Friday, March 10, 2017

HALIFE EBU ABBAS EL MEMUN

Abbasiler arasında,uyruklarının akıllarına ve gönüllerine hitap ederek,Hilafet kurumunu hemn askerlerden hemde halkın içinden çıkan din önderlerinden bağımsız hale getirecej olan yüce bir imparatorluk idealini yaratma konusunda en kararlı davranan kili Memnun'dur ( 813 - 833 ).Yüksel kültüür ve Hilafetin entelektüel statüsünü geliştirmek için tasarlanmış bir kültür politikasını benimsemiştir.Sürekli olarak halk arasından çıkan hadisçlerin ve ulemanın etkisine karşı çıkmıştır.Çeşitli nedenlerle dinin harfiyen uygulanması yanlılarına katşı çıkan kişiler ve düşüncülerle ittifak kurmuştur.Bunlar (Fakihlere yeğlediği ) ilahıyatçılar ( mutakallimun ) ve Helenizm ile Şiilik gibi düşünce ekolleridir.Bu yolla hilafetin artırmayı ummuş olabilir,ama muhtemelen aynı zamanda kendi entellektüel tercihlerinide yansıtmaktaydı.Memun bilerek veya bilmeyerek rejimin bu yeni din açısından etkili kılınabilmesi için ideolojik bir temeli olması gereğine işaret eden İbn Mukaffa tarafından başlatılan programı izlemiştir ..

Şii İmam anlayışı Halifenin otoritesini büyük orana artırıcak bir şeydi. bir zaman gelmiş ve Memun kendisinin halefi olarak sekizinci Şii İmamı  Ali el rıza 'yı göstermiştir.Yunan felsefi metinlerinin  çevrilmesi işi Harun Reşid döneminde hız kazanmış,Memun tarafındanda hararetle desteklenmiştir.Bağdat'ta bir hikmet evi ( Beyt ul hikme kütüphane / bilim merkezi kuruldu ) Burada ilk kez 815 yılında tam olarak çevirilen Buyuk İskenderin öyküsü çok popüler oldu ve Aristotelesin öğretmenliğini yaptığı Büyük İskenderi Adil Hükümdarlar katına yükseltti.Büyük iskender efsanesi diğer Yunan ve Pers kaynaklarından alınan aydınlanmiş emperyalizm düşüncesini güçlendirdi..Bu kaynaklar fetihleri ve farklı etnik gruplardan oluşan bir toplumu meşrulaştırıyordu,etik bir dünya devleti için hem bir argüman hemde ilham sağlıyordu.Bu neo grek miras aynı zamanda güçlü Halife fikrinide sağlamlaştırıyordu.

En Önemlisi Memun entelektüel olarak hem halkın içinde çıkan Hadisçilere karşı,hemde güçlü bir Halife fikrine destek vermeye hazır olan Sünni grupların desteğini kazanmaya çalıştı.Bunlar ilahiyatçılar özelliklede dini tartışmlarda aklın rolünü vurgulayan Mutezile inanışı mensuplarıydı.Din Bilgisi ne kadar akılcı tartışmalara dayandırılırsa,Halifenin emrindeki entelektüel seçkinlerle birlikte,Din Bilgisi edinmeye adanmış bir toplumu yönetme iddialaru kadar inandırıcılık kazaniyordu.

Mütezilecilerin  bazıları abbası hanedanının dini nedenlere olduğu kadar akılcılık temelinde de desteklemeye hazırlardı.Mutezileciler büyük olasılıkla,tanıtlara dayalı bir devlet tezi geliştiren  ilk Müslüman düşünürlerdir.Mutezilecilerin insan toplumunda İmamlığa ihtiyaç olduğu sonucuna akıl yürütme yoluyla varılabilir diyorlardı,çünkü insanlar doğaları gereği çatışmacıdırlar.Imamlık kurumunu yüceltirken bu makamda oturacak kişi için de çok sıkı şartlar getirdiler.Multeziciler için en temel toplumsal  ve siyasal değer adaletti.Kuranda belirtilen iyiye emretme,kötüyü yasaklama görevinin her Müslümanın yükümlülüğü olduğunu ve bunun önce sözle,sonra eylemle ve gerekiyorsa,kılıçla yerine getirilmesi gereğini vurguladılar.Bazı durumlarda adil olmayan bir hükümdara karşı silahlı direniş yapmak savunulabilir,suçlu imamlar iktitardan indirilebilir.Muhtemelen bunun ardındaki mantık şuydu: Titiz müslümanlar,ahlaki ve dini bakımlardan düzeltilmeye açık olması şartıyla ,meşru bir siyasal otoriteyi kabul edebilirdi..

Memun bazı Mutezilecileri destekledi.Doktrine ilişkin anlaşmazlıklarda onların tarafını tuttu ve onların ( proto sünni hadisçilere karşı savundukları ) Kuranın yaratılmışlığı tezini resmi doktrin olarak yerleştirmeye çalıştı.Son olarakta Islam tarihinde ilk kez ve yanlızca o zaman var olan bir engizisyon modelini ( mihne ) 833 kurdu.Bunun amacı devlet görevleriyle dini önderleri ibadet ve doktrine ilişkin konularda kendi dini görüşlerini ve otoritesini kabul etmeye zorlamak.idi..Ulema ile Kadılar çapraz sorgudan geçiyorlardı,devlet görevlileri ,makamlarını kaybetmemek için Halifenin doktrinini kabul ettiklerini ilan etmek zorundaydılar.Kabul etmeyi reddedenler en katı biçimde cezalandırıyorlardı..

Sözde Aristoteles tarafından yazılmış olduğu söylenen 'Şehirleri yönetimi ' ( Siyaseti müdün ) konulu Iskendere Mektupun Persler tarafından elden geçirilmiş geç dönem Yunan kaynaklarından birinden alınma serbest bir çevirisi bu sıralarda ortada dolaşmaya başlamış olabilir.Bu belgedede devletin meşruyeti kuramının nüvesi vardı.Insanın doğasına ilişkin olarak bildiklerimiz insanların herhangi bir zorlama olmadan yasaya itaat etmeyeceklerini göstermektedir ( bu,bazu Mutezilecilerin görüşüne yakındır ) dolayısıyla yasayı uygulayacak birine ihtiyaç vardır; dolayısıyla bir krallıkta hem bir yasamacı ( başlangıçta yasaları yapan kişi anlamında ) hemde zorlayıcı bir hükümdar  olmalıdır.Belgenin anonim yazarı Ibn Mujaffa'nın anarşi ile mutlakiyet arasında bir orta yol bulunması önerisini yinelemektedir.

'''' Hükümdar konusunda insanlar yanılmakta ve iki farklı görüş ileri sürmektedir.Kimileri..... bütün insanların eşit olmaları ve aralarında hükümdar uyruk ayırımı bulunmaması gerektiğini düşünmektedir.Ama bu kişiler bunun hem hükümdarın,hemde de adaletin yok olması anlamına geleceğini göz ardı etmektedir.çünkü,insanlar arasında adalet ancak hükümdar aracılığıyla sağlanır.Kimileri ise hükümdarın nefret edilen  veya yasadan  ayrılan biri olmasının önemli olmadığını düşünmektedir,oysa bu tam bir yozlaşma biçimidir''

Aynı savlar hükümdarın herkes üzerindeki egemenliğinin barış ve refah sağlayacağı söylenerek yararcı açıdanda haklı gösteriliyordu.Yani siyaset etiği,pragmatik nedenlerle vurgulanıyordu.Başarılı olabilecek tek yönetim,uyumsuzluğa ve zulüme değil,topluma dayalı olan meşru bir yönetimdir..Hükümdar halkı tarafından sevilmeli ve sert olduğu kadar müşfikte olmalıdır..




No comments:

Post a Comment