Friday, September 28, 2018

ERZURUM'UN AZİZİYE SAVUNMASI VE NENE HATUN




1877 yılı 9 kasımın ilk saatleriydi.Kaygılı ve tedirgin bir karanlığın içine gömülmüş Erzurum şehri,minarelerden yükselen bir felaket haberiyle sarsıldı.


'' Ey Ahali...Düşman Aziziye tabyalarına girdi.Vatanını seven,eli silah tutanlar,ordumuzun yardımına koşsun  !... ''

Az sonra sokak aralarında tellarda dolaşmaya başlamıştı.:

'' Ey ahali.Moskof Aziziyeyi bastı ! Allahını seven Top dağının eteklerine toplansın ! ..''

Dondurucu bir soğuğun kol gezdiği koyu karanlıklar içindeki Erzurum yavaş yavaş uyanıyprdu.Dar ve Issız sokaklarda  beliren gölgeler,ellerindeki balta,sopa,kılıç ve tüfeklerle  belli bir yöne doğru ilerliyorlardu.O sırada genç bir kadın cılız bir ışığın altında ,üç aylık çocuğunu emzirmekteydi.Adı Nene Hatun idi,bu genç kadının... çok yıllar sonra Nene Hatun olarak anılacak bu kadın o geceyi şöyle anlatır:

'' Bir gece önce ağabeyim Hasan,cepheden  ağır yaralı olarak eve gelmişti.Bir yandan ona bakarken,bir yandanda üç aylık çocuğumu emziriyordum.Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü.Sabaha karşı minarelerden Moskof Aziziye gird diye haykırışlar başlayınca,kardeşimin alnını öpüp ' Seni öldüreni öldüreceğim ' diye ant içtim.Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra ,ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım.Sel gibi Aziziye'ye akıyorduk ''

Tarihe '93 Harbi ' olarak geçen ve halkın arasında acı anıları hala yaşayan Rus-Osmanlı savaşı 24 Nisan 1877 de başlamış,Rumeli ve Doğu Anadolu da Türk Ordusunun birbirini izleyen yenilgileriyle sürüp gidiyordu.Istanbul Rumelindeki yenilgiler sonucu  yurtlarından kaçmak zorunda kalan muhacilerle dolmuştu.

Doğu Anadoluda  da işler iyi gitmiyordu.Rus ordusu sayıca olduğu kadar ,araç ve silah bakımındanda üstündü.Önce General Loris Melikov,daha sonra Grandük Mihail komutasındaki iki yüzbin kişilik Çarlık ordusu  Kars,Ardahan ve Doğu Beyazıt'ı işgal ederek Erzuruma doğru ilerliyordu.Gazi Ahmet Muhtar Paşa elli yedi bin kişilik ordusu ile büyük başarılar kazanmasına rağmen,düşman sayısıal ve lojistik gücü karşısında devamli geri çekiliyordu.Kış bastırmış ve amansız soğuklar bastırmıştı.Askerin üstünde hala yazlık elbise ve ekipmanı vardı.Cephane az ve ancak Trabzondan dağ yolu ile at,katır sırtında getiriliyordu..

1877 yılı kasım ayı başlarında Osmanlı Ordusu  Deveboynu savaşınıda kaybettikten sonra,Erzurum kapılarına kadar geri çekilmişti.5 kasım günü Rus Ordusu  Muhtar Paşaya şu satırları yollayarak teslim olmasını ister.

'' ... ne sizde ne ordunuzda iler tutar yer kalmadı..Bundan sonra da düzeltmek şansınız yoktur.Bu ladar insanın boş yere kanını dökmektense teslim olunuz.Eğer Teslim olmazsanız,toplarımız şehri ve istihkamları ,tamamen tahrip edecektir.Çoluk çocuğun vebalinden korkunuz....''

Gazi Ahmet Muhtar Paşa kumandanlarını çağırtarak mektubu onlarada okudu.

'' Arkadaşlar,düşman kapımızdadır.Savaş bizim yüzümüze gülmedi.Ben verilecek cevabı biliyorum.Fakat bir defada sizin fikrinizi almak istedim ''

Komutanlar,şehrin ve tabyaların sonuna kadar savunulması düşüncesindeydiler.Gazi Ahmet Muhtar Paşa arkadaşlarının bu kararına memnun olmuştu.

'' Teşekkür ederim arkadaşlar.... Teslim olmayacağız..Doğunun bu son kalesini teslim etmeyeceğiz ve sonuna kadar savunacağız '' dedi

Şehirde yaşayan Ermeniler,Rumlar ve hatta yahudilerle işlerinin bozulacağını düşünen bazı yobazlar Erzurum'un yanıp yıkılacağını ileri sürüp halk arasında bozgunculuk yapıyorlardı.Bunu önlemek isteyen komutanlık halka şu bildiriyi yayınlar ..

'' Bizim burada kuşatılmak ve her türlü zor durumu düşme ihtimalizmi olduğu gibi,düşmanla savaşmak ve memleket top güllerininde isabet etmesi mümkündür.Çoluk çocuk için,bu gibi olaylar aileler arasında telaş ve heyecan yaratacağından,bu gibilerin memleketi terk edip gitmeleri lazımdır''

Bu bildiri üzerine,şehrin ileri gelenleri ikiye ayrıldılar.Aralarında Müftü Ömer Efendi'nin bu bulunduğu küçük bir grup,askerin şehirden çıkmasını istiyordu.Ne varki,halkın büyük çoğunluğu ,bozgunlar ve alçaklarla aynı düşüncede değildi.Arapzade Ali Efendinin başkanlığında toplanarak buna razı olmadılar.Kuran üzerine yemin ederek Erzurum'u orduyla birlikte son kişi kalıncaya kadar savunacaklarını bildirdiler.Arapzade Ali Efendi,aldıkları  kararı Gazi Ahmet Muhtar Paşa'ya şu sözleri bildirdi...
 '' Vatanımızın savunulması uğrunda biz de asker kardeşimizle birlikte dövüşecek ,kanımızla ,canımızla evlad-ı ayalimizle birlikte cenge katılacağız '' 

Gazi Ahmet Muhtar Paşa,daha önce Istanbul'a yolladığı bir telgrafla durumu anlatmış sonuna kadar çarpışacağını belirttikten sonra şöyle demişti:

'' Şayet Düşman bizi bütün bütün buraya kapatır ve yaptığımız savunma halkı kötü duruma sokarsa,yanıma alacağım askerlerle bir yandan vurup çıkmak düşüncesindeyim ''

Gazi Ahmet Muhtar Paşa,Arapzade  Ali Efendiyi alnından  öptükten sonra,bu telgrafına  Sultan II.Abdülhamit'in verdiği karşılığı okudu:

'' Bugün bulunduğumuz yer Asya'nın en önemli noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir.İşte bu yer büyük bir tehlikede bulunuyor.Allah korusun ,bir süredir ordumuzda görülen dağılam ve çöküntüler,bu sefer de meydana gelir ve Erzurum'a da bir zarar olur ve şehir işgale uğrarsa,böyle bir üzücü olayın Devlet'in maddi ve manevii vücudunda açacağı yaraları size anlatmaya gerek yoktur.İşte,asıl iş görecek ve devletin üzerinizdeki nimet hakkını gözetip ulusumuzun sizden beklediği şerefi ispat edecek gün,bu gündür.Namus ve şerefi korumazsak,bu,kıyamte kadar tarihimizden çıkmayacak,askerlik şerefimize düşürülmüş,acıklı bir leke olacaktır''

Arapzade Ali Efendiyle öbür halk temsilcileri,telgrafı  dinledikten sonra,Erzurum'u ölünceye kadar savunmak için bir kere daha Gazi Ahmet Muhtar Paşanın önünde ant içtiler.

8 Kasım 1877 yi 9 Kasıma bağlayan geceydi.Aziziye tabyalarındaki Türk askerleri derin bir uykudaydı.

Çevreyi iyi bilen bir kaç ermeni'nin yol göstericiliğindeki Rus Birlikleriyse,karanlığın içinde Türk Ordusunu bastırmak için tabyalara doğru ilerliyorlardı.Türkçe bilen Ermenilerin,nobetçilerin yanlarına yaklaşıp onları etkisiz duruma getirmeleri hiçte zor olmamıştı.Başlarına fes ya da sarık takmış Ermenilerle,Türk askeri kılığına girmiş Rus öncüleri iki ve üç numaralı tabyalara girdiklerinde ,herşeyden habersiz uyumakta olan askerlerimizin üzerine çullandılar.Her iki tabyada boğaz boğaza bir savaş başlamıştı.

Bir numarala tabyada bulunan Kaymakam ( Yarbay ) Bahri bey,uyanık davranmış,topçu erlerini süngü hücumuna kaldırarak Rus askerlerinin üzerine saldırmıştı.Bahri Bey,yaralandığı halde askerlerin moralini bozmamak için,bunu gizli tutmuş,sonuna kadar çarpışmayı yönetmişti.Fakat kısa süre içinde,saldırıya uğrayan ilk iki tabya düşmüş,içindeki bütün askerlerimiz şehit edilmişti.Bahri Bey,kan kaybından gün geçtikçe gücünü yitiriyordu.Yazdığı bir mektubu,Erzurumdaki Gazi Ahmet Muhtar Paşaya bir erle ulaştırmıştu.Kaymakam mektubunda

'' ikinci ve üçüncü tabyalar düşmüştür.Birinci Tabya her türlü fedakarlığın üstünde bir feragatla dövüşmektedir.Ben ağır yaralıyım.Askerin bundan henüz haberi yoktur.Durum çok tehlikelidir.Bununla birlikte son nefese kadar dövüşecek ve şehadet rütbesini almadan tabyayı vermeyeceğim ''

Aziziye tabyasında kopan kızılca kıyamet,atılan top ve tüfek sesleri Erzurumun  içinde de yankıla yapıyordu.Tan yeri ağırırken Top dağına çıkan Ahmet Muhtar Paşa,korkunç bir gerçekle karşı karşıa kalmıştı.Top dağının ilerisinde bulunan Aziziye tabyalarından ikisinin susmuş olduğunu gördü.Yalnızca bir tanesi savaşıyordu.Ahmet Muhtar paşa,Kaymakam Bahri beyin mektubunu bu sırada aldı.Erzurum korkunç dakikalar yaşıyordu.Aziziye tabyalarının bütünüyle ele geçmesi ,Erzurumun düşmesi demekti.

Ahmet Muhtar Paşa heyecan içinde şehre döndü.Yedek birliklerimizin komutanı Kaptan Ahmet Paşayla birlikte,derleyebildikleri  birkaç taburla Aziziye tabyasına doğru yola çıktılar.Türk taburlarının hemen arkasından silahını sopasını alıp gelmekte olan kadınlar,erkeklerden daha önce Top dağının eteklerine akıyorlardı.Kadınlar,erkeklere ve subaylara..

'' Bizi burada yüz üstü Moksof elinemi bırakacaksınız ? Irzımızdan olacağımıza ölmeyi tercih ederiz '' diyorlardı.

'' Haydindi akser ! Haydindi Babalar ! ileri .Çarpışacağınız düşman yabancınız değildir,er meydanı bekliyor diye bağırıyordu.Kadın ve kızlardan başka on beş,on altı yaşındaki çocuklar bile topluluğa katılmışlardı.

Erzurum halkı tabyaların önüne askerlerden önce varmıştı.Fakat daha çarpışmanın ilk dakikalarında içlerinde kadın ve çocukların bulunduğu 300 Erzurumlu,tabyalardan ateş açan Rus askerlerin kurşunlarıyla şehit oldular..En önde ilerleyenlerin arasında dört kadın vardı.Nene hatun,Fatma Hatın,Hürmüz hatun ve Name Hatun adlarındaki bu dört kadın,erkeklerden hiç de geri kalmadan dövüşüyorlardı.Daha geride bulunan 30 kadında  kolları sıvalı,sağa sola koşup yaralılara yardım ediyor ve erkeklerin çoşturucu sözler söylüyorlardı..

Aziziye savaşının gerisini,bu çarpışmaya katılan Yaşar Emmi olayı şöyle anlatır:

'' .. Urus askerlerinin hepsi  'Osman teslim ! ' demeyi öğrenmişlerdi.Başları dara gelince onu söyleyip canlarını kurtaracaktır.Kışlanın içinde dipçiği kaldırsak ' Osman teslim ' diyor.Başka zaman olsa hadi dinleyelim.Fakat bizimkilerden kadın erkek kanları içinde bir sürü insan yere serilmiş,Ne Osman dinledik ne de Teslim ..... Kadınlar dan da yararlık gösterenler pek çoktu.Yanıma rastladığı için gözümle gördim.Gülizar kadın,bulgur değirmeni sahanlığı gibi iri bir taşı çatal sakallı Moskof paşasının başına öyle bir indiriş indirdiki adam soluğunu bile çıkaramadan cansız devrildi... ''

Akşama doğru düşman cesetleriyle doldurduğu Azizye tabyalarını bırakarak kaçmaya başlamıştı.Gazi Ahmet Muhtar Paşa bir Topu kendi ateşliyor,Ferik Kurt Ismail Paşa da bir numaral topçu eri gibi ona yardım ediyordu.Tabyalar geri alınmış.Erzurum kurtulmuştu.

Düşman çarpışmalar sırasında 2300 ölü vermiş,yaralılarının büyük bir bölümünüde kaçarken götürmüştü.Türklerin verdiği şehit sayısı ise 1000 e yaklaşıyordu.Bunlarun 600u aksr ve subay gerisi Erzurum haklıydı.

Aziziye tabyalarını savunmak içim erkeklerinin yanında yer alan Erzurumlu kadınların kesin sayısını bilmiyoruz.Kesinlikle bildiğimiz çarpışmalar sırasında  altı kadın şehit düştüğüdür...

No comments:

Post a Comment