Istanbul'dan
direnmeyin emri alan Manisa Mutasarrıfı Hüsnü Bey ve kentteki
Ingiliz subayların telkinleriyle ,Manisa hiç bir direnme olmadan 25
Mayıs Günü işgal edildi.İşgal altındaki
Manisa,yaralama,öldürme ve Rum çetelerin çiftlik baskınları
ile,üç yıl geçirdi.
1922
Agustosunda Büyük Taaruz'un başarıya ulaşmasının
ardından,Yunan işgalindeki pek çok Batı Anadolu kentinde olduğu
gibi Manisa'da da Yunan askerleri ile yerli Rumlar 'da gözle görülür
bir telaş ve endişe başladı.
Türkler,henüz
neler olduğunu ve yaşananların kendilerini nasıl etkileyeceğini
anlamamıştı.Ancak,yerli Rumların işlerini tasfiye etmeye
çalışmaları ,taşınmazları için Türkler arasında müşteri
aramaları,Yunanlılar açısında önemli değişmeler olduüunu
gösteriyordu.
Bu
arada tüm,şehirde,Manisa'nın yakılacağına dair dedikodular
almış yürümüştü.Pek çok yerli Rum,bu durumu önceden Türk
komşularına söylemişti.Yunan işgal güçlerinden aldıkları
haberleri anlatan Rumların verdikleri bilgiye göre 150 – 200
kişilik Yangın Müfrezeleri kuruluyordu.Bunlar,çekilmenin adrından
geride kalacak ve gazli paçavralarla Manisa'yı ateşe vereceklerdi.
Çekilmenin
hızlandığı Eylül ayının ilk günlerinde,Türklere Manisa'dan
çıkma izni verilmiyordu.Rumlar ve işbirlikçi hükümet
yetkilileri Izmir'e gitmek için izin alırken,Türkler evlerine
hapsedilmişlerdi.
Kentin
işgaline direnilmesine izin vermeyen Mutasarrıf Hüsnü Bey,Izmir'e
ilk kaçanlardan biriydi.Kentte,tek sorumlu olarak kalan belediye
başkanı Rıza Bey,Yunan işgal Gücü Komutanı Albay Bagorci'ye
giderek '' Rum,Yahudi ve Ermenilerin göç ederek ızmir'e
gittiklerini ancak Türklerin evlerine hapsedilmesinin kuşku
yarattığını,Manisa'nın yakılacağı konusundaki dedikodulara
ciddiyet kazandırdığını '' söyledi.Ancak sonuç alamadı.
Bu
sırada Yunan İşgal Komutanlığı,göğüsleri kırmızı işaretli
tahrip birliklerini kurmaya başladı.Bu ekipler Manisayı kapı
kapı gezerek şehri tanımaya çalışıyorlardı.
Aynı
günlerde,Yunan geri çekilişinin tam bir bozguan dönüştüğü
anlaşılıyordu.Manisa da da sokakları üstü başı
perişan,bitkin,yorgun,tüfeğini kaybetmiş askerler doldurmaya
başlamıştı.Yıkılan Yunan otoritesinin boşluğunu doldurmak
için çeteler açığa çıkmıştı ve yağmacılık son
aşamadaydı.
Yunan
İşgal Gücü Komutanı Bagorci ve yardımcısı Filipos,5 Eylül
günü akşama kadar tahrip birlikleri ile
ilgilendiler,malzemelerini dağıttılar.Plan üzerinde uygulama
yapıldı.Deneme olarak Malta semti taeşe verildi.Ertesi gün plan
uygulamaya konuldu.Sabah saatleriyle birlikte çarşı ateşe
verildi.Birkaç kısa çatışma sesinin ardından yangın hızla
yayıldı.Halk,tahrip birliklerinden,çetecilerden ve bozguna uğramış
sokaklarda amaçsız dolaşan askerleden sakınarak Spil dağına
doğru kaçmaya başladı.İkiyüz kişi Fransız Hat Komutanlığının
binasına sığınarak canını kurtarabildi.Albay Bogarci,son olarak
Hükümet Konağı'nı yaktırarak kentten ayrıldı.
Sadece
kenar mahallelerde tahrip ekiplerine karşı direnenler mahallerini
yanmaktan kurtarmışlardı.8 Eylül 1922 sabahı,Albay Sami Bey
komutasındaki Türk Birlikleri Manisa'ya girdiklerinde şehir alev
alev yanıyordu.Kenar mahallerde parça parça yanmamış evler
vardı.Maddi hasar 10 bin 700 ev,13 Camii,2 bin728 dükkan ,19 han,26
bağ kulesi,3 fabrika,5 çiftliğin yanması ile 50 milyon olarak
saptandı.Şehrin bütün maddi varlığı yok oldu.3500 kişi
yanarak ve 855 kişi kurşunlanarak öldürüldü.
Manisayı
yaktıran Albay Bagorci ise 9 Eylül günü Izmir'de esir alınan
Yunanlılar arasındaydı.
Kaynak:Populer tarih dergisi Kansu Şarman ın yazısından alınmıştır
No comments:
Post a Comment