Uzun zamandır sosyal medyada ve bazı gazetelerde Doğu
Türkistan'da veya Sincan da yapılan soy kırımı okuyorsunuz. Hükümetin bile
sessiz kaldığı bu olayı sizlere anlatmak istedim.
Çin son aylarda Covid 19 dan çok
Uygur Halkına yaptığı zulümle gündem deki yerini koruyor. Çin Uygur'ları hapis
ettiği ve çalıştırma kampları, kitlesel kısırlaştırma iddiaları da dahil olmak
üzere pek çok konu hakkında küresel çapta eleştirilmektedir.
Büyük Britanya Başbakanı Boris Johnson hükümeti Pekin’i
Uygur'lara karşı ‘ korkunç ‘ insan hakları ihlalleri işlemekle suçlarken,
Donald Trump yönetimi de iddia edilen baskılarla ilişkisi olan Çinli
yetkililere yaptırım uyguluyor.
Peki Doğu Türkistan’ı ve Uygur halkını , yaşanan olaylar hakkında
ne biliyoruz. Bu konuyu inceleyelim.
Uygur'lar Çin halk Cumhuriyetinin kuzeybatısındaki Sincan
bölgesinde yaşayan hem dil hem de ırk olarak akrabamız olan bir halktır.
Yaşadıkları bölgeden nerede ise 7 yüzyıldan beri yaşamaktadırlar. Bölgeden toplam
nüfusun neredeyse yarısını oluşturan Uygur halkının nüfusu 11 milyon
civarındadır.
Uygur Türk'leri Çinli Han ve Tang hanedanlarının bölgeye
hâkim olmasından çok önce burada yaşadığını söyleyen Uygur'lar, resmi olarak ‘
Özerk bölge ‘ sayılan Sincan’ı Çin halk Cumhuriyetinin bir parçası olarak kabul
etmektedir.
Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığı ortadan kaldırılması
Komitesinin hazırladığı rapora göre, Sincan’da Uygur toplumundan yaklaşık bir
milyon kişinin ‘ yeniden eğitim ‘ diye adlandırılan gözaltı merkezlerinde zor
tutulduğunun kanıtlarına sahip olduklarını belirtiyor.
Pekin ise bu kampların insanlara yeni beceriler
kazandırmanın yanı sıra İslam dini düşüncelerinin getirdiği aşırı fikirlerin
yok edilmesine de yardım eden ‘ mesleki eğitim merkezleri ‘ olduğunu öne
sürerek kötü muamele ve soykırım iddialarını ret etmektedir.
Fakat Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarında belirtildiği
gibi , bölge genelinde Uygur Müslümanlarının keyfi biçimde gözaltına
alınmasının yaygın olduğunu kanıtlıyor.Sürgündeki Uygur'ların oluşturduğu Dünya
Uygur Kongresi (WUC) de göz altına alınan kişilerin herhangi bir somut suçlama
yöneltilmeden bu merkezlerde zorla tutulduğunu ve Çin Komünist Partisi
sloganları ile beyin yıkama , kimlikleri
unutturmaya çalışıldığını ileri sürdü.
Çin halk cumhuriyeti özgür bir ülke olmadığında özgür
basından söz konusu değildir. Birleşik Krallığın Çin büyükelçisi , kısa süre
önce gözleri bağlı erkeklerin diz çökmüş halde Sincan’daki trenlere
bindirilmeyi beklediklerini gösteren çekimlerin sahte olabileceğini söylemişti.
Ancak Avustralya istihbarat birimleri bu çekimleri doğrulamıştır.
Çin hükümetinin özellikle Müslüman nüfusu kontrol edebilmek
amacıyla yürüttüğü geniş çaplı organizasyonun en acımasız parçası olarak
Uygur'lar arasındaki doğum oranlarını büyük ölçüde azaltmak için acımasız
önlemler aldığının kanıtları meydandadır. İnsanlar zorla kısırlaştırılmaktadır.
Hatta, Çocukların ailelerden koparılarak bakım evlerinde
zorunlu asimilasyona tutulduğu, Uygur'ların
köle olarak satıldıkları konusunda pek çok tespit vardır. Kocası kamplarda
hapis olan kadınların , Çinli erkeklerle beraber olması içinde zorlamalar
olduğu haberleri gelmektedir.
ABD, Çin halk Cumhuriyetinin Sincan bölgesinde Uygur'lara
yapılan zulümle bağlantılı olarak Çinli yetkililer, şirketler ve kurumlara
yaptırımlar uygulamaktadır. ABD Ticaret Bakanlığı 20 Temmuz’da 11 Çinli şirketi
kara listeye almıştır. Tik tok adlı uygulamanın kapatılması bile bu
yaptırımların bir parçasıdır.
Ingiltere dış işleri bakanı Dominic Raab geçen hafta
yaptığı açıklamada, Çinli yetkileri insan haklarını ihlal etmekle ve soykırım
yapmakla suçlamıştır. İngiltere ve Avrupa hiçbir yaptırım kararı daha
almamıştır.
Fransa da bu etnik temizliği kınadı. Fransa yaptığı
açıklamada bağımsız gözlemcilerin Sincan’daki şartları incelenmesine izin
verilmesi çağrısında bulundu.Tabii bu sözler Çin’in umurunda değil.
Çin’in tepki göstermesini istiyorsanız veya bu soy kırımı
durdurmasını istiyorsanız Çin ile ticaret yapılamamalıdır. Çünkü Çin ticaret
yapamadığı an, ekonomisi büyük sıkıntıya girer. Çin den ithalat yapan herkes ve
her sektörde dolaylı olarak u soykırıma maddi destek sağladığını unutmamalıdır.
200’e yakın insan hakları grubu, Adidas’tan Amazon’a
çeşitli markaları Sincan bölgesinden pamuk ve giysi tedarikine son vermeye ve
Çin’de zorla çalıştırılan Uygur'ları , çalıştıran tedarikçilerle ilişkilerini
kesmeye çağırdı.
Farklı kuruluşlardan oluşan bir koalisyonun kaleme aldığı
ortak bildiride moda markalarının çoğu Sincan’daki fabrikalardan üretim yapmıyor
veya ticaret yapmıyor olsa da bu şirketlerin tedarik zincirlerini çoğunun,
Uygur'lar tarafından toplanıp Çin genelinde ihraç edilen ve tedarikçiler
tarafından kullanılan pamuk ile de bu soykırıma ortak olabilecekleri
belirtilmiştir.
Çin’in pamuk üretiminin %85i Sincan
bölgesinde üretiliyor.Merkezi Birleşik devletlerde bulunan İşçi hakları
Konsorsiyumu’nun (WRC) Direktörü ‘ Markalar ve perakendeciler, bölgede muazzam
boyutta bir sorun olduğuna ve tedarik zincirlerinin ciddi bir zorla çalıştırma
ile karşı karşıya olduğunu kabul ediyor ‘’ dedi.
Daha evvelki yazılarımda söz ettiğim gibi, Çin karışık
ortamdan yararlanmak için insanlık suçu işliyor. Komşularını tehdit ediyor.
Çinin maddi kaynakları sınırlı , böyle giderse elinde para olmayacak. Çünkü dış
ticaret olmazsa Çin de olmaz.
Uygur'lara ve Doğu Türkistan'a sahip çıkınız. O insanlar
bizim kardeşimiz ve o topraklar atalarımızın toprağıdır.
No comments:
Post a Comment