Monday, December 24, 2018

TEPEDELENLI ALI PAŞA KIMDIR ? NASIL OLDURULDU ?





Anadolu'daki sırada bir dini kuruluşun sakinleri arasında Nazif adında bir Mevlevi vardı.İşledeiği bir hara sonucunda ya kavuldu,ya da kaçmaya karar verdi.Asya'dan Avrupa'ya geçti,bir süre Balkanlarda dilenerek avare avare dolaştıktan sonra Arnavutluktakş Tepedelen adlı bir köye yerleşti.
Kötü şarap veren bağlar ve birkaç buğday ve arpa tarlasıyla çevrili Tepedelen,hayli geniş ama çokda çoşkun olan Volussa nehrinin üzerinde kayalık ve yüksek bir yarımada üzerindeydi.Dört bir yanı,şiddetli fırtınaların koptuğu çıplak ve ıssız,yüksek dağlarla çevriliydi.Etrafta h,ç bir ağaç göze çarpmıyor,devamlı rüzgar uğulduyordu.Tepedelen,hiçte yumuşak olmayan insanların ve özellikle insanoğlunun sahip olabileceği en yıkıcı ve zorlu hırsları büyük ölçüde sıralayacak bir ailenin beşiği olmak için çok uygundu.

Her köylü gibi,Tependenliler de yabancılara güven beslemezlerdi.O yüzden Nazif'i pek hoş karşılamadılar.Kendilerinden olmayan,üstelik dillerini bile bilmeyen birinin aralarında yerleşmesi hoşlarına gitmiyordu;ama onun uzakta derme çatma bir klubüye yerleşmesine göz yumdular.Türçe bildiği için hemen ondan yararlanmayı tercih ettiler,çünkü kendileri Arnavutçadan başka dil bilmiyorlardı.Giderek ona o kadar alıştılarki ,Nazif sonunda köyden bir kızla evlendi.

Nazifin Hüseyin adında bir oğlu oldu.Hüseyin civardaki bir beyin kızıyla evlenmeyi başardı.Kızın öyke biriyle evlendirilmesini nedeni topal olması ve kendisine bir koca bulmanında kolay olmamasıydı.Kız,Mustafa adı ve bey payesi verilen bir oğlan dünyaya getirdi.Bu Mustafa bey,büyüyünce kendisinden önce babasının ve büyükbabasının yaptığı gibi,Tepedende tercümanlık yaptı.Başını iyi becerdi,önemli bir kişi oldu ve ölünce ardında bir erkek evlatla Muhtar ve Bekir adında iki de torun bıraktı.Muhtar büyükbabasının yerine muhtar vekili oldu.Türklerin 1716 yılında yaptıkları Korfu seferine katıldı,Venediklilere esir düşerek,öldürüldü.Bunun üzerine Türkler onu Şehit saydılar.Arkasında en küçüğü Veli Be olan üç oğul kaldı ; kardeşi Bekir'in de sonradan Tepedelin'in muhtar vekli olan Islam bey adında bir oğlu vardı.

O günlerde o topraklarda her bölge ve bazan her köy başlı başına bir cumhuriyet gibiydi.Nazari bakımından Osmanlı Imparatorluğu'nun idaresi altında olmakla birlikte bu köyler ve bölgeler,anarşi,rekabet ve sürekli savaş içinde yaşarlar,aradabir Osmanlı Imparatorluğuna karşı aralarında birleşirlerdi.Aile hayatı ve genel olarak hayat çeşitli özel ve genel nedenlerle sürdürülen,kavgalar ve kan davaları  ve birde Politika yüzünden sık sık altüst oluyordu.Islam Bey,Tepedelen' de durumunu düzeltmekle kalmamış,civardaki Hristiyan köylerinin birçoğunu da haraç karşılığında kanadının altına almıştı.Bu köylerden yalnız Kurmovo'yu dış düşmanlardan koruması için amcasının oğlu Veli Bey'e bırakmıştı.

Kurmova halkının düşmanları olmasının şaşılacak tarafı yok,çünkü ora halkı tanınmuş haydutlardı;şüphesi kurbanları,ya da kurbanlarının yakınlrı onlara hesap sormaya kalkışıcaklardı.Eşkiyalar yakaladıkları kurbanlarını kahin olduğunu söyledikleri bir ağaca sürüklerlerdi.Gerçekte,o ağacın içi boştı.Papazlarından biri onun içine saklanır ve ürkütücü bir sesle tutuklulara ne yapılması gerektiğini bildirdi:bazan çırçıplak soyulup ağaca asılırlar;bazan da atları ve eşyaları gaspedilir ve yayan gitmelerine izin verilirdi.

Fakat,Veli Bey,Islam beyi kıskanıyordu ve kardeşleriyle de arası bozuktu;hele yanlız Kurmovo'yu korumakla yetinecek durumda hiç değildi.O yüzden bir eşkiye çetesinin başına geçti,oraların geçerli işi,ya da sporu olan eşkiyalığa başladı.Kanun ve nizamın bekçisi olması gereken Islam Bey tabii bu serkeşlikten hiç hoşlanmamıştı.İşin nereye varacağından belki biraz kuşkulanmaya başladı.

Veli ilk önce ağabeylerini ortadan kaldırmağa karar verdi.Çetesiyle Tepedelen'e bir baskın yaptı ve ağabeylerini sığındığı binayı ateşe verdi.İkisi de cayır cayır yanarak öldüler,onun üzerine Veli yılda 6000 kuruş geliri olan bir aile servete kondu.

Yinede o para yetmiyordu,aynı zamanda mevki sahibi de olmak istiyor ve amca oğlu Islam'ın hala Tepedelen'in başında kalası ona saçma geliyordu.Bu saçmalığı ortadan kaldırmanın yolunu tez buldu.Bu sıralarda Islam'a aslen Kurmovolu olan bazı suçluları  cezalandırılması emredilmişti.Onun için onları yakalatarak huzuruna getirtti,bir bir falakaya çektirdikten sonra hapse attırdu.

Veli bey derahl Kurmoboluların duygularını işlemeye girişti ve bu işi o kadar iyi başardıki hapse atılanların akraba ve dostlarını onları zor kullanarak kurtarmak için ayaklandırdı.Halkı bir öfkeyle parlayan ve dostlar hızla Tepedelen'e varıp Islam beyin evini yaktılar,onu öldürüp nesi var nesi yoks ayağma edip,paylaştılar.Onun sonucunda Veli Bey sadece köye ikinci başkan olmakla kalmadı,bir de çifte tuğlu paşalık payesini kazandı.Ama bunun ötesine yükselemedi.Islam beyin dul karısına ve bıraktığı öksüz çocuklarına iyi davranacak kadar yumuşak yürekliydi ve civardaki kıskanç,intikamcı bazı beylerşe ağalar hayatını o kadar güçleştirdiler ki zengin olmak şöyle dursun 1753 yılında kırkbeş yaşında öldüğü zaman fakir bir adamdı.

Velinin ikinci karısı,Gotların kralicesi Tamora gibi,katı yürekli bir kadındı.Adı Hanho idi ve tanınmış bir adamın kızıydı.Onun vasıtasıyla Veli Bey,Arnavutluğun bellibaşlı bazı aileleriyle,özellikle Berat  Mutasarrıfı Kurt Ahmet Paşayla,ilişkiler kurmuştu.Veli'nin Hanko'dan Şehinsa adında bir kızı ve Ali adında bir oğlu oldu.Babasının ölümü ile Aliye miras olarak altmış para ve bir tüfek kalmıştı.Küçük yaşından beri büyük canlılık ve hareketlilik göstermekle kalmamış,annesine özgü olmakla beraber ırkında pek görülmeyen sinirli bir titizlik de belirtmişti.Ali dağlarda,ormanlarda gezmeyi seviyor,ders ve eğitimi sevmiyordu.

Veli hayattayken Hanko zorbalık fırsatını pek bulamamıştı;haremde yaşayarak ev işleriyle meşgul olmul ve çocukları Ali ile Şehinsa'nın haklarını,kocasının birinci karısından olma çocuklarına karşı titizlikle korumultu.Dul kaldıktan sonra korkunç bir üvey anne olmuştu.Islam'ın dul karısıyla arasında bir çok tatsızlıklar geçtiği için Hanko,köyden ayrılmaya ve çocuklarını düşmanlarından korumak için elinden geleni yapmaya karar verdi.O yüzden silahlandı,Veli'nin taraftarlarını etrafına topladı,başlarına geçti,onlarla tehlikeleri ve güçlükleri paylaşarak dağlara çıktı,adamlarıyla birlikte soygunlar yaptı.Yeni karargahı Argiro Kastro yakınlaındaki Karniyani idi.

Islam'ın karısı ise kocasının intikamı için çalışıyodu.Tepedelende Hanko alehine elinden gelen propaganda yaptı.Taraftarlarına ,cinayetine yardım etmekle kalmayıp Hanko'ya hala bağlı olan Kurova halkına saldırmayı da sağlık verdi.Hanko bunu nasılsa öğrendi ve Kurmovolulara dünya yüzünden silinmek istemiyorlarsa ilk darbeyi kendilerinin vurması gerektiğini söyledi.Onlar da öyle yaptılar.Afaroz edilmiş bir papazın önderliğinde ,Tepedelen'e baskın yaptılar.Islamnın dul karısı ve çocuklarını kılıçtan geçirdiler.Tepedelen halkı Hanko'yu suçladı ama o suçu kabul etmedi.Yine de bir misillemeden çekiniyordu.Onun için ,çoğunun yanlız endişelerini değil,aynı zamanda yatağını paylaştığı sadık muhafızlarının arasında Karniyani de kalmaya karar verdi.

Işler kötü gitmeye başladı.Önce ,ödedikleri yıllık baçı arttırmalarını isteyerek Kurmovoluları kızdırdı.Sonra hoşuna giden küçük bir Hristiyan köyünü ele geçirmeyi kafasına takar.Bu köy Gardiki Müslümanlarına aitti.Bunlar köyden elde ettikleri geliri kaybetmekten korktukları kadar Hanko'nun artan nüfuzundan da ürküyorlardı.Onun için Hanko'ya kızgın olan Kurmovolularla ittifaka gitmeğe karar verdiler.Onun sonucunda da pusu kurarak Hanko'yu yakaladılar.Niyetleri,ona unutamayacağı bir ders vermekrş.Gerçektende Hanko o dersi hiç unutmadı.Kendisine çok kötü davrandılar;gündüzleri bir zindanda kalıyor;geceleri ise zindandan çıkarılıp sırayla bütün erkeklere peşkeş çekiliyor,türlü hakaretlere uğruyordu.Argiro Kastrolu bir Rum Tüccar başına gelenleri duyunca o acıdı ve 23.000 kurus kurtulmalık ödeyerek serbest bıraktırdı.

Hanko serbest kalır kalmaz Veli'nin mülkü olan Kıyafe'ye çekildi.Ama oranın Hristiyan yerlileri kendinden hoşlanmadıkları için çok geçmeden Tepedelen'e döndü.Doğrusunuda yaptı;çünkü Kiyafeden ayrılır ayrılmaz evi yandı.

İki üvey çocuğu kısa aralarla öldüler.Hankonun onları zehirlettiği söyleniyordu ve şüphesiz doğruydu.Sonra işlerini yoluna koymaya ve bu iki çocuğunu yetiştirmeye koyuldu.Çocuklarının üzerinde büyük bir etkisi vardı.Emzirdiği sütle onlara hırs,açgözlülük ve kin aşılamıştı.
Deli olmasada,öyle davranıyordu.Dulluğu sırasında düşmanlarından ve özellikle Gardiki'de kendisine tecavüz edenlerden öç almanın kutsal ödevleri olduğunu çocuklarına aşılamaya dikkat ediyordu.Mirasını korumayını bilmeyenin onu kaybetmeyi hak ettiğini,bu dünyada  kuvvetin hak olduğunu ve herkesin kuvvete boyun eğdiğini Aliye söylüyordu.

Memleket hırslı bir adamın işgaline hazırdı.Yönetim '' Böl ve yönet ' ilkesine uygun şekilde yürütülüyordu.Babıali tarafından tayin edilen Paşalar,Yanya ve Delvinye gibi önemli merkezlere valilik ediyorlarlardı ama hükümleri altındaki Hımaro,Gardili ,Argiro Kastro ve Suli gibi çeşitli bölge ve şehirler vergi ödemek şartı ile  bağımsız yani otonomdular.Halkın bir kısmı müslüman,bir kısmı Hristiyandı,Bir kısmı ise hiç bir mezhebe üye dedğild.Bölgede pekçok lisan konuşulurdu.Gerilla savaşları için çok elverişli merkezden uzak ola bu bölgede sık sık isyanlar oluyor,kan davalarının sonu gelmiyordu.Anarşi herşeye hakimdi.Vergiler Istanbula geldikçe ve Sultanın hakimiyeti kabul edildiği sürece ,buraları kimse için önemli değildi

Ali daha on dört yaşındayken koyun,keçi çalıyor,komşu köylere baskınlar düzenliyordu;babası ve anası gibi eşkiya olmuştu.Yani mahalli yetkililere zarar verilmedikçe ,Haydutluk saygıdeğer bir meslekti.Iyı bir binici ve nisancı idi.Ama daima şanslı ve başarılı değildi.Annesine karşı Gardiklilerle birleştikleri için Kurmovaya çetesiyle saldırdığında,büyük bir direniş ile karşılaştı.Köyüne yapayanlız döndü.Hanko öfkesiden deliye dönmüş,eline bir öreke vererek '' Al,bu senin eline tüfeken çok yakışır,senin gibi bir nane molla haremden çıkmamalı '' diye bağırmıştı.

Ali,annesiyle komşularının alaylarını kaldıramadı,nihayet otuz arkadaşıtla Tepedelen'den ayrılarak Egriboz paşasının hizmetine girdi.Başıbozuk bir kolcu müferezesinin başında bölgenin sınırlarını koruma görevini aldı.

Bu iş Ali'yi ilgilendirmiyordu.Onun için adamlarıyla birlikte Teselya taraflarına ve başka yerlerde çapula gitti.Hikaye odur bir manastırda,gömülü bir hazine bulur.Hazine sayesinde yeniden işe girişmişti.

Yaptığı işler Güney Arnavutluk,Teselya ve Mora bölgesi kolluk bölgesinin başı olan Berat'ın Kurt Paşasının kulağına geldi.Paşa,Kurt ısmini savaştaki cesurluğu ve ustalığıyla kazanmış,yüksek nüfuzu olan ünlü bir adamdı.İdaresi altındakki beylere Ali ile çetesini toplamalarını emretti.
Paşanın emri yerine getirildi.Ali tutuklu olarak Berat'a getirildi.Arkadaşlarının çoğu asıldı.Ali asılmaktan korkuyordu ama Kurt bey ondan hoşlanmıştı.Belki de Alinin hayatının çok değerli olduğunun anlamıştı.Kurt Bey Hankonun akrabasıydı.Aliyi opayladı ama ona iyi davrandı.Ali bir kaç yıl Berat'ta kaldı.Berat,dik bir kayanın üstündeki ünlü kalesi,bahçeleri,serveti,onüç camisi,Türk tarzında zarif bir köprünün sekiz kemerinin altından akan nehri ve çoğu zaman maviler giyen,iki ayak boyunda mavi külahları çenelerinin altından kurdelerle bağlı kadınlarıyla,hem güzel hemde önemli bir merkezdi.

Ali yakınlığa güvenip Kurtun kızını istedi.Kurt Beyin Haznedarı ya Aliyi öldürmesini yada onu damat olarak alması için beyi uyardı.Kurt bunların ikisinide yapmadı.Ali'den daha soylu,daha iyi mevkii olan Avlonyalı Ibrahim Paşayı damat seçti ve 1764 de düğün yapıldı.

Ali çileden çıkar,İbrahim paşaya kin gütmeye başladı.O kadar kızgındıki,dilenci kılığına girip Berattab kaçtı ve çetesini kurdu.Haydutluğa devam etti.Başına 5000 akçe ödül kondu.Büyük birlikler üstüne gelince,Ali bir süre Hristiyan köylerinde sakladı ve sonunda Kurtun büyük düşmanı Delvinyeli Kaplan Paşanın yanına sığındı.Ali Kaplan Paşanın kızıEmine Ümmü Gülsümle 1768 de evlendi.Ali evlendiği zaman yirmidört yaşındaydı.Alinin iki oğlu oldu 1769 de Muhtar 1771 de Veli.

Ali yükselmek istiyordu.Bir tertiple önce Kaplan sonra onun oğlu Aliden kurtuldu.Delvinye paşası oldu,ama bu paşalık için işlediği cinayet yüzünden halk onu  desteklemedi.Yerine bıraktığı vekil öldürüldü ve yerine Mustafa paşa  mutassarıf oldu.Ali ise pes etmedi.Bol rüşvet vererek kendini Rumeli Derbentler Nazırlığı yardımcılığına tayin ettirdi.Başlıca görevi haydutluğu önlemekti.Ancak Ali tüm haydutlrdan pay almaya başladı.Bu iş başarı ile yürüdü,Ali küplerini doldurdu,yollar eşkiyaların oldu,Derbentler nazırı istanbula çağrılıp idam edildi.

Bir iki yıl sonra Ihtiyar Kurt da öldü.Öldüğünde Kurt Avlonya Mutassarrıfı ve Derbentler nazırıydı: genel güvenliği ve dağ geçitleri gibi stratejik noktaları korumakla görevliydi.Avlonya paşalığı oğlu Mehmete kalsada,Ali Derbent nazırı oldu.

Ali hemen Istanbul'da bulunan bazı Epirli tacirleri kandırarak kendine destek sağladı.Ülkede Teselya ve Yanya çevresini eşkiyadan temizleyecek enerjiye,bilgiye sahip tek adamın kendisi olduğu inancını yaydı.Kazanırsa onları koruyacağına söz verdi.Kazandı,hem yanlız nazırlığı elde etmekle kalmadı,Teselyada Tırhala Mutasarrıflığını da ele geçirdi.

Derbentler Nazırı olunca,Ali,artık soyguncu gibi davranmayı bıraktı,görevini,ağrıbaşlılıkla yerine getirmeye başladı.4000 adamı ile kurduğu bir kuvvetle tüm çevreyi taradı,Armatolları ve Kleftleri kovaladı,reislerini ele geçirip,kellerini uçurttu,çetelerini dağıttı.Sağ kalanları ulaşımı olmayan dağlara kovaladı.

Ali,Larissa ağalarının servetine el koyma durumunda olduğu için etraftan kıskanılacağını biliyordu.Bölgesinde düzeni yeniden oturttu.

1787 yılında Osmanlı Imparatorluğu,Rusya ve Avusturya ile savaşıyordu.Sadrazam ona komutanlık verdi.Ali disiplinsiz ama cesur ordusuyla Sadrazaman katıldı.Savaş sırasında bir esir değiş tokuşunda  Potyemkin ile tanıştı.

Savaş bitmeden önce Ali'ye asi İşkodralı Kara Mahmut Paşaya karşı açılan sefere katılması buyuruldu.Kara Mahmut Paşa ,savaşı ve Babıalinin savaşla mesgul olmasını fırsat bilip kendi de bir paröa toprak edinmeyi düşünmüş,Boşnak komşularıyla Venediklilere ait birkaç kaleyi işgal etmişti.Bununla da yetinmeyerek ,Arnavutluk ve Bosna'nın birer bölümüyle Karadağ'ı ve Kuzey Makedonyayı içine alan büyük bağımsız bir prenslik kurmayı istiyordu.Ali,Kalben Kara Mahmut Paşayı desteklesede,görevini yaptı.

Tırhalaya dönünce,hala savaşta olan Komşusu Yanya Paşası Ali İzzet'in işleriyle ilgilenmeye başladı.Yanya beyleri Paşalarını başlarından atmak istiyor,entrika çeviriyorlardı,ama onu yerine kimn gececğine karar verilmiyordu.Rakip taraflar arasında ciddi çatışmalar olmuştu.Bunlar tüm çevreyi tedirgin ediyordu;şehirde anarşi vardu,evler tahkimli ve cinayetler işleniyordu.

Bu Ali için büyük fırsattu.Tırhalanın yöneticisi olarak Istanbul ile Yanya arasındaki ticaret yoluna hakimdi.Annesini gömdükten sonra,planını uygulamaya başladı.

Ali Yanyadaki kavgaları körükledi,aynı zamanda rüşvetler,büyük sözler vererek kendinden taraf büyük bir grup ortaya çıkarmıştı.Ondan yana olanların çoğu,Rumdu,çünkü Yunanlula Teselyadaki Rumların durumuna  bakarak Tepedenliye güveniyorlardı.Ali de onlara ve paralarına güveniyordu.Şehir tamamı ile çökmüştü,Güçlü bir yönetime ihtiyaç vardı.

Ali kimsenin beklemediği bir anda,askerlerinin başında şehrin varoşlarında göründü.Hemen saldırmaktan çekindiği için çevredeki köylere saldırdı.Yanya beyleri ondan korkttu ve ultimatom yollayıp,geri dönmesini söylediler.Ali ile beyler savaştı ancak kimse kazanamadı.Ancak beyler savaşmaya devam etti.Ali ise gece şehrin büyük beylerinden birinin kızını kaçırip evlendi.Güçlü bir aile ile ilişki kurdu.Ondan sonra şehirdeki yandaşlarını  Istanbul'a bir kurul gönderip Yanya paşası olması için bir dilekçe vermeye ikna etti.Ali kendine karşı muhalefetin kuvvetlendiğini duyunca,hemen sahte bir belge düzenledi ve gücü eline aldı.

Ali Paşalığını şehre duyurdu,Beyler onu karşıladı ,başka belgelerle paşalığını kuvvetlendirsede,sonunda Sultan onu Yanya paşası atadı.Tepedenli Ali Paşa,III.Selim ve II.Mahmut dönemlerinin gözde devlet adamlarından biri oldu.Rus savaşlarında büyük yararlıklar göstermiş,Sırbıstin'da Osmanlı Imparatorluğuna karşı çıkan ayaklanmaları bastırmıştı.Bu arada,görevli bulunduüu yerlerdeli bayındırlık işlerinde gösterdiği başarılarla da dikkatleri üzerine toplamıştı.Bu nedenlerle kendisine III.Selim tarafından vezirlik verildi.1802 yılında Rumeli Valisi olarak,dağa çıkmış eşkiyanın ve özellikle Pervandoğlu'nun üzerine gönderilen kuvvetlerin komutanlığına getirildi.Önceleri başarı kazandıysa da sonrada Rumeli ayanıyle aralaında çıkan anlaşmazlıklar sonucu,1803'te valilikten uzaklaştırıldı.Kendisine yanlnıza Yanya ve Turhala mutasarrıflıklarıyle,sonradan verilen Derbentler başbuğluğu kaldı.

Yine de Makedonya'nın en güçlü adamı Tepedenli Ali Paşa'ydı.Fransa'dan bilgin ve uzmanlar getirterek bölgenin kalkınmasına yardımcı olmuştu.XIX.yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğuyla,Fransa,Ingiltere ve Rusya arasında geçen siyasi  olaylardan yararlanarak Preveze'yle Voniça'yı ele geçirdi.1819'da parayla Parga'yı Ingilizlerden satın aldı.O Bölgenin tannmış valilerden ve akrabası olan Avlonya mutasarrıfı Ibrahim Paşa'yı hileyle Yanya'ya getirtip ölünceye kadar hapsetti.Onun yerine de kendi oğlu Muhtar Paşa'yı göndermekte bir sakınca bulmadı.Tepedenli Ali Paşa'nın devlet içinde devlet durumuna geldiğini gören Sultan II.Mahmut,onun üzerine bir ordu göndermek zorunda kaldı.

1820 yılında,Tepedenli Ali Paşa'nın şansı artık tersine dönmüştü.Egemenliği altındaki şehir ve kaleler birer birer elinden çıkmış ve Yanya kalesinde  Hurşit Paşa'nın kuvvetleri tarafından sarılmıştı.Tepedenli,Yanya kalesinde  iki yıla yakın Osmanlı Ordusuna karşı başarılı bir savunma yapmış fakat emrindeki birlikler iyice yıpranmış ve azalmıştı.Sonunda Yanya kalesinde bulaşıcı hastalıklarda başladı.Böylece Tepedenli Ali Paşa ve adamları çok kötü bir duruma düştüler.

Bu arada Tepedenlinin Topçubaşısı Napolili Caretto,bir yolunu bularak kaleden kaçmış Hurşit Paşaya sığınmıştı.Caretto'nun kaçışından sonra Tepedenli Ali Paşanın din değiştirip Hristiyan olacağı söylentisinin çıkması üzerine altıyüz asker kaleden ayrıldı.Tepedenlinin yanında kalan askerin sayısı 100 kadardı.Zaten kalenin büyük bir bölümü,Hurşit Paşanın kuvvetleri tarafından kazılan lagımların atılmasıyle ele geçirilmişti.Bu nedenle Tepedenli Ali Paşa,göl kıyısıdaki iç kaleye çekilmek zorunda kaldı.

Hurşit Paşa da boş durmuyor,kaleye soktuğu casuslarla Tepedenlinin adamlarına rütbe ve makam vaat ediyor,onları paraya boğuyordu.Bu yolla elde edilen nöbetçiler bir gece kale kapılarını açtılar ve Hurşit Paşa'nın bir tabur askerini içeri aldılar.Tepedenli Ali Paşa iç kalenin de düşmek üzere olduğunu görünce son kozunu oynadı.Hurşit Paşa'ya haber salarak güvendiği bir adamını konuşmak ve n-bazı konularda bilgi vermek için yanına yollamasını istedi.Hurşit pala,Tepedenlinin bu teklifini kabul edereke bir adamını gönderdi.

Tepedenli Ali Paşa,Hurşit Paşanın adamını içinde 2000 fıçı barut bulunan bir depoya götürdü.Ayrıca,Ali Paşa'nın bütün hazineside depodaydı.Barut fıçılarının yanında eliyle meşaleyle Selim adında bir fedai geliyordu.Tepedenli Hurşit Paşa'nın adamından ,dış kalenın boşaltılmasını istedi.Eliyle Selim'i göstererek 

'' Eğer Hurşit Paşa dış kaleyi boşaltmazsa,barut fırçalarının ateşlenmesini emredeceğim !!...'' dedi.Sonra,belinden tabancasını çekip barut fıçılarına ateş eder gibi davranışta bulundu.Hurşit Paşa'nın adamı ve onun yanındakiler,bu davranış karşısında büyük bir korkuya kaplarak depodan dışarıya kaçıştılar !...

Tepedenli gülümseyerek onların yanına gitti ve :
'' Bana güvenip elçi olarak gelenlerin canlarına hiç bir zaman kıymam.Yalnız dış kale boşaltılmazsa neler olabileceğini göstermek istedi !..'' Bir süre düşündükten sonra sözlerine şunları ekledi :
'' Padişahımız efendimiz göndereceği bir fermanla bağişladığını bildirirse,ben de kaleyi teslim eder Anadolua Babıalinin uygun göreceği bir yerde oturmak üzere Istanbula giderim.Bunu Hurşit Paşa'ya böylece anlatasınız ....''

Hurşit Paşa'nın adamı,geri dönüşünde kalede gördüklerini bir bir anlatıp,Tepedenlinin bağışlanma dileğini de efendisine iletti.Bunun üzerine Hurşit Paşa'nın dış kaleyi boşalttığı görüldü.Ayrıca,aynı elçi yeniden Tepedelenli Ali Paşa'nın yanına gidip bağışlanma isteğinin Babıaliye bildirildiğini,karşılığı alınır alınmaz kendisine iletileceğini söyledi.

1822 yılının ocak ayı ortalarında Hurşit Paşa'dan,Tepedelenli'ye bir başka elçi daha geldi.Elçi,efendisinin.çok önemli bazı konularda gizli bir konuşma yapmak için Tepedelenli Ali Paşa'nın Yanya Adasına geçmesini istediğini bildirdi.Tepedelenli Ali Paşa,istediği biçimde güvenlik tedbirleri almakta serbestti.

Ali Paşa tam bir gününü bu teklifi düşünmekte geçirdi.Ertesi gün Hurşit Paşa'nın isteklerini kabul ederek,yanına eşi Vasiliki ve kendisine çok bağlı on adamını alarak kaleden çıkıp adaya geçti.Pandeleimen manastırına girdi.Yanında en güvendiğ kişilerden Kosta Buçari,Selfı Buno,Sanas Vaya,Küçük Mansvayko,Fehim Cami ve Bayram Ağa bulunuyordu.

Tepedelenli Ali Paşa,kaleden çıkarken,barut fıçılarını bekleyen fedaisi Selim Cami'ye gizlice tespihini gösterip.:
'' Bu tespihi görmedikçe,sakın baruthaneyi  kimseye teslim etme ! Eğer beni adada öldürecek olurlarsa baruthaneyi atele ver ve kaleyi yık ! '' emrini vermişti

Adadaki manastıra yerleştiğinin dokuzuncu günü,Hurşit Paşa'dan bir haberci geldi.Paşa gönderdiği adamıyla Tepedelenli Ali Paşa'nın Babıali'nin bağişlandığını müjdelemekteydi !..Fermanın okunma töreni yapılacağından ,Selim'in elinde meşaleyle artuk baruthanede bulunmasının gereksizliği ileri sürülüyor,fedainin oradan alınarak,kaleninde teslimi isteniyordu.

Tepedeleni bunun bir hile olduğunu anlamıştı.En güvendiği adamlarında biri olan Kosta Buçari'yi yanına çağırıp Selim'in baruthaneyi havaya uçurma zamanının geldiğini ve hiç vakit geçirmeden bu emrinin yerine getirilmesini istedi.Kosta Buçari,başını üzüntüyle iki yana sallayıp:
'' Ali Paşa'm,Serasker Paşa gün ışıdığından beri Yanya kalesini askerleriyle sarmış durumdadır.Artık haber ulaştırmamız imkansızlaşmıştır '' dedi

Bu konuşma olurken,Hurşit Paşa'nın gönderdiği Hasan Paşa da Tepedelenlinin yanına gelmişti.Ali Paşanın kuşkuya kapıldığını gören Hasan Paşa :
'' Kötü düşüncelere yer vermek doğru değildir.Yalnızca duruma resmi bir antlaşma şekli verebilmek için Hurşit Paşa bu yola baş vurmuştur,kaygılanmayın....'' demiş,yemin üstün yemin ederek Tepedelenliyi kandırmıştı.Ali Paşa tespihini çıkarıp Selim'e gönderilmek üzere Hasan Paşa'ya verdi.

Tespih vakit geçirilmeden baruthanede bekleyen Selim'e gösterildi.Efendisinin tespihini tanıyan Selim,baruthaneyi teslim edip dışarı çıkarken öldürüldü.

1822 yılı Ocak ayınun 24.gnü,Hurşit Paşa'nın Kethüdası Köse Mahmut Paşa'nın yanında otuz asker olduğu halde kayıklarla adaya yanaştığı görüldü.Tepedelenli manastor içindeki odasından dışarı çıkarak merdiven başında beklemeye başladı.Gelenlerin yüzünden,getirdikleri fermanın kendi aleyhine olduğunu anlayan Ali Paşa,en önde Yürümekte olan Köse Mehmet Paşa'ya şöyle bağırdı:
'' Paşa,ilerleme ! Ne var Söyle ! '' 
Köse Mehmet Paşa,Tepedelenlinin bu sözleri üzerine durdu.Koynundan çıkardığı fermanı öpüp başına götürdükten sonra Ali Paşaya dönerek sert  bir sesşe:
'' Paşa,kader böyleymiş ! ..'' dedi ve basamaklardan hızla çıkmaya başladı...
Ali Paşa:
'' Kahpeler!..Ali'nin kafası böyle kesilir ! '' diyerek tabancasını çekti,kendisine yaklaşmakta olan Mehmet Paşa'ya iki kere ateş etti.Kurşunlardan biri,Mehmet Paşa'nın sol elinde tuttuğu fermanı delmiş,öbürü de üst üste giydiği kalın kürklerin arasında kalmıştı.Mehmet Paşa da tabancasına davranmış ve Tepedelenliyi sol kolundan yaraladıktan sonra,yeniden ateş etmemesi için üzerine atılmıştı.Genç bir adama olmasına rağmen 78 yaşındaki Tepedelenli'yle bala çıkamayacağını anayan Mehmet Paşa,arkası sıra merdivenleri tırmanan Hurşit Paşa'nın Kaftanağasından yardım istedi.Ağanın Tepedelenli Ali Paşa'nın başına doğru salladığı kılıç,tahta sütunlardan  birine saplanmıştı.Bu sırada,Tepedelenlinin adamlarıda yetişmişlerdi.İki taraf arasında kanlı bir boğuşma başlamıştı.Kaftanağası atılan kurşunlardan biriyle vurulup yere yıkılmıştı.Mehmet Paşa da canını kurtarabilmek için kendini  bahçeye dar atmıştı.Tepedelenli Ali Paşa,adamlarının kolları arasında günlerden  beri kalmakta olduğu odasına götürüldü.

Köse Mehmet Paşa'nın  adamlarından sekiz kişi,vuruşma sırasında  gizlice Tepedelenli'nin yattığı odanın altındaki bodruma girmişlerdi.Az sonra hepsi birden bodrumun tavanına ateş etmeye başladılar.Odanın döşemesini delip geçen kurşunlarından biri.Tepedelenli Ali Paşa'nın husyelerini parçalayarak onu ağır yaralamıştı....Canının acısından kendine yere atan Ali Paşa,az sonra can çekişmeye başladı.Fakat akıl başındaydı.Adamlarından Sanas Vava'yı işaretle yanına çağırıp güç duyulur bir sesle:

'' Karım Kira Vasiliki'yi düşmanlarının eline geçmeden öldür !..'' dedi.Kira Vasiliki,çatışmanın başladığı andan beri,manastırın bir odasında gizleniyordu.Bu emri verdikten sonra,çevresindeki adamlarına birer birer bakıp haklarını bağışlamalarını istedi.Sanas Vana'nın kolları arasında ve başı onun göğsüne dayalı olarak can verdi.

Efendisnin öldüğünü gören Sanas Vaya,dışarı fırlayıp Mehmet Paşa'nın askerlerine hala kurşun yağdıran arkadaşlarına ateşi kestirdi.Bir beyaz mendille de teslim olduklarını bildirildi.Bunu fırsat bilen Mehmet Paşa'yla askerleri manastıra girip Tepedelenli'nin adamlarını ve karısı,Vasilikiyi Tutukladılar.Ali Paşa'nın odasına girenlerse hiç vakit geçirmeden cesedin kafasını kesip Hurşit Paşaya götürdüler.

Ertesi günü Tepedelenli Ali Paşa'nın başsız cesedi bir kayığa konup adadan  kaleye getirildi.Fetjiye camisinde namazı kılındıktan sonra,daha önce ölen eşlerinden  Ümmü Gülsüm'ün yanına gömüldü.Silahtar Ahmet Ağa'nın İstanbul'a götürdüğü kesik başıysa,Topkapı Sarayının Ortakapısında bir süre halka gösterildi.Daha sonra Silivrikapı dışındaki mezarlığa oğulları Veli,Muhtar,Salih Paşalarla torunu Mehmet Paşa'nın kesik başları yanına gömüldü.

Dul kalan güzel eşi Vasiliki'yse sonradan birçok paşalar ve Mora'nın büyük kaptanlarının gönderdikleri görücüleri sürekli olarak geri çevirmişti.Bunun nedenini soranlara,Vasiliki şöyle derdi 
'' Ali Paşa'dan kalan bir kadına koca olabilecek bir erkek düşünemem ! ''
Vasiliki kocası Tepedelenliyi kaybetmekten dolayı kendini içkiye verir,sarhoş dolaşır ve geç yaşta ölür.



No comments:

Post a Comment