Osmanlı imparatorluğu devrinde padişahların şahsen mutlaka katıldıkları bazı törenler vardı.Tabii bunların başında tahta çıkma gelirdi. ' Muayede ' denilen bayram tebrikleri ' Selamlık ' diye anılan cuma namazları,mevlut alayları,ramazan aylarının 27.gecelerine rastladığı kabul edilen Kadir geceleri törenleri bunların arasından sayılır.Bu törenler sırasında ise Alkışıbaşının emrindeki resmi alkışçılar hazır bulunur ve yeri geldikçe hükümdara alkış ederlerdi.Bunlar sarayda görevli Divan çavuşları araınsdna seçilen bir gruptu.
Divan çavuşlarının asıl görevi ,sarayda kubbealtı denilen yerde divan,yani hükümet üyelerinin toplantı günlerinde düzeni sağlamak,divanda davası olanları sıraya sokmak,verilen kararlrdan hemen uygulanması gerekenleri uygulamak,törenlerde hazır bulunmak gibi işlerdi.Amirlerine Çavuşbaşı denirdi.
Divan Çavuşbaşları ayrıca yüksek dereceli devlet görevlilerinin idam veya sürgününde görev aldıklaeı gibi ;elçilikle yabancı devletlerede gönderildikleri olurdu.Padişahlar şehirde alayla gezerken ,veya camiye giderkenönde yürüyerek yok açarlar,padişah seferede giderse onlarda giderdi.Brş bölük halinde kurulan ve '' Dergah ı Ali Çavuşları '' diyede anılan Divan çavuşlarının sayısı başta 200 iken zamanın bine kadar yükselmişti.
Osmanlu Devletinde çeşitli nedenlere yapılan pek çok tören vardı.Bu törenlerde sırası geldikçe ,padişahlara gururun ve kibirin ne kadae boş olduğunu ,Allahın katında herkesin eşit olduğunu hatırlatmak ,eski türk geleneklerindendir.Bu ımparatorluğun sonuna kadar devam etmiştir.
O zamanlar alkış,günümüzde olduğu gibi ,el çırparak yapılmazdı.Aslı türkçe olan bu kelime övmek,dua etmek anlamına gelirdi.Alkış yaomak,bellli sözlerden meydana gelmiş bir dua ve övgüyü besteye yakın bir ahenkle,kor halinde ve bağırma dereceside yüksek sesle söylemek demekti.Yukarida saydığımız törenlerin dışında ,padişahların ata binip inmeleri,saraya girip çıkmaları ve özellikle savaşa hareketleri sırasında Divan çavuşları tarafından alkış tertip edilirdi.Örneğin Yavuz Sultan Selim Han ,Şah Ismail ile karşılaşmak için sefere çıktığı sırada,20 Mart 1514 günü atına binerken altın çomaklı Divan Çavuşları kendisine :
'' Hak dergahında sevgili ce eğerinde doluidüşmana galip ve arzuna mail olasın !.... '' diye alkışlamış olduklarını ' Feridun bey Münşeatında ' görüyoruz.
Osmanlu Türklerialkış usulunu Anadolu selçuklularında almışlardır.Ayrıca Abbasi'lerde ilhanlılar'da,Memluklularda,Anadolu beyliklerin'de bu gelenek vardı ve hatta onlardan Bizanslılara geçmiştir.
Osmanlı Padişahşarı,son padişah VI.Mehmet Vahiddeddin dahil, Topkapı sarayı'nın üçüncü kapısı olan ve ' Babüssaade ' diye anılan kapının önünde kurulan tajta oturarak padişah olmuşlardır.Padişahlığı,örneğin sefer nedeniyle,daha evvel ilan edilenler bile,sonra bu tahta oturma törenini yapanlar ve bu arada Yeniçerilerin ve Sipahi,topçu,cebeci gibi öbür ocak mensuplarının bahşiş ve terrakkilerini kabul ettiklerini verdim sözüyle ifade ederlerdi.Bu yüzden :
'' Al-i Osman padişahları tahta oturamazlar,meğer ki asker kılıcı altından geçmeyince ...' denirdi
Nitek,m,46 yıl padişahlıktan sonra katılmış olduğu onüç büyük seferin sonuncusunda ve 6/7 eyl
l 566 tarihinde Sigetvar kalesi kuşatması sırasında vefat eden Kanuni Sultan Süleymanını o sırada yaşayan tek oğlu,genç ve mağrur II.Selim,bu baskıya karşı koymak isteyince başkaldıran yeniçeriler tarafından saraya sokulmamış,sonunda baba evine girebilmek için ister istemez :
'' Bütün bahşiş ve terekkileriniz makbülümdür ,verdim '' demek zorunda kalmıştı...
Hangi törenlerde neler denirdi ?
Sabah namazını Ayasofya camii'nde kılan devlet ricali,' Cülüs ' denilen tahta oturma töreninde bulunmak için başta Sadrazam,Şeyhülislam ve Nakibüleşraf ,Istanbulda bulunuyorsa kırım hanı ,hükümey üyeleri,kubbe vezirleri,kadıaskerler,defterdar,olmak üzere ileri gelen devlet ricali ,yine Istanbul'da ise Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri ile bu görevlerde bir evvel bulunmuş olanlar,Kaptanı derya v.s.Topkapı sarayının birinci ve ikinci kapısından ( Bab-ı hümayun ve Babüsselam ) geçerek üçüncü kapının ( Babüssaade ) önünde kurulmuş olan cülüs tahtının önünde derecelerine göre yerlerini alırlardı.
Yeni padişah,Üçünçü kapıdan geçince Divan çavuşları önce :
- ' Aleyke avnullah ' ( Allahın yardımı seninler olsun ) diye alkış yaparlardı.Padişah tahta doğru yürürken bu sefer:
-' Uğurun açık olsun,ikbalin füzün,Padişahım devletinle çok yaşa !...'' alkışı yapılırdı
Padişah ilk defa tahta oturunca ise
- Maaşallah...Mağrur olam padişahım senden büyük allah var !...şeklinde alkışlanırdı ki bu ; zamanla halk arasında adeta bir atasözü haline gelmişti.
Bundan sonra da tebrikler ,başlardı.Şeyhülislam ce Nakibüleşraf tebrik için tahta yaklaşırkan ...
-'' Hareket i hümayun padişahım devletinle bin yaşa '' alkışlarıyla onlara ayağa kalkması gerektiğni hünkara hatırlatırlar,tebrik sona erince...
- Istirahat -i hümayun padişahım devletinle bin yaşa '' diyerek törenin sona erdiğini haber verirlerdi.Sadrazam tebrik edip yeri öpünce:
- '' Maaşallah..Ömr-i devletinle çok yaşa ! '' diye alkışlanırdı.
Bayram tebrikleride hemen hemen aynı şekilde olurdu.
Padişahlar Cuma selamlığı için at veya arabaya binmek için saray kapısından çıkarken :
- '' Uğurun hayrola,yaşın uzun ola,Allah efendimize ömürler vere,devletinle çok yaşa ! ... '' alkışı yapılırdı
Padişah camiye yaklaştığı sırada selamlım töreni için gelmiş olan devlet ricali atlarından inerler ve Sadrazam hünkara yerden temenna ederken yine :
-'' Maaşallah,ömi devletinde çok yaşa '' diye alkışlanırdı
Padişah gerek binek taşında attan inerken ve gerekse namazdan sonra ata binerken de yine :
-'' Yardımcın Allah ola,ömrün uzun ola,hak teala efendimize ömürler vere,devletinle çok yaşa '' alkışı yapılır ve buna büyük alkış denirdi
Tanzimat'tan sonra :
XIX.yüzyılın ortalarında Divan Çavuşları kaldırıldığı için alkış görevi Muzika i Hümayun denilen sarayın alafranga ve alatrka musiki takımlarından ayrılan altı kişiye verilmiş ve bunlar '' Alkışçı bölüğü '' diye anılmıştır.Amirleri ' Alkışçıbaşı ' olup bu görevde son olarak buluna Tevfik bey,1909 yılında ikinci Meşrutiyetin ilanıyla emekliye ayrılmış ve bu görevde kaldırılmıştır.1927 yılında ölen Tevfik bey,usta bir müziksever olup sesinin pek güzel olması ile ünlüymüş
Dolmabahçe sarayı yapıldıktan sonra muayede törenleri burada yapılmış ve bazı değişikliklere uğramıştr.Buna göre Padişah,büyük muayede salonuna gelerek tahtın önünde ayakta duru,tatun iki tarafındaki saçaklardan sağdakinei Mabeyn Müşiri tutardt.Padişah,hafigçe sağa dönerek ,törenin başlamasını işaret eder,Bala rütbesine kadar olan devlet ricali sırayla saçağı öperlerdi.Sonra padişah hafifçe sola döner ve Mabeyn Müşiri bu sefer soldaki saçağı tutar, bunun üzerine başta sadrazam olmak üzere Nazırlar ( yani bakanlar kurulu üyeleri ) salona girerlerdi.
Sadrazam,her adımda temenna ederek tahta doğru yaklaşır ve her adımda !..
- Yardımcın Allah ola,devletinle bin yaşa..'' diye alkışlanırdı.Aynı alkış nazırlarada yapılırdı.Bundan sonra :
- İstirahatt-i hümayun padişahım ,devrinle çok yaşa ! '' alkışı üzerine padişah tahta oturur,bu sefer büyük rütbeli askerler ve protokola dahil diğer kimseler derecelerine göre saçak öperlerdi,ancak bu sırada alkış yapılmazdı.Bu heyetin salondan çıkışından sonra Şeyhülislam tebrike gelir,padişah kendisini ayakta karşılar ve
- Yardımcın Allah ola,ömr i devletinle çok yaşa diye alkışlanırdı
Şeyhülislam bu sırada etek öper ve kısa bir duadan sonra çekilir,arkasından başta kadıaskerler olamk üzere ulema sınıfı hünkarı aynı şekilde alkışsız olarak tebrik ederlerdi.
Padişah bundan sonra bir saat kadar dinlenir,sonrada protokola dahil daha küçük rütbedeki saray ve Babiali memurlarının tebriklerini kabul eder,ancak bunlarada alkış yapılmazdı.
Tebrikler bitip hünkar hareme dönmek üzere tahttan inerkende Büyük alkış yapılırdı
-
No comments:
Post a Comment