Sunday, April 30, 2017

EL KINDI



Ilk Islam Felsefe okulunu açan,Yakub bin Ishak El Kindi idi.El Kinid '' Filozofların babası '' Arap filozofu' gibi ünvanlar almıştı.Islam dünyasında filozof adını alan ilk kisi de El Kindi idi


El Kindi aslen Süryani olup Yemende yerleşen Mütearibe Araplarındandı.Islam dünyasında Yunan eserlerini okuyan,inceleyen ve yorumlayan ilk kişi olan El Kindi,Bilim dallarında kurucularını eleştirecek ,yanlışlıklarını gösterecek kadar geniş bilgi sahibiydi.Hiç bir İslam Filozofu El Kindi kadar Aristotelesin izini sıkı sıkıya takip etmemiştir.El Kindi Yunan,Yunan,Hind bilimlerini öğrenmişti.Süryanice ve Yunanca biliyordu.El Kindi Filozof olduğu kadar usta  bir mühendis,derin bir Fizik Bilgini,uzman bir doktordu.O zamanlar Tıp ile Felsefe beraber gidiyordu.Doktor filozof,filozof doktordu;  ancak kişi baskın olan niteliğine göre filozof yada doktor olarak adlandırıldı.El Kindinin baskın nitelik filozofluktu.Nitekim Ebu Bekir el razide doktorluk önemli idi.

O sıralarda felsefe ile birlikte  pozitif bilimlerin temelleride kuruluyordu.El kindi gerçekten bütün bilimleri kendinde toplayan bir kişiydi.Çevirdiği ve yazdığı eserler 270 e ulaşıyordu.Islam dünyasına Aristotelesin önemli yapıtlarını tanıtan,Meşşailiği öğreten el kindi idi.El kindi çevirmen olmaktan cok açımlayıcıydı..

El Kindi Bağdad akademisinde yetişen ilk filozofudur.Ustatları bilinmiyorsada bunlar ya Süryaniler yada Antakya akademisinden gelen öğretmenler olmalıdır.El Kindi ,Eflatuna uyarak matematik bilmeden felsefenin anlaşılamayacağını kabul ediyordu.Aristotelesin Metafizikini çevirmiş,Organon'un çeşitli bölümlerini ve Poetikasını ,Porfirosun Isagucisini açımlayıp kısaltarak Irakta mantık bilimini yaymış,Aristotelesin bilmler tasnifini Islam kültür dünyasina ithal etmişti.

El Kindinin din felsefesine ilişkin yapıtlarıda vardıçMantıkçıların sistemi üzere tevhid ve peygamberlik hakkında kitap yazan ilk kişi el kindidir.El Kindi Manevileri,Deysanileri,Merkuneleri ve benzeri Mecusileri red hakkında yapıtlar yazmiştı.El Kindinin atom düşücesini red hakkındada eseri vardır.El Kindi,zamanına yetiştiği kelamcı filozof Ebu'l Huzeylide reddetmişti.

El Kindinin deneysel ve akli psikolojiye ilişkin eserleri çok değerlidir.El kindi ruhu maneviyatçılar gibi kabul ediyordu.Akıl hakkındaki kuramlar,soyut akıllar kuramı El Kindide tam olarak gelişmemiştir.Gerek mantık biliminin gerek soyut akıllar ve akıl kuramının geliştirilmesi  Farabiye kalmıştır,El Kinid ahlak alanında Sokratesi temel kabul etmiyordu..

El Kindinin gökbilim ve astroloji de içinde olmak üzere matematiksel bilimlere ilişkin kitapları yüze ulaşıyordu.Ptolemaiosun cografyasını da çeviren el Kindi Sokrates,Hipokrat,Eukleides ve Ptolemaisos gibi filozofların yapıtlarıyla pozitif bilimlerin temellerini kurmuş oluyordu.El Kindi bütün cisimlerde beş etkiyi kabul ediyordu.Madde ( heyula ) form ( suret ) ,hareket,zaman ve mekan.

El Kindi Aristotelese isnad edilen Esolocya ( Teoloji ) adlı yapıtını yorumlanmış,Messai felsefeyi kurmuşsada felsefeye ilişkin kitapları  kaybolmuştu.Farabinin önemli çalışmaları onu unutturduğu için,Farabi,Meşşailiğin,kurucusu ve önderi olarak tanınmıştır.Arap filozofu el kindi ile Türk Filozofı Farabi,Ibn Sinadan önce felsefe tarihinde egemen olan iki büyük simadır.Aralarında geçenler varsada bunlar kadar yüksek görülmemiştir..

El Kindi doğal bilimlere kuramsal bilimlere aynı ölçüde önem vermişs bunları felsefenin temel taşı yada tamamlayıcısı saymıştır.Eserleride bunu gösterir,El Kindide diğer büyük Ansiklopedilerin tasavvufa verdikleri önem,gösterdikleri ilgi görülmüyor.El Kinid Müziktete ustattır.Ud çalmakat üstüne yoktur.Kendisinden meşkeden birçok çıragı vardı.El Kindi Simyayı inkar ediyor,astrolojiye inanıyordu 873 yılında öldü

El Kindi zamanında Islam felsefesi yanlız Irak ile sınırlıydı.Doğuda İslam filozofları ıcınde el kindi ile Yemenli Hasan Bin Ahmet el Hemedaniden  baska arap filozofu yoktu.El hemedaninin felsefeye ilişkin eserleri bilinmez,Serairu l Hikme bir gökbilimi kitabı idi.

Aynı yüzyılda El Kindiden başka iki ünlü filozof daha vardı.Ancak bunlardan biris Sabii,diğeri Hristiyandı.Sabii filozof Sabit bin Kurra,Hristiyan olan ise Costa bin Luka idi.Bu 3 filozof Arap felsefeni temsil ediyordu.Sabit bin Kurra matematiksel bilimler hakkıda bir çok kitap yazmıştı.Fakat felsefe ile ilgili hiçbir yapıtıda ele geçmemiştir.Sabit felsefede ,tıpta,matematiksel bilimlerde çok usta idi.Kusta bin Luka Felsefe ve matematiksel bilimlerde yüksek,derin bir incelemeciydi.Yüzden fazla kitabı vardır

Thursday, April 27, 2017

IBN TUFEYL

Hristiyan Skolastiklerin Ebu Bekr'den bozulmuş olarak Abubacer dedikleri Ebu Cafer Muhammed Bin Abdulmelik bin el Kaysi.Endülüsün en büyük filozoflarından biridir.Üstadı Bilinmemektedir.Kimi yazarların öne sürdükleri gibi üstadı Ibn Bacce değildir.Çünkü Kendisi Ibn Bacceyi kişi olarak tanımaz.

Ibn Tufeyl felsefe,tıp,matematik ve edebiyat alanlarında ün kazanmiş,felsefenin tüm bölümlerini kendinden toplamıştı.Ibn Tufeyl Gırnatada tıp öğrenimi görmüştü.Bir süre Gırnata valisinin sır katibi,sonra Muvahhiddin emiri Ebu Yakub Yusuf Bin Abdulmüminin doktoru olmuştu.Emirin veziri olarak anılıyorsada bu süphelidir.Çünkü Öğrencisi ünlü Gölbilimci Ebu Ishak el Bitruci,gökbilime ilişkin kitabının girişinde üstadını kadı diye anıyor.Emir ile kadı arasında sıkı bir dostluk vardır.Emir Ibn Tufeyl in bilgisine tutkundu.Kadının sözleri Ebu Yakubun yanındada geçerliydi.Kadı bu fırsattan yararlanarak çağının bilginlerini saraya toplamıştı.Ibn Rüşdü Emire takdim eden Ibn Tufeyldi Ibn Tufeyl 1184 de öldü.

Ibn Tufeyl in tıbba ilişkin ki kitabı vardı.Ebu Ishak El Bitruci ve Kurtuba yargıcı,Endülüs filozofu Ibn Rüsdün tanıklıklarından anlaşılıyorki,Ibn Tufeyl Ptolemaisun kuramına karşılık başka br kuram geliştirmişti.Ptolemaiso un gök cisimlerinin hareketleri hakkında koyduğu  yasaya aykırı olarak diğer bir yasa koymuştu.Ibn Tufeylin felsefedeki üstünlük ve ayrıcalığı,çağının felsefesini imgesel bir öykü biçiminde yeni ve özgün bir biçimde gösteren tek kitabı ile kanıtlamıştır.Bu kitabı Hay bin Yakzan adındaki felsefş romanıdır.Hay bin yakzan genel bir edebiyat kitabıdır.Ortacağın en cok merakla okunan kitabıdır.Hay bin yakzan '' Doga Adamı '','' Kendi kendine felsefe '','' Ruhun uyanması '',''Doğa felsefesinin sırları '' gibi adlarla bir çok Batı diline çevrilmiş,Quakerlar tarafından ahlakı güzelleştiren,olgunlaştıran bir kitap olarak kabul edilmiştir

Ibn Tufeyl felsefesinde başlıca 3 hedef gözetiyor 

1- Zamanının filozoflarını çok fazla uğraştıran ,en zor sorunlrdan birisi olan nefs ile etkin aklın ( akl-ı-faal ) ilgisini,diğer bir deyişle birleşmesini ( ittisal ) derin düşünme yoluyla çözümlemek

2-Doğuda iki yüzyıldan beri birtakım islam düşünürlerini uğraştıran bir sorunu  çözmek,yani felsefe ile şeriatı birleştirmek.

3-Psikoloji için çok önemli bir konuyu ortaya atmak.Saf gerçeklik azınlıkta kalan metin ruhlulara özgüdür.

Ibn Tufeyl bu üç hedef için sembolik insanı seçiyor.Hay bin Yakzan,Absal  veya Asla ve Salaman 

Hay bin Yakzan ıssız bir adada yaşıyor,toplumsal yaşama ilişkin hiç bir şey bilmiyor.Etkin aklın yardımıyla düşüncesi uyanıyor,doğanın sırlaını keşfediyor,filozof oluyor,metafiziğin en zor sorunlarını çözümlüyor.

El Gazali bu husuta yanlızlığı ( halvet ) tavsiye ediyor,Ibn Bacce ise yalnızlığa karşılık kuramsal bilgiyi ve düşünsel araştırmayı öngörüyordu.Ibn Tufeyl Ibn Baccenin düşüncesini uygun buluyor,insan düşüncesinin ,algı gücünün yaşamın uğraşlarından uzaklaşmış,ağalarından esen kalmış,dıştan bir terbiye almamış bir insanda aşama aşama evrilerek Tanrı ile birleşmeye vardığını açıklıyor..

Absal erdemli iyiliksever şeriata çok bağlı bir kişidir.Ne varki şeriaton dış anlamlarını tevile daha eğilimlidir.Daha cok iç anlamlara dalar,sırlarını daha çok öğrenir.Katıksız bir dindar olan Absai ile katıksız bir filozof olan Hay bin Yakzan,o ıssız adada bir rastlantı sonucu buluşurlar.Absalın kabul ettiği dinin yaratılış ve ölüm ötesine ilişkin bilgileri ile Hay bin Yakzan ın ulaştığı bilgilerin tam bir uygunluk içinde olduğu görülür.

Salamamda erdemli,iyiliksever ve şeriata bağlı bir kişidir,Ama tevile yanaşmaz ,nasların dış anlamını korumaya özen gösterşrş .Absalın arkadaşıdır.Absal ile Hay bin Yakzan Salamanın bulunduğu adaya gelirler.Hay bin Yakzan halkı eğitmeye başlar.Felsefenin sırlarını açıklar,dıştan öze gerçekliğie doğru yürür.Halkın zihinlerinde olan gerçekliğine göre tanımlamaya çalışır.Halk bütün bunlardan sıkılmaya başlar.Mutlak gerçekliği kabul etmezler.Hay bin Yakzan onlardan umudunu keser.Absal ile birlikte oradan ayrılıp kendi adalarına gelirler.

Ibn Tufeyl aşamalı bir biçimde yüksek bir kavrayışla ıssız bir adada yetişen imgesel bir kişiyi yalnız akıl gücüyle felsefeyi keşfettiriyor.Kendş görüş ve düşünceleri doğrultusunda ısrakiye sistemini diğer bir deyişle Müslüman Yeni Platonculuk sistemini kuruyor.Ibn Tufeyl felsefesini öykü kalıbına döken öyküsünün kahramanını yanlız yaşayan bir kişi yapan ilk filozoftur.Bu yanlız adamın ruhunun ve düşüncelerinin doğaya,aşama aşama cansızlardan,bitkilerden,hayvandan başlayıp evrene bağlanarak algı noktasına doğa üstü bir düzene Tanrı ile birleşme nasıl ulaştığını gösterdiğinden .Hay bin Yakzan bir tür psikolojik robinson olup kendi kendine öğrenlen bir felsefeyi temsil ediyor.Bu yeni bir felsefe değildir.Iskenderiye kanalından geçmiş tasavvufi bir  meşai felsefesidir.Huneyn bin Ishak yunancadan bazı öyküler cevirdiği bilinir.Bazı fıkraların yeni platoncuların lideri  jamblikostan aynen ceviri olduguda söylenir.bu oykuler ıskenderiye kaynaklıdır..

Ibn Tufeyl Hay bib Yakzanın girişinde kitabını yazış nedeni ile Islam felsefesi tarihini oldukça yararlı bir biçimde özetliyor.Ibn Sina el Gazali ve Ibn Bacceyi övüyor.Farabiyi hırpalıyor,El Kindi,Amiri el Siczi ve Mıskeveyki hiç önemsemiyor.Ebul Berekat ile Sihabeddin Suhreverdiyi hic anmıyor,dört büyk filozofu eleştiriyor.En sonunda felsefesinide ortaya koyduktan sonra romana başlıyor..

Saturday, April 15, 2017

PARALI ASKERLER VE AMERIKAN DEVRİMİ 1776 AMERIKA

Sadece bir kaçkişi bunun bir devrim olmasını istemişti,Lexington Greendeki karşılaşma bir kazaydı.Doksan kadar militan yeşil hatta,bir İngiliz birliğinin Boston dışına ilerlemesini protesto etmek içi bir araya gelmişti.Bazı olayların büyüklüğü çok sonra anlaşılır ve ancak bittikten sonra bir devrim olduğu görülür.

Sadece bir kaçkişi savaş istiyordu ve iki tarafda geri çekildeğinde Amerikalı koloniciler bu ilk aylar boyunca ne için savaştıkları konusunda tartışmaya başladılar.Sam Adams gibi bir kaç kişi çığlık çığlıga bağimsizlik istiyorlardı.Ancak sıradan vatandaşlar, o ve onun gibileri gözü kara radikaller olarak görüyordu.Ben Franklin gibi ılımlılar geçmişlerine bir Ingiliz gibi bakıp farklı şeyler görüyorlardı.Sadece doksan yıl önce kansız bir ihtilal olan 1688 devrimi yaşanmıştı ve bu da devletlerin ancak halk tarafından desteklendiğinden var olabileceği fikrini kabul ettirdi.Birçok isan parlamentoda önemli sayıda Milletvekilinin sömürgecilik karşıtı olduğuna inanıyordu.Savaşı önceki yüzyılda hüküm süren krallığa karşı siyasal özgürlük sağlama çabası gibi görüyorlardı.

Böylece Amerikan Kıta Kongresi Washington'dan bir Amerikan Kıta Ordusu kurup Bostondaki Ingiliz birliklerini kuşatmasını ve Ingiltereye üzüntelerini bildiren bir mektup göndermesini istedi.Kısacası,çoğunlık sadece eskisi gibi birer Ingiliz olmak istiyordu.

Sömürgecilik yanlılarına karşı parlemantoda sesler yükseld,.Bazıları '' mesele temsil edilemedikleri halde vergi veriyor olamlarıya krizi bastırmak için onlara parlamenıotda bir kaç sandalye vermekte sakınca olmadığını '' söyleyecek kadar ileri gitti.Ancak Breed's Hill de verilen binde fazla kayıp görmezden gelinemeyecek kadar yüksekti.Bir Ingiliz komutanı aptalca bir karar verip muhafazarkarların iyi korunan saflarına saldırmıştı ve tabii ki ağır bir yenilgiye uğramıştı.Bu saldırıda sözü geçen adamlardan birden fazlasının oğulları ölmüştü ve buda meselenin hasır altı olmasını engelledi.

Olayın merkezinde Kral vardı.Artık iki yüzyıllık bir geçmişe sahip olan Amerikan tarihi bu adamı kanlı bir köşeye yerleştirdi.Sonuçta,özgürlğk için savaşılırken bu onbinlerce yaşama malolurken birileride olanlardan sorumlu tutulur.III George da bu talihsiz adamdı işte.Aslinda Kral çok kötü bir adam değildi.Tabiki hataları vardı.Biokimyasal dengesizlik sonucu delirmişti ama bu daha sonra başına gelmişti.XVIIIyüzyıldaki Hannover Krallarının çoğu gibi öyle büyük bir zeka değildi.George'un ailesinin genleri zeka konusunda kaliteden uzaktı.Ama yinede kendini işini yapmaya adadı , bilim ve sanata destek verdi.Dahası kendi çağdaşlarının tersine iyi bir aile babasıydı..

Boston civarındaki savaşlarda verilen kayıpları öğrendiğinden şoka uğgradı ,üzüldü ve kızdı.George detaylara önem veren bir adamdı.Gelen raporlara uzun uzun bakar,onları okurdu.Kolonilerdeki durumu öğrenebileceği tekyolda bu raporlardı.Raporlar Kraliyet yöneticilerinden hükümetteki adamlardan ve ordudaki subaylardan geliyordu.Aslında bu,George'a bir uyarı olmalıydı,çünkü söz konusu makamların hepsi en çok parayo verene satılmıştı.Birileri Krala Amerikaya bir komite göndermesini yada kendisinin gitmesini ve durumu yerinde incelenmesini tavsiye etmiş olsaydı bu kriz kolayca atlatılırdı.

Ortalıkta devam eden bir oyun daha vardı.George'un spyu aslında Ingiliz değildi.yüzyılın naşında bir dizi karışık olaydan ve alınan karardan sonra William ve Mary  ölmüş,sonra Ingilizler kendilerini kralsız kalmış bir şekilde bulmuşlardı.Kendi Kraliyet ailelerinden gelen birine güvenememiş ve Alman eyaleti Hannoverin hanedanını dave etmişlerdi.Onlardan gelip yönetime geçmeleri istendi,çünkü başka biri üzerinde karar birliğine varamamışlardı.George'un büyük babası Hannoverli ilk ingiliz kralıydı ve Ingilizce bile bilmiyordu.Böylece XVIII yüzyıl boyunca Almanlar Ingiliz tahtından oturmuş oldu ve sarayda kraliyet ailesine pek  sıcak bakılmadı.O sıralarda Fransada XVI Louis istediği gibi at koşturuyordu.Prusya kralı Frederick ayaklanan  silahlı köylülerin vurulmasını emretti.Rusyada Katerina sürekli isyanlarla uğraşığ onbinlerce kişiyi öldürdü.Avusturyanın başındaki kültür düzeyi yüksek Habsburglar bile parlamentoyla para konusunda anlaşamayacaklarını  yada asilerin lideriyle bir masada oturup karşılıklı çay içerek anlaşmaya çalışacaklarını hayal edemezlerdi.

Bu yüzden George'a yaptıkları iyi fikir gibi görünmüştü.Bunlar Kraliyet sömürgeleriydi ve başlarında kralın tayin ettiği adamlar vardı.Tahtı,yıllar önce ortaya çıkmış karışık bir durumla kazanılmış bir kral asla güçsüz görünmemeliydi.Krallığı sırasında en zengin sömürgelerin kaybedildiğini söyleyemezdi.Ayrıca ihanette bulunanlarla açıkça uğraşıp güçsüzde görünemezdi.Artık sorun ilk hareketi kimin yapacağına gelmişti.George bir Kral gibi düşünüyordu ve ilk saldıranın sömürgeciler olmasını bekliyordu..

Kıta Kongres, tarafından anlaşma için başlatılan girişimler duymazdan gelindi.Franklin ve öteki delegeler sarayın kapısının önünden bile geçemedi.Oysaki Franklin uluslararası üne sahip bir adamldı.Saygıdeğer bir bilim insanı ,yazar ve sosyla yorumcuydu.Windsordan gelen haber Bostonun dışında silahlı bir kalabalık beklerken hiçbir anlaşa yapılamayacağıydı..Önce bu kalabalık dağılacaktı ,bölgede Ingiliz topraklarının güvenliği sağlanacaktı.Ancak bu şartlar yerine  gelirse görüşmeler başlayabilirdi.Kralın danışmanları bu fikri dinlerken onaylayarak başlarını sallıyor ve bunun tüm dünyaya ve parlemontaya kimin daha sıkı olduğunu göstereceğini düşünüyorlar..

Ama bu fikir bir işe yaramadı.Concord Road boyunca devam eden saldırılar ve özellikle Breed's Hill deki çatışmalar durumu dahada zorlaştırdı.Zor durumda kaldıklarından Ingiliz birliklerinin gelip yardım edeceğinden şüphe duymaya başlayan sömürge liderleri artmıştı.Görüşmelerin yapılmamasıyla herşey daha hızlı ilerlemeye başlamıştı.Boston daki Ingiliz güçlerinin savaşı dışarı taşmıştı.George Washington,Henry Cox adındaki bir kitapçıyı Ticondaroga kalesinden ağır silahları alıp Massachussets'e götürmesi için görevlendirdi.Bu ağır silahlar Kolonicilerin Ingilizleri şehir dışında sürmeleri için kullanılıcaktı..

Gönderdiği sert mesajım işe yarayacacığını sanan Kral George gördüğü tepki karşısında şoka uğramıştı.Ordusuna ihtiyacı olacağını hiç düşünmemişti ve Kolonicilerin tepkisi durumunu kötüleştirdi.Iç savaş'tan bu yana hem Britanya'daki,hemde Amerikadaki Ingilizlerde yersiz olmayan bir asker korkusu vardı.Yeni birliklere gerek vardı ancak Ingilterede kalan az bir güç dışında tüm ordu deniz aşırı yerlerdeydi.Buralarda politik bir tehdit yoktu.Koloniciler geri çekilmeyi reddettiğinden Kralın Askeri danışmanları isyanı durdurmak için en az 50.000 asker gerekeceğini söylediler. Bu aptalca bir askeri tahmindi..Ingiltereden yola çıkacak en az 15-20 birlik anlamına gelirdi.Bu tür bir hareket zaten ne yapılacağı konusunda görüş ayrılığında olan Parlamentonun onayını gerektirirdi.Ayrıca onbinlerce genci askere almak demekti.Birde bu askerler acaba Amerikaya giderlermiydi ?

Ingiltereye bir fatura çıkartmadan nereden adama bulunabilirdi ? Tabiiki Almanya,Kral George'un Almanyadaki kuzenleriyle çok sıkı bağları vardı.Bu Almanyanın birlemesinden çok önceydi ve Prusya ve Baveria dışındaki bölgelerin büyük kısmı düzinelerce küçük krallığa bölünmüştü.Ve bu krallıkların birkaç birlikten oluşn orduların mutlaka bulunurdu.Bu küçük ordular Prusyali Frederickin modelini uyguluyordu.Iyı eğitimli,yüksek disiplinli ancak küçük krallıklar için pahalıya mal olan ordulardı.Kral George'un kafasındaki çözümü basitti.Alman askerlerini kiralamak..

Harika bir çözüm,Ingilterede yeni ordular oluşturma derdi olmayacaktı,Bu birlikler zaten iyi eğitimliydi ve Kolonicilere ciddi olduğunu gösterecekti.Alman prensler için kusursuz bir fikirdi.Sadece ordularının masrafları karşılanmakla kalmayacak,üzerine para bile kalacaktı.Sağ kalıp geri dönenler ise savaş tecrübesine sahip yüksek deneyimli  askerler olacaktı.Bu bir nesil önceki 7 yıl savaşlarından beri mümkün olmayan karlı bir işti.

Anlasma yapıldı ve 20.000 fazla Alman askeri hazırlandı.Askerleri deniz aşırı bir seyahate hazırlamak ,giydirmek gerekli lojistik desteği toparlamak aylar sürecekti.O zamana kadat yapılmış en büyük okyonus aşırı seyahat olacaktı..

1776 baharının başlarında kolonilerde bir haber duyuldu.Kral anlaşma için görüşmeleri reddetmiş ve aralarında yabancı paralı askerlerde olan büyük  bir Orduyu Amerikaya yolluyordu.Kral aile içi bir kavgaya yabancıları karıştırmıştı.Koloniciler hala kendilerini ingiliz görüyorlardı.Aslında pekçoğu sadık birer Ingilizdi.Ama Kral Ingilizleri bastırmak ve haksız kanunları kabul ettirmek için yabancı askerler gönderiyordu.Haziran 1775 ve Temmız 1776 arasında alınan birçok karar olmuştu,ancak bu seferki Krala çok yakın olan ve barışı isteyen ılımlıları bile çileden çıkardı,tam bir isyana dönüştü.Oturup olayları izleyen Amerikalılarda radikalleşip ellerine silah almıştı.Ilk başlarda Krala son derece sadık olanlar bile taraf değiştirmişti.Hangi kral halkını öldürmek için yabancıları üstlerine salardı.

Beklene Alman askerleri sonraki Ay New yorkta karaya çıktı.Hesseliler denlen 20.000 askerden ilk gelenler bunlardı.Alman askerler Hesse eyaletinden geldiği için bu adı almıştı.1778 de Fransa Amerikanın yanındaydı.Fransız ve Alman birlikleri zaman zaman çatışmıştı.Alman birlikleri için savaşmak bir işti ve sivil halkla karşılatıklarında sıı bir disiplin içinde davranıyorlardı.Varlıkları Isyancıları ateşliyordu.Özgürlük bildirgesi dikkatle okulduğunda Krala karşı sitemlerden birinin yabancı paralı askerleri kullanması olduğu görülür.Bu askerlerin yarısından azı Almanyaya dönebilecekti.Binlercesi hastalıktan,savasta ve hapishanelerde ölecektir.Bazılarıda isyancılara katılacaktı.Sonucta askeri açıdan bir fark yoktu.Kral George Amerikanın doğusuna yardımcı olmuştu..

Tuesday, April 11, 2017

SUHREVERDI VE FELSEFESI

Suhreverdinin tam adı Şihab ad Din Ebu'l Futuh Yahya bin Habes bin Emirektir.Isminin Ahmed olduğuda rivayet edilir.Dini ve felsefi inancından dolayı öldürüldüğü için sonradan ' Maktul' ünvanıyla anılmıştır.Türk oldugu Prf Dr Nihat Keklik tarafından belirtilmiştir.

Suhreverdi ( ölm 1155 ) yılında Suhreverd'de doğdu.Azerbeycan civarındaki Maraga'da Şeyh Mecd ad Din al Cili den felsefe ve fıkıh tahsil etti.Bu zat aynı zamanda Fahr ad Dim ar razi yede hocalık etmiştir.

Suhreverdi genç yaşta felsefi ilimleri,kelam ilmini,fıkıh ve usul ı  fıkhı iyice öğrenip temayüz etti.

Suhreverdi birçok seyahatler yaptı.Bu arada Iranda Diyarbakırda ve Anadoluda dolaştı.Nihayet Suriyedeki Halep şehrine vardı.Halep şehir Salahaddin el Eyyubi nin oğlu Zahirin idaresi altındaydı.Zahir,Suhreverdi'ye ilgi gösterdi.Onu ilmi toplantılara kabul etti.Suhreverdi keskin zekali ve bilgili bir insan olduğundan iyice şöhret yaptı.Fakat zamanın bazı bilginleri onun şeriata aykırı fikirleri olduğunu ileri sürdüler.Zahir,başlangıçta onu koruyordu.Fakat Suhreverdinin düşmanları SalahdinalEyyubi ye şikayette bulunarak onun halkın inancını bozmaya çalıştığını iddia ettiler.Salahaddin al Eyyubi de oğlu zahire emire vererek Suhreverdinin öldürülmesini istedi.Bunun üzerine Suhreverdi Halep'te ( ölm 1191 ) yılında öldürüldü.Bir rivayete göre riyazete düşkün olana Suhreverdi kendisinin idam suretiyle değil de açlığa mahkum edilerek öldürülmesini istedi.Günlerce aç kaldıktan sonra hayata gözlerini yumdu.

Ölümünden sonra halkın bir kısmı onu nefretle andı.Halkın başka bir kismı ise Suhreverdinin veli olduğuna  inandıkları için onu rahmetle yad etti 

Eserleri 

Suhreverdinin felsefesine dair en önemli eseri Hikmet Al İşrak'tır.Bu eser Şirazda basılmıştır.Adı geçen eser Mahmud bin Mesud aş Şirazi ( ölm 1310 ) tarafindan şerh edilmiştir.

Suhreverdinin başka önemli eseri ' Kitab at Telvihat al Levhitte Va'l Arşiyye dir

Kitab al Mukavemat adlı eser de düşünürümüzüm önemli bir etüdüdür

Suhreverdinin bir diğer eseri ' Kitab al Mesari Va'l Mutarahattır 

Heyakil an Nur da Suhreverdinin İşrak felsefesini ve tasavvufi görüşlerini yansıtan önemli bir eserdi.

Kitab al Lemahat fil'l hakaik suhreverdinin fizik,mantık ve metafiziğe ait bir eserdir.Bu eser Nizamaddin Mahmud bin Fazl Allah ala hemedani tarafından şerh edilmiştir.

Suhreverdinin  al Elvah al imadiye adlı kitabı ise al israk ünvanıyla Davun bin Mahmud at Tebrizi tarafından şerh edilmistir.Bu kitabın Misbah al Ervan fi keşf Hakaik al Elvah adıyla başka bir şerhide vardır.

Suhreverdi ayrıca Kıssat al Gurbet al Garbiyye,partavname,Risale i Simurg,Bustan el kulub,Avazı Parri Cebrail ve itikad al hukema gibi eserler yazmıştır 

Suhereverdinin baş temsilcisi olduğu İşrakiye okulu eklektik bir felsefeye dayanır.Bu felsefede ışık ve karanlığı iki temel esas olarak alan Zerdüşt dininin çok etkisi vardır.Ayrıca Hellenizmin ve Yenieflatunculuğun da İşrakiye felsefesinin meydana gelmesinde rolleri büyüktür.Bazı bakımlardan Eflatun,Aristo,Empedokles ve Pthagoras gibi Yunan filozoflarının düşüncelerine de İşrakiye felsefesinde rastlanır.Fakat metot itibariyle İşrakiyenın sistemi Aristoya tamamen zıttır.İşrakiye şüphesizki geniş ölçüde islami bir karaker taşır.Özellikl islam mistiklerinin İşrakiye felsefesinin kurucusu  Suhreverdi üzerinde etkisi derindir.

İşrakiye'nin doğuya ait bir felsefe olduğu ve bu felsefede İranlılara ait Zerdüşt dininin büyük etkisi bulunduğu bir gerçektir.Hatta zend avestanın bazı terimleri İsrakiyenin felsefesinde de kullanmıştır.Şu kadar varki Zerdüşt dininde birbirine düşman ve bağımsız varlık olan ışık ve karanlık,İşrakiye  felsefesinde aynı durumda değildirler.Aksine bunlar birbirlerine meylederler.Karanlığın ışığa karşı sevgisi vardır.Karanlık ( zulmet ) ışığa ( Nura ) yaklaştıkça karanlığından kaybeder.Bu husuta İşrakiye filozofu Kuranı delil olarak göstermiştir..

Ibn Bacce'nin İşrakiye okuluna mensup br filozof olmadığı aşikardır.O rasyonalist bir filozoftur.Daha çok Aristo'nun etkisinde kalmıştır.Onu Meşşai okuluna mensup saymak daha doğru olur.Kaldıki Ibn Bacce,Endülüste yetişmiş ve Suhreverdiden çok önce ölmüştü.

Suhreverdinin kurduğu İşrakiye felsefesi bir çok unsurunu doğudan aldığı için Al Hikmet Al Maşrikiye  yani doğu felsefesi diye de adlandırılmıştır.İşrak,hem keşf ve hemde zuhur ifade eder.Güneş nasıl işraki yani doğması ile eşyanın görülmesine imkan veriyorsa,manevi işrak yahut sezgi de bir çok marifeti insana ilham suretiyel verir.İşrak güneşin doğuşu veya doğduğu yer anlamında gelir.

İşrak felsefesinin metodu Meşşailerin metodundan tamamen farklıdır.Birincisi keşf ve sezgiye,ikincisi akıl ve tetkilel daha çok önem berir.Fakat İşrakiyun'un Meşşailerden faydalandığı hususlarda vardır.

İşrakı Suhreverdinin kullandığı gibi akli nurların zuhuru,parlaması ve akışı anlamında kullanabiliriz.
İşrakiye felsefesne İranlı krallardan Gayumars,Faridun ve Keyhusrev zamanında gelişen düşüncelerin etki yaptığı kanaatı yaygındır.

İşrakiyenin ilk tohumlarının idris Peygamber zamanındada mevcut olduğunu söyleyenlerde vardır.

Yenieflatunculuğun etkisine gelince Plotinos un sudur nazariyesi,İşrakiye felsefesindeki nurların akışı görüşüne benzemektedir.Ayrıca nasıl Plotinıs en yüksek bilginin bir vecd anında sezgi yoluyla hasıl olacağını kaydetti ise .Suhreverdi de manevi bir temizlikle Nurların nuruna kavusulacağını ve ilahi sırlara sezgi ile ulaşılacağını söylemiştir.

Hiç şüphe yokturki İşrakiye felsefesinin en büyük kısmı tasavvufi düşüncelerel doludur.Islam Mutasavvıflarından Ebu Yezid Bistami ( ölm 874 ) Mansur Hallac ( ölm 992 ) Zunnun al Misri ( ölm 859 ) ve Ebu Sehl at Tusteri ( ölm 896 ) Suhreverdiden çok önce kalp temizliği ve manevi arınma yolunu çizmişlerdir.

Özellikle Gazzali ( ölm 1111 ) nin Suhreverdiye etki yaptığı bir gerçektir.Mişkat al Envar'daki görüşlerle işrakiye felsefesini karşılaştırmak aradaki benzerliği ortaya koyacaktır.Herşeyin Güneş işiğının dalga dalga yayılışı gibi Allahtan geldiği görüşü ,hem Gazalide ve hemde Suhreverdide mevcuttur.Gazzali ar Risalet al Ladunniyede gizli ve ilahi bilgilere tasavvufi temizlikle erişileceğini açıklamıştır.

Suhreverdi de Risalet at Tayr ,Munis al Uşşah ve Asvatı Ecnihal ı Cebrail de tasavvufi düşüncelere  ve kalp temizliğine yer vermiştir.Suhreverdi Heyakil an Nurda felsefesini mistik görüşlerle açıklamıştır.Ona göre biz bedenlerimizin alakalarından temizlenip ilahi nurları düşünmeye dalınca,nefislerimizi ilahi işrakat ve tecelliyat ile dolmuş buluruz .Bedeni tutkulardan arındıkça ilahi nura yaklaşırız 

Suhreverdi işrak ile hareket arasında sıkı bağlaer bulunduğunuda kaydediyor.Onun açıklamasına göre feleki hareketlerin yenilenmesi ile işrak yenilenir.İşrakın yenilenmesi ilde hareket yenilenir ve devam eder.Bunların zincirleme dveamı ile sufli alede hadiselerin hudus birbirini kovalar.Feleklerin hareketleri eşyayı icat edici değildir.Fakat eşyanın istidatlarını meydana çıkarır

Suhereverdi mutasavvıflara uygun olarak Allahın vasıflarından söz ediyor.Allahın zatında değişiklik olmaz.O hiç bir varlığa muhtaç değildir.Nurların nurudur.Hersey onun içindir.O hic bir şey için değildir 

IBN BACCE VE FELSEFESI

Ibn Bacce'nin tam adı Ebu Bekr Muhammed bin Yahya bin as Saig tir.Hayatının başlangıcı hakkında fazla bilgi yoktur.Endülüs de Saragossa şehirinde doğduğu bilinmektedir.İşbiliye,Gırnata ve Fas şehirlerinde yasamıştır.1138 de Fas'da ölmüştür.Kıskanan bazı kişilerin onu zehirleyerek öldürdüğü rivayet edilir.Zehirleme işini yapanın bir doktor olduğu söylenir.

Ibn Bacce'nin akılcı bir filozof olduğu şüphesizdir.Özellikle Aristo ve Farabi nin izinden gitmiştir.Ebu Nasar al Feth Bin Hakan ' Kalaid ak ilkyan ' adlı eserinde onu dinsizlik ve zındıklıkla itham etmiştir.

Ibni Hakan'ın böyle bir ithama sürükleyen sebep,ibn bacce ile onun arasında geçen özel bir meseledir.Ibn Bacce akılcılığı yüzünen zındıklıkla suçlanmiştır.Gerçek şudurki biraz düşünceye önem veren ve aklın yanında  yer alan bir çok islam düşünürleri Ibn bacce gibi küfürle damgalanmıştır.

Ibn Tufeyl ( ölm 1185 )  ' Hayy bin Yakzan ' adlı eserinde ,ibn baccenin zamanının en zeki,en dopru görüşlü ve en akılcı bilgini olduğunu kaydediyor.Kitaplarının çoğunun  tam olmadığını veya sondan noksan olduğunuda ilave ediyor.Ayrıca eserlerinin anlam itibariyle kapalı olduğunu söylüyor.

Al Kıfti ( ölm 1248 ) Ibn baccenin önce gelen düşünürleri ilmini iyi bildiğini yazıyor.Yine al Kıftinin ifadelerinden anladığımıza göre İb Bacce riyaziye,mantık,hendese ve tıp ilminde üstad idi. Ibn Bacce'nin siyasete karıştığı  ve Ebu Bekr Yahya bin Taşfin e 20 yıl kadar vezirlik yapmıştır

Ibn Eni Useybia'nın yazdıklarına bakılırsa,felsefey, iyi bilen Ibn Bacce,halktan çok zulüm görmüştü.Kuranı hıfzeden Ibn Bacce musikiyed meraklı idi.Ud Çalmasını bilirdi.

Ibn Bacce bir çok eserler yazmış ve Aristo'nun bazı eserlerinide şerhetmiştir.Onun başlıca eserleri şunlardır.
- Risalet al Veda
- Kitab İttisal al Akl bi'insan 
- Kitab tedbir al Mutavahhid
- Kitab an Nefis
- Kitab intisar al Havi lir razi
- Kelam fi'l gayet al Insanniye Kelam fi'l ism Va'l Musemma
- Kelam fi-l Burhan 
- Kelam fi'l Ustukusat 
- Kelam fi'l fahs an Nefs an Nuzuiyye

Ibn Bacce varlıları sayılar olarak nitelemektedir.Bu sayılarda buut sahibi sayılar ve buut sahibi olmayan sayılar diye ıkıye ayrılır.Buut sahibi sayılar,insan,ağaç ve taş gibi varlıklardır.Buut sahibi olmayan sayılara örnek olarak da cömertlik,şeref,ilim ve savaş zikredilebilir.

Ibn Bacce hareketleri de ikiye ayırıyor :
1- Müfret olaylarla ilgili hareketler.Kuşun uçması,taksinin sürülmesi ve insanın yürümesi bu cins hareketlerdendir.
2- Mutlak hareketler,Aletleri iten kuvvet ve yıldızları döndüren kuvvet bu cins hareketlerdendir.Böyle hareketler daimidirler.Başlangıç ve sonları yoktur.Daimi hareketler inkıtalı hareketlerden daha şereflidir.Kendisinde daimi hareket bulununa varlıklarda inkitalı harekete maruz kalan cisimlerden daha üstün ve daha ulvidir.

Daimi hareketlerde de dairebi ve düz olamk üzere ikiye ayrılırlar

Ibn Bacce'ye göre fasit her varlık için 3 suret mertebesi vardır 
1- Umumi ruhani suret,Buna akli suretde diyebiliriz
2- Hususi ruhani suret 
3- Cismani suret 

Nefsin Kuvvetleri ise altı tanedir
1-Fikriyye 
2-Ruhaniyye 
3-Hassase
4-Müvellide 
5-Gazz,ye 
6-Ustukusiyye

Bu kuvvetler ya zorunludurlar yahut da ihtiyaridirler

Akıl sorununa gelince : Ibn Bacce'ye göre aklın önemi çok fazladır.Çünkü sağlam ve kesi bilgi ancak akılla nasıl olur.Mutluluga kavuşmanın yolu akıldan geçer.Ahlakda akla bağlıdır.Insan aklı sayesinde ne aşağı maddeden en yüksek değer taşıyan ilahi gerçeklere kadar herşeyi bilebilir.

Ibn Bacce'ye göre alemde birtakım akıllar vardır.Bunlarda şunlardır 
1-Al Aki Al İnsani 
2-Al Akl Al Fa'al 
3- Al akl al Küll, Faal akıl insani akli etki yapar.Böylece de bilgiler insani akla intkal eder.ölümden sonra bilgiler faal akla döner

Ibn Bacce'ye göre ilim elde etmenin vasıtası sadece akıldır.Filozofumuzun özellikle Gazzaliyi tenkit etmektedir.Bilindiği üzere Gazzali gerçek ilmin kalp yolu ile ögrenileceğini ifade etmişti.Başka bir deyimla Gazzali ilhami ilim olarak kabul etmiştşr.Ibn Bacce ise kalbe doğan nurların ve keşfi bilgilerin ilmi değeri olmadığıı ileri sürmüştür.Böylecede tasavvyfa karşı bir cephe almıştır.Ona göre bilgi duyumlar ve kıyaslarla elde edilir.Akıl süzgecinden geçmeyen h,ç bir şey yakıni bilgi olamaz

Ibn Bacce Tedbir al Mutevahhd adlı eserinde siyais felsefeye yer vermiştir.Ibn Bacce bir seçkinler topluluğu tasarlıyor.Seçkinlerin meydana getireceği böyle bir toplulukta doktor ve hakim bulunmamalıdır.Doktora luzüm yoktur.Çünkü vatandaşlar en uygun şekilde gıdalarınıda alacaklardır.Kendileren zarar verecek bir şey yemeyeceklerdir.Hakimede ihtiyaç yoktur.Çünkü vatandaşlar birbirlerine sevgiyle bağlanmışlardır.Onlar arasında asl geçimsizlik olmayacaktır.

Ibn Baccenin tasarladığı mükemmel cumhuriyette her vatandaş azami derecede olgun olmalıdır.Hiçbir kimse kanun ve adetlerin cahil kalmamalıdır.Herkes davranışlarında bile,hata veya şaka yolunu asla seçmemelidir.O halde manebi doktorlara da ihtiyaç olmayacaktır.Filozofumuza göre gerçek doktor olarak Yüce allah kafidir.

Olgun olmayan bir toplumda yaşayan olgun vatandaş ruhen münzevi bir hayat sürmeli ve olgun davranışlarıyla diğer vatandaşlara etki yapmalıdır.Ruhen münzevi olmak demek kirli işlere karışmamak demektir.Ibn Bacce nin tasarladığı münzevilik sufilerin herşeyden el çekme anlamındaki yanlızlığı değildir.

Ibn Bacce yapılan fiilerin ahlakiliği sorunu üzerindede durmuştur.Eğer bir fiil düşünmeden iç güdü ile yapılırsa bu fill hayvanidir.Aynı zamanda ahlaki değildir.Eğer bir fiil insanın hür iradesinin mahsulü olursa insanidir ve ahlakidir.Örneğin bir taşın bir insanı düşürdüğünü farzedelim.Bu sebeple düşen insan taşa kızarak onu kırarsa hayvani bir fill işlemiş olur.Fakat taşı başkalarına zarar vermemesi için kırarsa insani bir fill işlemiş olur.Fakat taşı başkalarına zarar vermemesi için kırarsa insani bir fill işlemiş olur.Ruhen münzevi insanında daime iradi hareketler ve filler yapması gereklidir.Insan kendi iradesine dayanarak işler yaptığı nisbettte ahşaki hareket etmiş olurç

Ibn Bacce'ye göre filozof üstün ve ilahi bir insandır.O daime akli ve en iyi olanı yapar.Yapacağı işin amacını ve sonucunu düşünür.Böyle bir düşünür kötü ahlaklı kimselerden sakınır.Düşün insanları olmayanlarla ancak zaruret halinde ilgi kurar.Onun işi örnek isan olmaktır.Buda daime düşünmekle olur.Ruhen münzevi düşünürün  son amacı sırf akli düşünce olmak,başka bir deyimle speculatif formlara ulaşmaktır.

Bütün bu yazdıklarımızdan şu sonuç çıkmaktadır.ıbn bacce çok kez farabinin izinden gitmiş olan akılcı bir filozoftır .Tasavvufun ve keşfi bilgilerin karşısından olmuştur.Böylecede Aristoya daha yakın olmuştur.Siyasi felsefesinde ise ideal bir toplum tasarlar.BU toplumun fertleri kötü fiillere ve kişilere karışmamak anlamında münzevi yaşarlar.Daha doğrusu diğer insanlara örnek olmaya ve düşünmeye önem verirler.Bu tür münzeviler ,tasavvufi anlamda yalnız yaşayanlara benzemezler.Kötü fill ve hareketlerden kaçınmak anlamında münzevidirler.Bmyle kimselerin meydan getireceği toplumda ideal toplumdur.

Bilindiği üzere Eflatunda kendine ideal bir siyasi bir toplum tasarlamıştı.Fakat Ibn Bacenin siyasi toplumu onunkinde farklıdır.

Ibn Bacce'nin akla ve düşünceye fazla önem vermesi devrine göre büyük bir cesaret işidir.Onu dinsizlikle suçlanmasıda bu cesaretin sonuc olsa gerektir..

Saturday, April 8, 2017

EBU NASR MUHAMMED BIN TARHAN BIN UZLUG AL FARABI

Farabi,İslam felsefesinde özel bir yeri olan Türk Filozofudur.Farabi'den önce bazı Islam düşünürleri Yunan felsefeci ile ilgilenmişlerdi.Hatta Meşai okulunun ilk temsilcisi sayabileceğimiz Al Kindi ( Ölm 866 ) Aristotelesin bazı eserlerini açıklamıştı.Fakat Aristo ve Eflatun felsefelerini mezcetmek ve onların görüşlerini yerine göre yenieflatuncu metodla açıklamak şerefi ilk kez Farabiye nasip olmuştur.O bu çabalarıyla İslamda yeni bir felsefi akım temellendirmiştir.Çünkü Yunan Filozoflarının eserlerinden öğrendiği bilgileri islami açıdan değerlendirmeğede çalışmıştır.Meşşaiye felsefesi sırf Aristocu yani Peripatetisien okulunun görüşünü aksettirmez.Bu okulda Kuranın Eflatunun ce Plotinosun da etkileri görülür.İşte bu okulu ,çeşitli ilim dallarındaki derin çalışmalarıyla kuran ve kendinden sonra yetişen Meşşai Filozoflara ışık tutan islam düşünürüde Farabidir.Bu sebeple kendisine ' Al Muallim as Sani '' ünvanı da verilmiştir.

Filozofumuzun tam adı Ebu Nasr Muhammed bin Tarhan bin Uzlug Al farabidir.Kendisi Türk Filozofu olmakla tanınmıştır.Kaynaklarda ona Al Feylesof al Türkidenir

Farabi, Maverünnehirde Farab vilayetinin Vesic köyünde yaklaşık olarak 870 yılında dünyaya glemiştir.Babasının bir ordu komutanı olduğu söylenir.Farabi'nin ilkin Merv'de okutulan felsefi ilimlerden faydalanmış olması akla uygundur.Fakat asıl felsefe tahsilini Bagdad'da yaptı.Bagdat'da kendisinden daha yaşlı olan Ebu Bişr Matta idi.Yunustan mantık dersi aldı.Daha sonra Harran'a gitti.Orada Yuhanna bin Haylan ile tanıştı.Bir Hristiyan bilgini olan Yuhannadan mantık ve felsefe tahsil etti.Yeniden Bagdada dönerek Yunan filozoflarının ve özellikle Aristonun kitaplarını inceledi.Bir çok dillere vukufu vardı.Halife Muktedir devrinde bu kitapları açıklamaya ve etrafına ışık tutmaya başladı.Birçok eserler yazdı.Daha sonra Şam'a gitti.Bir ara Mısıra seyahat etti.Yeniden Şama döndü.Halep ve Şam dolaylarının Sultanı Setf ad Devle Farabiye çok hürmet gösterdi.Hatta onu sarayında himaye etti.Farabi 950 yılında 80 yaşında iken Şam'da hayata gözlerini yumdu.Felsefe,mantık,psikoloji,musiki,matematik ve tıpda derin bir bilgin olan Farabinin ölümü Seyf ad Devleyi çok üzdü. Bu Sultanun Türk filozofonun cenaze namazını bizzat kıldırdığu söylenir..


Allah ve Sıfatları :

Islam felsefeside Allah'ın varlığı ve sıfatları hakkında sufiler,kelamcılar ve filozoflar yeteri kadar durmuşlardır.

Bu gruplarına hepside Allahın birliğini kabul etmişlerdir.Ancak onun varlığının isbatında ve sıfatlarında farklı görüşlere rastlanır.

Sufiler Allah'ın varlığına delil olarak birçok ayetleri ve insanın sezgi gücünü gösterirler.Bunlara ek olarak kişisel deneylerin ve dinsel yaşantılarında Allah'ın varlığına insanı inandıracağını kaydederler.Daha doğrusu onlara göre dini emirlere uymak,ahlaken olgunlaşmak ve herşeyden yüz çevirmek insanı Allah'ta yok olabilir.Sufilerin deyimiyşe insan böylece fenafillah mertebsine yükselir.

Bunlarda Vahdeti vucutcular ise gerçekte Allahtan başka hiç bir şeyin mevcut olmadığını söylerler.

Sufilerin Allah yolunda bu kadar çoşkun ve canlı bir dinsel yaşantı taraflısı olmasına karşılık.Haseviyye fırkasına mensup olanlar donuk bir görüşü savunmuştur.Bunlar,Allahı tanımakta aklık hiç bir rolü olmadığını ve herşeyin nakil ile bilindiğini tezini benimsedilar.Nasların zahşrş anlamlarıyla yetindiler.

Müşebbihe ise Allaha el,ayak ve yüz gibi sıfatlar isnat etmiştir.Başka bir deyişle Allahı insana benzetmiştir.

Yine Allahın varlığını yalnız nakil yoluyla kabul edenlerden Kerramiye fırkasuda Allahın ağırlığı olduğunu ve arş üzerinde yerleştiğini ileri sürmüştür.

Allah'ın her istediğini dilediği gibi yarattığı tezini savunan kelamcılardan Eşari ( Ölm 941 ) ise Allah'ın varlığının aklen bilineceğini kabul etmiştir.Eşari Allahın mevcudiyetinin bilinmesinin şeriatla vacip olacağınıda görüşlerine eklemiştir.

Maturidi ye gelince Onun bu konudaki görüşü Eşari ninkine yakındır.Allahın varlığı akıl ile bilinir.İlahi teklif ise şeriatla vacip olur.

Kelamda akılcı görüşün temsilcisi olan Mutezililer ise Allahın varlığının tamamen akılla bilineceğini söylemişlerdir.Bunlar arasında Sumame ( ölm 828 ),Nazzam ( ölm 845 ) Ebu Huzeyl Al Allat  ( Ölm 849) Cafer b Mubassar ( Ölm 848 ) ,Cafer b Al Harb ( Ölm 850 ) ve Cahiz ( Öl 866 )

Allahın varlığı sorununun çeşitli delillere göre düzenli bir biçimde akıl açısından sistemleştirilmesi şerefi ise Farabiye aittir.

1.Etken sebep:İlk varlık diper varlıkarın sebebidir.Kainatta her sebebi diğer bir sebep izlemektedir.Oluşlar alemindeki eşyalar sebepsiz meydana gelmez.Hadis olan veya varedilmiş bulunan herşey,Allah'ın ilminin tertibine uygun olarak vardırlar.Sebepler için bir müsebbip aramamız gereklidir.Bu müsebbip de ilk sebep diyebileceğimiz Yüce Allahtır.Insan,kendi isteği dışında bir sebeple var olmuştur.Başka bir deyimle insan dışında,insan iradesiyle olmayan bir takım  oluşlar vardır.Insan bu oluşların sebebi değil,aksine kendi fiillerini dış olaylara göre düzenleyen ve yürüten varlıktır.. O halde bu oluşların bir sebebi vardır.Bunlar için sonsuz sebepler dizisi aramak bizi anlamsız bir sonuca götürür.O halde herşeyin ilk sebebi bulunan ve sebepsiz olarak varolan Allahın Varlığını kabul etmek gerekir.

2.Alemin düzeni : Alem hakkında düşündüğümüz zaman onda ince bir sanaton izlerini buluruz.Kainat sırf varlıkla doludur ve düzenli bir biçimde işlemektedir.Bundan kendi zatıyle var olan bir Mubdinin bulunduğunu anlarız Sonuç olarak kainatın murid,kadir ve herseyin üstünden olan Allahtan geldiğini kabul etmek gerekir .Kainatın düzenine dayanarak Allahın varlıpını ispatlama düşüncesi Eşari ve onun izinden giden kelamcılarda bulunmaktadir..

3.Hareket delili : Hareket için zaman itibariyle sonsuza kadar başlangıç bulmak güçtür.Aynı şeyi hareketi meydana getiren muharrikler içinde söyleyebiliriz.Fakat gercek olan şudurki hareket var olduğuna göre her hareketin muharrikide vardır.Sonsuz  hareketler ve muharrikler disiz bizi muhale götüreceğinden,bir ilk Muharrikin varlığını kabul etmek gerekir.Bu ilk muharrik ise hareket etmez ve fakat hareket verir.Farabinin Muharrik diye analattığı varlıda yüce Allatna baska birsey değildir..


4.Mümkin ve vacib 
a) Mümkin : Zatına nisbetle varlığı zorunlu olmayan şey mümkündür.Mümkün olanun yokluğunu farzetsek,böylece muhale varmış olamayız.Çünkün mümkünün var olması için bir sebebe ihtiyaç vardr.O halde mümkün var olduğu zaman zatı dışında vr sebeple var olmuştur.Buna göre var olan şeyler,bir sebeple meydana gelmişlerdir.Mümkün şeylerin bir sebepe muhtaç olarak sonsuza kadar uzanması imkansızdır. Sonsuz sebep ve müsebbip dizgisi bulunamaz.Sonuç olarak mümkün olanların ilk sebebi olan Vacip bir varlığın mevcudiyetini kabul etmek gerekir.

b) Vacip: Zatına nisbetle vücudu zorunlu olan varlık vaciptir.Vacibin yokluğu düşünülemez.Onun varlığı içinde sebep yoktur.Mevcudiyeti başkasına bağlı değildir.Esyanın var olma sebebi odur.Vacıbul Vucud yani Allah,her türlü noksandan münezzehtir,tamdır,ilk varlıkları,Onun madde,suret,fill ve maksada ihtiyacı yoktur.

Farabi Allahın varlığının ispatından Aristodan faydalanmıştır.Mesela hareket delilini buna örenek olarak gösterebiliriz.Ancak Farabi,hiç bir suretle Yunan filozofonun kopyacısı olmamıştır.Aristo ilk Muharrikini alemin merkezinde  ve maddeye suretini veren itici güç olarak göstermeğe çalışmıştır.Farabiye göre ise alemin ve dolayısıyla  maddenin var olma zorunluluğu  Allahtan gelmiştir..Aristonun Muharriki maddeye  mekanik olarak etki yapar.Farabinin Allahı ise alemi bilerek ihdas etmiştir.Aristoya göre ilk hareket ettirici güç yani Muharrik külli akıldır.Farabiye göre is külli akıl Allahtan sudur eden ilk varlıktır.Aristo,ilk Muharrik'le Kainat arasında aracılar kabul etmez.Farabi ise kainat Allahtan sudur ederken aklıevvelden ay altı alemine kadar aracı varlıkların bir mertebeler dizisi izlediğini ileri sürer.

Farabinin Allaha isnat ettiği sıfatlada İslam felsefesinin özelliğini taşır:Allahın faslı,cinsi,haddi yoktur.Onun sonradan olması,temeli,ortağı,karşıtı düşünülemez.Allah mevzu,araz ve dokunan bir şey değildir.O Zahirdir.Herşeyin ilk kez başladığıvarlıktır.Herşey onundurçOnda çokluk bulunmaz.O zatıyla herşeye nail olur.O herşeyi zatiyle bilir.Zatıyla herşeyi bilerek herşeyle beraber olur.Onun zatı bölünemez.Cüzlere ayrılamaz.O müsebbep değil,her davanın ilk nedenidir.O kendi birliğinde bütündür.Yanlzı zahir değil,aynı zamanda batındır.Hem açıktır hemde gizlidir.Kendi ilmini kendi zatıyla bilir.Tamdır,sonsuzdur ve hiç bir şeyle sınırlanmış değildir.Alemdeki çokluk,onun zatından herşeyin sudur etmesinden sonradır.Fakat Onun zatından değişiklik olmaz,Onun için miktar ve çokluk düşünülemez.Kainattaki çokluk itibaridir..

Onun Fiileri için neden düşünülemez.Herhangi bir şeyi mecbur olarak yapmaz.Allah basittir.Halden Hale değişmez .Öncesizdir.Sonu yoktur.Sırf hayırdır.Sırf güzelliktir.İlk mahbub ve ilk masuktur.Akildir.Halimdir,diridir,güç sahibidir ( kadirdir ),dilediğini yapar ( muriddir )

Allah vardır.Yokluğu kabul edilemez.O ne bilkuvvene de başka bir biçinde var olmuştur.Öncesiz ve sonsuz olmak için başkasına ihtiyacı yoktur.Onun varlığı hakkında onunla oldu,ondan oldu veya onun için oldu diye bir sebep düşünülemez..

Büyüklükte tamdır.Bu onun dışında onun gibi başka bir büyüklüğün bulunmadığı anlamındadır.Güzellikte tamdır .Bu onun güzelliğine ,onun dışında hiç bir varlığın erişemeyecegi manasındadır.

Hasılı Allah,ilk sebeptir,Yani sebeplerin sebebidir.Hiç bir şey onun gücü dışında kalamaz

Görülüyorkı Farabi,Islamin Allahından felseficelin diliyle söz etmiştir.Başka bir deyimle Allahı tavsif etemektede Kuranla felsefeyi uzlastirmaya çalışsmıştır.

3- Alemin var oluşu 

Alem,Allahtan sudur etmiştir.Bu sudur insanların maksatlarına benzeyen bir amaçla olmamıştır.Eşyalar Allahın ilim ve rızasına muhalif olarakda meydana gelmemiştir.Aksine hersey Allahın kendi zatını bilmesiyle hayır sahibi ve en büyük nizam vericidir.

Allahın ilmi bildiği şeyin var olmasının sebebidir.Fakat,onun herseyi bilmesi,zamana bağlı bir şey değildir.Bu demektirki o eşyaya sonsuz varlığını verendir.Onların yok olmasını önleyendir.Allah eşyaya yok olmalarından sonra soyut bir varlık vermiştir diye düşünülemez .Çünkü o ibda olunmus bulunan ilk varlığın sebebidir.

Farabi,Ibdanin anlamınıda şöyle açıklıyor: Varlığı kendi zatı için olmayan şeyin varlığını devam ettirmek,İbda demektir.Bu devam ettiriş,Mubdinin zatından başka sebeplere bağlı değildir.Allahın bir şeyi ibda etmesinden başka bir aracının etken bir rolü yoktur. Eşyaların birbirlerinin sebebi olarak meydana gelişi,Allahın aracılığına bağlıdır.Başka bir deyimle her şeyin nisbet edileceği ilk gerçek sebep Yüce Allahtır.

Farabiye göre Allahtan ilk önce akıl ( Al-Aklu'l Evvel ) sudur eder.Bunu ilk ibda edilmiş varlık olarak kabul etmek gerekir.İbna olunan bu varlıkta,kendi zatıyla mümkün olduğu için,arizi bir çokluk meydana gelir.Fakat bu varlık yani Aklıevvel,kendi zatını ve Yüce Allahı bildiği için de Allahda Vacibul vucuddur. Aklıevvelden Vacibulvucud olduğu ve kendi zatını bildiği için ikinci akıl meydana gelir.Bundada arizi olarak bir çokluk hasıl olur.Akşıevvelden birde en yüksek felek cıkar.Buna madde ve suretiyle birlikte nefs de denir.Ancak bu Nefs feleki bir nefstir

İkinci akıldan üçüncü akıl ve ikince felek meydana gelir.Bu felek sabit yıldızlar felegidir.

Ucunu akıldan dorduncu akıl  ve Zühal küresi hasıl olur..Dürdüncü akıldan ,beşinci akıl ve Müşteri küresi,beşinci akıldan,altıncı akıl ve Merih küresi,altıncı akıldan yedinci akıl ve Güneş Küresi yedinci akıldan sekizinciakıl ve Zühre küresi,sekizinci akıldan dokuzuncu akıl ve Utarit küresi,dokuzuncu akıldanda onuncu akıl ile Ay küresi meydana gelir.Buda semavi cisimlerin sonuncusudur.Akılların sonuncusu olu onuncu sırada yeralan akıla al Aklul-Fa al denir

Arza ait cisimler ise bu Fa al Akıldan çıkar.Ancak bu feleklerin aracılığı ile olur.Feleklerin aracılığı ile fa al akıldan bütün cisimlerde müşterek bulunan heyulani akıl hasıl olur.Feleklerin dönüşleri sonucunda heyulada çeşitli istidatlar türer.Sonra Aklı ı Faal dan bu istidatlara uygun suretler feyezan eder.Böylecede dört unsur teşekkül eder.Bilindiği gibi bu unsurlar su,hava,toprak ve ateşten ibarettir.Unsurlarda birbirleriyle karışarak çeşitli terkipleri ve imtizacları doğururlar.Ne zaman bir imtizaç yani uyuşum olursa,bu uyuşmada birde istidad meydana gelir.Bu imtizac yahut uyusum sonucunda meydana gelen istidadda Aklı Faalden akan bir suret de hasıl olur.Böylecede madenler,nebatlar,hayvanlar ve insanlar meydana gelirler..

Varoluşta birinci mertebe ilk sebebe sonuncu mertebe de maddeye aittir.Akılllar ve felekler aleminde  sudur,mertebede üstün olandan aşağıua doğrudur.Arz aleminde ise bu oluş ve akış aşağıda olandan yukarıya doğrudur.Arz aleminde ise bu oluş ve akış,aşağıda olandan yukarıya dogrudur.Başka bir deyimle Heyuladan insana doğrudur..İstidad ve itidal hasıl olduğu zaman,Faal akıldan beşeri nefs akar.Bilindiği üzere bu akıl,suretleri verendir.Ne zaman ana rahminde ilk tohum hazır olursa,o zaman ona nefs ,Faal Akıldan akar,Ruhun bedenden önce bulunması caiz değildir.Bunda Farabi Eflatuna muhalefer etmiştir.

Farabi,tensuhcuları reddederek ruhların bir bedenden diğer bedene geçemeyeceğini de söylemiştir.Bedene ruh  feyezan ettikten sonra insanda nebati,hayvani ve insani kuvvetler meydana gelir.Bu bir ruhun kuvvetleri demektir.

Nebati kuvvetler,gıda verme,yetiştirme ve doğurma  görevlerini yapar.Hayvani kuvvetler hareket ve idrak görevlerini ifa ederler.Hareket kuvvetide şehvet ve gazaptan ibarettir.Idrak kuvveti is
1- Zahiri duyular,görme,işitme,dokunma,koklama ve tatmadan ibarettir

2- Batini duyular ,müşterek,his,mütehayyileryi,vehmi ve hatırlama yı içine alır.

Insani kuvvetlere gelince : Bunlar ikiye ayrılır.

1- Ameli akıl: Bu güzel ile çirkini ,faydalı ile zararlıyı ,doğru ile yanlışı ve bu gibi hususlaru ayırmaya yarar.
2- Nazari akıl : Bunlarda heyulani,bilmelek ve mustafad akıl diye 3 esasta toplanır 

Farabi Aristo felsefesi ile islam felsefesini uzlaştirmağa çalışmıştır.Alemin var oluşunda bir yandan öncesiz çokluğu redetmiş  ve herşeyi tek bir Allaha bağlamıştır.Herşeyin ill sebebinin Allah olduğunu kabul etmiştir.Diğer yadan Aristo felsefesinin hayranı olarak alemin zamansız olaral var olduğunu ileri sürmüştür.Başka bir deyimle zamana bağlı olmaksızın Allahın öncesiz ilmiyle alemin var olduğunu söylemiştir.Böylecede Allahın ilmi ,Allahın zatiyle kadim olduğu için alemin de kadim olduğunu ima etmiştir.Kidem fikrini ima ederek Aristo felsefesinin etkisinde kalmıştır.Ama böyle yapmakla da hem islam kelamcılarının görüşlerine uymayan ve hemde Aristo düşüncesinin  kopyası olmayan bir varlık anlayısının temsilcisi olmuştur.Fakat onun bu sisteminde islamın ve Yeni eflatunculuğun etkileri pek çoktur.O ekletik bir sistem kurmuştur.Bu konuda büyük islam düşünürlerinden  Gazzali ( ölm 1111 ) Farabiyi acı acı eleştirmiştir .Hatta Gazali Farabiyi tekfir etmiştir.

Bize göre Farabi varlık sorununu incelerken bir çeşit tasavufi görüş ile Allahın ve alemin gerçekte birlik olduğunu ifadete çalışıyor..Alemin sudur yoluyla Allahtan çıktığını ve herşeyin ondan tezahür ettiğini ispatlamak istiyor.onun bu konuda az önce belirttiğimiz gibi yenieflatunculuktan   ve özellikle Plotinosun görüşlerinden çok faydalandığı inkar kabul etmez bir gerçektir.Esasen sudur nazariyesi tamamen yenieflatuncu  felsefeye ait br görüştür..

Şu kadarki Farabinin İsmailiye mezhebinin etkisiyle bu görüşü benimsediğine dair fikirler yanlıştır.Felsefeye derin bir Vukufu olan farabinin Yenieflatuncu görüşleri,Halife Memun zamanından beri Arapçaya tercüme edilen eserlerden öğrenmiş olduğu açıktır.Akılcı Farabinin sudur nazariyesini tamamen aklın ve mantığın düşmanı olan Ismailiyeden öğrendiği iddiasını kabule imkan yoktur.Ismaillerin başka bir deyimle batinilerin yenieflatunculuğu ögrendikleri eserler,hiç süphesiz Farabiyede kapalı ve gizli değildir.Gerek Batinilerin ve gerekse Farabinin sudur nazariyesinde benzer görüşleri açıklamaları bu sebeple olmuştur.

Farabinin alemin yaradılışı hakkında görüşleri Kurana,Aristoya ve yenieflatuncy felsefeye dayanmaktadır.Farabi,çeşitli felsefi düşünceleriyle islamda yeni bir felsefenin başka bir deyimle Meşşailiğin sistemleştiricisi olmuştur.Bize kalırsa,Allahı,Hz Peygamberi ve vahyi kabul ettiği için Farabiyi takdir etmek gerekir.Alemin var oluşu hakkındaki onun kıdemie kadar varan imaları ise eleştirmeye değer.Onu bu yoldaki ifadeleri dinle felsefeyi uzlaştırma çabasında doğmuş olsa gerekir.Eğr Farabi bu uzlaştırmayı yaparken gerçekten Kurana muhalefet etmeyi düşündü ise, ozaman Gazzaliye hak vermek gerekir.Eğer Farabi,sudur nazariyesinde sözünü ettiği ibdadan bir çeşt tasavvufi görüşle herşeyin Allahın tezahüründen sözünü ettiği ibdadan bir çeşit tasavvufi görüşle herşeyin Allahın tezahüründen  ve dilemesinden ibaret bulunduğunu,Kuranda geçen Halk fiilerini manada anladığını ima ediyorda, o zaman onu tekfir etmekte acele etmeye lüzüm yoktur.Farabinin kıdem sözünğ kullanmayışı,ibdayı aşağı yukarı ihdas anlamında kullanması,Hz Peygamberi,vahyi,hayır ve şerrin Allahdan olduğunu kabul etmesi onu İslamiyete  muhalefet etmek niyetinde olmadığına delil gösterilebilir.

O,Uyun al mesail de tasdikten bahsederken ' alem birleşik olduğu takdirde muhdestir,çünkü her birleşik olan muhdestir.Sonrada alemin muhdes olduğunu biliriz demek istemiştir 

Farabi alemin var oluşunu açıklarken,mürekkep cisimleri teşekkülünden de söz etmiştir.Böylecede birleşik cisimlerin muhdes olduklarını kabul etmiş oluyor.Buda gösteriyorki,Farabi ibda'dan ihdas anlamında söz etmiş olabilir.Farabinin  alemdeki bahsettiği genel birlik tasavvufidir ve mecazidir.

Geriye alemin kıdeminin,Allahın ilmi sorununua dayatılması kalıyor.Yani Farabi,alemin zamansız olarak ibda edildiğini ileri sürmüştür.Onun alemin kıdemini iması bu görüşünde istintaç edilir.Fakat alemin zaman bakımıdan öncesiz oluşu,Farabi açısından Allahın zatında ve ilminde değişiklik bulunmayacağı düşüncesine bağlı bir tevlin sonucu olabilir.Bununla birlikte Farabinin varlık anlayışında Islam kelamcıları açısında buhran vardır.Burada Hz Muhammed in ' Yapılan işler niyete göredir ' hadisi akla geliyor.Farabinin çeşitli kitaplarında ise iyi niyete sahip olduğunu gösteren deliller çoktur.

4-Peygamberlik görüşü 
Farabinin sisteminden Peygamberlik felsefesi de önemli bir yer tutar.O,bu konuda da Peygamber le  filozofu uzlaştırmaya ve birleştirmeye çalışmıştır.Birincisinin muhayyilede ve ilahi kaynakla ilgi kurmakta üstün,ikincisinin ise tetkikte üstün olduğunu kendisine göre anlatmiştir.

Ona göre Peygamberlik halk alemine uygun düşecek kudsi bir kuvvetle yaratılıştan ihtisaslaşmaktır.Peygamberler yaratılıştan  ve adetlerden olan şeyleri değiştirecek mucizelerle gelmelidirler.Onların manevi aynaları,Levhi Mahfuzda yok olması düşünülmeyecek yazılaru aksettirmekten pas tutmaz.Tanrı elçileri olan meleklerde peygambere Allahtan tebkşgat getirirler.

Ona göre faziletli bir şehirn veya ülkenin idarecisi başka bir deyimle önderi,ya peygamber,ya filozof veya özel erdemlere sahip bir kimse olmalıdır.

Bir şehirde herkes önderlik yapacak durumda değildir.önderlike yapacak kşmsenin herşeyden önce yaratılıştan bu işe kabiliyetli olması gerelir.ikinci olarakda önder,meleke,görünüş ve irade itibariyle hazırlıklı olmalıdır.Başka bir deyişle önder bilfill akıl ve makıl olma derecesine yükselmelidir.Bu şüphesiz üstün insanalara özgü bir şeydir.Böyle bir insanın nefsi Aklı faal ile bağlantı kurar.Buda ilkin munfail aklın ve müstefad aklın onda meydan gelişiyle olur.Müstefad akıl sayesinden Faal akıl ile bağlantı hasıl olur..

Faziletli şehrin önderi olan insan,bilgileri doğrudan doğrua faal akıldan laır.Bu bilgiler,bir çeşit, vahiy yoluyla hasıl olur.Buda uykuda veya uyanıkken mümkündür.Aklı faal,sadece aracıdan ibarettir.Çünkü Aklı Faal,Allahdan akıp giden bir şeydir.Başka bir deyimle,Allah bilgileri Aklıfaal aracılığı ile önder insana vahyeder.Aklifaal Allahdan aldıklarını müstefad akıl aracılığı ile münfail akla akıtır.Bu bilgiler önder olan insanın mutehayyilesine geçer.Böyle birinsanın munfail aklına bilgilerim akmasıyla o insan hakim,filozof veya erdemli önder olur.Bu bilgiler kimin mütehayyile kudretine akarsa ,bu insanda Peygamber olur.Gelecekten haber verir.bu dereceye yükselen insan,mutluluğun ve insanı derecelerin en yüksek noktasına ulaşmış demektir.Böylece Farabi,Peygamber,filozof veya bir devleti idare eden önder arasında felsefi yönden  bağlantı kurmaya çalışmıştır.Esasen Tahsilas Saaade adlı eserinde filozof başkan,kral,kanun koyucusu ve önderin aynı anlamda olduğunu ima etmiştir.

Farabi Peygamberlik felsefei üzerinde esaslı surette eğilen ilk islam filozofudur.Onun fazileti bir şehirn önderinde bulunmasu gerekne  özellikler hakkındaki görüşleri oldukça dikkat çekicidir.Bu özelliklerin bazıları yaradılıştan olur.Bazılarıda sonrada kazanılır.Önderin yaradılıştan olan özellikleri cismani,akli,ifade ve belagatla ilgili,ilmi ve ahlaki olmak üzere beşe ayrılır.Şimdi bir önderde bulunması gereken özellikler aşağıdadır

1-Cismani özellikler : önderin vucudu sağlam,organlarıda tam olmalıdır
2- Akli Özellikleri : Önderin anlayısı çok,hafizasi kuvvetli ve zekasi keskin olmalıdır
3- Kudret ve belagatla ilgili özellikler : herşeyi açık bu surette ifade etmek 
4-ilim ve araştırmayi sevmek 
5-Ahlaki özellikler: Yemede,içmede ve cinsi arzularda ölçülü olmak.Dostluğu sevmek,yalandan sakınmak ,Ululuğu benimsemek,utandırıcı şeylerden sakınmak.Dünyalık paraya ve menfaata düşkün olmamak.Adaleti sevmek,zulümden kaçınmak.Ölçülü mizaçta olmak,lüzümsuz kızmamak.Büyük bir azim sahibi olmak .Gerekli şeyleri yapmakta korkak değil,cesaretli olmak 

Farabiye göre bu özelliklerin hepsi pek az kimsede bulunur

Önderin sonradan kazanacağı  özellikler ise şunlardır

1- Hakim olmak.Bu demekterki,önderin ruhi özellikleri tam olmalıdır.Faal Akıl ve bağlantı kurmayı başarmalıdır.
2 -Önder : kendinen önce gelenlerin koydukları kanun ve usulleri bilmelidir.Bu hususları kafasında iyi tutmalıdır..Şehirleri idared eden eski insanların yaptıklarından faydalanmalıdır.
3-Eskilerin deney ve kanunlarından yeni hükümler çıkarnak.Başka bir deyimle kıyas yapmak
4- Günlük sorunlar hakkında eski şehirlerin usul,örf ve adetlerinden faydalanmak.Bunu yaparken şehirn menfaatini gözetmek ve isabetli hükümlere varmak
5- Eskilerin izinden yürüyerek çıkardığı hüküm ve koyduğu usulleri halka öğretmek
6-Savaşa dayanıklı olmak ve savaş kurallarını iyi bilmek 

Farabi Peygamber ,filozof ve siyasi önderin aynı özelliklerle mucehhez olmasını anlatmakla beraber,mucize sorununda Peygamberlerin özel yetilerinide kabul etmektedir.Farabi hiç bir zaman Hz Muhammedin hak peygamber olduğunu inkar etmemiştir.O peygamberlik felsefesini bir yandan dinden,diğer yandan da Eflatunun Cumhuriyetin de faydalanarak  kaleme almıştır.Böylece bu konudada dinle felsefeyi uzlaştirmaya çalışmıştır.Ona göre Peygamber,en yüksek saadete ulaşan insandır.Filozofda akıl ve tetkikle bunu başaran araştırıcıdır.Peeygamber nasıl en iyi,en doğru ve en güzeli kendi sistemine göre anlatırsa,filozofda aklı ve ahlakı sayesinde bunu başarmak ve yaymak için çalışır..

Farabiye göre felsefe güzeli ve mutluluğu tahsil etmek ilmidir.

5 - Ruh,Melekler ve Ahiret sorunu 

Insan iki cevherden ibarettir 
1- Insanın şekli tarafı yani bedeni,Beden hareket eder,duru,yer tutar ve bölünebilir
2- Diğer cevherin şekli yoktur.Buda ruhtur.Onu ancak düşünce kavrar.Insanın şekli tarafı halk alemindedir.Ruhi tarafı ise emr alemindedir.Çünkü ruh emr alemindedir.Beden ise halk aleminde bulunur.

Insanın açık görünen tarafı bedenidir.Gizli tarafı ie ruhudur.

Ruhda ikiye ayrulır 

1- Amel ile ilgili olan ruh
2- İdrajle görevli olan ruh 

Bunlarıdna ayrıca dereceleri vardır 

Insanın ruhu yani nazari aklı,ilahi feyzden nasibini alır.Insan ahlaken olgunlaşarak Allaha yükselebilir.Bilgiler bir aynaya akseder gibi ilahi kaynaktan ruha çoşar gelir.Böylecede insan en yüksek manevi zevke ulaşabilir.Tabii bu hal normal bir ruha nasip olmaz.En yüksek mutluluga ancak kudis ruh taşır 

Insan tasavvufi bir arınma ile ulvi aleme yükselirse herşeyin Allahın zatında birlik olduğunu ve halk alemindeki çokluluğun arizi bulunduğunu anlar.

Meleklere gelince.Bunlar ilmi suretlerdir.Onların cevherleri ibda edilmiştir.Bunların suretleriyoktur.Bunlar İbdai bilgilerdir.Fakat ibda edilmelerinden sonra kendi zatlaryla kaim olurlarçEn yüksek emri düşünürler.Kudsi ruh onlara uyanıklıkda hitao edebilir.Nevebi ruh ise uykuda onlarla muaşeret eder.

Melkelerin zatları vardır.Biz onlara,insanalara nisbetle zat isnat edebiliriz.Fakat gerçek zatları emr alemine aittir.Onlarla beseri güçler arasında ancak insanın kudsi rugu mulaki olabilir.Bu mülakattan sonra  insanın açık ve gizli duyguları yükselir.Insan,kabiliyet ve temizliğine göre meleği görebilir.Fakat meleği bir gerçek şekil halinde ve zatıyla değil,manevi olarak kavrar.Onu sesini işitşr 

Vahiy almaya müsait kimse melekle bağlantı kurar.Manen vahiyleri ondan alır.Melek mecazi bir surette tezahür edebilir.

Görülüyorki,Farabinin ruh ve melek anlayısı birtakım tefsir ve tevillerden ibarettir.Bu husuta her eserinde sistemli olarak aynı açıklamayı yapmadığı görülmektedir.Bu konuda da bir yandan felsefey meyli,diğer yandan dindede vazgeçmeyişi açık oarak anlaşılmaktadır.Daha doğrusu  o ruh ve melekleri hem dini ve he felsefi olarak açıklamaya çalışmıştır

Mead Sorunu :

Beden öldükten sonra ruhlar için mutluluk ve işkence vardır.Bu tabii nefslere göre değişir.Insanın ameline göre Ahirette ruhu mükafatlandirilır veya cezalandırılır
Allah inayet sahibidir.Herşeyi ihata eder.Onun herkesle ilgisi vardır.Hesey onun hüküm ve takdiriyle olur.Hayır ve Şer ondandır ..

Farabi Allahın varlığını sistemli bir surette açıklamayı başarmıştır.Bu husuta akıldan yeteri kadara faydalanmıştur..

Alemin var oluşunda din ile felsefeyi uzlaştırmak için çaba harcamıştur.bu hususta Aristı ve Plotinusun görüşlerinden çok faydalanmıştır.Bize göre o ibda fiilini ihdas anlamında kullanmıştır.Alemin zamansız var olduğu görüşünü Allahın ilmine bağlamıştır.Allahın ilmi öncesiz olduğu ve değişmediği için alemin de öncesiz bir surette var olduğunu ima etmiştir.Bundan islam kelamcıları açısından başarısız olduğu söylenri.Fakat onun bu konuda Kuranı inkar etmek niyetinde olmadığı kanısındayız.Gazzalinin bu yüzden acı eleştirmesine uğrayan farabi,Allahın ilim sıfatı ile onun hür iradesini uzlatırmamıştır.Bu uzlaştırmayı yapsa idi,tekfir edilmezidi

Peygamberlik felsefesinde Eflatıunun Cumhuriyetinin izlerini buluyoruz.Bununlar birlite vahiy sahibi peygamberlerin varlığını kabul etmiştir.Peygamberlerin yalnız Ahireti değil
dünyayıda düzenleyici seçkin kimseler olduklarını ifade etmiştir.Filozofunda tetik ve akıl ile peygamver gibi davranması gerektiğni kendisine göre anlatmıştır.O peygamberi filozofu ve erdemli siyasi önderi en yüksek mutlulugu gerçekleştirecek kişiler olarak göstermiştir 

Ruhların bir bedenden diğerine geçemiyeceğini söyleyerek tenasuha karşı koymuştur.Ruhun bedenden sonra olduğunu söyleyerek Eflatuna muhalefet etmiştir.Gazzalinin,al munkiz min ad dalal ve Tahfut al Felasifede anlattığına göre,Farabi ahirette sevapların ve cezaların bedenlere değil,ruhlara uygulanacağını söylemiştir.Buda onun din felsefesinde bir buhran olarak gösterir..Fakat onun Ahiret hayatına ,kaza ve kadere,hayır ve şerrin Allahın takdiriyle olduğuna,meleklere ve vahye inandığunı gösteren ifadeleride vardır.Onun İslamiyete karşı olduğu kanısında değiliz.Onun yapmak istediği şey topluöa ışık tutmak ,felsefe iledim ızlaştırarak aklı ve maneviyatı değerlendirmek olmuştur.Bunu yaparken her insan gibi onunda yanılmalarını normal karşılamak yerinde olur.Bir insanın küfrüne 99 ihtimal,imanına ise bir ihtimal olsa,o bir ihtimale dayanarak onun mümin saymak islam büyüklerince de kabul edilmiştir.İman esaslarını hepsine inanan Farabiye tekfirde acele etmemek uygun olur

Esasen Gazzali da bir kimseyi hemen tekfir etmenin karşısında olmuştur.Gazzali,Allahı Peygameberi ve Ahireti Kuranda olduğu gibi kabul eden kimsenin diğer konulardaki tevilini mazur göstermek için deliller vermiştir.

Gazzalinin Tehafut al Felasife de Farabi ve Ibn Sina ya karşı oluşu,Ehl i sünnet inancını savunmak ihtiyacından gelmiştir.

Gazzali görüşlerini insanların kültür dereceisne göre açıklamıştır.Bir çok eserleride Gazzalide felsefş sorunlara dalmıştır.Şüphesizli Gazzali daha çok din bilgini ve mutasavvıftır.Farabi ise daha çok hakim ve fillozoftur.Farabi Islam felsefesi tarihinde özel bir yeri vardır 



Kaynak :Türk İslam düşüncesi hakkında araştırmalar-Prof Dr İbrahim Agah Cubukcu