Sunday, May 19, 2019

ISTANBUL BOĞAZININ TEK ADASI

Istanbul boğazının tek adasının hikayesini anlatmak istedim.Hergün gördüğümüz ama dikkatimizi çekmeyen bu adanın ilginç bir hikayesi var.

Fatih Sultan Mehmet'in tezkirecibaşısı  Osman Efendi tarafından yaptırılan çeşmenin  suyu günün birinde durup dururken kuruduğu için.Bu çeşmenin  bulunduğu semt de halk arasında '' Kuruçeşme '' adıyla anılmaya başlamıştı.O gün bugündür semtin adı hep aynıdır.

Ve Kuruçeşme adıyle anılan bu semtin kıyılarından 300 metre kadar uzakta güzeller güzeli  Bogaziçin tek adası.Daha doğrusu  adacığı bulunur.Bugün bu adacık Galatasaray adası olarak anılıyor.

Bogaziçindeki bu tek ada yavrusunun resmi kayıtlardaki eski adı '' Sarkis bey adası '' olarak geçer.Sarkis bey,Kuruçeşme açıklarında denizin ortasında gelişi güzel bir vaziyette çıkan birkaç  kaya parçasını ada haline getiren kişidir.Istanbul'u birbirinden güzel sayısız eserlerle süsleyen bu zat,kendisine de,tüm ustalığını kullanıp işte bu adacoğı yapmıştı.Sonra da bunun üzerine kendi zevkine göre bir ev yapmıştı.Ada nın boğaza bakan tarafında ,iki katlı,beyaz boyalı bir konak yavrusu olmuştu.Bu,ayrıca adanın Marmara'ya bakan tarafına doğru da tek katlı ve yine beyaz boyalı ahşap bir de ek bina da yapmıştı.

Sarkis bey Istanbulda pek çok binaya imza atmış,saray başmimari idi.Beyletbeyi sarayı,Çırağan saray,Yildiz sarayı,Baltalimanı sahil sarayı,Ayazağaı kasrı,kalender kasrı,Kağıthane kasrı,Topkapı sarayındaki mecidiye kasrı,Zincirlikuyu kasrı,Taşkışla Maçka Silahhanesi,Aksaray Valide camii,Kağıthana Çağlayan Camii,Yıldız Camii,Çırağan Camii,bugün Istanbul Üniversitesi merkez binası olarak kullanılan Harbiye nezareti binasi,Kasımpaşadaki  Bahriye Nezareti binası,Hereke köşkü, Sarkis Bey ve mensubu olduğu Balyan ailesinin ölümsüz eserlerindendir.

Sarkis Balyan,bu ada köşkü 1880 yılında Paris'tbe döndükten sonra kendisi için inşa etmişti.Daha doğrusu önce denizi üzerine gelişi güzel kaya parçalarından bir adacık yapmış,üzerine de bu güzel köşkü yapmıştı.Saraylar inşa etmiş bir Saray Başmimari  kendisi için yaptığı bu küçücük köşkte de büyük sanatının tüm ustalığını  ve inceliklerini göstermiş ve burayı adete cennetten bir köşe haline getirmişti.....Bu,görenlerin ortak görüşüdür.

Sarkis Balyan ölümüne kadar  burada yaşamıştı.Burada kurduğu atölyelerde çalışmış ve incelemerde bulunmuştu.Hayatının sonuna kadar burada mutlu bir yaşam sürmüştü.Bu büyük mimar 7 Kasım 1899 günü hakkın rahmetine kavuştu.Onun ölümünden sonra bu köşk de canlılığını tamamen yitirmişti.Uzunca bir süre kapalı ve bakımsız kalmış,sonra da varisler tarafından Şirket i Hayriye Dahili Vapur işletmesine kiralanmıştı.

Sarkis Balyan'ın,bakımsızlıktan harap olmuş bu köşk şirket tarafından yıkılmış ve kömür deposu haline getirilmiştir.Şirket bu adaya satın aldığı kömürleri yığmış ve Şirket i Hayriye'nin Bogaz hattında çalışan vapurları kömür ikmallerini buradan yapmışlardı.

Uzun yıllar kapkara bir kömür deposu olarak kalmıştı.Daha sonra Galatasaru Spor Klubu bu adacığa el atmıştı.Klubun bebekteki  denizcilik lokali  belediye tarafından yıkılınca ,Belediyeden yeni  bir denizcilik lokali istedi.Bunun için bu küçük adayı istediler.Uzun uğraşlardan sonra Ada Galatasaray klubunun olmui ve kapkara görüntüsünden kurtulmuş.Bugünkü halini almıştır. Yaklaşık 130 senelik bu ada boğazın incisidir.


BARBAROS HAYRETTIN PAŞA VE FRANSA SEFERİ




1541 yılıydı,Kanuni Sultan Süleyman,Macaristan seferine çıkmış,Barbaros Hayrettin Paşa da 70 kadırga ile onu denizden desteklemek için,Akdeniz'e yelken açmıştı.Karada ve denizde  Türk kasırgasının estiği o şanlı yıllardı.Adriyatik denizinde ikmal güvenliği sağlanmış,Cezayir deki Türk korsanlarının  katılması ile de bütün Akdeniz deki Hristiyan devletlerinin kıyıları,vurularak,karşılarına çıkacak,düşman bulunamayınca Türk Donanması  Istanbul'a dönmüştü.


Türk Donanmasının Akdeniz'den çekilmesini fırsat bilen Ispanyollar,sahillerine devamlı akınlarda bulunan Cezayir'deki Türkleri Imparator Şarlken'e şikayet etmesi üzerine,karada karşısına çıkamadığı Türkler'den intikam almak ve zengin maden kaynaklarına ulaşmak için Afrika seferini başlattı.Andre Doria nın komutasında 507 parça gemi ve 12.000 gemici,20.000 piyade askeri ,5000 süvari ile kendilerine katılan İtalyan,İspanyol ve Maltalı birlikler ve Şövalyelerle Ispanya dan Cezayire hareket etti.Amaç Afrikanın içinde zengin altın,gumus ve degerli taslara ulaşmaktı.Amerika kıtasındaki maden plantasyonlarının bir benzerini yaratmak ve gelir sağlamaktı.Fakat onları Cezayir'de Barbarosoğlu Hasan Bey ( Barbaros'un oğlu ve Turgut Reis'in damadıdır  karşıladı.Emrinde bulunan 600 Türk ve 2000 arap atlısıyla birlikte büyük bir cesaret ve kahramanlıkla karşı koydu.1541 yılının aralık ayında yaptığı ünlü bir gece baskınıyla Ispanyolları  bozguna uğratıp,geri çekilmeye zorlamıştı.Bu maglubiyet Şarlken'i o kadar etkilediki,Afrika macerasından vazgeçmiştir.Bu arada Kutsal Roma Germen ımparatorluğu ikiye ayrılmış.Almanyann başıa Şarlkenin kardeşi I.Ferdinanda Alman Imparatoru olmuş,Ispanyanın başınada Şarlkenin oğlu II.Philippe geçer.

İşte tam o sırada Fransa Ispanya savaşı patlamış,Ispanya bu savaş sırasında Ingiltereden yardım istesede destek alamamıştır.Ingiltere bu savaşta Osmanlı Imparatorluğunun Fransayı destekleyeceğine inandığından Türklere karşı savaşmaktan çekiniyordu.Üstelik,Osmanlı donanmasının Ispanyolları hırpalayacağını bildiğinden bunun çıkarına uygun olduğuna inanıyordu.Nitekim,Fransa Krali I.François,Ispanya ile başa çıkamayacağını  belirterek,Kanuni'den yardım istemişti. Israrla Osmanlı Sultanın'dan '' Bir milyon altın borç,Korsika adasının Ispanyadan koparılması  ve Ispanyol cephesine asker ve donanma gönderilmesi ''  hususunda rica ediyordu.

Osmanlı Devleti'nin  o günkü dünya politikasına  göre bu savaşta  Fransa yanında katılmak,çıkarlarına uygun düştüğünden ,Kanuni Süleyman da I.François'nin  devamlı yalvarmalarına olumlu cevap verdi.Öte yandan,Fransız siyaseti  Divan-ı Hümayun'da devamlı tenkit ediliyor,ikide bir küçük hesaplar  peşinde koşarak,menfaatler elde etmek için Alman Imparatoru Şarlken'e yaklaşması nefret uynadırıyordu.

I.François ,Baron de la Garde unvanı altında,Paulin  adlı bir elçiyi,Kanuni'nin  Belgrad'da bulunduğu,sırada  yanına göndermişti.Bu elçi,kralından aldığı emir ve direktifler uyarınca,Osmanlı Sultanına '' Efendesinn Almanya aleyhine savaşa hazır olduğunu,Türk donanması Fransa'ya yardım ettiği takdirde hemen harekete geçeceklerini '' gözyaşları içinde yalvarıp yakara anlatmaya çalışıyordu.Oysa,Türklerin bu yardıma ihtiyaçları olmadğı için ,Kralları Francois'ın devamlı ihanetleri sebebiyle,Osmanlı nazarında Fransa'nın hiçbir haysiyetli ve itibarı kalmamış hakir bir millet olarak horlanmaya başlanmıştı.

Bunun sebebi pek çoktu.Bir kere zayıf ve fakir gördükleri,Fransaya acınarak,askeri ve mali yardımlar yapılmış karada ve denizde korktukları  amansız ve ezeli düşmanları olan Almanya'ya karşı devamlı himaye edilmişlerdi.Hatta,Fransızları müttefik saymak,tenezzülünde dahi bulunarak  aralarında bir anlaşma yapılmış,özellikle Fransa'yı iktisaden güçlendirmek amacı ile ve bu aç milletin biraz doyabilmesi için,sonraları Imparatorluğun başına bela olacak,tüm Batılı devletlerin  Osmanlıyı batırıp,tarih sahnesinden  yok etmek için elbirliği ile sıkı sıkıya sarılacakları '' Kapitülasyon '' adı altında sadaka şeklinde  ticari ayrıcalıklar  bile tanımıştır.

Fransa ne kadar Osmanlı dan yardım istede ikili oynamaya devam ediyordu.8 haziran 1538 yılında Fransız kralı Alman Imparatoru Şarlken'le Osmanlı aleyhine gizli bir anlaşma '' Trevede Nice '' antlaşmasını imzalamıştı.Buna göre Savoie dükalığı arazisinin Fransa'ya bırakılması karşılığında ,I.François Türk ittafakından ayrılma sözü vermektende kaçınmamıştı.

Ne var ki,Osmanlı Divanı yine de Fransa'yı desteklemenin,Türkiye'nin  yüksek menfaatleri açısından  gerekli olduğuna inanıyorlardı.Kanuni ile sefere katılan Fransız elçisi Paulin,İstanbula döndüğü zaman,Divan'da Sadrazam Süleyman paşa tarafından  Fransanın imzaladığı gizli anlaşmasının ve 1537 yılında italya seferi sırasındaki iki yüzlü siyasetinden dolayı çok ağır ve hakeret edici sözlerle azarlanmıştı.Ama Padişahın damadı olan ve büyük nüfuza sahip bulunan Rüstem Paşa'nın himayesini kazanmayı,bilen Fransız Elçisi Paulin,sonunda Kanuniye ve Divan'a '' Türk yardımı olmazsa,Fransa'nın Şarlken tarafından kolayca yutulacağı '' görüşünü benimseterek,bu devlete her türlü yardımın yapılması kararını verdirmiş ve kuvvetli bir donanmanın  hazırlanması için Barbaros görevlendirilmişti.

Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa,Kanuniden aldığı  buyruk üzerine 28 Mayıs 1543 Pazartesi günü beraberinde Elçi Paulin de olduğu halde,irili ufaklı 150 parça gemi ve 30.000 askeri ile Istanbul'dan hareket etti.23 gün sonra Osmanlı donanması Messina boğazına giriyordu.Boğazın iki yakasında çok önemli iki kale vardı.Bunlardan biri,Sicilya adası'nın  kuzeydoğu ucunda bulunan Messina kalesi ile diğeri ,italya'nın güney ucundaki Reggio kasabası idi.Bunlar,Ispanyol donanmasının üsleri ve ticaret  şehirleri idi.Bu iki kale de Barbaros'un bir işareti ile tek top atmadan teslim olmuş,o da bu iki şehrin  bütün tahkimatlarını yerle bir etmesine rağmen,yagmaya izin vermemişti.

Barbaros,donanmasını buradan Tiren denizine çevirerek kuzeye doğru yönelmiş,İtalya kıyılarını takiple,Napoli'nin 70 km.kuzeybatısında bulunan Gaeta Körfezine  girerek demir atmıştı.Kalenin kumandanı Don Diego Gaetano  adlı Ispanyol asilzadesi  Barbaros'un teslim ol teklifine ,kaleden üç top atışı ile cevap vererek ,üç leventimizin şehit olmasına sebep olmuştu.Barbaros hemen karaya 12.000 asker çıkarttı.Gemilerden açılan Top ateşleri ile  müstahkem mevkii yerle bir edildi.Osmanlı askerleri,kısa sürede şehri ele geçirip,pek çok ganimet ve esirle,gemilerine geri döndüler.Esirler  arasından Genel Vali ve Kale kumandanı  Don Diego Gaetano,katısı ve bütün Avrupa'da güzelliği dillere  destan olan 18 yaşındaki kızı Dona Maria ile nişanlısı,Don Aleverz de Guyman'da bulunuyordu.Bu güzel kızın müslüman olması üzerine,Barbaros bu kıza aşık oldu.Hemen kendisine nikahlıyarak gemisine aldırdı.Bir süre sonra da onu Istanbul'a gönderdi.Bu arada babasını ve annesini de affederek  serbest  bırakan Barbaros,nişanlısı  Don Alvarez'e de lütufkar davranmayı da unutmadı.

Osmanlı Donanması sahil boylarını takiben kuzeye doğru devamla Roma'nın 16 km güney batısında bulunan ve Osmanlıların '' Tiber '' adını verdikleri,Fransızların '' Tibre '' İtalyanların '' Tevere '' dedikleri nehirin ağzındaki Ostia Lİmanına geldi.Papalığın ve Hristiyanlığın canevi olan Roma'nın bu ileri karakoluna Osmanlu donanmasının girerek su alması,ve Barbarosun da filoda olması,Avrupayı tedirgin eder.

Bu müthiş panikle,rahip ve rahibeler başta olmak üzere,kadın,erkek bütün halk dağlara kaçışmıştı.Şehir ve çevre kasabalar '' Barbaros geliyor '' haykırışları ile inlerken,Divan -ı Hümayun 'dan bu yolda bir emir almamasına rağmen niyeti,Roma'ya girerek,bir gövde gösterisi  yapmak isteyen Barbaros,bu yönde bir hareket serbestisine de sahip bulunuyordu.O gece istese Romayı bir kaç saat içinde ele geçirebilirdi.Ancak Amiralin yanındaki Elçi Paulin ise bu durumdan hoşnut değildi.Efendisinin daveti üzerine yola çıkardığı Türk donanması ,Ostia ve Roma kaleleri ile Vatikan kulelerine Osmanlı bayrağı çekmek demek.,Papa'nın I François yı aforoz etmesi ve Fransa krallığının katolik dünyasından atılması demekti.

Bu nedenle Paulin  derhal duruma müdahele ederek ,Barborosu şehre saldırmaktan vazgeçirmeye çalışır ve bunda başarılı olur.Hatta saldırmayacağına dair Pauline bir teminat mektubu verilmişti.Fakat halk,Osmanlı donanması gidinceye kadar,bu panikten kurtulamayıp,Ostia ve Nettuna halkı ,Türk donanmasına erzak taşıyarak,hizmet ve gayretleri  ile Barbarosun merhametine sığınmışlardı.

Osmanlı Donanması yeniden demir alarak Kuzey Batıya yöneldi.Sardunya ile Korsika arasındaki Bonifacio boğazından geçt.Böylece Tiran denizinden  batı akdenize çıktı.Kuzey batı istikametini takiple 11 Temmuz'da  Fransanın akdenizdeki deniz üssü olan Toulon'a vardı.Osmanlı Donanmasının limana girişi,çok görkemli olmuştu.Toulon da bulunan tüm Fransız kadırgaları  direklerine Osmanlı bayrağı çekmiş halde top atışları ile Donanmamızı karşıladı.

Burada bir süre kalındıktan sonra 21 temmuz sabahı Akdeniz'in büyük bir limanı olan Marsilyaya gelindi.44 parçalık Fransız donanması direklerine Türk bayrakları çekili olarak karşıladı.Barbaros,Filo komutanları ve Türk kaptanları beraberinde olduğu halde üzerlerinde  Fransızların gözlerini kamaştıran sırmalı elbisesiyle şehri ziyaret ve Kral adına  şereflerine  verilen ziyafete katılmak üzere ,halk tarafından çoşkunca  karşılanara karaya ayak bastı.Kendisi Cezayir Hükümdarı  sayıldığı için krallara mahsus bir karşılama töreni hazırlanmıştı.Osmanlı Amiralini ve kaptanlarını Fransa kralı adına karşılamaya,Fransız deniz kuvvetleri komutanı  Prense Conte d'Enghien François de Bourbon ( 23 yaşında ve müstakbel kral IV.Henri nin amcası idi ),Provence valisi Baon de Grignan  ve bir çok Fransız asilzadesi karşıladı.Şereflerine verilen ziyafet ve törenler çok parlak oldu.Fakat Barbaros hemen harp hazırlıklarını öğrenmek istedi.Ama daha hiçbir hazırlığın yapılmadığını öğrenince de ,orada bulunan bütün ileri gelenlere bağırıp çağırarak  çevresinde titreyen yetkililere hakaretler yağdırmaya başladı.Conde d'Enghien kendisini güçlükle sakinleştirmeye çalıştıysa da,Barbaros hemen ziyafetin ardından büyük bir  hiddet için gemisine döndü.

Osmanlı donanması boşu boşuna Marsilya önlerinde beklemekte,hatta büyük iaşe sıkıntısına neden olmaktaydı.Fransızlar,yine kaypak siyasete başlamışlardı.Osmanlı Donanmasını çağırmakla katolik dünyasında korkmaya başlamışlar, I François nun aforoz edileceği korkusu  fransız yöneticileri sarsmıştı.Barbaros'u oyalayamayacaklarını,hele onun hiçbirşey yapmadan geri dönmeyeceğini çok iyi bildiklerinden önemsiz bir harekatla işi bitirmeye karar verdiler.Bu sebeple de Nice şehri üzerine  bir sefer açmakla işi kapamak istiyorlardı.Barbaros bundan hiç hoşlanmamıştı.Kendisinin büyük bir sefer için geldiğini söylemesine rağmen,Fransa kralı adına böyle bir sefer de açamayacağı için,çaresiz Nice harekatına katılmaya rıza göstermişti.

Marsilya'da 16 gün kalında,Osmanlı leventleri şehri gezdi.5 Agustos günü Fransız donanmasını da yanına alan Barbaros,Toulon'a hareket etti.10 Agustosta  208 parçadan oluşan  müttefik donanma Toulon şehrine geldiği zaman,Kanuni Sultan Süleyman da Estergon kalesini ele geçirmişti.I.François'nın emriyle Toulon şehri Türklere verilmişti.Zira yapılan anlaşma böyle idi.Kaleye Osmanlı Bayrağı çekildi.Şehir artık Osmanlı şehri olmuştu.Halk Türklere çok iyi davrandı.Beşbin kişilik nufus otuzbin kişilik orduyu bağrına bastı.1544 yılının Nisan ayına kadar da tam sekiz ay şehir Osmanlı şehri oldu.Şehir sekiz ay boyunca sakin ve huzurlu bir şehir oldu.

Barbaros,donanmasını harekete geçirdiğinde kendisine ufak bir Fransız donanması katılmıştı.Fransız donanması 4 kalyon ve 8 kadırgaradan oluşan bir filo idi.Bu disiplinden yoksun,eğitimsiz ve deniz  savaşlarına karşı bilgisize ve cesaretsiz  olan Fransız  askerleri ile Osmanlı askerleri ile aralarında büyük fark vardı.Küçük Fransız filosunun komutanı Comte d'Enghien di.Doğrudan Barbarosa bağlı idi.Toulon'da hareket ettiklerindem beri devamlı Barbarostan barut ve gülle istemeye başlamışlardı..Cephaneleri az ve tecrübesizdiler.Osmanlı komutanları ve Barbaros bu isteklerden o kadar sıkılırlarki,Barbaros '' Şu Fransızlarıb askerliğine diyecek yok doğrusu ! Gemilerien şarap fıçılarını doldurmayı unutmuyorlar da barut fıçılarını unutuyorlar '' demişti

Nice o dönemde Şarlkene bağlı Savoie dükasının elindeki tek şehirdi.Osmanlı Donanması Nice kalesini bombalamaya başladı.Bombardımanın en hareretli zamanında Fransız donanması ateşi kesti.Bu ani duruma şaşırıp çok kızan Barbarıs,Prens François de Bourbon'u hemen gemisine  getirtip bu hareketin  sebebini sordu.Barutlarının tükendiğini,Marsilya'da gemilere  yüklenen fıçıların şarapla dolu olduğunu öğrenince,hiddeti daha da arttı.Çok ağır bir dille hareketler  yağdırırak,Prensi gemisine geri gönderdi.Kaybedecek vakti olmadığından  planını  değiştirip  Nice kalesini arkadan kara kısmından da çevirmek amacı ile donanmasını yakındaki Villa France ( Villefranche ) limanına sokan Barbaros,butayı bombardıman sonucu işgal etti.Toplarını dağlardan aşırarak Nice i savunanları şaşırttı.Bir yandan Nice kalesi hedefi şaşmayan Türk toplarının ateşleriyle dövülüyor,öte yandan  çevresine tabyalar yapılarak  hendekler kazılıyordu.Bu işlerin bu derece süratle ve akıl almaz bir maharetle yapılışını,Fransızlar uzaktan hayretle ve şaşkınlıkla seyrediyorlardı.Sonunda 20 Agustos 1543 Pazartesi günü Niceliler Türklere kaleyi teslim etmekten başka çare bulamadılar.

Barbaros Hayrettin Paşa anahtarları bizzat getiren validen,Kanuni adına teslim aldı.Vali şehrin affı için kendisine yalvarıp yakardı.Solu Türk Amirali,şehir kendiliğinden  teslim oldu diye bu affı kabul ederek yağmalamadan vazgeçti.Bu savaş sırasında Osmanlı Kayıbı yanlız 100 kişi idi.

Bütün bunlar olurke,şehrin Fransızlara teslim için,Fransız gemilerinden savaşı seyredenler,Nicelilerce gizli bir pazarlığa başvurarak ,şehrin servetinin Türk ordusunun eline geçmemesi yolunda entrikalara başlamışlardı.Türk ordusunun kendileri gibi aç gözlü olmadığını düşünememişlerdi.Nitekim bunu vaktinde haber alan Barbaros,öylesine hiddetlendiki,François de Bourbon  ile sefir Paulin'i elinden idam edilmekten ve ağır bir dayak cezasından güç kurtuldular.Ancal genede şehrin anahtarlarını Fransızlara vererek  donanmasıyla birlikte Toulon'a hareket etti.Ancak Fransızlar Nice'i acımasızca yağmalayıp suçu türklere attılar.

Fransanın XVI.yüzyıld'da Alman Istilasından kurtuluşu,Osmanlı himayesi ve yıllarca Almanya'ya yapılan Osmanlı saldırıları sayesinde olmuştu.Şarlken'in zindanlarında ölümü bekleyen  I François'yı kurtarmak için açılan Mohaç seferi sayesindedirki,Fransa ve kralı yeniden hayat bulabilmiştir.Almanlar Osmanlıdan korkmasa idi Fransa belkide varolmayacaktı.

Barbaros,Toulon'da Preveze savaşından sonra serbest bıraktığı Turgut Reis'in ,Andrea Doria'nın  yeğeni Giannnetino Doria tarafından yakalanarak tutsak edildiğini ve forsa olarak küreğe bağlandığını öğrendi.Şarlken Andrea Doria'ya İtalya ve Ispanya kıyılarında yakıp yıkmadığı yer bırakmayan ticaret şehirlerini yağmalayan ve sayılamayacak kadar  çok Hristiyan gemisi ele geçiren Turgut Reis için yakalam emir vermişti.O da emrindeki bütün gemileri 5 gruba ayırarak peşine düşmüş  sonunda Turgut Reis'i Korsika adası batı kıyılarında Girolata körfezindeki  gemileri yağmalarken yakalayıp tutsak etmişti.

Barbaros küçük bir fidye ile damadı Turgut Reis'i kurtardıktan sonra boş durmayıp filo komutanlarından  Salih ve Hasan reisler vasıtasıyla Ispanyanın Katalan sahillerini ve İtalya'yı vurarak birçok ganimet  ve esirler elde etmiş,Şarlken'i Crisppy anlaşmasına zorlamıştır.Toulon'da kaldığı sürece  şehir halkından Osmanlı devleti adına yıllık vergiyi alarak şehirde namaz okutturmuştu.Barbaros istanbul'a paha biçilmez ganimet ve 14.000 esirle dönmüştü.Ancak Sultanın ona soğuk davranmasına kırılan Barbaros Kaptan ı Derya lığı bırakarak ,köşesine çekilir.4 Temmuz 1546 73 yaşında vefat etti.Allah rahmet eylesin.