindeydi.Bunu deşmek dinsizlikti.Gözlemevleri tahrip edilirken astroloji sarayda çok popüler hale geldi.Her türlü yenilik sapkınlıktı..tek bir sözcük ( bid'a ) her iki anlamada geliyordu.Her olay nedensel yasalardan etkilenmemiş tanrısal zekanın soyut bir ifadesi olarak kabul ediliyordu .Bu gelişme siyasi felsefe ile siyaset biliminin alanının daralmasına yol açtı.Entelektüel enerji tükenmişti..

Bütün bunlar siyasi toplumu,siyasi ekonomiyi ve yönetimi etkiledi.Tasavvuf bir yandan tevekkülü,kaderciliği ve dinginciliği teşvik ediyordu.Bu tür tavırlar Kraliyet veya devlet için çok önemli olan devlet kavramına uyuyordu ve bir hanedanın insanşat tarafından bilinemeyecek bir liyakat temeli üzerinde tanrı tarafından seçildiğini gösteriyordu.Nasihatülmülk edebiyatı bireyler ve hanedanlar için kaderin kaypak olduğuna dair örneklerle doluydu...

Tasavvuf öte yandan sıradan olana ve tüm insan uğraşlarına derin ruhani anlamlarda yükleyebiliyordu.Bu Gurgan ve Tabaristan ( Hazar Denizinin güneyi ) hükümdarı Keykavus Ibn Iskender'in yaşlılığında oğlu için yazdığı  ve bütünüyle yasam ve toplum üzerine bir konuşma olan Kabusnamede ( 1082 Farsça yazılmıştır )görülüyordu.. Çok dini bir çalışma olan kitap geleneksel Sünniliği Tasavvufi ve yeni platoncu fikirlerle birleştiriyordu..Kitap Osmanlının ilk dönemlerinde oldukça popülerdi...

Kabusnama Tanrıyı bilmek,Tanrıya şükran duymak,zenginliğin artması durumunda dinen yapılması gereken şeyler,ana babaya saygı .Pers Kralı Adil Nurşivan 'ın oğluna öğütleri ,yaşlılık ve gençlik,yemek yeme,şarap,konukseverlik,oyunlar,aş,zevk,hamamlar,uyku,avlanma,polo,savaş,zengin olma,köle satın alma,ev ve emlak satın alma,at satın alma,bir kadınla evlenme,çocuk büyütme,arkadaşlık,affetme ve cezalandırma,dini bilgi,tüccarlar,tıp,astroloji,şairler,müzisyenler,hükümdara hizmet,içki arkadaşları,katiplik,vezir,ordu,krallık,tarım,zanaatkarlık kanunları gibi konuları kapsamaktadır.Kitap Tasavvuf ve dervişler üzerine bir bölümle sona erer.Kitapta her biri toplumsal ve ruhani önemi olan çeşitli zanaatlara ve mesleklere derin bir saygı görülmektedir..

Kitap ahlaki köşeleri bazı içten ve özgün düşüncelerle birleştiriyordu.Bilgi Ibn Iskenderin toplum ve toplumsal sınıflar kavramı için çok önemlidir.Iskender meslekler arasında ilginç bir ayırım yapıyordu:1 - bilimin zanaat beceriden daha ön planda olduğu meslekler,2- zanaat ile bilimin eşit önemde olduğu meslekler ( örneğin mimarlik,yeraltı kanallarının yapımı ) 3-tek başına zanaatın önemli olduğu meslekler.Ibn İskender grupları sınıflamak için Filozoflardan aldığını söylediği organik benzetmeyi kullanırken çok sıra dışı bir tavır sergilemektedir.Bu sınıflar şunlardır..
1- Şövalyeler ve askerler,bunlar gövdedir ve soyluluk erdemine sahiptir
2-Ezoterik ve ezoterik bilgi sahibi olanlar ve Tasavvufi inançta olan dervişler: bunlarda Tanrı korkusu vardır ve marifet sahibidirler.Bunlar beden ve ruhturlar ..
3-Filozoflar,peygamberler ve evliya :bedeni,rıhı ve duyularu temsil ederler
4-Ruhani insanlar ve müritler;bunlar bedenş,ruhu,duyuları ve fikirleri temsil ederler..

Çalışmamnın ve günlük işlerini dini anlamıda Necmeddin Razi ( 1177 --1250 ) tarafından Selçuklu Sultanı Kılıçarslan için Kayseri ve Sivasta kaleme aldığı ( 1221-23 ) Mirsad ul Ibadi adlı kitapta çok etkili bir şekilde ifade edilmitir. Kitabun son bölümü toplumdaki sınıfların yolculuğu üzerinedir.Burada Razi işbölümü ve mesleki etik kavramlarını dini olarak açıklamıştır.Kuranda ''Insanın yediği en iyi şey kendi eliyle kazandığıdır '' dendiğine atıfta bulunmaktadır.Bu nedenle '' Tanrı her insana belli bir hizmet veya zanaat verdi; Insan bir gün bile başka bir iş yapmaya cesaret etmeden kendi işini elli veya yüzyıl boyunca yapar.Bu dünya tekkesindeki her insan '' zanaatını veya işini icra ederken şu niyette olmalıdır..' Bu görevi Allahın hizmetkarları için icare ediyorum,çünkü eğer bir Müslümanın gereksinimi karşılanacaksa ,benim zanaatım gereklidir.Bunun işbölümünü kutsallaştırdığını ve bütün işlere dini bir anlam kattığı açıktır..

Herseyin sahibi olan Tanrı adına yapılan kahyalığın klasik örneği olarak tarım gösterilmektedir.Tam anlamıyla Tanrıya bağlı olduğu için tarım en soylu meslektir.Tarım yoluyla herkes Tanrıya bağlı olduğu için tarım en soylu meslektir.Tarım yoluyla herkes tanrının halifeliğini paylaşır; ortakçıdan köy reisine kadar tarımla uğraşan herkes kendi kapasitesi ölçüsünde günlük ekmeği sağlayan Tanrının halifesi görevini görmelidir.Tarım ile diğer üretime yönelik zanaatlar bir beceri ve ruhsal vukuf bileşiminden türemektedir ve bu yüzden bu zanaatlarla uğraşanlar zanaatlarla uğraşanlar kendi yaptıkları Tanrının faaliyetleri ve işlerini yaratıcılık olarak görüyorlardı

Nasihatülmülk tarzında yazılan kitabın son bölümü hükümdarların yolculukları ile ilgilidir ve yönetime Tasavvufi yaklaşımı açıklamaktadır.Razi başka bir yerdede Alinin,Sokratesin,Eflatunun,İskenderin,ısanin ve pers hükümdarlarının siyasi bilgiler olduğuun söyler.Hükümdarlık bir Tasavvufi müritlik ,bir tür mistik yolda yürümek olarak gösterilir.Eğer Hükümdar adil olursa iyiyi emreder,kötüyü yasaklarsa ,yolları güvence altına alırsa,inançsızların ülkelerini fethederse ,yoksulların ve ulemanın ihtiyaçlarını karşılarsa ve dervişlere saygı gösterirse .Tanrının sevgisini kazanacaktır.Hükümdarlık bencilliğie reddetmek ve Tanrı ya yakın olmayı aramak için eşşiz bir olanak sağlamaktadır.Hükümdarın Tanrının özelliklerine sahip olabilmel için Tasavvufun hedefi,özel bir fırsatı vardır ,çünkü çömertçe verebilecek bir konuma sahiptir.ideal hükümdar bilgi ve keramet sahibi kişidir.onun sayesinde dinin itibarı kılıç yoluyla kanıtlanır

Kitabın merkezinde tarım vardır.ama kitap daha önceleri patrimonyal monarşi üzerine yazılan kitaplardan çok farklıdır.Tasavvufta dini itibarın görevlerin yerine getirilmesine bağlı olduğunu gösterir; bunlara askeri ve siyasi görevlerde dahildir..Tasavvufi hedef herkese açıktır.ancak bunu çok az kişi başarabilir.Insan bundan ,statünün performansa bağlı olduğu düşüncesini çıkarabilir.Tasavvufi etik bir hükümdar veya hanedan değişikliğini meşrulaştırmanın  yolunu açabilir.Ancak kişilere bağlı olmayan makamlardan oluşan devlet kavramına hala çok uzaktır..


XII.yüzyılın sonlarında Eski Doğunun son günlerinde Harzemşahlar Maverağnnehirden batıya doğru ilerlemeye  başladılar ve Abbasi Halifesiyle ittifak kurarak Batı İranı Selçuklulardan aldılar.Doğu sınırına yığılmış moğollar iş işten gecene kadar önemsenmedi..

Tasavvuf son etkili Abbasi Halifesi Nasır ( 1180-1225 ) tarafından başlatılan dini siyasi programın bir parçası haline geldi.Selçukluların gerlime döneminde halifeler yerel hükümdarlar olarak siyasi gücü belli ölçüde geri almayı başarmışlardı..Nasır ihtiraslı ve idealist bir devlet adamıydı.Sünni Dünyada halifeliğin siyasi önderliğini yeniden tesis etmeye çalıştı.Kuvvetlerini Irak'ta topladı ve Harzemşahlarla ittifak kurarak Iran'daki Selçuklu gücünü ortandan kaldırdı.Ancak bunu izleyen ilerleyişleri nedeniyle Harzemşahlar ile halife arasında anlaşmazlık çıktı..

Bunun üzerine Halife Nasır ile diğer hükümdarlar arasında yeni bir ilişki oluşturmaya koyuldu.Nasır bu ilişkiyi Tasavvuftaki ruhani önderlik nosyonunu yüksek halifelik ideolojisine sokan olağanüstü bir entelektüel inisiyatif üzerine kurdu.Sufi lider ve kuramcı Ömer Suhreverdi ( 1145 - 1254 ) Razininde arkadaşıdır.Nasırın danışmanı oldu.Birlikte Sünniliği hilafetin liderliği altında yeniden örgütlemek için bir strateji geliştirdiler.onların bu girişimleri XIyy ın sonlarubda Papa olan VII Gregory ile ardıllarının benzer girişimleriyle parallelik göstermektedirSuhreverdi Halifenin bir din lideri olarak işlevini,insanların tanrıya dönebilmek için ruhani önderliğine ihtiyaç duydukları Tasavvuf şeyhliği statüsüyle birleştirerek halifenin dini lider rolünü güçlendirdi..Nasır aynı zamanda fıkıh konusunda   olağanüstü bir uzmandı.Dört Mezhebede eşit statü verdi ve mezheplerin öğretilerini ortak olarak yaymaları için Bağdat'ta bir medrese kurdu,Bu Sünni dünyanın birliğini vurguluyordu.Nasır aynı zamanda kendisinin  dört mezhebin de alimi olduğunu kabul ettirdi ve kendi hadislerni oluşturdu..

Nasır'ın vizyonu daha da ileri gidiyordu.Nizari Ismaililerin imamımın Sünniliği kabul etmesini sağladı ve Imamileri hilafet memurları olarak atayarak Imami Şiilerle köprüler kurdu.Filozoflar bu sentezin dışında tutuldu kütüphaneleri 1190 larda yakıldı 

Nasur 1207 yılında kendisini fütüvve be teşkilatlarının başı ilan etti ve diğer bütün hükümdarları sarayda yapılan bir fütüvve toplantısına davet etti.Bu Nasır'ı hükümdarların ruhani rehberi yapacak ve hepsini kendisine mürit olarak bağlayacaktı.Reddetmek dinsizlik gibi görünebilirdi;istek  Mısıır,Suriye ve Anadoluda olumlu karşılandı.Nasır Müslümanlar arasındakitüm anlaşmazlıkların halifenin aracılığıyla çözümlenmesini istedi ve Eyyubi topraklarında bazı başarılar kazandı.Böyle bri Insiyatif Sünniliğin merkezindeki Sufi grupların rolünü vurguladı ve fütüvvenin itibarını artırdı.Bu girişim başarılı olsaydı halifenin inanlar topluluğunu bir arada tutma yeteneğine ve hakkına sahip olan tek kişi olduğu anlamına gelecekti.Bütün bunlar ümmetin halifenin önderliğinde o zamana kadar algılandığından çok daha sıkı bir örgütsel birlik olduğu yolundaki bir kavrama işaret ediyordu..

Bu sünni dünyanın bütünleşmesinde nihai adım olabilirdi.Bu girişim muhtemelen bir derecye kadar Hristiyan Dünyasının karşısına çıkacak bir blok yaratma ihtiyacından esinlenmişti.Bu girişimile tam bu sıralarda frere tarikatlarıyla  benzer ittifaklar kurmakta olan ve esnaf loncalarına oldukça sempatiyle bakan III Innocent'in önderliğindeki Papalıkla bir paralellik görmemek olanaksızdır.Ancak Nasırın kurduğu yapı Moğol seli önünde yıkıldı..Ömer Suhreverdinin ruhani öğretisi Orta Asyada ,Hindistanda ve Osmanlı Anadolusunda yaşamaya devam etti,Sufi gruplarda Islamiyetin siyasi ve toplumsal alt yapısının bir parçası haline gelmeye başladılar..











No comments:

Post a Comment